AFAD birçok çalışmayı durdurdu

Depremin ilk gününden beri Dîlok'ta olan HDP’li Muazzez Orhan, birçok insanın zamanında müdahale olmadığı için yaşamını yitirdiğini aktarırken AFAD’ın başka çalışmalara izin vermediğini ifade etti.

Mereş’te art arda meydana gelen ve 10 ili etkileyen deprem 1 haftayı geride bıraktı. Ölü sayısı 30 bine yaklaşırken hala kurtarma çalışmaları da devam ediyor. Depremin neredeyse ilk gününden itibaren Dîlok’tea olan HDP heyetindeki Van Milletvekili Muazzez Orhan, İslahiye’de 7 Şubat’tan bu yana yaşananları ANF’ye anlattı.

HALA UMUT VAR AMA ARAMAYI DURUDURDULAR

İlk 24 saat içinde Dîlok’a ulaştıklarını söyleyen Muazzez Orhan ilk günlerden başlayarak tabloyu şöyle aktardı: “Henüz 24 saat olmadan sabaha karşı buraya vardığımda sadece iki kurtarma ekibi vardı enkazlar başında. Ki onlar da büyük ihtimalle ilk etapta itfaiyecilerdi. İnsanlar gerçekten çok zor durumdaydı. İslahiye'de yüzde 60-70 gibi bir oranda yıkıntı var. Kalan yerlerde ise büyük hasar mevcut. Çok fazla yaralı, hayatını kaybeden ve hala enkaz altında olanlar var. En son üç gün önce hastaneye gidip yaralıları da ziyaret etmek istedik. Fakat hastane yetkilisi göremedik, orada savcılar dediler ki ‘burada sadece biz cenaze işlemleri yapıyoruz.’ Onların verdiği bilgiye göre sadece o gün 830’dan fazla ölüm kaydı yapılmıştı. Tabii ondan sonra da rakam bayağı çıktı.

Dün bir enkazı ziyaret ettiğimizde üç kişiyi daha canlı çıkarttıklarını söylediler. Hala aslında umut var ancak AKP iktidarı ilk iki gün buraya ulaşmadı. Ondan sonraki günlerde de sadece ses geldiği söylenen yerlere yoğunlaştılar. Birçok enkazda aslında umudu kestikleri için çalışmayı zamanında yapmadılar. Eğer dün de canlı çıkıyorsa hatta bugün de canlı kurtarılan insanlar varsa bu demektir ki aslında ilk başta eğer doğru, koordineli ve zamanında müdahale edilmiş olsaydı çok daha fazla insan kurtarılabilecekti. Ama maalesef o yetersizliklerden binlerce, on binlerce insan hayatını kaybetti. Temennimiz sayının artmaması…”

ZAMANINDA MÜDAHALE EDİLMEDİ

HDP’li Orhan, depremin değil bu koordinasyonsuzluğun insanların canına mal olduğunu anlatırken sürekli linç ortamının yaratılmasının da deprem bölgelerinde ciddi bir tedirginliğe yol açtığını ifade etti: “Ölü sayısı 30 bine ulaştı bu tamamıyla deprem felaketinden ziyade aslında tedbirsizlik, zamanında müdahale edememe, koordinesizlikten kaynaklı. İslahiye'de düşünün, kriz masasına ulaşmamız mümkün olmadı. Beraber çalışabilme için ulaşmaya alıştık ama kurumlar hazırlıksız, koordinasyonlar çok kötüydü. Ciddi bir kaosu vardı.

Öte yandan çok fazla gündeme gelen bir linç kampanyası ve bir şiddet ortamı da geliştirildi. Bunlara meydan yaratan birçok ihmal yaşandı. İlk günden güvenlik güçlerinin yapması gereken, mahallelerde insanların hem can hem mal güvenliğini sağlamaktı. Sonuçta bir deprem olmuş, insanlar bir taraftan enkaz altında kalan canlarının derdine düşerken bir taraftan da ayakta olan binalardaki malını korumak istiyor. O yüzden bu linç kampanyası yüzünden talana ya da soyguna karşı olur olmaz herkese bir saldırı da söz konusu. İslahiye'de ciddi bir şiddet yaşanmadı ama son iki üç gündür güvenlik güçleri herkesten şüphelenir gibi insanların peşine düşüyor. Birçok insan yardım ederken, birçok insan depremzedeyken artık onun ayrımı bile yapılmadan insanlar zan altında bırakılıyor.”

