Altınörs: Savaş siyaseti bitmezse ekonomik kriz büyüyecek

HDP Ekonomi Komisyonu Üyesi Alp Altınörs, Türkiye'nin ciddi bir ekonomik krizde olduğuna ve savaş siyaseti sürdükçe bunun derinleşeceğine dikkat çekti.

AKP iktidarının Ortadoğu, Suriye ve Kürt coğrafyasında izlediği savaş politikaları ekonomiye darbe üstüne darbe indirmektedir. Türkiye ekonomisi 2019’un ilk çeyreğinde 2,6 ikinci çeyreğinde ise yüzde 1,5 küçüldü ve bunun sonucu olarak yatırımlar azaldı, inşaat sektöründe daralmalar yaşandı. HDP Ekonomi Komisyonu üyesi Alp Altınörs yaşanan bu ekonomik bunalımın nedenlerini ANF’ ye anlattı.

'SADECE DURGUNLUK DEĞİL'

Türkiye’de üst üste yaşanan iki çeyrekteki küçülmeyi HDP Ekonomi Komisyonu Üyesi Alp Altınörs, "ekonomik bunalım" olarak değerlendirdi. Altınörs, yaşananların sadece ekonomik durgunluk olarak nitelendirilmesinin yetersiz olduğunu belirterek, şöyle dedi: "İktisat literatüründe iki çeyrekte küçülme resesyon yani durgunluk olarak ifade edilir. Ama Türkiye ekonomisindeki krizin sadece durgunluk olarak görülmesinin yetersiz olacağı düşüncesindeyim. Türkiye kapitalizmi ağır bir bunalım içerisindedir. Bu krizi ağırlaştıran belirgin biçimde siyasi nedenler var. Devlet yapısının değiştirilmesi, tek adam yönetimi etrafında keyfi bir yönetim tarzının kurulması ve bunu yarattığı ekonomik belirsizlikler… Keza izlenen savaş politikaları gerek bölge gerek Ortadoğu gerek Kürt coğrafyasında ekonomiye büyük darbeler indirmektedir. 2011 yılından itibaren Erdoğan-Davutoğlu hükümeti Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında bir Neo-Osmanlı politikası izledi. Arap Baharı ile başlayan kitle hareketini manipüle ederek Osmanlı'yı yeniden diriltebileceklerini ve Osmanlı hakimiyetini sağlayabileceklerini düşündüler. Bu politikalar adım adım iflas ediyor, en son örneğini de Suriye’de ve Libya’da yaşadık. Bu politikalar iflas ediyor ama bedelini çok ağır bir biçimde Türkiye ekonomisi yaşıyor; sadece Suriye örneğine bile baksak, sınır kentlerinde yaşanan ekonomik küçülmeyi bile göz önünde tutsak bunu görebiliriz."

'SAVAŞ SİYASETİ EKONOMİYİ AĞIR BİÇİMDE YARALADI'

Altınörs, 2015 yılında HDP'nin barajı aşmasıyla Kürt halkının, demokrasi güçlerinin ve sosyalistlerin etken haline gelmesiyle yeniden savaş sürecinin başlamasına dikkat çekerek, şunları kaydetti:

"Yeniden başlatılan savaş sürecinde katliamlar, savaş siyaseti vs. ekonomiyi çok ağır biçimde yaraladı. Krizin tek sebebi elbette bunlar değil, kapitalizm ekonomisi krizdir zaten. Türkiye ile aynı yapıdaki ekonomilere baktığımızda küresel ekonomideki gelişmelerden onlar bir etkileniyorsa Türkiye on etkileniyor. Küresel ekonomiden en çok etkilenen ülkeler Arjantin ve Türkiye. Arjantin’de de Recep Tayyip Erdoğan yönetimine benzer Macri yönetimi var. O da izlediği Neo-liberal politikalar, özelleştirme ve emek düşmanı politikaları nedeniyle toplum tarafından büyük oranda reddediliyor."

'İKTİDAR SİYASİ ERİME SÜRECİNDE'

Krizin en önemli nedenlerinden birinin de düşük faizlerle inşa edilen ve üretim fazlası olan konutların satılamıyor olması olduğunu söyleyen Altınörs, şöyle devam etti:

"İnşaat sektöründe özellikle büyük bir küçülme görüyoruz. Keza devletin altyapı yatırımlarıyla şişirilen bir inşaat sektörü söz konusudur. Düşük konut faizleriyle inşaat sektörü bir milyona yakın fazla konut inşa etmiş durumda, aşırı konut fazlası var. Üretilmiş yatırımı yapılmış konutlar kredi ve konut faizlerinin yüksekliği nedeniyle satılamıyor. Ekonomik krizin en önemli sebeplerinden birisi budur. Şimdi Merkez Bankası'na faiz düşürterek, özellikle kamu bankalarını da yüzde 1’in altına zoraki biçimde iterek faiz zararları da bütçeden karşılanarak konut balonunun eritilmesi hedefleniyor. Yavaş yavaş da ipotekli konut kredilerinde bir canlanma gözlemleniyor."

