SterkTV’de yayınlanan özel bir programda konuşan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan mutlak tecrit, Newroz kutlamaları, Türkiye’de gelecek seçimler ve gerillaya saldırılar gibi birçok konuda değerlendirmelerde bulundu.
Önümüzdeki seçimlerin AKP-MHP’nin elinde bulunan iktidarın yıkılması açısından çok önemli olduğunu ifade eden Ok, “Biliyoruz ki Türk devleti bundan sonra da daha vahşi bir şekilde gerillaya saldıracaktır. Çünkü iktidarlarının sonu geliyor. Bundan dolayı gerillaya saldırmayı hedefliyor. Fakat yine de yok olmaktan kurtulamayacaklar” dedi.
Bu süreçte Kürt halkının en çok ihtiyacı olan şeyin ulusal birlik olduğunu vurgulan Ok, Kürt halkının bunun açlığını çektiğini belirterek şunları söyledi: “Newroz ruhu nasıl ki tüm halkımızı birbirine yaklaştırıyorsa, tüm Kürt şahsiyetleri, Kürt aydınları, Kürt devrimcileri, Kürt yurtseverleri, Kürt örgütleri de bu temelde ulusal birliği gündemlerine almalıdır. Bu yönde çabalar da var. Bundan sonra da olacaktır. Kürt halkını katliamlarla, parçalanmalarla yok edemeyecekler. Kürt halkı vardır ve var olacaktır. Mücadelesi ile ulusal birliğini inşa edecektir.”
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok’un Sterk TV’de yayınlanan röportajının tam metni şöyle:
RÊBER APO’NUN PARADİGMASI TÜM İNSANLIĞI ETKİLİYOR
İki buçuk yıldır Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ağır bir tecrit devam ediyor. Newroz’da alanlara çıkan milyonlarca kişi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü talep etti. Kürt Halk Önderi'nin bu kadar sahiplenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle tüm direnişçi halkımızın, dostlarımızın, yoldaşlarımızın ve Önder Apo'nun Newroz'unu kutluyorum. Önder Apo'nun durumu her zaman hareketimizin ve her arkadaşın gündeminde olmalıdır. Herkes biliyor ki düşman 24 yıldır Kürt halkına yönelik soykırım politikasını Önderlik üzerinden yürütüyor. Buna karşı Rêber Apo da 24 yıldır büyük bir direniş gösteriyor. Bu hareketimiz için, partimiz PKK için, tüm halkımız için, dostlarımız ve yoldaşlarımız için, önemli ve ciddi bir konudur. Rêber Apo’nun İmralı’da olmasından dolayı ne halkımız, ne Rêber Apo’yu seven, sayan hiç kimse rahat etmemelidir.
Sizin de belirttiğiniz gibi dört parça Kürdistan’dan, yurt dışından Japonya’ya kadar milyonlarca Kürt özgürlük ruhuyla alanlara çıkarak Newroz’u kutladı. Halkımız Newroz'u nerede kutlarlarsa kutlasın, talepleri bellidir, o da Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü. Halkımız Rêber Apo özgürleşmeden kendilerinin de özgürleşemeyeceğini biliyor. Örneğin sloganımız "Bê Serok Jiyan Nabe"dir. Önder Apo'nun paradigması olmadan yaşam olmaz. Yaşam bu değil, yaşam onurlu ve özgür yaşanır. Halkımız bunun farkında. Kürt halkı yüzyıllardır hep bir öndere ihtiyaç duymuştur. Birçok Kürt lider ortaya çıktı, isyan etti, savaştı, mücadele etti.
Ne yazık ki Kürt sorunu normal bir sorun değildi. Kürt halkının coğrafyası 4 parçaya bölünmüş, her uluslararası güçler devreye girmişti. Kürt liderlerinin nefes almasına izin vermiyorlardı. Bu yüzden Şêx Seîd, Seyit Rıza ve Qazî Mihemed gibi birçok lider idam edildi. Bundan dolayı Kürt halkı hep bunun bir liderin eksikliğini, acısını hissetti. Bugün tüm dünya üzerine gitmesine rağmen Rêber Apo gibi bir lideri yok edemedi. Çünkü Rêber Apo paradigması ile sadece Kürt halkını değil tüm insanlığı etkiliyor. Kapitalist moderniteye karşı olan, demokrasi ve özgürlükten yana olan Ortadoğu'dan, Güney Afrika'dan, Afrika'dan, Avrupa’ya kadar milyonlarca insan Rêber Apo’yu sevdi, sahip çıktı.
