Ankara’da toplama kampı niteliğinde gözaltı merkezi

ATO İnsan Hakları Komisyonu, Ankara TEM Şubesinin gözaltılar için kullandığı “spor salonuna” ilişkin rapor hazırladı. Raporda söz konusu salonun toplama kampı niteliği taşıdığını belirtti.

Ankara Tabip Odası (ATO) İnsan Hakları Komisyonu, Türk Tabipleri Birliği (TTB) yayın organlarından Toplum ve Hekim Dergisi’nin editörü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu ve TTB Merkez Konseyi Üyelerinin gözaltı süreci ve yaşadıkları hak ihlallerine ilişkin rapor hazırladı. Düzenlenen basın toplantısında, Ankara Emniyeti Terörle Mücadele Şubesinin gözaltılar için kullandığı ve “spor salonu” olarak bilinen yerin koşullarına ilişkin “toplama kampı” benzetmesi yapıldı.

Raporu açıklayan ATO üyesi Onur Karahancı, söz konusu “spor salonunun” resmi nitelikte bir alıkonulma ve gözaltı merkezi olmadığına dikkat çekti. Karahancı, “Gözlem ve tespitlerde, 21’inci yüzyılda, başkent Ankara'da daha çok bir toplama kampı niteliği taşıyan ortam ve koşullar mevcut” dedi.

Spor salonunda hiçbir yerde erişilebilir saat olmadığını belirten Karahancı, şöyle devam etti: “Bu durumun uzun süreli gözaltı sürecinde kişilerin zaman duygusunun yitirilmesine neden olan bir psikolojik işkence yöntemi olduğu unutulmamalıdır. Akşam saat 10 olduğu düşünülen saatlerde, dış yüzeyi kumaş olan sünger yatak verilmekte ve bir yığın içinden, iki battaniye ve bir yastık alınabilmektedir. Burada kişiye özel yatak ve battaniye olmayıp, her gün -önceden başkası tarafından kullanılmış- ayrı bir yastık ve battaniye kullanılmakta ve sabah 08.30 olduğu düşünülen saatlerde yeniden iade edilmektedir. Tüm bu uyuma araçları içinde de topak haline gelmiş kıl, tüy ve insan yağı bulunmaktadır. Bu malzemelerin de hiçbir şekilde kişiselleştirilmeyen, uzun süredir kullanılmış ve yıkanmamış malzemeler olduğunu anlamak zor değildir. En temel insan hakları ile bağdaşmayan bu durumun bulaşıcı hastalıklara, alerjik ve dermatolojik kökenli sağlık sorunlarına yol açabileceği bilinmektedir.”

Karahancı, söz konusu salonda alıkonulanların kullanması için yalnızca bir kullanım alanının olduğuna dikkat çekerek, şunları dile getirdi: “Burada iki lavabo, üç tuvalet ve dört duş yeri bulunmaktadır. Duşlukların kapısı mevcut olmadığı gibi, bir tanesi atıl bırakılmış, diğer üç duşluk ise kapısına çöp torbası bağlanmak suretiyle mahremiyeti sağlanacağı düşünülmüş niteliktedir. Tüm banyo zemini parça parça, topaklanmış insan yağı, saç ve kıl ile dolu olup gider sürekli tıkanmakta ve su teknesi dışarı taşmaktadır. Tavanlar da dahil olmak üzere tüm banyo ve tuvalet ihtiyacı için tahsis edilen yerler insan sağlığını tehdit eden kirlilik içindedir. İki lavabo, hem ibadetli insanlar için abdest yeri olarak kullanılmakta hem de lavabo ihtiyacını karşılaması beklenmektedir. Kağıt havlu mevcut olmadığı gibi diş macununa el konulduğu için diş fırçalamak da mümkün değildir.”

Sayıları bazen 50’yi aşan kişinin tuvalette kullanımı için sadece 3 terlik tahsis edilmekte olduğunu aktaran Karahancı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Spor salonunu kaplayan, kolluğun kendisi için yemek pişirdiği düşünülen yerden sürekli, ağır yemek kokusu gelmektedir. Kitap ve gazeteye erişimin söz konusu olmadığı bu mekanda havalandırmadan faydalanma hakkı da verilmemektedir. Spor salonunun olduğu binanın girişinde bulunan antrede vestiyer ve bank niteliğinde oturma alanı mevcuttur. Vestiyer gözaltı muayene yeri; banklar ise avukat görüşme yeri olarak kullanılmaktadır.”

Karahancı, sözlerini şöyle tamamladı: “Resmi nitelikte dahi olmayan bir alıkonma yerinde sağlık hizmetinin verilmesi, gözaltı muayenesi yapıldığının iddia edilmesi, mahremiyet sağlanmadan, polislerin huzurunda hiçbir muayene niteliğinde işlem yapılmaması evrensel tıp etiğine ve insan haklarına aykırıdır.”