İSLAHİYE'DE SU VE ELEKTRİK HALEN YOK

Tüm engellemelere rağmen Türkiye ve Kurdistan’ın her yerinden yardımlar geldiğini de ifade eden HDP’li Muazzez Orhan, İslahiye’de hala su ve elektrik olmadığına da dikkat çekti: “Türkiye'nin her tarafından önlenmeye de çalışılsa destekler geldi. O koordinesizlikten kaynaklı kendileri ulaşamadığı için önünü de kesemediler. Ama orada da bir ciddi bir dağınıklık oldu. Biz kendi açımızdan ilk günden beri buradayız, arkadaşlarımız her köşeye ulaşmaya çalıştı. Yardımları ulaştırmak için uğraştık İslahiye'de, Antep merkezde, Altınüzüm ve onlara bağlı dağ köylerine ulaşmaya çalıştık. Zira onlarca köyde hasar var. Örneğin alt tarafa düşen köylerde çok hasar yok ama üst köylerde hasar da can kaybı da var. Onların resmi tespitini henüz tam yapamadık. Çünkü birçok ailenin yarısı İslahiye merkezde ve kayıplar da orada olduğu için cenazelerini köylere götürüp defnetti.

Savcılarla yaptığım görüşmede ‘biz kayıt yapıyoruz, mezarlığa gönderiyoruz yıkanıp defnediliyor’ dendi. Ama şahit olduğumuz onlarca vakada insanlar cenazelerini göçükten çıktığı gibi, neye sardılarsa onunla götürüp defnetti. Bu hatta diğer yerlerde de öyle. Çünkü İslahiye'de ölüyü yıkayacak su yok, elektrik de.”

28 KİŞİYİ AFAD’A RAĞMEN SAĞ KURTARDILAR

AFAD’ın diğer çalışmalara izin vermediğinin de altını çizen Orhan, oradaki kurtarma çalışmalarına ilişkin şunları aktardı: “Ben Nurdağı, Hassa ve Hatay’a bağlı Kırıkhan'a da gittim. Kırıkhan'da kriz masası yetkilisiyle görüştüm. Açıkçası Kırıkhan da aynı durumdaydı ama Kırıkhan'da insanlar kısmen köylere gitmişti. Kırıkhan’da yetkili kendisi de söyledi, ilk iki gün yetersizlikten dolayı doğru dürüst müdahale edemediklerini. Biz oraya gittiğimizde ilk iki gün Van'dan Özaras-Grup adlı bir vinç şirketi vardı ve ilk iki gün 28 kişiyi enkaz altından çıkartmıştı. Onlara buradan çok teşekkür ediyorum.

Halk kendisi İslahiye'de de, Nurdağı'nda da, Kırıkhan'da da kendi çabalarıyla kurtarabildiklerini kurtarmışlar. Hem cenazeleri hem canlı olanları... Yetkililer ulaştıktan sonra onların çalışmalarını durdurup kontrolü almıştı. Biz Hassa’ya ilk gittiğimizde AKP milletvekilinin kardeşinin olduğu binada arama yapıyorlardı. Ama diğer yerlerde, örneğin 90 kişinin altında olduğu enkazda herhangi bir çalışma yoktu. Kimsenin çalışmasına izin vermiyorlardı. AFAD ve UMKE’nin (Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi) elemanları yetersizdi ama gidip başkalarının o ilk iki günde yaptığı kurtarma çalışmalarını durdurup sadece istedikleri zaman onları çağırıp arama yaptırıyorlardı. Bu İslahiye’de de geçerli, Nurdağı'nda da, Kırıkhan’da da, Hassa'da da. Haliyle hepsinde çok ciddi bir öfke vardı. İnsanlar biz kurtarabilirdik, onlar burada çalışırken biz diğer yerde elimizden geleni yapıp belki başka canlar kurtarabilirdik, diyorlardı. Örneğin Özaras-Grup gibi şirketlerin ya da çalışanların engellenmesi de aslında birçok can kaybına neden oldu.”

ACİL İHTİYAÇLAR SEYYAR TUVALET VE ÇADIR

HDP’li Orhan, İslahiye’de de birçok yerde olduğu gibi acil olarak seyyar tuvalet, banyo ve çadıra ihtiyaç olduğunun çağrısını yaptı: “En acil ihtiyaç seyyar tuvalet, banyo ve çadır. Çünkü sağlık sorununu da etkiliyor. Dördüncü gün çadırlar vesaire geldi ama herkesin ihtiyacını karşılayacak kadar değil. Dün de yine heyetimiz gelmişti birçok yere gittik. İnsanlar kendi imkânlarıyla brandalardan çadır kurmuş. Ama bunu yapmayan da var çünkü hala enkaz başında, canlarını bekledikleri için çadır ve başka bir ihtiyaç derdinde olmayan yüzlerce insan var.

Halkın yardımları ulaştı ama bunların ihtiyaca göre, sağlıklı dağıtılabilmesi için konulacak yer bile yok orada. Tabii bu imkânı sağlayacak devlet olmalıydı ama bu noktada da çok zayıf. Yapılması gereken şey iktidardır, muhalefettir ya da sivil toplum kuruluşu örgütüdür herkesle ortaklaşarak, dayanışarak bu süreci daha kolay atlatmaktı. Ama iktidarın yaklaşımı yaşatmak, sorunları çözmek olmadığı için sürekli kendisi dışındaki bütün kesimleri tehdit eden, engellemeye çalışan bir tutum içinde.”