AKP’nin sağlık sistemi iflas etti

AKP'nin "Sağlıkta Dönüşüm" adı altında uyguladığı rant politikası, ülke genelinde olduğu gibi Wan’da da çöktü. Hastanelerde yeterli tıbbi cihaz bulunmaması nedeniyle hastalara aylar sonrasına randevu veriliyor veya başka hastanelere sevk ediliyor.

AKP’nin sağlık hizmetleri Wan’da iflas etmiş durumda. Tüm Kurdistan illerine hizmet verdiği öne sürülen ancak doktor kapasitesi yetersiz olan Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde, sadece 2024'ün ilk altı ayında 30 doktor istifa etti. Muayene için sıra alan ve tedavi olmak amacıyla hastaneye gelen hastalar, doktor bulunmadığı için geri dönmek zorunda kalıyor. Özellikle Colemêrg, Agirî, Bedlîs, Mûş, Îdir ve bu illerin ilçelerinden gelen binlerce hasta, tedavi edilmeden evlerine geri dönüyor. Bu durumun en büyük nedenlerinden biri, AKP'nin son yıllarda çeşitli gerekçelerle uyguladığı KHK ihraçlarının etkisi.

HASTAHANELER TİCARETHANE GİBİ ÇALIŞIYOR

Wan'daki sağlık sorunlarını ve vatandaşların yaşadığı zorlukları değerlendiren Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Wan Şube Eş Başkanı Figen Çolakoğlu, “Wan'da ve ülke genelinde çökmüş bir sağlık sistemi var. Devasa binalar yapıldı, şehir hastaneleri adı altında kentlerin uzağına konumlandırıldı ve çeşitli tıbbi cihazlarla donatıldı. Ancak hastaneler ticarethane gibi inşa edildi. Wan’da da bu projeler görkemli ve gösterişli şekilde yapıldı, fakat ne yazık ki bu cihazları kullanacak yeterli nitelikli personel bulunmadı” ifadelerini kullandı.

Figen Çolakoğlu, “Hem iş yükünün fazlalığı hem de liyakatsiz kişilerin yönetimde olması nedeniyle birçok sağlık çalışanı istifa etti veya özel hastanelerde çalışmayı tercih etti. Elbette büyük ekiplerle sağlık hizmeti verilmeye çalışılıyor; ancak eleman eksikliği ciddi bir sorun. Bölge Hastanesi'nde belli servisler yerleştiriliyor, fakat personel yetersizliği nedeniyle sık sık rotasyonlar yapılıyor ve bu durum sıkıntılara yol açıyor. Hekim sayısı il genelinde yeterli değil. Hekimlerin çalışma koşulları ağır, hasta sayısı fazla, muayene süreleri kısa. Performans sistemi, hekim ve hasta ilişkisini olumsuz etkiliyor, hastaya müşteri muamelesi yapılıyor. Sağlıkta dönüşüm politikası, hastaneleri büyük şirketlere dönüştürdü. Hastaları müşteri olarak gören bir bakış açısı hâkim. Hastayı ne kadar memnun ederseniz, o kadar gelir elde etme kaygısı ağır basıyor,” dedi.

Sağlık hizmetlerinin daha da trajik bir duruma sürüklendiğini belirten Figen Çolakoğlu, "İş yükünün yoğunluğu, hızlı akış, yetersiz personel konumlandırmaları ve sağlık emekçilerine uygulanan mobbing, sorunların temelini oluşturuyor. Devlet memuru olarak çalışıyorsunuz ancak maaşlar çok farklı kalemler altında ödeniyor. Sağlık Bakanı’nın bu konuda yeterince bilgi sahibi olmadığı anlaşıldı. Şu an emekli olanlar, aktif maaşlarının yüzde 50’siyle emekli olabiliyor. Bu da emekli olmaktan çekinilen bir sağlık hizmeti yapısına yol açıyor. Geçim kaygısı gerçek ve haklı bir endişe. Çalışanlara yapılan kötü muamele, sağlıklı hizmet üretimini engelliyor" ifadelerini kullandı.

