Aydoğan: AKP-MHP faşist iktidarı savaş suçu işliyor

HDP eski milletvekili Nursel Aydoğan, AKP-MHP faşizminin sivil insanları öldürerek savaş suçu işlediğini belirterek BM dahil uluslararası güçlerin buna göz yumduğunu belirtti.

Türk devletin 19 Kasım’da Rojava kentlerine ve gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları kapsamında başlattığı hava saldırılarının orantısız olduğunu ve sivil yaşam alanlarını hedef aldığını belirten HDP eski Milletvekili Nursel Aydoğan, “Kürt kazanımlarına yönelik işgal saldırıları devam ediyor. AKP-MHP faşist iktidarı sivil insanları öldürerek savaş suçu işliyor. BM dahil uluslararası kurumlar ve ülkeler buna göz yumuyor” dedi.

HDP eski Milletvekili Nursel Aydoğan, Türk devletin Rojava ve Güney Kürdistan’da gerilla alanlarına yönelik sürdürdüğü işgal saldırılarını ANF’ye değerlendirdi.  

Saldırıları 30 Kasım 2014 yılında MGK’da kabul edilen ‘Çöktürme Planı’nın devamı olarak yaygınlaştığını belirten Aydoğan, PKK’nin tasfiye ve imhası üzerine kurulu planının arka planında Rojava ve Güney Kürdistan dahil olmak üzere tüm Kürt kazanımlarının hedef alındığını vurguladı.  ‘Çöktürme Planı’nın AKP-MHP iktidarı tarafından Kürtlerin tüm kazanımlarına yönelik işletildiğini belirten Aydoğan, “Elbetteki demokratik alanda da HDP’nin tasfiye planı da aynı plan dahilinde işletildi. Bu kapsamda binlerce kişiye göz altı, tutuklama, kayım atamaları, kapatma davaları ile devam ediyor. Yani AKP-MHP faşist iktidarı çözümsüzlükte ısrar ediyor. Kapsamlı saldırıların temel hedefinin böyle okunması gerekiyor” dedi.

KÜRT HALKININ KAZANIMLARI HEDEF ALINIYOR

Kapsamlı işgal saldırıların tüm Kürt kazanımlarına yönelik değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Aydoğan, “Ama tabii ki güncel siyasi durumla ilişki kurmak mümkün. AKP-MHP İktidarı,Güney Kürdistan’a yönelik yaptığı operasyonlarda kimyasal silah kullanımı ile ilgili oldukça sıkıştı.Artık mızrak çuvala sığmamaya başladı.Son olarak Irak Parlamentosu'nun kimyasal silah kullanımı ile ilgili komisyon kurma ve belgeler toplandıktan sonra BM’ye  başvuru yapma kararı konuyu bir kez daha gündeme taşıdı. Kimyasal silah kullanımı iddia olmaktan çıktı. İktidar bu konuyu gündemden düşürmek istedi. Ancak böylesi bir saldırı gündemi değiştirebilir diye düşündüler bence. Saldırının zamanlaması bu nedenle tesadüf değildir” diye konuştu.

İŞGAL SALDIRILARIYLA SEÇİM KAZANMAK İSTİYORLAR

Rojava’ya yönelik işgal saldırıların artırılmasının AKP-MHP iktidarı tarafından seçime yönelik bir yatırıma dönüştürüleceğinin de anlaşılması gerektiğini vurgulayan Aydoğan, “Bu iktidar korku, kaos iklimi yaratarak seçim kazanmış bir iktidar. Bu yöntemin işe yaradığını 7 Haziran 2015 seçimlerinde gördüler. Bu kez, daha zor durumda Erdoğan. Bu şartlarda Cumhur İttifakı'nın seçim kazanması mümkün görünmüyor. Oysa AKP için, iktidarın her şey olduğunu 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında gördük. Onlar için iktidara giden her yol mübahtır. Bu nedenle gerek İstiklal Caddesi'nde patlatılan bomba, gerekse de hava saldırısının seçimle ilgisinin kurulması gerekir. Çünkü “Vatanın Bekası”denilerek bir yandan milliyetçiliği, şovenizmi tırmandırıp, tabanlarını konsolide ediyorlar, diğer yandan “terörist” yaftalamalarıyla, kitleleri HDP’den uzaklaştırarak oyumuzu düşürmeyi hedefliyorlar. Bu konuda artık Türkiye’de bir hafıza oluşmuş olmalı ki patlama ve hava saldırısı sonrası sanal medyadan “her şey seçimi kazanmak için”vb binlerce paylaşım yapıldı” şeklinde konuştu.

