Şimdi; ses ve mücadeleyi her zeminde yükseltmenin zamanı

İlk önce çevresini bombardımana tuttuğu Efrîn’in şimdi de merkezini yoğun bir şekilde uçaklarıyla, tanklarıyla, obüsleriyle bombalıyor.

İşgalci TC devleti iki aydır Efrîn’i karadan ve havadan bombalamaya devam ediyor. İlk önce çevresini bombardımana tuttuğu Efrîn’in şimdi de merkezini yoğun bir şekilde uçaklarıyla, tanklarıyla, obüsleriyle bombalıyor. Asıl amacının Efrîn’in merkezini düşürmek olduğunu kendisi de itiraf ediyor. Bunu sağlamak için, tarihte benzerleri olan barbarların yaptığının bir tekrarını gerçekleştiriyor. İnsanlık suçları işliyor, kadınları, çocukları, yaşlıları katlediyor, bir halkı katliamdan geçiriyor. Evleri, barkları yakıyor-yıkıyor, su kaynaklarını kurutuyor, temel yaşam ve üretim alanlarını bombalıyor, şehrin çevreyle olan bağını koparmaya ve onu hava alamaz bir duruma getirmeye çalışıyor. Bunları gerçekleştirirken de sanki büyük bir kahramanlık yapıyormuş gibi, propagandasını yapmaktan ve övünmekten de geri kalmıyor.

TC devleti, kuruluşunda bu yana tarihinin en fazla askeri gücünü kullandığı, tüm imkanlarını seferber ettiği bir işgal harekatı yürütüyor. Neredeyse tüm cephane depolarını ve üslenme merkezlerini boşaltarak; tanklarını, toplarını, uçaklarını, helikopterlerini, ne kadar Kürt düşmanı, ırkçı, faşist, lümpen vb. kim varsa tüm dejenere unsurlarını bir araya getirip silahlandırarak hepsini Efrîn’e taşımış/sürmüş bulunuyor. Tüm bunları da başta ABD, Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere vb. olmak üzere uluslararası güçlerin gözleri önünde, daha doğrusu onların onayı ve verdikleri destekle, uçaklarla, tanklarla, bombalarla gerçekleştiriyor.

Tabii Kürdistan halkı bu tür katliamcı, soykırım saldırıları yeni yaşamıyor. Önce Osmanlı ve sonra onun mirasçısı olan TC devleti tarafından son iki yüz yıldır bu tür saldırıların hedefi haline getirilmiş bulunuyor. Revanduz’da da, Dersim’de de Kürt soykırımını gerçekleştiren bunlardı. En son olarak da Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Silopi’de, Şırnak’ta, Gever’de, İdil’de, Kerboran’da, Eruh’da, Silvan’da, Varto’da saldırıya geçmişler, katliamlarda bulunmuşlardı. Şimdi bu soykırım zincirine Efrîn’i eklemiş bulunmaktadırlar.

Ancak Kürdistan halkı, tarihinde yaşadığı bu katliamlar karşısında direnmiştir. Katliamlara, sürgünlere, topraklarının işgal edilmesine rağmen bunu gerçekleştirmiş ve sonraki nesillere direnişi bir miras olarak bırakmıştır. Şimdi bu miras temsili Efrîn’de halkın boyun eğmez, onurlu direnişinde bulmaktadır. İşgalci TC devletinin yanına aldığı beslemesi çetelerle birlikte işlediği bu savaş ve insanlık suçlarına karşı, iki aydır büyük bedeller ödeme pahasına da kahramanlık destanları yazarak bunu sürdürmektedir.

Efrîn halkı sahibi haline geldiği bu direnişte yalnız değildir. Tüm Rojava ve Kuzey Suriye hakları, kültürleri, kimlikleri, inanç topluluları, Bakur, Başûr, Rojhilat ve farklı coğrafyalarda yaşamak zorunda bırakılan kardeşleri de onunla birliktedir. Birlikte mevzilenmişlerdir. Dostları da onlarla birliktedir. Birlikte mevzilendikleri enternasyonal taburlarda şahadete ulaşan yoldaşlarıyla kanları birbirine karışmıştır.

Daha şimdiden bu şanlı direnişte kazananın Efrîn’in yiğit, kahraman, yurtsever halkının direnişi olmuştur. 2014 yılının sonlarına doğru Kobanê’de böyle olmuştu. O zaman da işgalci TC devleti çeteleri ile birlikte Kobanê’yi işgal etmek istemişlerdi. R.T. Erdoğan bizzat geçtiği kameralar karşısın da “Buyurun, Kobani’de düştü, düşecek” diye sevinç çığlıkları atmış ve kendi etrafından toplamış olduğu sürüleştirilen topluluklarına bunun müjdesini vermek istemişti. Ama sonuç hiçte onun umduğu/sandığı gibi olmamıştı. Hüsrana uğramıştı. DAİŞ’le birlikte işgalci TC devleti de yenilmişti. Kazanan Kobanê direnişi, Kürdistan halkı, onunla birlikte dostları, ilerici insanlık ve tüm dünyanın sosyalist, devrimci, demokrasi güçleri olmuştu. 