ÜNİVERSİTE HASTANESİNDE EN KRİTİK BİRİM KAPALI

“Wan büyük bir şehir, fakat ne yazık ki uzak ilçelerimiz var. Sendika çalışmaları sırasında bu bölgeleri geziyoruz. Binaların fiziki yetersizlikleri çok fazla, nitelikli personel eksikliği de var,” diyerek sözlerine devam eden Çolakoğlu, sağlık emekçilerine mobbing uygulandığını belirtti. “İl Sağlık Müdürlüğü’ne kadar uzanan bir boyutta, ilçelerde adeta geçici çözümlerle sağlık sistemi yürütülüyor. Üniversite hastanesinde patoloji bölümü kapalı. Oysa patoloji birimlerinin teşhis ve tedavi açısından önemi büyük. Bu birimin kapalı olması ve hizmet verememesi büyük bir handikap. Üniversite hastaneleri ve hekim yetiştiren kurumlar, daha bilimsel yaklaşımlar içermelidir. Şu anda patoloji hizmetleri için bölge hastanesinden yararlanılıyor. Üniversiteden bize gelen şikâyetlere göre, personel alımında ciddi bir torpil olduğu iddia ediliyor" diye vurguladı.

AİLE HEKİMLİĞİ DE ÇÖKTÜ

Aile Sağlık Hizmetleri adı altında aile hekimliği diye bir kavram ortaya çıktığını anlatan Figen Çolakoğlu, "Bu ilk duyulduğu zaman vatandaşa her ailenin bir doktoru olacak denildi. Biz, böyle bir anlayışın bu nüfus boyutuyla mümkün olamayacağını söyledik. Aile hekimlerinin, kendilerini aşan bir hasta sayısıyla karşılaşacağını ve yetersiz kalacağını biliyorduk. Aile hekimliği binaları oldukça yetersiz. Bu sistemin bu nüfusa uygun olmadığını düşünüyorum. Avrupa ülkelerinde bu sistem var ve orada gayet iyi sağlık hizmeti üretiyorlar. Bizde ise böyle bir sistem yok. Nüfus üzerinden değerlendirirsek bu sistemin zafiyet taşıdığını görüyoruz. Vatandaşa ulaşma noktasında çalışanlar ciddi emek sarf ediyor. ASM diye tanımladığımız Aile Hekimliği uygulamasının genişlemesi gerekiyor. Hastaya ulaşmada ciddi sıkıntılar var" diye ekledi.

'MÜCADELEMİZ ONLARDA RAHATSIZLIK YARATIYOR'

"SES olarak aslında en önem verdiğimiz durum iletişimi güçlü tutmak," diyen Figen Çolakoğlu sözlerini şöyle tamamladı: "İletişim ağını açık bırakmak istiyoruz. Var olan sorunları konuşup ortak akıl yürüterek o minvalde çözüm üretmek gibi bir hedefimiz var. Biz sağlığı hep şu şekilde ifade ediyoruz: Anadilde sağlık hizmeti her vatandaşın temel hakkıdır. Bu konuda hizmeti sunarken, hizmeti sunanların da hakkını savunan bir sendikayız. Her ikisini dengeli bir boyutta tutan, o minvalde mücadele eden bir çizgimiz var. Genel anlamıyla, görüşmelerde talep boyutuyla gittiğimiz zaman karşımızda açılmayan kapılar oluyor. Mücadelemizin idareci boyutuyla yarattığı bir rahatsızlık var. Temel olarak çözüm üretme noktasında ortak akıl almak ve yol almak istiyoruz. Rahatsız ediyoruz ve bu güzel bir duygu. Yetkili olmadığımız yerlerde dahi etkiliyiz, sözümüzü sakınmıyoruz ve o noktada hizmet veren bir anlayışla çalışmalarımızı devam ettiriyoruz."