BU NEWROZLAR GELECEĞİMİZİ ETKİLEYECEK
Bu yıl Newroz alanında çok net mesajlar verildi. Newroz alanında verilen mesajları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu durum özgürlük mücadelenizi nasıl etkileyecek?
Newroz, Kürt halkı için, savaşan diğer halklar için, özellikle de Ortadoğu halkları için şüphesiz özel ve anlamlı bir gündür. Direnişle, cesaretle, özgürlük ruhuyla ortaya çıkmış bir gündür. Newroz Kürt halkı için bu anlama geliyor ama düşman her şeyle oynadığı gibi Newroz’u da anlamından uzaklaştırmak istedi. Newroz, PKK’nin doğuşu ile birlikte Kürt halkının gündemine bir kez daha girdi. Eskiden nasıl kutlandığını herkes bilir. Ama düşman sadece bahar günüymüş gibi yansıtmaya çalışarak özünü boşaltmak istedi. Önder Apo’nun, özellikle 1973 yılında Newroz günü Çubuk Barajı'nda Apocu hareketinin tohumlarını attı. Bu çok önemliydi. Bundan dolayı bugün diyoruz ki PKK de Newroz partisidir.
Kürt halkı da Newroz halkıdır. Kürt halkı Newroz’la kendi gerçekliğinin farkına vardı. Bu tarihi ruh, Newroz ruhuyla bir kez daha kendini inşa etti. Bilindiği gibi 90'lı yıllarda işgalci devlet Newroz’un kutlanmaması için halkımıza yönelik vahşi saldırılarda bulunuyordu. Newroz’u çalmak için suikastler, katliamlar yaptı. Kürt halkı çok büyük bedeller ödedi ama asla geri adım atmadı ve Newroz’dan vazgeçmedi. Tarihte ilk kez PKK özgür bir ruhla kutladı. Direnişçi halkımız bu yıl da Newroz’u aynı şekilde kutladı. 7’den 70’e kadın, erkek, genç, yaşlı herkes Newroz alanındaydı. Büyük bir cesaretle Newroz bayramlarını kutladılar. Bu yıl milyonlarca insanımız ayaklandı. Bu vesileyle alanlara çıkan halkımızı bir kez daha kutluyoruz. Tek ruh, tek irade tek ses ve tek duyguyla Newroz’u kutlamaları ve Önderliğe sahip çıkmaları çok onurlu bir duruştur. Bu şüphesiz geleceğimizi de etkileyecektir.
Halkımız aynı zamanda Kahramanlık Haftasını da kutladı. Heval Mazlum Doğan ve Mahsum Korkmaz Kürt halkının değerleri ve onurudur. Bunu direnişleriyle başardılar, ortaya çıkardılar. Kürt halkı bu değerler üzerinden işgale karşı çıktı, düşmana boyun eğmedi, özgür yaşamdan, ulusal birlikten vazgeçmedi. Newroz bu direnişin temelidir. Düşman şuan da gerillaya ve halkımıza vahşi bir şekilde saldırıyor. Halkımız 50 yıllık direniş geleneğiyle ve Önder Apo’nun ideolojisiyle düşmana karşı mücadelesini, direnişini Newroz ruhuyla daha da büyütmelidir.
ÖZGÜR YAŞAMA ULAŞACAĞIZ
Düşmanın ‘Çöktürme planı’ ile vahşi saldırılarda bulunduğu Cizîr ve Nisêbîn’de de Newroz büyük bir coşku ve heyecanla kutlandı. Halkın Newroz’u bu denli coşkulu sahiplenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Newroz’da ortaya çıkan görüntüler tam da Cizîra Botan ve Nisêbîn’e yakışan görüntülerdi. Cizîra Botan sadece bugün değil tarihte de böyledir. Kimseye boyun eğmedi. Hep doğal bir şekilde yaşamış, ulusal karakterinde hep ısrar etmiştir. 1990’lı yıllardaki Newroz’u hatırlarsanız, 1991, 1992, özellikle Kamuran yoldaşın şehadetiyle, ayaklanmalar gelişti. Özellikle Cizîra Botan ve Nisêbin’de yaşanan ayaklanmalar mücadele tarihimizde yeni bir sayfa açtı. Yani halkımızda bir bilinç oluştu. Varlığının ve geleceğinin farkına vardı. Bütün saldırılara, katliamlara rağmen halkımız geri adım atmadı. Birkaç yıl önce, özerklik isyanları vardı. Düşman yine Cizîra Botan halkımıza vahşice saldırılarda bulundu. Buna karşı halkımız demokratik iradesini ortaya koydu.