Üçüncü Havalimanı, yollar ve köprü yapımlarının Türkiye’yi verimsiz bir kısır döngüye sürüklediğini belirten Altınörs, bu çok büyük yatırımların getirdiği başka bedeller olduğunun altını şu sözlerle çizdi:

"Üçüncü Havalimanı'nın yatırımını üstlenen konsorsiyuma birtakım garantiler verildi. Bunlar ‘Beş Haramiler’ olarak adlandırdığımız Cengiz-Kolin-Limak gibi şirketlerden oluşuyor. Bu şirketler bu garantileri karşılayabilsin diye dünyanın en iyi havalimanlarından birisi olan Yeşilköy Havalimanı kapatıldı. Uçakların dahi inemediği, havalimanı olmaya müsait olmayan, deniz rüzgarlarına maruz kalan bir bölgede inşa edildi. Birçok uçak buraya inemiyor ve inemeyen uçaklara Yeşilköy Havalimanı'na iniş yapılmasına izin verilmeyip Çorlu’ya yönlendiriliyor. Dolayısıyla sürekli zarar yazan bir havalimanı söz konusudur. Keza 3. Köprü; benim çocukluğumda İstanbul-Ankara arası 6 saatti, artık 7 saat. Geçiş ücretli olduğu için kimse geçemiyor, yolcu otobüslerine de geçiş zorunluluğu verildi. Yani üretici güçlerde bir geriye gidiş oldu. 2019 yılında İstanbul-Ankara 7 saat oldu. Dolayısıyla AKP’nin ekonomi politikaları Türkiye’nin klasmanındaki ülkelerle Türkiye’nin negatif ayrışmasını beraberinde getiriyor. Türk lirasının ciddi oranda değer kaybetmesini beraberinde getiriyor.

Bunun vatandaşa çok önemli üç tane yansıması var; birincisi işsizlik, özellikle de genç işsizlik, ikincisi zam ve vergiler, örneğin Botaş’ın doğalgaza yaptığı zamlar, üçüncüsü ise yeni yatırımların olmaması, dolayısıyla vatandaşın gelirinin azalmasıdır. Bunları dış komployla, yabancı saldırıyla açıklamaya çalışıyorlar ama kesinlikle bu AKP’nin izlediği ekonomi politikalarının doğrudan doğruya sonucudur. Bu politikalar vatandaşa bedel ödetiyor. Vatandaş da AKP’den desteğini çekerek bunun karşılığını veriyor. AKP siyasi bir erime sürecindedir ve daha fazla savaş daha fazla gerginlik politikasıyla Diyarbakır, Van ve Mardin’e kayyum atayarak daha da zorbalaşarak bu krizden çıkmaya çalışmaktadır.’’

'ZAMLAR VE VERGİLER ARTACAK'

Memura 2020 yılı için yüzde 4+4, kamu işçisine yüzde 8+4 maaş zammı yapılmış ve yapılan zamların hemen ardından doğalgaza toplamda yüzde 32’lik zam gelmişti. Bu zamların önümüzdeki dönem artacağını söyleyen Alp Altınörs, işçilerin ve memurların daha fazla mücadele etmeleri gerektiğini söyledi. Altınörs, şöyle konuştu:

"Yapılan bu zamlar hükümet ve Memur-sen arasındaki ortaoyunun sonucudur. Ortada ciddi bir toplu pazarlık, toplu sözleşmeden söz edilemez. Memurun alım gücünün göz göre göre enflasyona ezdirilmesi söz konusudur. Reel ücretlerin, reel maaşların geriletilmesi söz konusudur. Zaten grev hakkı, işçinin emekçinin hak arama hakkı olağanüstü hal şartları altında yok edildi. Krizin yükü işçiye, memura ödetiliyor. İşçilerin ve memurların daha fazla mücadele etmesi gerekiyor. Çünkü bu hükümet, bünyesinde tüm özel sektörlerden kapitalistleri barındıran bir hükümettir. Eğitim bakanı özel okul sahibidir, Sağlık bakanı özel hastane sahibidir, Turizm bakanı turizm sektöründen gelen biridir. Bu hükümet kapitalistlerin hükümetidir. İşçiye memura karşıdır. Zamlar vergiler önümüzdeki dönemlerde daha da artacak. TÜİK’in enflasyon hesapları kimseyi ikna etmiyor. Gerçek enflasyon rakamları TÜİK’in açıkladığından çok daha fazladır. Doğalgaz zammını bile ele alsanız yılbaşından bu yana yüzde 50’yi aştı. Ama TÜİK yüzde 17 olarak açıklıyor. Politik bakımdan oynanmış rakamlar olarak görmek gerekir diye düşünüyorum.’'

