Avrupa’nın yüzündeki demokrasi boyası dökülüyor

Tayyip Erdoğan’ın Almanya’ya gelişi sadece Kürtlerin ve Türkiye demokrasi güçlerinin ve halkın sorunu olarak görülmemeli. Tayyip Erdoğan iktidarını Avrupa halklarının sorunu haline getirmeleri gerekir.

Tayyip Erdoğan Almanya’ya gidecek. Hem Almanya Cumhurbaşkanı hem de Merkel’le görüşecek. Bu görüşme Türkiye’yi temize çıkarma görüşmesidir. Bu ağırlama AKP iktidarı faşist değildir, baskıcı değildir, eksiklikleri ve kusurları olsa da kabul edilebilir bir iktidardır anlamına gelmektedir. Tayyip Erdoğan’ın ziyareti aslında Almanya’nın hatta Avrupa’nın yüzlerindeki demokrasi cilasının dökülmesi olmaktadır. Tayyip Erdoğan Avrupa’yı iyi tanımış. Bunların ilkesi de ahlakı da her şeyi de çıkardır; bu nedenle ben ne yapsam da onların çıkarı baskın gelir. Alman burjuvazinin silah tekelleri hükümetlerini hizaya getirir diye düşünmüş ve haklı çıkan Erdoğan olmuştur. Bu açıdan Almanya ya da herhangi bir Avrupa ülkesinin eleştirilerini, demokratlık gösterilerini ciddiye almamıştır. Ben her şeyi yaparım, hatta size her şeyi söylerim ama yine de Avrupa’ya gelir kırmızı halılarda yürürüm, demiştir. Bu açıdan Erdoğan-Almanya, Erdoğan-Avrupa ilişkileri Avrupa siyasi tarihinde çok önemli yer tutacaktır. Avrupa demokrasinin maskesinin düşüşünün ilişkisi olarak tarihteki yerini alacaktır.

Türkiye tutuklu birkaç kişiyi serbest bırakarak Merkel’in eline görüşme gerekçesi verirken, Merkel Türkiye ile konuşacak çok şeyimiz var, diyerek kendi kamuoyunu aldatma içine girmiştir. Merkel, Erdoğan’a insan hakları ve demokrasi konusunda bazı iyileştirmeler yapın, diyecektir. Peki, bunun Türkiye’de bir anlamı olacak mıdır? Tabi ki hayır. Sadece bir iki göstermelik bir şey yapılarak Merkel’in bu görüşmesine bir meşruiyet kazandırmaya çalışılacaktır. Yani kamuoyunu aldatma dışında bu görüşmenin demokrasi ve insan hakları açısından bir anlamı olmayacaktır.

Cumartesi Annelerine yapılanlar, havalimanı inşaatı işçilerine yapılanlar ortadadır. Kürdistan’da zaten tam bir soykırım saldırısı var. Sadece kültürel soykırım saldırısı değil; Kürdistan doğası da yok ediliyor. Almanya için bu normal hale gelmiş. Türk devleti nasıl ki Kürtler üzerindeki soykırımı ve saldırıyı kendi hakkı olarak gördüğü gibi Almanya da Türkiye’nin bu hakkını kabul etmiş görülüyor. Türk devletinin isteği doğrultusunda üzerinde baskı uygulayan Almanya’daki Kürtler ne yapıyor; AKP-MHP ittifakının soykırım saldırılarını protesto ediyor. Almanya da Türkiye adına Kürt halkının bu tutumunu baskı altına alıyor, Kürtlerin mücadelesini zayıflatıyor. Tümden engellemeleri mümkün değildir. Çünkü tümden engellemek isterse Almanya siyasi sistemini değiştirmesi lazım. Bunu da Almanya halkının kabul etmeyeceğini bilmektedir. Yoksa Kürtlerin bazı eylemlerine izin vermesi Almanya’nın Kürtlere karşı demokratik bir yaklaşımı içinde olduğunu göstermez.