Böylece Kobanê direnişi bir zafer, tüm dünya da demokrasi ve özgürlük mücadeleleri için yeni bir dönemin başlangıcının habercisi olarak tarihe geçti. Efrîn direnişinin de; halkların, özgürlük ve demokrasi mücadelelerinin tarihindeki yeri bundan farklı olmayacaktır. Bunun koşulları ve olanakları da vardır. Nasıl Serêkaniyê’de ve Halep’de; TC devleti ve El Nusra çetelerini yine Kobanê’de; TC devleti ve DAİŞ’i bozguna uğratarak kazanmışsa, aynı şekilde zaferlerine ve başarılarına bir yenisini daha Efrîn’de ekleyecek ve kazanacaktır.

Efrîn’de halk; “Çağın Direnişi” olarak geçen mücadelesi ile kadın özgürlükçü, komünal demokratik toplum inşasını daha da ileriye taşımaya hazırlanırken, Paris’te Daimi Halk Mahkemesi’nin (Tribunal Parmanent des Peuple-TPP) toplanması da, bu direnişin uluslararası demokratik kamuoyu tarafından doğrudan sahiplenilmesi ve direnişin bir başka mevziye taşınması anlamına gelmektedir.

Paris’te toplanan Daimi Halk Mahkemesi’nde, Bakurê Kürdistan’da yakın zaman da işlediği ağır savaş ve insanlık suçları nedeniyle sömürgeci faşist TC devletinin yargılanması gerçekleşecektir. TC devleti adına yargılanacak olanların başında R.T. Erdoğan yer alırken onunla birlikte MİT Müsteşarı Hakan Fidan, ordu komutanları ve çok sayıda hükümet yetkilisi de; Paris katliamı, Sur, Cizre, Şırnak vb. katliamları nedeniyle yargılanacaklardır.

Amerika’nın Vietnam’daki işlemiş olduğu savaş suçlarını yargılayan, Russell Mahkemeleri’nin süreklilik arz eden hali olan Daimi Halk Mahkemesi uluslararası güçler ve demokratik kamuoyu tarafından izlenmekte ve sonuçları ciddiye alınmaktadır. Gerek Vietnam’da gerekse de geçen yıl Myanmar’daki işlenen ağır savaş ve insanlık suçlarına dair yapmış olduğu yargılamalar bu anlamda ses getirdiği gibi, bu davalarda suçlu bulunan devletlere ve kişilere karşı uluslararası alanda tutum ve davranışların geliştirilmesinde etkide bulunmuştur.

TC devleti tam da böyle bir yargılamanın gerçekleştiği bir anda; sanık sandalyesine oturtulmasına neden olan Sur, Şırnak, Cizre katliamlarının bir benzerini, hatta buralarda kullandığı savaş gücü ve makinalarından daha ağırını kullanarak Efrîn’de insanlık ve ağır savaş suçlarını işlemeye devam ediyor. Onun içindir ki, tarihin tanıdığı en barbar güçlerden biri olarak kabul edilen bir mirasın sahibi olan 20. yüzyılda olduğu gibi 21. yüzyıla da aynı niteliği ile de anılmaya devam eden sömürgeci-barbar TC devletinin böyle bir süreçte Daimi Halk Mahkemesi’nde sanık sandalyesine oturtulmuş olması; onun işlemekte olduğu ağır savaş ve insanlık suçlarını, zamana ve tarihi bırakmadan yargılamak, uluslararası alanda; insanlık vicdanının, erdemlerinin, adaletinin, ahlakının, özgürlük ve demokrasi değerlerinin, mazlumların haklarının savunulması, ezilenlerin, yok sayılanların, baskı altında tutulanların sesinin yükseldiği bir kürsü anlamına geliyor.

O nedenledir ki; Avrupa’da, Paris’te yaşayan Kürdistan halkı, dostları, sosyalist, devrimci özgürlük ve demokrasi güçleri için, 15-16 Mart tarihleri; işgalci TC devletinin, toplanacak olan Kalıcı Halk Mahkemesinde, Efrîn’de işlemekte olduğu ağır savaş ve insanlık suçları nedeniyle “tarih yargılayacaktır” demeden, bugün yargılayacakları ve mahkum edecekleri günler anlamına geliyor. 

TC devletinin ikinci ayını doldurmak üzere olduğu Efrîn işgal saldırılarının daha da yoğunlaştırıldığı bir süreçte bunlar yaşanıyor. Ancak bu saldırılara karşı halk olarak, Kürtlerin dostları, sosyalist, devrimci, demokrat güçler olarak tam bir seferberlik ruhuyla hareket etmekten de başka bir yol bulunmuyor. Özgürlük ve demokrasi hareketi bu doğrultuda görev ve sorumluklarını yerine getirmeye hazır olduğunu açıkladı. O nedenledir ki, şimdi TC devletinin işgal saldırılarına karşı yarın çok geç olmadan, her koşul altında, bulunulan her mekan ve ortam da harekete geçmenin, sesleri yükselterek, mücadele etmenin tam zamanı. 

Kaynak: Yeni Özgür Politika