Ama işgalci düşman acımasızca Cizîra Botan halkımıza saldırdı, evlerini, mahallelerini yıktı. Kadınları, gençleri, yaşlıları katletti, insanların cenazeleri günlerce buzdolabında, sokakta kaldı. Halkımız bunu unutmamalı. Unutmak ihanettir ve unutulmayacaktır. Cenazelere ip bağlayıp yere sürüklediler ve her türlü vahşi silahlarla saldırdılar, evleri yerle bir ettiler. Mehmet Tunç gibi, Pakize gibi, Asya gibi, Çiyager gibi nice yoldaşlar, onlarca, yüzlerce kahraman o döneme damgasını vurmuştur. Kürt halkı bunu asla unutmayacaktır. Bu bir katliamdı. İşgalci Türk devleti Kürt halkına özgürlük yolunda mücadele ederseniz sonunuz böyle olur mesajı vermek istedi. Yani bundan sonra sessiz kalacaksınız dedi.
Aslında çok ağır bedeller ödendi. İnsanlığa, savaş ahlakına ve hukukuna sığmayan katliamlar yapıldı. Buna rağmen 2023 Newroz’u, özellikle Cizîra Botan’da, Silopi’de, Nisêbin’de çok coşkulu kutlandı. Halkımız işgalcilere ne yaparsanız yapın asla geri adım atmayacağız mesajı verdi. Şüphesiz bu Kürt halkının direniş geleneğidir. Bundan dolayı Botan halkımız, birkaç yıl önce bitirdik, yok ettik diyen işgalci düşmana gereken cevabı verdi. Bir kez daha Türk devletine ve tüm dünyaya ayakta olduğunu gösterdi. İşgalci Türk devletinin Kürt halkının iradesini kabul etmekten başka çaresi yok. Belki bedel ödemeye devam edeceğiz ama bunun sonucunda özgür bir yaşama ulaşacağız.
EYLEMSİZLİK KARARIMIZ VİCDANİ VE AHLAKİYDİ
Eylemsizlik kararınıza rağmen Türk devletinin saldırıları devam ediyor. En son HSM tarafından yapılan açıklamada AKP-MHP rejiminin provokasyonlar peşinde olduğuna dikkat çekildi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Maraş merkezli deprem Türkiye ve Kürdistan’da büyük acıların yaşanmasına neden oldu. Bilindiği üzere yönetimimiz konu üzerine değerlendirmeler yaptı. İnsani, vicdani, ahlaki olarak üzerimize düşen görevin ne olduğu, bu konuya nasıl yaklaşmamız gerektiği veya bu sefer nasıl cevap vermemiz gerektiği üzerine tartışmalar yürüttük ve bu temelde eylemsizlik kararı aldık Yani işgalci Türk devleti gerillaya saldırmadığı sürece gerile eylem yapmayacak. Yerinde bir karardı. Hala bu fikirdeyiz. Şunu söylemeliyim, şüphesiz birçok kişi, birçok devlet, uluslararası güçler, bazen doğrudan ve açık bir şekilde, bazen farklı şekillerde yönetimimize haber gönderdiler, selamlar gönderdiler; ‘eğer bir gün eylemsizlik, ateşkes kararı alırsanız biz üzerimize düşen rolü oynayacağız’ dediler.
Belki bu da kararımıza etki etti, ama dediğim vicdani, ahlaki ve insani olarak yaklaştık ve bu kararı aldık. Eylemsizlik ve ateşkes talebinde bulunan güçler aldığımız kararı gördüler ama Türk devleti bu kararı tanımıyor. Yaşamda, pratikte bunu bir zayıflık olarak görmek istiyor. Bunu bir fırsat olarak kullanmak istiyor, eskisi gibi hatta eskisinden daha fazla gerillalara her gün saldırılar oluyor. Ayrıca gerillalara karşı taktiksel nükleer bombalar, kimyasal silahlar gibi yasa dışı ve ahlaksız saldırılarda bulunuyor. HPG bununla ilgili bir açıklama yaptı. KCK Eş başkanlığı da açıklama yaptı. Yani saldırılar sürerse bu durum böyle devam edemez. Hareketimizin bu kararı almasındaki temel etken ahlaki ve insanidir. Hareketimizin niyeti kötüye kullanılmamalıdır.
