Av. Köklü: Kaostan çıkış Öcalan'la olur

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Serbay Köklü, İmralı'daki tecridin bir sistem olarak uygulandığına dikkat çekti. Köklü, kaos için Öcalan'ın perspektifinin esas alınması gerektiğini söyledi.

Asrın Hukuk Bürosu Avukatı Serbay Köklü, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin Türkiye’de ve evrensel hukuk sisteminde bir karşılığı olmadığını, tecridin bir sistem haline nasıl getirildiğini ANF’ye anlattı.

'SADECE TÜRKİYE BOYUTUYLA ELE ALINAMAZ'

İmralı tecridinin bir tecrit sistemi olarak ele alınması gerektiğini söyleyen Av. Serbay Köklü, şunları söyledi:
"İmralı tecrit sistemini sadece Türkiye boyutuyla değil, Rojava’ya yapılan müdahaleyle, Uluslararası Komplo ile ele almakta fayda var. Çünkü Sayın Öcalan 9 Ekim 1998’de Uluslararası Komploya maruz bırakıldıktan sonra 15 Şubat 1999’da İmralı’ya getirildi ve tecrit uygulanmaya başlandı. İmralı tecrit sistemi Türkiye ve evrensel hukukun tamamen dışında, tamamen kişiye özgü, keyfi ve hukuki öngörülebilirliği olmadan uygulanıyordu. Tabii bunun yansımaları çeşitli şekillerde gerçekleşti. Kimi zaman fiziki müdahaleyle, kimi zaman dış dünyayla tamamen bağının kesilmesiyle, kimi zaman da hava muhalefeti gibi nedenlerle görüşmeler engellendi. Nitekim bu durum 2 Mayıs 2019 tarihinde bir kez daha açığa çıktı."

'DİRENİŞ, GÖRÜŞMELERİ SAĞLADI'

DTK EŞbaşkanı Leyla Güven ve binlerce tutsağın açlık grevine girmesiyle tekrar görüşme imkânı sağladıklarını belirten Av. Köklü, şöyle devam etti:
"Başta Kürtler olmak üzere tüm dünyanın ve demokrasi güçlerinin tepki göstermesi ile avukat görüşmesi gerçekleşti. Bu görüşmenin arka planında açlık grevleri vardı. Bu görüşmelerden sonra son görüşmemiz olan 7 Ağustos görüşmesi gerçekleşti. Ancak bu beş görüşmede İmralı’da bir dünyanın, bir düşüncenin ve sistematiğin tekrar toplumla buluşması ve dünyaya yansımasını tecrübe etme imkânımız oldu. Uluslararası Komployu bir kez daha ve birçok boyutta ele almanın imkânları ortaya çıktı."

'ÖCALAN ÇÖZÜM İÇİN UMUT'

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, 2 Mayıs'ta yapılan görüşme sonrasında kamuoyuna bir çağrıda bulunduğunu dile getiren Av. Köklü, görüşmenin ardından açıklanan deklarasyonun önemini şu sözlerle ifade etti:
"Bilindiği üzere 2 Mayıs tarihindeki ilk görüşmede Sayın Öcalan, kamuoyuna deklarasyonla bir çıkış gerçekleştirdi ve bir çağrı yaptı. 7 maddelik deklarasyonun her maddesinde bir durum tespiti ve bir çözüm, çıkış yolunu ifade ediyordu. Bunlardan birincisi, toplumsal uzlaşı ihtiyacı, bir diğeri de demokratik müzakerenin gerekliliği, birlikte bir siyaset yöntemi, bugün en sıcak gündemlerden biri olan yerel demokrasi ile güçlendirilmiş olan bir anayasal çözüm, açlık grevleri ve en önemli diğer başlıksa onurlu bir barış için çözüm önerisiydi. Bu 7 maddelik deklarasyon Türkiye’de, Kürdistan’da ve Avrupa dahil olmak üzere çeşitli çevrelerce ciddi bir yankı ve ciddi bir tartışma ortaya çıkardı.
O görüşmede özellikle Sayın Öcalan, 2013-2015 diyalog sürecinden sonra ülkede yaşanan derin çatışmalı ve kutuplaştırıcı siyasi atmosfere dikkat çekerek korkunç şeyler olduğunu vurgulayıp, bunun çözülmesinin mümkün sorunlar olduğunu ve bu konuda çözme iradesi ve kararlığının olduğunu ifade etmişti. Yeniden derinleşmiş, kökleşmiş Kürt meselesinin çözümü açısından topluma ciddi bir umut olmuştu.’’
Av. Köklü, görüşmelerin en önemli kısımlarından birinin, Suriye ve Rojava’da yaşananların tarihsel arka planının olduğunu vurgulayarak, şunları dile getirdi:
"Sayın Öcalan, Kürt-Türk ilişkilerinin özellikle Malazgirt savaşından bugüne kadar kendi sistematiğine uygun bir biçimde tartışılması gerektiğini ifade ediyordu. Özellikle 1921 Anayasası'ndan sonra gelişen sistematiğin Kürt-Türk ilişkilerinin çözümsüzlüğünü derinleştiren ve bugün gittikçe de bir arada yaşamayı imkânsız hale getirecek bir noktaya geldiğini net bir şekilde işaret ediyordu. ‘İlişkilerin telafisi imkânsız ve onarılması güç yaralar haline gelmesi noktasında ben sorumluluğumu yerine getirmeye çalışıyorum ve bu noktada çözüm üretmeye çalışıyorum’ şeklinde bir çağrısı vardı. 'Önümün açılmasıyla bir haftada çözerim' diyordu ve rasyonel bir devlet aklını işaret ediyordu.

