Alman devletinin Kürt düşmanlığı!

Erdoğan iktidarı ile ilişkilerini düzeltmeye çalışan Alman devleti benzeri olmayan özel yasalarla Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ı hedef almış durumda.

Son bir ayda Merkel hükümeti ve Erdoğan iktidarı arasında başlayan yakınlaşmalar ve görüşme trafiğinin artmasıyla Almanya'da da Kürtlere yönelik baskılar arttı. Polis baskı ve yasaklama furyasına 17 Eylül'de ‘Önder Apo’ya özgürlük, Kürdistan’a statü ve Ortadoğu’ya demokrasi şiarı’ ile gerçekleştirilen 25. Uluslararası Kürt Kültür Festivali'nde start verdi.

Onbinlerce kişinin buluştuğu festivalde Köln polisi yemek, içecek, kitap, CD’ler ile Öcalan posterleri ve YPG/YPJ flamalarının dışında Öcalan’ın özgürlüğünü talep eden bildirileri dahi yasakladı. Ardından 4 Kasım günü Düsseldorf kentinde Öcalan için yapılan kitlesel yürüyüşe Alman polisi, Türk polisini aratmayacak şekilde sert şekilde saldırdı.

“Öcalan Kütüphanesi-Öcalan ve Tüm Tutuklulara Özgürlük” şiarıyla 9 Ekim günü Strasbourg'tan yola çıkan otobüs turunun Hannover ayağında polis terörü yaşandı. Polis Öcalan’ın fotoğrafının üzerinde olduğu tişörtleri giydikleri gerekçesiyle, karşılamaya gelen Kürtlere saldırdı. Aynı şekilde Dortmund'da polis otobüsü hedef aldı.

ALMANYA'NIN ÖCALAN KORKUSU NEDEN?

Peki Alman devleti neden Öcalan'ın fotoğraf ve pankartlarına tahammülsüz? Almanya, Öcalan ismine hiç de yabancı değil. Öcalan’ın esir alınmasıyla sonuçlanan uluslararası komplonun en önemli istasyonlardan birisi Almanya’ydı. Öcalan’ın 12 Kasım 1998’de İtalya'ya ayak basmasıyla Almanya, Öcalan’ın yakından takip eden ülkelerin başında geldi.

Almanya Federal Mahkemesi, ülkesindeki PKK davalarından dolayı Ocak 1990’da Öcalan hakkında tutuklama kararı çıkarmıştı. Öcalan’ın İtalya’ya gelmesinden hafta sonra, 19 Kasım 1998 günü ise Federal Mahkeme tutuklama kararını yeniledi. Uluslararası yasalar Öcalan’ın Almanya’ya teslim edilmesini öngörüyordu.

Öcalan’ın durumu 27 Kasım 1998 günü Bonn’da bir araya gelen dönemin İtalya başbakanı Massimo D'Alema ve Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in ana gündem maddesiydi. Görüşmenin ardından Schröder “Öcalan’ı istemiyoruz” dedi.

Almanya yasalarını çiğneyerek siyasi gücün yargıya müdahalesiyle tutuklama kararını kaldırmış, İtalya’yı yalnızlaştırmıştı. Almanya, esir alınmayla sonuçlanan devletler arası komplo günlerinde Öcalan’ın AB topraklarından çıkartılmasında, Avrupa’nın kapılarının kapatılmasında belirleyici bir rol oynadı.

Daha sonraki yıllarda da Almanya, Öcalan'a yönelik özel tutumunu sürdürdü. Gösterilerde Öcalan fotoğraflarının taşınmasını, “Bijî Serok Apo” (Yaşasın Başkan Apo) sloganlarının atılmasını çıkardığı özel yasaklarla engellemeye çalıştı. Son olarak geçtiğimiz mart ayında Alman içişleri bakanlığının PKK yasağının genişletilmesine yönelik eyalet yönetimlerine gönderdiği genelgede sarı zeminli mavi gömlekli Öcalan fotoğrafının taşınmasını da yasakladı.

"ALMANYA'NIN NİYETİ ÖCALAN'I KÜRTLERDEN KOPARMAK"

Ayrıca daha önce Öcalan'ın sağlık durumuna dikkat çekmek için yapılan gösterilerde Öcalan'ın fotoğraflarının taşınması serbestken, son günlerde Alman polisi bunlara bile tahammül etmiyor. Özellikle Berlin, Hamburg, Hannover ve Münih gibi büyük kentlerin güvenlik birimleri Öcalan sembollerine karşı aldıkları sert tutumla dikkat çekiyor. Bu kentlerde yapılan gösterilerde sadece bir Öcalan fotoğrafının taşınması bile polisin müdahale gerekçesi olabiliyor.