Ama gördüğünüz gibi saldırılar devam edince HPG açıklama yapma gereği duydu. HPG’nin açıklamasına anlam verilmelidir. HPG Merkezi böyle bir açıklamayı gerekli gördüğü için yaptı. Herkes bu durumu görmeli. Türk devleti bu karara ciddiyetsiz bir şekilde yaklaştı, kötü kullandı. Bunun bedeli daha ağır, daha tehlikeli olacaktır. Biz böyle düşünüyoruz.
Aynı zamanda Ramazan ayıdır. Bu vesileyle tüm Müslümanların Ramazan ayı mübarek olsun. Dediğim gibi üzerimizde bir baskı var, Türk devletinin saldırıları devam ediyor ama bu her zaman böyle olmayacak. Hareket olarak üzerimize düşeni yaptık. Deprem oldu, Ramazan ayıdır dedik ve böyle bir karar aldık ama Türk devleti yetkilileri bunu görmezden geliyor. Dediğim gibi HPG de bu konudaki rahatsızlığını çok net bir şekilde dile getirdi. Herkes bilsin ki bu durum her zaman böyle olmayacak.
BU SEÇİM ÇOK ÖNEMLİ
Türkiye ve Kurdistan’da yeni bir seçim sürecine girildi. Bu yılki seçimin önemi nedir? Bu seçimin sonuçları Türkiye’yi, Kurdistan’ı ve bölgeyi nasıl etkileyecektir?
Herkes bu seçimin önemli bir seçim olduğunu söylüyor. Biz de aynı fikirdeyiz. Bugüne kadar yapılan seçimler toplum tarafından rutin ve normal olarak görülüyordu. Ama bu sefer öyle değil. O yüzden gerçekten bu seçim çok önemli. Önemi buradan geliyor. Bu iktidar ulus devlet aklıyla, Avrasya aklıyla, Ergenekon aklıyla 20 yıl boyunca iktidarda kaldı. Ama artık bu iktidarın devam etmesi mümkün değil. AKP ile birlikte devlet içinde bir klik iktidar oldu. Bildiğiniz gibi Ortadoğu projesi 'BOB' vardı. Erdoğan eliyle Ilımlı İslam’ı geliştirmek istediler. Ortadoğu'dan Afrika'ya kadar böyle bir heyecan yarattılar. Amerika ve Avrupa eliyle bunu ortaya koydular. Bununla birlikte Kürtlere saldırtmak için DAİŞ ve El-Nusra gibi örgütleri de beslediler, finanse ettiler, silahlandırdılar. Yani PKK’yi tasfiye etmek ve Kürt halkının iradesini kırmak için bu örgütlerle hareket ettiler.
Avrasya'dan tutun Ergenekon'un diğer parçalarına kadar hepsi Kürt halkına karşı bir oldu. Çıkarları aynı. Bu devlet, yani AKP, Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık zihniyetini temsil ediyor. Ya böyle devam edecek, ya da Türkiye Cumhuriyeti'nin baskıcı zihniyetinde bir kırılma olacak. Uluslararası güçler, siyasetçiler iktidardan desteğini çekti. Bir parantez açarak şunu söyleyeyim; AKP yönettiği Türk devleti, NATO üyeliğini çıkarına göre kurnazca bir şekilde kullanıyor. Hem Rusya’ya, hem NATO’ya oynuyor.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar NATO’nun çerçevesinden çıkamazlar fakat onunla oynuyorlar. Amerika ve NATO olmazsa Kürt halkına ve gerillaya yönelik böyle ahlaksız bir savaş yürütemez, kimyasal silah kullanamaz. Türk devleti NATO üyesidir, uluslararası güçler her ne kadar memnun olmasalar da, desteklerini ve yardımlarını çekseler de, söz konusu PKK olduğunda ya da Kürt halkına, kazanımlarına saldırı söz konusu olduğunda, susuyorlar ve destek veriyorlar. Yani Türk devleti şimdiye kadar buradan güç alarak hareketimize ve Kürt halkına karşı direndi. Baktığımız zaman ekonomiyi çökerttiler, hırsızlık yaparak Türkiye’nin kaynaklarını çaldı, yandaşlarını zengin etti. Türkiye toplumu üzerinde ağır bir yük yarattı. İktidarlarını sürdürmek için ellerinde hiçbir şey kalmadı. Bundan dolayı AKP-MHP iktidarından ve Türk devletinin 100 yıllık baskıcı zihniyetinden kurtulmak için bu seçim çok önemli.
