Alternatif ekonomi programı gerekli

Ekonomist Özgür Müftüoğlu, seçim sürecinde alternatif ve somut bir ekonomik planın olması gerektiğini söyledi.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın iktidarı yönlendirecek, işçi sınıfı mücadelesini daha öteye taşıyacak, emekçilerin ve geniş yoksul kesimin taleplerini dile getirecek bir örnek koyması gerektiğini belirten ekonomist Özgür Müftüoğlu, sistemle sorunu olan ekonomik planın önemini vurguladı. 

Çalışma Ekonomisi uzmanı ve ekonomi yazarı Özgür Müftüoğlu, ANF’nin sorularını yanıtladı. 

Ekonomi uzun zamandır bir darboğazda. Deprem ile beraber bu tablo neye dönüştü?

Depremin kendisi değil ama ortaya çıkarttığı ekonomik, insani, sosyal ve toplumsal boyutunu bugüne kadar gelen ekonomi politikalarının bir sonucu olarak görmek lazım. Şimdiye kadar olan ekonomik tercihler örneğin Covid- 19 salgınında gördük ki insanların sağlığıyla ilgili kullanılmadı. Yine yapı denetimin hiçbir aşamasında insan faktörünün esas alınmadığına şahit olduk depremle birlikte. Dolayısıyla kaynaklar bir taraftan silahlanma harcamalarına, bir taraftan sermayeye aktarıldı, ondan sonra birçok şirket, banka çok büyük karlar elde etti. Bunun sonucu ise bir depremle çıktı açığa. Daha önce salgınla çıkmıştı ama onu maalesef yeterince net gösteremedik ama deprem bunu çok daha net görünür bir hale getirdi. Aynı zamanda bugünkü iktidarın buradaki sefaletini de gösterdi. Asgari ölçüde insanların yaşamını sağlayacak ya da böyle bir afet olduğu zaman arkasından insanların en azından temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar bile bir organizasyonu sağlayamadığını, önceden önemli önlemleri almadığını, buna hazırlıklı olmadığını gösterdi. Zira kaynaklar zaten başka yere gitmişti. Şimdi ortaya daha büyük bir şey çıktı.

Örneğin depremin maliyetinin tahmini 103 milyar dolar, yani 2 trilyon lira civarında olduğu söyleniyor. Deprem bölgesindeki tarım ve sanayi üretiminin olumsuz bir yansıması olacak. Görünen o ki bu olumsuzluk fiyat artışlarını daha da körükleyecek. Sonuçta bu bölgedeki ciddi bir tarımsal üretim vardı. Cari açık belli, ihracat azalmış. İthalat müthiş derecede artmış. Geçtiğimiz zaman içerisinde ters yönlü olarak iyileşme gelişmiş. Örneğin Ocak 2002’de ihracat fiyatı yüzde 63’ü karşılarken, Ocak 2023’te 57.6 karşılamış. Ki bu veri depremden öncesinin. Dolayısıyla bütün rakamlar olumsuz yöne doğru gidiyor.

Bundan sonraki süreçte ekonomi nasıl toparlanacak?

Hemen bir maliyet hesabı ortaya konularak ve seçim dönemi de tabii dikkate alınarak hızla bir inşaat süreci içine girildi. Daha önce yapıldığı gibi yine insan yaşamına ve sonrasındaki sonucuna dikkat edilmeden bir an önce elimizden çıksın diyerek, birtakım kendine yakın, yandaş sermaye gruplarına bir kaynak aktarma mekanizması islemeye başladı. Bu durum yüzünden maalesef aynı sonuç önümüzdeki süreçlerde tekrar karşımıza çıkartacak.

Ben bu noktada iki taraftan bakıyorum. Bir taraftan siyasi durum zaten malum hızla ihaleler verildi, 40 günde çadır bile temin edememiş olan iktidar bir yılda yapılacak konutlardan bahsediyor. Diğer taraftan ciddi ve alternatif bir iktidar seçeneği olarak da Millet İttifakı var. Evet, genel geçer bir takım şeyler söyleniyor bu ittifak tarafından ama ekonomik olarak nasıl bir program izlenecek? Bu çok net değil. Bunca zararın bir finansmanı var. Bunun faturasını kim ödeyecek? Zaten karşımızda büyük bir ekonomik krizin faturası duruyor. Deprem öncesinde de konuştuğumuz çok büyük bir fatura bu. Şimdi bir de depremin faturası eklendi buna.

