AKP’nin barajı %50 değil, HDP’dir

24 Haziran’a çok kısa bir süre kaldı. Ve bu seçimlerin sonucu o kadar önemli ki, adeta ortaya çıkacak sonuçlar ile 3. Cumhuriyet dönemi yaşanabilir...

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan modern Türkiye tarihini değerlendirirken bir ayrıma gider. Bir iktidar kırılmaları tarihinden ibaret olan bu doksan yıllık ceberut devlet kafası, bugün biçim-öz değişimlerinden öteye gitmedi. İktidar el değiştirdi ama bundan zarar görenler genelde değişmedi. Başta Kürtler olmak üzere, diğer halklar, emekçiler, gençler ve kadınlar, yoksullar hep zarar gördü.

1980 dönemine kadar ‘'Beyaz Türk faşizmi etkisinden gelişen TC, 80 sonrası yepyeni bir döneme direksiyon kırar. Artık “Yeşil Türk Faşizmi” dediğimiz Kayseri-Konya hattı sirayet edecektir.'' Öcalan bu yeni döneme 2.Cumhuriyet Dönemi der. Cumhuriyet yeni bir aşamadadır.

BU SEÇİM NEDEN DİĞERLERİNDEN DAHA ÖNEMLİ!

Bu hatırlatma ile söze başlama sebebimiz gelecek hafta yapılacak seçimlerin önemine dairdir.

Çünkü 24 Haziran’a çok kısa bir süre kaldı. Ve bu seçimlerin sonucu o kadar önemli ki, adeta ortaya çıkacak sonuçlar ile 3. Cumhuriyet dönemi yaşanabilir. Bu denli kritik bir öneme ve değiştirme potansiyeline sahip. Çünkü ya demokrasi ya da barbarlık seçiminin ortasına geldik. İliklerimize kadar hissettiğimiz gerçeklik budur.

SURUÇ FAKTÖRÜ!

Her şeyin ağırlık kazandığı ve çok zorlu geçecek son kulvara girdik denilebilir. Erdoğan’ın kapalı kapılar ardındaki HDP itirafları ve ertesinde yoğunlaşan saldırılar bir tarafa, asıl işaret Suruç’tur. Suruç üzerinden İç İşleri Bakanı Soylu’nun her gün akıllara zarar çırpınışları, ardından Erdoğan’ın akla zarar söylemleri, aptallığın modern ve altın çağını yaşayan iki beyin olarak kayıtlara geçiyor.

Suruç şu açıdan çok önemlidir.

AKP her dönemde, kritik aşamada kendisini aklayacak bir ‘sembolik’ olay yaratıyor. Bu bazen asker cenazeleri oluyor bu bazen bir ülkeye veya partiye nefret kusma şeklinde oluyor, bu bazen kendilerinden çıkma bir vahşet ve ondan mağduriyet devşirme oluyor.

Misal Ceylanpınar’da 2 polisin ölümü ile başlayan ve bugüne kadar gelinen sürecin bir tezgâh olduğu ortaya çıktı ama bugün esamisi dahi okunmuyor. Benzer pek çok AKP pratiği örnek verilebilir. 

O anlamda önem arz eden şey şu: Bu sefer AKP’nin bu durumu suiistimal etmesine izin vermemek. Bunu yapamazsa 24 Haziran’a kadar daha pek çok şeyi yapamaz. Büyük bir psikolojik darbe alır. Şu an en acil durum demokrasi bloğu etrafında buluşma şansı olanların bu konuda hem fikir olması ve açıklamalarının birbirini desteklemesidir.

AKP’NİN BARAJI %50 DEĞİL, HDP’DİR

Başka bazı öncelikler ve durumlara dair de bir iki şey ifade edilebilir.

AKP’nin barajı artık %50 vs. değil, HDP olmuş durumda. HDP’yi aşarsa istediğini elde edecek. HDP’yi baraj altında bırakırsa istediğini elde etmiş olacak. Bunu en açık ifade eden, Erdoğan’ın kirli ağızlarından olan BBP başkanı Destici.

Bununla ilintili olarak muhalefet cephesinde yaratılan her boşluğa AKP dolar. AKP, rakipleri karşısında onların zayıf noktalarını körüklemede veya istismar etmede usta bir partidir. En büyük avantajlarından birini buradan alıyor. Dikkat edilirse sürekli kamplaşma ve kutuplaştırma mantığı üzerinden gidiyorlar. Erdoğan’ın ağzından asla iyi bir şey çıkmaz. Sürekli birileri kışkırtılır, öcüleştirilir. Çünkü onu var eden bu durumdur. HDP solda birliğin adıdır. Bu şansı, yani Kürt Özgürlük Hareketi’nin kazanımları ile Sosyalist Türkiye cephesini buluşturabilecek tek köprü ve şanstır. Bunu iyi kullanmak lazım. Bunun vurgusu tekrar tekrar yapılmalıdır.