AKP, NEWROZ’DA KÜRT HALKININ BOYUN EĞMEDİĞİNİ BİR KEZ DAHA GÖRDÜ
Başarısız olurlarsa şüphesiz yeni bir durum yani yeni bir süreç ortaya çıkacaktır. Demokratik toplumun etkisi çok fazla bundan dolayı hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Demokratik güçler bu yüzden direniyorlar. İktidarın seçim öncesi halka karşı ne tür provokasyonlar yapacağı belli değil. Yani provokasyon ihtimali var. Kaybedecekleri aşikar. Buraya doğru gidiyorlar. Kaybetmemek için de her şeyi yapabilirler. Gerillaya yönelik vahşi saldırılarını herkes görüyor. HPG de seçim öncesi AKP-MHP iktidarının büyük bir savaş başlatma ihtimalinden bahsetti. Çünkü ellerinde hiçbir şey kalmadı. Türkiye'nin siyasetini değiştiremezler, demokratikleştiremezler, faşistler, hatta ırkçılar ve DAİŞ ile aynı zihniyete sahipler. Türkiye ekonomisini düzeltemiyorlar, yurt dışına yüz milyarlarca dolar çıkarmışlar, dünyada saklıyorlar, suçlular.
Tek bir şey yapmak istiyorlar, o da PKK'ye saldırmak, Kürt halkının iradesini kırmak ve keyifli bir şekilde sonuç aldık tekrar iktidar olacağız demek istiyorlar. Sadece buna oynuyorlar. Bunun dışında şansları kalmadı. Ama Newroz da bir kez daha gördü ki ne Kürt halkı ne de Önderlik boyun eğiyor. Kürt halkı iradesini, tavrını ortaya koydu. Türkiye toplumu da AKP/MHP iktidarında çok acılar çekti. İşçiler, emekçiler, toplumun diğer kesimleri AKP-MHP rejiminde artık siyasi, ekonomik hiçbir kazanımları olmadığını gördü. Bir tarafta AKP-MHP’nin oluşturduğu ırkçı, faşist blok, diğer tarafta ise özgürlükçü, demokrasiden yana olan bir kesim. Bu kesim ve devletin diğer sistem partileri de AKP-MHP rejiminin gitmesini istiyor. Örneğin 6’lı masa da iktidarın gitmesini istiyor. Bundan dolayı bu seçim süreci gerçekten biraz kızışacak, provokasyonlara açık bir süreç.
Biliyoruz ki Türk devleti bundan sonra da daha vahşi bir şekilde gerillaya saldıracaktır. Çünkü iktidarlarının sonu geliyor. Bundan dolayı gerillaya saldırmayı hedefliyor. Fakat yine de yok olmaktan kurtulamayacaklar. Bu süreçte Kürt halkının en çok ihtiyacı olan şey ulusal birliktir. Kürt halkı bunun açlığını çekiyor. Newroz ruhu nasıl ki tüm halkımızı birbirine yaklaştırıyorsa, tüm Kürt şahsiyetleri, Kürt aydınları, Kürt devrimcileri, Kürt yurtseverleri, Kürt örgütleri de bu temelde ulusal birliği gündemlerine almalıdır. Bu yönde çabalar da var. Bundan sonra da olacaktır. Kürt halkını katliamlarla, parçalanmalarla yok edemeyecekler. Kürt halkı vardır ve var olacaktır. Mücadelesi ile ulusal birliğini inşa edecektir.
Kürt toplumu da artık homojendir. Aralarında farklı sınıflar var ama halkın geneli, kim ne derse desin, yurtseverlik çizgisini esas alır. Bu çizgi Kürt halkının kimliğidir, geleceğidir. İnsanlar bu çizgide birlik olmalıdır. Neye karşı? İşgal çizgisine, işbirlikçi ve ihanet çizgisine karşı birlik olmalı. Kürt halkı çok gururludur, yani özgürlüğüne, onuruna ve kimliğine bağlıdır. Yeter ki birlik olsunlar. Kurdistan'ın dört parçasında, ülke dışında konferanslar, toplantılar, platformlar, kongreler yapılmalı. Lozan'ın ikinci yüzyılında en önemli konu budur.
