Şerik: Gar Katliamı’nı da MİT planladı

PKK Merkez Komite Üyesi Cemal Şerik, MİT’in başında olan Hakan Fidan’ın, 10 Ankara Gar Katilamı’nı da planladığını, DAİŞ’in sadece tetikçi olduğunu söyledi.

Türkiye’nin başkenti Ankara’da 10 Ekim 2015’te barış talebiyle buluşan on binlerce insanın bir araya geldiği Gar önünde DAİŞ’in tetikçilik yaptığı bombalı saldırıda 104 sivil vahşice katledildi. Asıl faillerin, destekçi ve planlayıcıların bulunup yargılanmadığı katliamın 5. yılına girerken katliamcı politikalar da devam ediyor. PKK Merkez Komite Üyesi Cemal Şerik, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

Ankara Gar Katliamı’nın üzerinden 4 yıl geçti, katliam neden halen aydınlatılmadı?

Katliamları kimlerin hangi amaçla gerçekleştirdiği bilinmektedir ve her gün bunun delilleri özgür basın tarafından kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır. Bu anlamda katliamın kimler tarafından gerçekleştirilmiş olduğunun saklanan bir yanı kalmadı. Burada çok açık bir şekilde söylemek gerekirse Ankara Gar önü katliamını AKP-MHP faşist diktatörlüğü gerçekleştirmiştir. Bizzat MİT’in yönlendirmesi altında olan ve onun talimatı ile hareket eden DAİŞ elemanları eliyle yapılmıştır. Bu çok açık ve net olan bir gerçekliktir.

Hatırlanırsa bugün MİT’in başında olan Hakan Fidan’ın internete ses kayıtları düşmüştü. Orada çok açık olarak konuştuğu Özel Harpçı generaller ve hükümet yetkililerine yaptığı bilgilendirmelerde yapacakları provokasyonları anlatmıştı. Ankara Gar önünde gerçekleşen katliam da Hakan Fidan’ın yapmış olduğu bu planlamalar içerisinde yerini almıştır.

Bu gerçekliği bulanık ve belirsiz bir hale getirerek, kendi için bir politika malzemesi haline getirmeye çalışan AKP-MHP faşist diktatörlüğünün çabaları da bu yönüyle demagojik bir söylem olmaktan öte bir anlam ifade etmemektedir. Antep Katliamı’nda da böyle yapmışlardı. Bir Kürt ailenin düğününde bombalar patlatılarak katliam gerçekleştirilmiş, ardından da bunu kendileri için ‘DAİŞ mağduru’ oldukları yönünde bir propagandaya dönüştürmek istemişlerdi. O nedenledir ki, AKP-MHP faşist diktatörlüğü tarafından Ankara Gar Katliamı’na dair açılan sözde mahkemelerin de bundan farklı bir amacı yoktur. Katliamın faili olarak gösterilen bazı kişilerin “yargılanıyor” olması da bu gerçekliği perdelemeye yetmemektedir. Aksine çok daha belirgin bir hale getirmektedir.

Bu “yargılanan” kişilerinde ne kadar kapalı bir yerde tutulacakları belli değildir. Çünkü daha önce de MİT’in kontrolünde, yönlendirmesi altında hareket eden DAİŞ ve Hizbulkontra mensuplarının nasıl kapalı yerlerden bırakıldıklarına ve başka katliamlarda kullanıldıklarına tanık olundu. Ankara Gar Katliamı ile “yargı” önüne çıkarıldıkları iddia olunan bazı kişilerinde aynı şekilde ellerini-kollarını sallayarak bırakılacaklarına dair hiç kimsenin de kuşkusu olmamalıdır.

Katliamın provokasyon olduğunu belirttiniz. Bununla asıl yapmak istedikleri, amaçları neydi?

Katliamı, sadece bir provokasyon olarak sınırlandırmakta yeterli değildir. Kuşkusuz bir yönüyle provokasyon olma özelliğine sahiptir fakat bundan da öte bir anlamı daha vardır. O da Gar önünde emekçilerin, devrimci, demokrat, özgürlükçü güçlerin, kişi ve çevrelerin toplanmalarının asıl nedenidir. Emekçiler, emek örgütlerinin çağrısıyla bir araya gelmişlerdi. Türkiye ve Kürdistan ilerinde gelen bu emekçiler, Kürdistan’da başlatılan soykırım saldırılarına karşı olan tutumlarını ortaya koyarak, tepkilerini göstermişlerdi. Bu Türkiye emek hareketleri tarihinde ilk defa çok açık bir şekilde içerisine girilen, sergilenen bir tutumdu. Daha önce de bazı emek örgütlerinin, demokratik çevrelerin açık ve doğrudan bir şekilde telaffuz etmeseler de Kürdistan’daki baskılar karşısında tutumları olmuştu. Bunlar yapılan açıklamaların ötesine geçmemişti.

Ankara Gar önünde ise emekçiler bunu aşmış ve örgütlü bir şekilde meydanlara çıkmışlardı. Bu, emekçilerin önceki tutumlarından çok farklıydı. AKP-MHP faşist diktatörlüğünün soykırımcı Şark Islahat Planı’nın güncelleşmiş hali olan bir planın uygulamaya konulduğu ve tüm şiddetiyle gerçekleştirilmeye çalışıldığı bir süreçte gerçekleştirilmişti.