Siyasi gözlemci ve uzmanlara göre ise 10 milyondan fazla insanın "siyasi iradem" dediği Öcalan'a yönelik sert tutumunun arkasında hem Türkiye ile ilişkileri düzeltme çabaları, hem de Öcalan'ın Kürt halkından kopartılma girişimleri var. Bu gözlemcilerin başında gelen gazeteci-yazar Dr. Nick Brauns, Öcalan’a yönelik sert tutumun nedenlerini ANF'ye anlattı.

Almanya'daki Kürtlerin özgürlük mücadelesini yakından izleyen isimlerin başında gelen Dr. Brauns, Almanya’nın Öcalan’a yaklaşımını ise Türk hükümetinden daha sert buluyor. Öcalan’ın Kürt özgürlük mücadelesi ve PKK hareketinden ayrı tutulamayacağını belirten Dr. Brauns, Öcalan’a yönelik yasakların ise çelişkilerle dolu olduğuna dikkat çekti.

"ÖCALAN'A YASAKLAR, ERDOĞAN'A DİZ ÇÖKMEDİR"

Öcalan'ın fotoğraf ve pankartlarına yönelik engelleme çabalarının 1993'te yürürlüğe konulan PKK yasağıyla gündeme geldiğini hatırlatan Dr. Brauns "1990'lı yılların ortasında ilk ceza alanlardan birisi de Max Brym isimli bir arkadaşımızdı. Brym, Münih'te Kürdistan ile dayanışma amacıyla yapılan bir gösteride 'Bijî serok Apo' sloganı attığı için yargılanmıştı."

Almanca yayınlanan "Kurdistan Report" dergisini sattığı için 1997 yılında Münih'teki evinin basıldığını söyleyen Dr. Brauns "Dergideki Öcalan fotoğrafları bahane edilmişti. Ben de aynı fotoğrafların Spiegel gibi dergi veya Süddeutschen Zeitung gibi gazetelerde de yayınlandığını ve suç sayılmadığını söyledim. Savcılığın yanıtı şöyleydi; onlar tarafsız yayın yapıyor."

"Öcalan kütüphanesi" adlı otobüsün Berlin ve Hamburg'da sorunsuz şekilde yolculuğunu tamamladığı, ancak Hannover ile Dortmund'da ise engellemelerle karşılaştığına dikkat çeken araştırmacı-gazeteci Dr. Brauns "Şimdi hükümet Öcalan'a yönelik yasakları genelleştirirse ve bütün fotoğrafları yasaklasa bu Almanya'nın Erdoğan rejimi önünde diz çökmesi anlamına gelecek" dedi.

"STEUNDNER SERBEST BIRAKILDI, YASAKLAR ARTTI"

Erdoğan rejiminin rehin tuttuğu Alman vatandaşlarından Peter Steudtner'in serbest bırakılmasından sonra Almanya'da yaşayan Kürtlere yönelik baskıların artığına dikkat çeken Dr. Brauns "Suçsuz yere yatan Steudtner Almanya'da yaşayan Kürtlerin haklarıyla takas edilmişse bu durum çaresizliğin de ötesinde bir anlama geliyor" dedi.

İçişleri Bakanlığı'ndaki bürokratların, mahkeme ve polislerin Öcalan'ı PKK'nin lideri olmakla sınırlı gördüğünü belirten Dr. Brauns, bunun yetersiz bir sınırlama olduğunu söyledi. Dr. Brauns devamla şu belirlemelerde bulundu:

"Öcalan Suriye'nin kuzeyinde yaşayan birçok Kürt, Arap, Türkmen ve Asuri vb. birçok etnik grubun ortak yaşamasını sağlayan ideolojik bir mimar. Ayrıca milyonlarca Kürde göre ise Öcalan barış sürecinin mimarı. Öcalan'ın rolünü PKK ile kısıtlamak, dünya etkileyen Lenin'i Rus Komünist Partisi liderliğiyle kısıtlamak gibidir. Almanya'nın artık bunu görmesi gerekiyor."

MECLİSTE YASAKLARA İLİŞKİN NE KONUŞULDU?

Bu arada eyalet içişleri bakanları ve emniyet müdürlerinin yasaklı Kürt sembollerine ilişkin 14 Kasım günü Federal Meclis'te toplantı yapıldığı basına yansımıştı. Sol Parti milletvekili Ulla Jelpke ise bu toplantıya ilişkin hükümetten açıklama istedi.

PKK ile ilgili yasakların şekli ve içeriğine ilişkin gerçekleştiği belirtilen toplantıya ilişkin hükümete kısa bir soru önergesi veren Jelpke hükümetin şu sorulara yanıt vermesini istedi: "Bu toplantıya kimler katıldı, neler konuşuldu ve tartışıldı?"