SİVİLLERİ HEDEF ALARAK MÜCADELE AZMİNİ KIRMAYA ÇALIŞIYORLAR

Rojava’da sivillere ve sivil yaşam alanlarına yönelik havadan ve karadan orantısız bir şekilde saldırıldığını ve savaş kuralların dahi gözetilmediğini kaydeden Aydoğan, devamında şunları söyledi: “Savaşın da kuralları vardır. Savaşan taraflar bu kurallara uymak zorundadır. Yoksa savaş suçu işlemiş olarak kabul edilirler. 2. Dünya savaşının ardından, yaşanan acılardan sonra, savaşlarda uyulması gerekenler BM sözleşmelerinde belirtilmiştir. Örneğin savaşlarda hastaneler,sağlık Merkezleri vurulamaz,sivil yerleşim yerleri, siviller, çocuklar hedef alınarak vurulamaz, su gibi hayati yiyeceklere zehirli maddeler karıştırılamaz, kimyasal gaz kullanılamaz gibi. Bu nedenle, bu faşist iktidarın sürdürdüğü savaş, BM sözleşmelerinin ihlalidir ve kabul edilemeyecek bir durumdur. Bu anlamda, AKP-MHP iktidarı da suç işlemektedir. Ancak BM bu yaşananlara devletler arası çıkarlar nedeniyle göz yummakta, soruşturma açma gereği bile duymamaktadır. İşgalci Türk devletinin Rojava ve Medya Savunma Alanları'na yönelik saldırılarına tepkiler devam ediyor. Sivillere yönelik saldırı ve katliamlardan umut ettikleri, halkları korkutmak,yıldırmak,  bezdirmek, gerektiğinde bir kez daha neler yapabileceklerini göstererek, oradaki halkı mücadeleden vazgeçirmek istiyorlar.”

ULUSLARARASI GÜÇLER GÖZ YUMUYOR

Suriye ve Rojava’da uluslararası güçlerin söz konusu Kürtler olunca hepsinin saldırılara karşı sessiz kaldıklarına dikkat çeken Aydoğan, şu tespitlerde bulundu: “ABD ve Uluslararası Koalisyon güçlerinin QSD ile ilişkisi DAİŞ’e karşı mücadele kapsamındadır.

İktidarın dediği gibi Özerk Yönetimi ve askeri güçlerini desteklemek için orada değildir. Eğer öyle olsaydı Türkiye’ye hava sahasının açılmasına izin verir miydi? ABD kendi çıkarları için oradadır. Rusya, İran gibi diğer ülkeler için de durum aynıdır. Bu güçler, Rojava’da kadın özgürlüğü, halkların hep birlikte eşit-özgür yaşamına dayalı,ekolojik ve demokratik bir modele, yani Demokratik-Özerkliğe karşılar. Bunu zaten her fırsatta kendileri dile getiriyorlar. Bunu nedenle Kürtlere yönelik saldırılara onay veriyorlar.”

İŞGALİN BEDELİ AĞIR OLUR

Türk devletin Rojava’ya yönelik karadan işgal saldırısı gibi bir planın her zaman olduğunu ancak bunun hava saldırısı gibi olamayacağının bilinmesi gerektiğini söyleyen Aydoğan, şunları söyledi: “Çünkü Rojava’nın ilhak edilmesinin sadece hava operasyonu ile olamayacağını bilmek için asker olmaya gerek yok. Karadan bir askeri operasyonun yapılması gerekir ki, kara operasyonunun sonuçları hava operasyonu gibi olmaz. Rojava halkları direnecektir. Gelin bu zamana kadar büyük bedeller ödediğimiz ülkemizi size hediye ediyoruz demeyeceklerdir.Yani ilhak etmek imkansız değildir ama, kolay da değildir artık. Rojava halkları özgürlükle tanıştılar. Özgür yaşam Rojava halklarının olmaz sa olmazıdır. Bedeli ağır olsa da kazanımlarını korumak İçin mücadelelerini sürdüreceklerdir.

ROJAVA DEVRİMİNİ SAHİPLENELİM

Rojava’da başta Kürt halkı olmak üzere diğer halkların ortak bir yaşam ve mücadele alanı oluşturduğunu ve halkların bu ortak kazanımları korumakta kararlı olduğunun altını çizen Aydoğan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Rojava’da, dünya ezilenlerine, sosyalistlerine ve devrimcilerine umut olacak bir model, öz yönetim modeli inşa edilmeye çalışılıyor.

Bu modeli inşa edenler, aynı zamanda dünya insanlığını DAİŞ gibi insanlık düşmanı bir beladan kurtaranlardır. Nasıl ki Kobanê işgal altındayken büyük bir sahiplenme ile Kobanê düşmedi, özgürleştiyse, şimdi de Rojava’yı sahiplenme, Rojava halklarının kazanımını koruma, Rojava halklarıyla dayanışma zamanı diyorum. Kürt halkı özgür olmadan, Türkiye halkları özgür olamaz. Çözümsüzlük politikalarının bedelini halklarımız ödüyor.
Bu nedenle Rojava’yı savunmak aslında Türkiye halklarının özgürlüğünü savunmaktır.

Rojava halklarının özgürlüğünü savunmak, eşitlik, özgürlük adalet gibi büyük insanlık değerlerini savunmaktır. Bu nedenle insani değerleri savunan herkesi Rojava’yı savunmaya,destek olmaya, dayanışma içinde olmaya davet ediyorum.”