Amed ve İzmir'de adalet arayışına devam edildi

Amed ve İzmir'de kayıp yakınları ile insan hakları savunucuları adalet arayışlarını sürdürdü. Eylemlerde kaybedilen çocuklar ve Ermeni aydınlar için yüzleşme çağrısı yapıldı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed ve İzmir şubeleri ile kayıp yakınları, adalet arayışlarını sürdürdü.

AMED

İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları tarafından her hafta “Kayıplar bulunsuni failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirilen eylemin 428’incisi gerçekleştirildi. OHAL nedeni ile İHD şubesinde düzenlenen eylemde, gözaltında kaybettirilenlerin fotoğrafları tutuldu. Çok sayıda kayıp yakını ve İHD yöneticisinin katıldığı eylemde konuşan İHD Kayıp Yakınları Komisyonu Üyesi Adnan Örhan, 428 haftadır kayıplarının akıbetini sorduklarını ve valiliğin kararı nedeniyle dışarıda açıklama yapmalarına dahi izin verilmediğini hatırlattı. Örhan, “Her nerede olursak olalım, yakınlarımızın, kayıplarımızın akıbetini sormaya devam edeceğiz. İçeride de dışarıda da olsak eylemlerimize devam edeceğiz” dedi.

İHD Şube Yöneticisi Emin Ermin, Amed'de 24 Nisan 1996 tarihinde Dağkapı’da bulunan bir kahveden çıktıktan sonra kendisinden haber alınamayan ve daha sonra cansız bedeni bulunan, Vergi Mahkemesi’nde memur olarak çalışan Cemal Kavak’ın hikayesini okudu. Kavak’ın kahveden çıktıktan sonra İskanevleri minibüsüne bindiğini ve daha sonra E.Y ve S.Y isimli arkadaşları tarafından Kuruçeşme durağında minibüsten inerken görüldüğünü paylaşan Ermin, Kavak’ın gece evine ve öbür gün de işe gitmemesi üzerine ailesinin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduğunu anlattı. Ailenin çabalarının karşılıksız kaldığını ve Kavak’ın cenazesinin Diyarbakır Devlet Hastanesi morgunda bulunduğunu anlatan Ermin, “Olay yeri inceleme tutanağına yansıdığı üzere bedeni Çınar ilçesine bağlı Yuvacık Köyü yakınlarında, Diyarbakır-Bismil karayolu üzerinde yol kenarındaki sazlıkların arasında boynundan telle boğulmuş bir vaziyette bulundu. Kavak’ın cansız bedeninin bulunduğu yere hangi yönden gidilirse gidilsin iki ya da üç kontrol noktasında geçmeden ulaşımımın mümkün olmaması, yine cansız bedeninin son görüldüğü yerden çok uzakta bir yerde bulunması faili meçhul bir cinayete kurban giden maktulün zorla kaybedildiğine işaretti” dedi.

İZMİR

İHD İzmir Şubesi de, gözaltında kayıplar ve faili meçhul cinayetlere dikkat çekmek amacı ile her hafta eski Konak Sümerbank önünde yaptığı basın açıklamasını bu hafta katledilen çocuklara ve Ermeni soykırımına adadı.

Açıklamayı yapan İHD İzmir Şubesi Başkanı Ali Aydın, Türkiye, siyasi irade ve yargı işbirliği ile “kanuni haksızlıklar devleti”inden, iktidarı elinde bulunduranın her şeyi yapabileceği “kanunsuzluk devletine” doğru yol almaya başladığını söyledi. Ağır insan hakları ihlalleri karşısında; kesin tavır koyma, lanetleme ve yaptırıma tabi tutulmasını talep etme vicdan sahibi, onurlu her insanın ortak davranış biçimi olarak kabul edildiğini dile getiren Aydın, “Bu davranış biçiminin toplumsal norm haline gelmesi, insan hakları ihlallerine yataklık eden inkar ve cezasızlık politikalarını aşmak ile mümkün olacaktır. Bunun için Türkiye’nin devleti ve toplumu ile birlikte geçmişiyle yüzleşmesi gerekiyor” dedi.

Devleti ve toplumu gözaltında kaybedilen çocuklar gerçeği ile yüzleşmeye çağıran Aydın, şöyle devam etti: “Bu topraklarda yaşam hakları devletin güvencesinde çocuklar, devletin güvenlik güçlerince gözaltına alındı. Orduya ve emniyete ait binalarda vahşi işkencelerden geçirilen küçük bedenleri kaybedildi. Bazı çocukların kaybedilişi, savcılık fezlekelerinde, mahkeme tutanaklarında, AİHM kararlarında detaylı bir biçimde yer alsa da iç hukukta sonuçsuz bırakıldı.”

Ermeni Soykırımı’na da vurgu yapan Aydın, şunları söyledi: “24 Nisan 1915 tarihinde İttihat ve Terakki hükümetinin İçişleri Bakanı Talat Bey'in emriyle İstanbul’da 250 Ermeni evlerinden gözaltına alındı. Tutuklanacak Ermenilerin listesi aylar öncesinde Siyasi Şube Müdürü Mustafa Reşat Bey yönetiminde hazırlandı. Operasyonu İstanbul Emniyet Müdürü Bedri Bey yönetti. Gözaltına alındıkları andan itibaren başlarına geleceklerden hükümetin sorumlu olduğu bu insanların çoğu Ermeni toplumunun en saygın isimleri, kanaat önderleriydi. Milletvekili, yazar, şair, avukat, doktor, gazeteci, eczacı, müzikolog, yayıncı, siyasetçi olan bu aydınlar, Osmanlı toplumunun da en parlak beyinleriydi. Önce Sultanahmet’teki Merkez Cezaevi’ ne götürüldüler. Sonra özel bir trenle Ankara’ya doğru yola çıkarıldılar. 158 kişilik grup Çankırı’ya, 92 kişilik grup Ayaş’a sevk edildi. Gözetim altında tutulan bu insanlardan 174'ü Jandarma ve polis eşliğinde ıssız vadi ve ormanlara götürülerek katledildi. Açıkta bırakılan bedenleri doğanın yok etmesine terk edildi. Bir mezar taşları bile olmadı. Resmi kayıtlarda ise ya firar ettikleri ya da serbest bırakıldıkları yazıldı.”