Sizce bu kimin üzerinden sağlanacak?

Burada çok fazla seçenek yok. Ya toplumun geniş kesimlerine yayacaksınız faturayı yani işçilerin, emekçilerin daha da yoksullaşması pahasına, dolaylı vergilerle vesaireyle yükü buraya aktaracaksınız ya da ikincisi diyeceksiniz. Unutmamalı ki uygulanan ekonomik program, bütün bu süreçlerde, hatta salgın da dâhil bunu fırsata çevirmiş, inanılmaz karlar elde etmiş olan bir sermaye var. O zaman buna mı yöneleceğiz? Yani faturayı buraya mı keseceğiz? Asıl soru bu. Bu noktada baktığımız zaman AKP ve MHP iktidarının tercihi bellidir, zaten bugüne kadar olduğu gibi. Bunu gene toplumun sırtına yüklemek üzerindedir. Millet İttifakı'nın da burada çok farklı bir düşüncesi yoktur diye düşünüyorum.

Neden?

Gerek İYİ Parti'nin ekonomi yöneticilerinden Bilge Yılmaz, gerekse de Ali Babacan ve CHP'nin bu konudaki söylemlerinden dolayı. Tercihlerin çok da farklı olmayacağını, AKP'nin bugüne kadar uyguladığı politikaların bir devamı olacağını gösteriyor. Büyük ölçüde böyle bir tablo karşımıza çıkıyor. Ki ben açıkçası şunu da söyleyeyim; herkes Mehmet Şimşek’in bakanlık dönemini, onun programını, toplumsal sonuçlarını artık unutmuş gibi gözüküyor. Sanki Şimşek mükemmelmiş, harikaymış gibi konuşmalar yapılıyor. Babacan'ın ve Mehmet Şimşek'in ya da AKP'nin 20 yıldır uyguladığı ekonomik programı güzelleyen bir muhalefet var maalesef. En son üç dört yılını suçluyorlar ama ondan öncesi mükemmeldi, diyorlar. Böyle bir anlayışın bize getireceği yeni bir şey yok.

Salgının, depremin ve selin bu kadar ağır şekilde sonuçlanmasına neden olan ekonomik programın bir alternatifi yok. Bugün gelinen noktada toplumun barınma ve sağlık ihtiyacını, can güvenliğini sağlayamayan ve hatta açlıkla karşı karşıya olduğu için karnını bile doyuramayan bir ekonomi politikası var elimizde. Bu nasıl değişecek? Bunun yerine konacak olan gerçekten bunları çözecek mi? Bu noktanın önemli olduğunu düşünüyorum.

Ne olması gerekli şu an seçime de giderken, siyasal olarak nasıl bir plan olmalı?

Eskisi gider, yenisi gelir mi bilmiyorum ama kim gelirse gelsin uygulayacağı ekonomi programı konusunda dediğim gibi büyük bir belirsizlik var. Faturayı emekçi kesimlerin, işçi sınıfının ve yoksulların ödememesi ve de bu kesimlerin daha da yoksullaşmasını engellemek için ortaya konulmuş bir program yok. Mesela Emek ve Özgürlük İttifakı da tam net olarak bu anlamda politikalarını ortaya koymadı. Elbette bir program çıkardı ama bunu somutlaştıracak, güven verecek bir şey çıkartmadı. Tabii Emek ve Özgürlük İttifakı şu an görünen tabloda iktidara gelmeyecek. İktidara gelecek olana en ciddi baskı oluşturacaklar da onlar olacak önümüzdeki süreçte. Bu anlamda benim beklentim iktidarı yönlendirecek, işçi sınıfı mücadelesini daha öteye taşıyacak, emekçilerin ve geniş yoksul kesimin taleplerini dile getirecek bir örnek koyması lazım. Aksi takdirde sistemle sorunu olmayan ekonomik plan hiçbir işe yaramayacak.