Bu şekilde Kürdistanlı ve Türkiye emekçilerin soykırımcı Çöktürme Planı’na karşı tutum belirleyerek Kürdistan halkının yanında olduklarını ilan etmişlerdi. AKP-MHP faşist diktatörlüğünü korkutan da bu gerçeklik olmuştu. Onun içindir ki, emekçilerin bu tutumuna karşı katliamla karşılık verdiler ve Türkiye tarihinde bugüne kadar gerçekleştirilen katliamların en büyüğünü gerçekleştirip 104 emekçinin şahadetine ve yüzlercesinin yaralanmasına neden oldular.

Katliamla barış için buluşan Kürdistanlı ve Türkiyeli emekçilere nasıl bir mesaj vermek istediler?

Bununla da emekçilere çok açık bir şekilde şu mesajı vermişlerdir; her şeyi diyebilir ve isteyebilirsiniz ama kırmızı çizgi olarak kabul ettiğimiz; Kürt sorunu karşısında böyle bir tutum içerisine giremezsiniz. Sizin yeriniz bizim yanımızdır. Eğer bunu kabul etmezseniz başınıza gelecek olanlar, karışılacaklarınız, yaşayacaklarınız bundan başka bir şey olmayacaktır.

Ardından yaşananlarda bu gerçekliği doğrulamıştır. Katliamdan sonra 2016’da çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile on binlerce emekçi çalıştıkları işlerden çıkarılarak; bir dilim ekmeğe bir bardak suya muhtaç hale getirilmek istenilmiştir. Bir nevi açlığa mahkum ederek, sadakaya muhtaç hale getirilmeye, düşürülmeye ve böylece diz çöktürülmeye çalışılmıştır. Askında bununla birlikte Kürdistanlı ve Türkiyeli emekçilere ikinci bir Ankara Gar Katliamı yaşatılmıştır.

Kuşkusuz Kürdistanlı ve Türkiyeli emekçiler de bu gerçekliği görmektedirler, ona göre de bir tutumun sahibidirler. Burada çok açık bir şekilde belirtmek gerekirse katliam sonrasında olduğu gibi ısrarlı, kararlı tutumlarından vazgeçmemişler ve KHK’lerle muhatabı haline getirildikleri saldırılar karşısında aynı yaklaşımın sahibi olmuşlardır. Doğru olarak kabul ettikleri mücadele ve arayışlarından vazgeçmemişlerdir. Soykırımcı AKP-MHP faşist diktatörlüğüne karşı sokaklardaki ve meydanlardaki yerlerini korumaktadırlar. Hatta bunu gerçekleştirirken büyük bedeller ödemektedirler; işkencelere ve zindanlara alınmaktadırlar. Bu anlamda özgürlük ve demokrasi mücadelesi içerisindeki yerlerini çok kararlı bir şekilde almaktadırlar.

Barış ve demokrasi yanlısı emekçiler bugün de KHK’larla büyük bir cendere altına alınmışlardır. Emek ve barış cephesine dönük saldırılar ve katliamcı politikalar aynı şekilde devam ediyorken bu saldırılara nasıl cevap verilmelidir?

Çok açık bir şekilde söylemek gerekir ki; Kürdistanlı ve Türkiyeli emekçiler Ankara’da Gar önünde bir araya gelip Kürdistan’da yürütülen soykırım saldırılarına karşı almış oldukları açık tavır ve KHK’lara karşı yürüttüğü direniş ile kendi tarihlerinde de yeni bir dönemi başlatmış ve bunun onurunu yaşamışlardır. Yaşanan katliamlar, işkenceler, zindanlara alınmalar ve diz çöktürme saldırıları da sahibi haline gelinen bu onurun, gurur duyulacak nişaneleri anlamına gelmiştir.

Kürdistanlı ve Türkiyeli emekçilerin tüm bu yaşanmışlıkları kendileri, üzerinde geliştirecekleri mücadele için güçlü bir temel haline getirmelerinin gerektiği açıktır. Eğer tüm bu yaşanmışlıklar güçlü bir kazanım hale getirilirse bunun önünde de hiçbir engel bulunmamaktadır.

Unutulmamalıdır ki, bir katliamla karşılaşılmış olsa da Ankara Gar önüne çıkarak Kürdistan’da yürütülen soykırım saldırıları karşısında bir tutum sahibi haline gelmek, emekçilerin mücadele tarihi içerisinde önlerine dikilen önemli bir hendeğin aşılması anlamına gelmiştir. Yine KHK’lara karşı yürütülen, devletin veya onun onay verdiği bir işin başına dönme talebinin ötesine geçerek kendisi için var olmayı içeren bu direniş, aşılan bu hendekten sonra, yürüyüşe devam etmedeki kararlılık anlamına gelmektedir.

Kürdistanlı ve Türkiyeli emekçiler bu yürüyüşlerindeki kararlılıklarını, ısrarlarını ve bundan asla taviz vermeyeceklerini kanıtlamışlardır. Böylece 10 Ekim 2015 günü Ankara Gar önünde şehit düşen yoldaşlarına olan bağlılıklarını, onların anılarına olan saygılarını, hedeflerine mutlaka ulaşacakları kararlılığını, direnişleri ile kanıtlamışlardır.

Bu vesileyle tekrardan 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nda şehit düşen emek, demokrasi ve özgürlük şehitlerinin anısı önünde saygıyla eğildiğimi ve onların amaçlarına sahip çıkarak direniş ve mücadele içerisinde olanları selamladığımı belirtmek isterim.