HDP son olarak Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında Yeşil Sol Parti ile seçime gideceklerine ilişkin karar aldı. Siz bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Birkaç gün önce AKP’nin TV’si olan A Haber’i izledik, heval Abbas’tan bahsediyorlardı. Way efendim heval Abbas, şunu destekliyoruz, bunu desteklemiyoruz demiş. PKK’yi ne sanıyorlar. PKK zaten ideolojik ve siyasi bir harekettir. Amacımız siyaset yapmak. Tabi ki birilerine destek vereceğiz, birilerine vermeyeceğiz. Kime ne kadar destek vereceğimiz, ne kadar vermeyeceğimiz değerlerimize, ideolojimize, siyasetimize, taktiklerimize, stratejimize ve çalışmalarımıza göredir. Yani AKP, PKK’den ne istiyor? PKK hiç siyasetten bahsetmesin istiyor. Faşistler elbette PKK’nin siyasetten bahsetmesini istemezler. Elbette siyaset yapıyoruz ama ideolojik bir hareket olarak, PKK olarak farklı görev ve sorumluluklarımız var. Siyasi, legal, demokratik hareketler farklıdır. Nasıl çalışma yürüttükleri onların sorumluluğunda ama bizim görevimiz de görüşlerimizi belirtmektir. Elbette birileri bundan istifade edebilir, birilerinin hoşuna gitmeyebilir.
Mesela Kürt halkı için hukuk ve adalet olmadığını söyleyeceğiz, Defalarca söylendi, şunu da söyleyelim, biz Kürtler bunu unutmamalıyız. Hayvanların dahi uluslararası alanda hakları var, görüyorsunuz hem isimleri var, hem hakları var. Ama Kürt halkının bir adı yok. Tabi ki Kürtler vardır, meşru hakları vardır bu farklı ama Türk devleti bunu kabul etmedi. Anayasasında Kürtlere yer vermedi. Kürt halkının da hiçbir hakkı yok Anayasada. Bu durum HDP ve demokrat partilere yönelik baskı politikasıyla da görülmektedir. HDP’ye Demokles’in kılıcını sallıyorlar. Sebebi de demokratik, özgürlükçü, Türklerin, Kürtlerin, demokrasi güçlerin, sosyalistlerin de içinde yer aldığı bir parti olması. Birçok güç bir arada ve bu iyi bir şey. Ama HDP'nin kapatılma konusu gündemde. Listelerin kesinleştiği gün HDP'nin kapatılıp kapatılmayacağına ilişkin karar verilecek. Tüm dünya bunu biliyor.
HDP ile Kürt demokratik siyasetçilerin tecrübesi var. Bazı partiler daha önce de kapatıldı, bazı partiler dağıtıldı. Ama Kürt halkı, demokratik irade, demokrasi güçleri ve diğer topluluklar bu baskılar karşısında her zaman var oluyor, daha da büyüyor. Kürt halkı ve Kürt halkının dostları ile Türkiye'nin demokratik güçleri, sosyalistleri birlikte tavırlarını ortaya koyuyor, demokratik siyaset yapıyor. Seçim var ve HDP ile demokrasi güçleri boyun eğmeyecekler. Bu siyasi saldırılara karşı Yeşil Sol Parti ile seçime girecekler. Çok doğru bir karar. Bize göre de makul olan budur. Herhalde daha önceden hazıklıklarını yapmışlardır. Kürt halkının ve demokratik siyasi hareketinin geçmişten tecrübeleri var. Partilerinin, logolarının değişmesi 1 günlük iştir. Öğrenmeli ve oylarını kullanmalıdırlar. Bu durum HDP’ye bir şey kaybettirmez.
Birkaç gün sonra 4 Nisan. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 74. Doğum günü. 4 Nisan’a ilişkin mesajınız nedir?
Öncelikle 4 Nisan Rêber Apo’ya, halkımıza ve tüm yoldaşlarımıza kutlu olsun. 4 Nisan Rêber Apo’nun doğum günüdür. Önemli ve onurlu bir gündür. Halkımız Rêber Apo ile kendini tanıdı. PKK Rêber Apo ile doğdu. Direnişçi halkımızın, demokrasi güçlerin yani hepimizin doğum günüdür. Bugün bir kutlama günü ama aynı zamanda halkımızın kendi gerçekliğini gördüğü bir gün. Rêber Apo 24 yıldır İmralı’da esir tutuluyor. 4 Nisan’ı dışarıda Rêber Apo ile kutlamalıyız. Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamak gibi bir görevimiz ve sorumluluğumuz var. Halkımız, dostlarımız her yerde Önderliğin doğum günü kutlayacak, ağaç dikecek. 4 Nisan gerçekliğimizi tanıma günüdür. Şiarımız Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamaktır. Rêber Apo’nun doğum gününü Kurdistan’da özgür bir şekilde kutlayacağız.