AKP-MHP değil, devlet bloku

Gazeteci-yazar Hakkı Özdal, AKP-MHP blokunun, siyasal kimliklerinin çok ötesinde bir devlet ittifakı olduğunu belirterek, yerel seçime bu blok altında esasen devlet girdiğini söyledi.

AKP, 24 Haziran seçimlerini ekonomik krizin sonuçları henüz tam yaşanmadan yangından mal kaçırır gibi yaptı. Şimdi kriz artık daha görünür bir durumda. Önceki seçimde bunu bir fırsata çevirse de esas gücünü yitirdiği de açık. Gazeteci-yazar Hakkı Özdal, iktidar blokunun 31 Mart yerel seçimini elinden gelse erteleyebileceğini ama bu anlamda siyasi krizin önüne geçemeyeceğini de bildiğini söylüyor. Özdal’a göre AKP, artık güvenlik güçlerinin de desteğini almış bir devlet bloku olarak seçime giriyor. Özellikle Kürt kentlerindeki nüfus ve seçmen hareketlilikleri ve devlet güçlerinin seçmen listelerine yığılmaları, bu ortaklığın en önemli kanıtlarından biri.

Gazeteci-yazar Hakkı Özdal, ANF’nin sorularını yanıtladı.

24 Haziran seçimleri ekonomik krizin görece tam olarak hissedilmediği bir dönemde yapıldı. Fakat 31 Mart yerel seçimleri ise artık bunun iyiden iyi hissedildiği bir dönemde gerçekleşiyor. AKP ekonomik olarak kötü gidişatın her defasında önüne bir seçim sandığı koydu. Öncelikle AKP’nin bu anlamda siyasi bir krizin önüne geçtiği söylenebilir mi?

24 Haziran seçimleri normal takviminden 17 ay önceye çekilerek yapılmış alelacele bir seçimdi. Söylediğiniz gibi, bir büyük krizin gelmiş bulunduğu görülüyor ama yakıcı sonuçları henüz yaşanmıyordu. Seçimi erkene çekmenin nedeni de buydu ve çok açıkça görüldü ki; bu tedbir ‘başarılı’ oldu. Ancak 31 Mart seçimleri, bir zorunluluk gereği yapılıyor. Eğer bu seçimleri iptal etmenin makul bir yolunu bulsalardı, hiç yapmamayı tercih ederlerdi, diye düşünüyorum. Dolayısıyla 31 Mart seçimi bir siyasi krizin önüne geçmekten öte onu daha görünür hale getirecek sonuçlar üretmeye çok açık ve bizzat iktidar odakları da bunun farkında.

AKP bir dönem CHP üzerinden yürüttüğü ‘Tüp kuyruğu vardı, kıtlık vardı’ söylemini, bu dönemde tanzim satışlarıyla kendisi uyguladı ve hatta seçim propagandası haline getirdi. Bu konuda ne kadar başarılı, halkta nasıl bir algı var?

En alttaki, en yoksul kesimler için ucuz gıda, bir siyasal alışveriş olmanın ötesinde yaşamsal bir ihtiyaç. Yoksulluğun hızla artmasının yanında temel gıdadaki anormal fiyat artışları toplumu çok zorluyor. Bu açıdan tanzim satışları bir ihtiyacı kerhen de olsa karşılıyor. Ancak bunun esasen bir seçim yatırımı ve siyasal gösteri olduğu yönündeki kanaat, bu alışverişten memnun olanlarda da mevcut. Halk bir bakıma “şimdilik ihtiyacını görüyor”… Ayrıca uzun kuyruklar, çabuk tükenen ürünler vs. gibi sorunlar doğal olarak rahatsız ediyor insanları. Esasen uygulamanın devamlılığına bakacaklardır. Bir kesimde yaygın olan, “Bu kalabalıklar AKP’nin attığı her zokayı yutuyor” klişesinin, oldukça sınırlı bir grup dışında doğru olmadığını düşünüyorum.

Bu yerel seçimlerin de bir süredir sadece sandığa endeksli siyasette olduğu gibi sadece yerel seçimler olmadığı sıkça dile getiriliyor. Erdoğan, son seçimlerde oluğu gibi yine kendisi sahaya indi. 50 miting yapacağı söyleniyor. Sizce neden?

Erdoğan şahsında cisimleşen iktidar, pek çok yerde çeyrek asırdır yerel yönetimlerde ve 17 yıldır da merkezi idareyi elinde tutuyor. Eh, bu durumda mevcut sorunların tüm sorumluluğu bu siyasal parti ya da blokta bulunuyor. Bu nedenle eldeki en iyi siyasal sermaye bir ‘beka sorunu’ üzerinden toplumu bölmek ve seçimi olabildiğince milliyetçi bir rüzgarın arkasında gölgelemek. Bununla birlikte, rejimin giderek merkezileşmesinin kaçınılmaz bir sonucu olarak Erdoğan her açıdan tek figür haline geliyor. Esasen seçime her yerde bizzat kendisi giriyormuş gibi bir ortam yaratarak şahsına yönelik krediyi, iktidar blokunun bekasına tahvil etmeye çalışıyor.

5 yıl önceki AKP ve şu an ittifaklı AKP politikası yerel seçimler bazında karşılaştıracak olursanız ne aşamada?

2014’teki seçimler, 17-25 Aralık operasyonları olarak bilinen iktidar içi çatlak ve çatışmanın hemen ardından gerçekleşmiş ve Erdoğan, Gülen Cemaati ile yaşadığı iktidar paylaşımı kavgasını büyük bir başarıyla kullanmıştı. Haziran 2015’teki seçimde HDP’nin elde ettiği büyük başarı ve artık AKP’nin tek başına iktidar olamayacağı ortaya çıkınca bugünkü ittifak fiilen kurulmuş oldu. AKP-MHP bloku, içinde özellikle güvenlik bürokrasisinin bulunduğu devlet sınıflarınca da desteklenen bir milliyetçi blok olarak, bu partilerin siyasal kimliklerinin çok ötesinde bir devlet ittifakıdır. Yerel seçime bu blok altında esasen devlet girmektedir. Özellikle Kürt kentlerindeki nüfus ve seçmen hareketlilikleri, güvenlik güçlerinin seçmen listelerine yığılmaları bu ortaklığın en önemli kanıtlarından biridir.