'SAVAŞ SÜRDÜKÇE EKONOMİK KRİZ BİTMEZ'

Türkiye’nin ekonomik krizi derinlemesine yaşamasına ve savaş bütçesinin büyüklüğüne değinen Altınörs, devamla şu değerlendirmeyi de yaptı:

"Bunu Cumhurbaşkanı da açıkça söylüyor. Yani ekonomik krizin temel sebebi bizim mermiye, silah sanayine, savaş sanayine yaptığımız yatırımlardır, diyor. Tabii bunu krize rıza örgütlemek için söylüyor. Bizim demokratlar ve sosyalistler olarak şunu çok açık söylememiz gerekir; savaş devam ettiği sürece ekonomik kriz bitmeyecektir. Tersine derinleşerek devam edecektir. Ekmek ve barış bugün iç içe geçmiş taleplerdir. Ekmeğimizi elde etmek için barış gerekir, barışı kazanmadan ekmeğimizi kazanamayız. Bugün aslında yerel seçimlerde İstanbul, Ankara, Antalya gibi merkezlerde iktidarın yaşadığı yenilgide ekonomik krizin darbe vurduğu işçi ve emekçi kitlelerin iktidarın partisinden hızla kopmakta olduğunu göstermektedir."

Cari açığın üretim olmadığı için toparlanmış gibi göründüğüne vurgu yapan Alp Altınörs, olası ticaret savaşlarına dikkat çekerek, şöyle dedi: "Makro ekonomik dengeler oldukça bozuk. Her ne kadar üretim düştüğü için cari açıkta bir toparlanma olduğu görünse de yeniden üretirsek cari açık rekor düzeylere çıkacak. Berat Albayrak Almanya’yı örnek gösteriyor. Yani Almaya ve Türkiye’nin durumu çok farklıdır. Bazı biçimsel benzerlikler iktidara demogoji yapma şansı verir ama gerçekler nihayetinde kendini hissettirir. Kriz de yeni bir dip ticaret savaşlarıyla birlikte Türkiye’yi vuracaktır. Hükümet bunu hiç hesap etmeden nasılsa cari açık düşüyor, enflasyon düşüyor, diye faizleri indiriyor. Ama bu indirme kararları da ekonomide yeni bir şokun hazırlayıcısı olacaktır."

'KÜRT HALKINI TESLİM ALAMAYACAKLAR'

Kürt kentlerinde ekonomik krizin çok daha sert çok daha keskin bir biçimde yaşandığını vurgulayan Alp Altınörs, "Belki de ilk kez esnafın ciddi anlamda kepenk kapatmayla karşı karşıya olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Çünkü hayvancılık ve tarım bitme noktasına getirilmiş, esnafa yansıyor. İktidar bölgede tamamen siyasi bir ayrımla ekonomiyi yönlendirmeye çalışıyor. Belediyeler belki bir kalkan oluşturabiliyordu ama kayyum atayarak bunun da önüne geçmeye çalışıyorlar. Artık bölgede devletten yana değilsen, hükümetten yana değilsen ‘seni ekonomik olarak boğarım’ siyasetinin aktif olarak yürütüldüğünü görüyoruz. Tabii ki Kürt halkını teslim alamayacaktır. Nihayetinde özgürlük ve onur gibi bir derdi olan halktır" şeklinde konuştu.

Altınörs, iktidarın ekonomi boğma politikalarının Kürtler de etki yaratmayacağına ve tam tersine AKP’ye oy veren Kürtleri dahi sorgulamaya iteceğini düşündüğünü belirterek, kayyumların özünde Kürt iradesini kırmak olduğunu anlattı.

HDP Ekonomi Komisyonu Üyesi Alp Altınörs, şunları da dile getirdi: "Aslında bölgede kayyumlarla birlikte sosyolojik olarak zaten başladı; AKP kendi tabanına bile kayyumları anlatmakta güçlük çekiyor. Tabii kayyum atamalarının özü ekonomik değildir. İşin özü Kürt halkının iradesini kırmaktır. Ama bunun bir de ekonomik döngü boyutu var. Buralarda AKP kent rantı elde ediyor, aynı zamanda hırsızlık ve talanla döndürüldüğünü görüyoruz. Bizim Mardin’de gördüklerimiz; kiralanan araçlar, verilen ziyafetler, oteller buz dağının sadece görünün yüzüdür. Bu üç şehirde çok büyük soygun ve talan çarkı döndürüldü. Devletin kendisi bile atadığı kayyumları yolsuzluk nedeniyle görevden almıştı. Görevden alınmayanlarında yolsuzlukları HDP'li belediyeler tarafından ortaya çıkarılacaktı. Ama her şeye rağmen Cumhuriyet tarihinden bu yana olduğu gibi Kürtler kendi ekonomik döngülerini yine sağlayacaktır, diye düşünüyorum.’’