'SAYIN ÖCALAN ÖNGÖRMÜŞ VE UYARMIŞTI'

Sayın Öcalan bugün yaşananları öngörerek bir uyarıda bulunmuştu. 9 Ekim’den sonra gerçekleşen bu durum Kürtlerde çok büyük ölçüde ve ciddi anlamda duygusal bir kırılma, duygusal bir kopuşa yol açarken, Türk toplumunun çeşitli kesimlerinde de şovenist kültürün gelişmesine ve bununla beraber ekonomik, sosyal ve siyasal tahribatla birlikte çürümeye ve kokuşmaya başladığını görebiliyoruz. Son 20 günde 11 insanın ekonomik ve psikolojik gerekçelerle birlikte siyanürle hayatına son vermiş olması ve bunun müdahale ve operasyon sürecine denk gelmesi tesadüf değildir. Sayın Öcalan da bu duruma işaret etmişti.’’

'KAOSTAN ÇIKIŞ İÇİN...'

Öcalan’ın çözüm perspektifini kaostan bir çıkış olarak değerlendiren Av. Köklü, şöyle konuştu:
‘’Bir taraftan devlet aklına çözüm için çağrı ortaya koyarken, Kürtler için de ortak bir akla işaret ediyordu. Kürtler açısından özgür insan, özgür yaşam, özgür toplum merkezli bir Kürt aklıydı. Bu özgür Kürt aklının gelişmesinin çok daha güçlü olduğu bir döneme geçiyoruz.
Siyasal çözümü geliştirmenin temel koşullarından biri olarak da demokratik ittifaka ve demokratik müzakereyi ortaya koyuyordu. Sayın Öcalan’ın çözüm perspektifi insanlara bütün bu kaostan çıkış olarak bir çözüm ortaya koyarken buna karşı geliştirilen çözümsüzlüğü daha da derinleştiriyor. 1999’dan bugüne kadar devam eden Uluslararası Komplo ve beraberinde başlayan savaş konseptinin Irak’ta, Suriye’de ve parça parça Ortadoğu’nun diğer ülkelerinde çözümsüzlüğü daha da derinleştirdiği görülüyor."
Türkiye’de İmralı tecrit sistemi ile birlikte tıkanmış bir hukuk sistemi söz konusu, bu noktada mücadelemiz şüphesiz ki ulusal düzeyde, bütün ilgili gerekli, savcılık aşamasından tutalım denetim aşaması olarak Anayasa Mahkemesi sürecine kadar gerek Avrupa Konseyi, Avrupa Bakanlar Komitesi, CPT ve ilgili diğer tüm hukuk kurumlarını zorlama ve demokratik kültürü ve ittifakı tartışmayı gerçekleştirmekle yükümlüyüz.
Sayın Öcalan net bir şekilde ifade ediyor, bütün soruları tek bir kelime ile ifade edebiliyor, 'Bin yıllardır yok sayılan Kürtlerin hukukunu oluşturmaya çalışıyoruz.' Tüm halklar için hak ve hukuk kazanımı olduğunu ifade ederek bir mücadele yürütmekle yükümlüyüz. Bu noktada bu şekilde bir çalışma yapmaya çalışıyoruz. Herkesi de bu çerçevede bir çalışmaya davet ediyoruz."