AKP SEÇMENLERİNİ SAKLAYAN BİR PARTİDİR!

Mevcut durumda çalışmalar devam ediyor fakat bizi kurtaracak bir performans mıdır burası tartışılır. Bugünkü çalışmalar, dönemin gerekliliklerine denk gelmelidir. En başta da belirtildiği üzere çok çok önemlidir. Hepimizin geleceğine ve hayatına dokunacak çok önemli bir seçim olacak. Bu çerçevede sıradan bir çalışma kurtarmaz, yetmez bize. Misal bize oy veren, oy verdiğinden emin olduğumuz mahallelerimize, ailelerimize, kurumlarımıza elbette gideceğiz ama asıl gidilmesi gereken ev hatta bıkmadan usanmadan defalarca gidilmesi gereken bize oy vermeyen yerler, aileler, bölgelerdir. Hata bize oy verenleri de bu konuda seferber etmeliyiz.

AKP seçmenlerini saklayan bir partidir. Fikir değiştirirler korkusu barizdir onlarda. Onun için bolca ekonomik vaatlerde bulunur yoksul bölgelerde. Bundan ötürü sürekli gidilmeli ve her kapıya misafir olunmalı.

Diğer önemli bir konu da metropolde olan Kürtlerdir.

METROPOLLER VE KÜRTLER!

Seçimin kaderini değiştirecek iki seçmen profili var.

Birincisi bu seçimde genelde Batı’da bulunan demokratik kamuoyunun desteği ve çalışması, özelde de CHP’nin vereceği destek. Her CHP ailesinden bir oyun HDP’ye de gitmesi… İkincisi ise metropollerin vahşi dişleri arasına sıkışmış milyonlarca Kürt seçmen.

Örneğin İstanbul’u ele alalım. 4 milyona yakın Kürt olduğu söyleniyor. Peki HDP’ye gelen oy neden bu kadar düşük? Orada bulunan Kürtlerin büyük çoğunluğu işçi, kol gücü. Bu kesim çeşitli sebeplerden ötürü AKP’nin markajı altında oldu sürekli! Toplumsal gerilimler ne kadar fazla ise HDP’ye o kadar az oy çıktığı gözlemlendi. Ama iyi zamanlarda, barış zamanlarında bu oran değişiyor. HDP’nin 2011 Genel Seçimlerinde oylarını 351.515’ten 7 Haziran 2015’te 1.069.460’e çıkararak 720 binlik bir artış sağladı. İşte bu metropol Kürtlerinin gücü ile ilgili. AKP bu gerçeği hemen engellemek istedi. Oyun beyaz Türklerden geldiğini söyledi ve propaganda yaptı. Oysa gerçek öyle değildi. Yoksul ve çalışan Kürtlerden gelmişti. Bağcılar-Esenler-Sultangazi-Ümraniye-Kağıthane-Sultanbeyli gibi yerlerde alınan oy oranlarına bakıldığında cevap net ortaya çıkıyor.

HDP metropoller için stratejisini somut veriler ve vaatler üzerine kurmalı. Oradaki beklentiler bu yönlüdür. Örneğin Kürdistan’da dil faktörünün önemi ile İstanbul’da ekmek derdinde olan birinin dil beklentisi maalesef aynı değil. Çünkü değişen mekânın değiştirdiği algı ve öncelikler var. Bu durum sosyolojik çalışmalarla da kayıt altına alınmış, verilere dökülmüş bir gerçeklik. Zaten 7 Haziran’da ilk defa onlara dair bir şeyler söylendiği için oy artışı oldu. Görece iyi zamanlarda olmamızın da etkisi yadsınamaz. AKP tarikatlar, din kardeşliği, yatırım ve ilgi vaadi, sosyal yatırımlar ile çalışan Kürtleri sürekli kolluyor. Yakından izliyor. Bunun bilinmesi lazım bu süreçte.

YEREL DERNEKLER VE ÖNEMİ!

Metropollere dair bir başka vurgu da oralarda bulunan yerel derneklere dair. Başta İstanbul olmak üzere, Bursa, Ankara gibi şehirlerde çok fazla var. AKP başta olmak üzere tüm düzen partileri, ellerindeki maddi imkânları kullanarak bu yerel dernekler üzerinden insanları etkilemeye, en emeksiz ve kestirmeden adeta oylarını satın almaya çalışmaktadırlar. Ve bunda ciddi sonuçlar aldığını da görmek gerekir. Neredeyse her metropolde, her ilin, ilçenin hatta her köyün dernekleri oluşmuş durumda. Bu yerel derneklerin, toplumda hitap ettikleri ve etkiledikleri kesim oldukça geniştir. O yüzden, yerel dernek deyip geçmemek gerekiyor. Onlarla bağ kurmak ve çalışmalara dahil etmek gerekir. Seçimlere bir hafta kala, gerekirse bunun çağrısı ve resmi ifadesi de olabilir.