Almanya’nın Erdoğan’ı ağırlaması sadece Almanya için değil tüm Avrupa için utanç vericidir. Çünkü Almanya Avrupa Birliği’nin gövde ülkelerinden biridir. Bu bir Avrupa Birliği tutumu olmaktadır. Sadece Almanya’nın tasarrufu olarak görülemez. Avrupa halkı böyle aldatılamaz. Bu açıdan bu ağırlamayı protesto eylemlerine sadece Alman demokratik güçleri değil tüm Avrupa demokratları katılmalıdır. Bu açıdan sadece Almanya’da değil Fransa başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde Erdoğan’ın protesto edilmesi gerekir. Bu protestolar sadece Kürdistanlı ve Türkiyeli demokrasi güçleri tarafından yapılmamalı. Almanya, Fransa, Hollanda, İsviçre, İtalya, Belçika ve İngiltere’nin demokrasi güçleri de katılmalıdır. Bunların katılımını sağlayan protestolar örgütlenmelidir. Her tarafta güçlü eylemler yapılarak Erdoğan’ın başka bir ülkeye gitmesinin önü kapanmalıdır. Avrupa’daki halklar böyle bir tutumun sahibi olabilmelidir. Tayyip Erdoğan ve iktidarı en az Kürtler ve tüm Türkiye halkları kadar Avrupa halklarının da sorunudur.

Türkiye’nin mülteci şantajı tüm Avrupa’ya yönelik bir saldırıdır. Türkiye’nin DAİŞ, El Nusra ve diğer çetelerle ilişkisi Avrupa için de tehdittir. Türkiye’nin öyle satmaya çalıştığı gibi ılımlı gruplar yoktur. Silahlı grupların içinde ılımlı güçler yoktur. Bunlar Türkiye’nin denetimindedir. Türkiye şantajları kabul edilirse ertesi gün tasfiye edilebilirler. Bu gerçek bile Türkiye’nin nasıl suçlu olduğunu gösterir.

Ilımlı gruplar için eğit-donat programı uyguladılar. Daha sonra ABD, Avrupa ve diğer ülkeler bunun sapkın çetelere destek anlamına geldiğini görerek durdurdular. Türkiye’de ılımlı güçlerle ilişkileniyorum, diyerek DAİŞ’i ve El Nusra’yı besledi ve kullandı. Avrupa’da ağırlanan Tayyip Erdoğan böyle bir siyasi figürdür. Tayyip Erdoğan bu çetelerle işbirliği içinde Ortadoğu halklarına ve tüm insanlığa karşı ağır suçlar işlediği halde Avrupa’ya elini kolunu sallayarak girmesi demokrasi güçlerinin Tayyip Erdoğan’ı Avrupa halklarına iyi anlatmadıklarını gösteriyor. Bu yönüyle Avrupa’daki sol ve demokrat güçlerin duruşları da sorgulanmalıdır. Tayyip Erdoğan ve onun iktidarının insanlık için yarattığı tehlikeye karşı etkili bir çalışma ve mücadele yürütemedikleri görülmektedir.

Tayyip Erdoğan’ın Almanya’ya gelişi sadece Kürtlerin ve Türkiye demokrasi güçlerinin ve halkın sorunu olarak görülmemeli. Tayyip Erdoğan iktidarını Avrupa halklarının sorunu haline getirmeleri gerekir. AKP-MHP faşizmine karşı mücadelenin bir boyutu da böyle görülmeli ve bu yönlü çalışmalar da yapılmalıdır.

Avrupa’da demokrasi güçlerinin parçalı eylemler yapması da bir sorundur. Eğer AKP-MHP iktidarı ortak mücadele edilecek faşist bir güçse bu iktidara karşı olan herkes bir araya gelebilirdi. Ortak sloganlar tespit edilebilir ve herkes kendi bayrak, flama, sembolleriyle ortak miting yapabilirlerdi. Tam nasıl olduğunu anlamış değiliz, ama Tayyip Erdoğan’a karşı ortak miting yapamamak bir zaaftır. Halbuki Avrupa’da demokrasi güçleri önemli bir demokrasi platformunu yaratmışlardı. Mitinglerde birçok konuşmacı kendi bakışından AKP iktidarına karşı tutum ortaya koyabilirdi. AKP-MHP faşizminin Cumartesi Annelerine, havaalanı işçilerine saldırırken, Kürdistan’da ormanları bilinçli biçimde yakarken demokrasi güçlerinin safları daha da sıklaştırmaları gerekirdi. Türkiyeli demokrasi güçlerinin ve Erdoğan’a karşı olan Avrupalı demokrasi güçlerinin bu sorunları aşacağına inanıyoruz.

Tayyip Erdoğan’ın Almanya’ya gitmesi oradaki Kürtler ve tüm Türkiye halkları açısından bir dönüm noktası haline gelmelidir. Avrupa’daki tüm demokrasi güçlerinin AKP-MHP faşizmine karşı mücadelesinde de yeni bir dönem başlamalıdır. Halklarımız ve AKP-MHP faşizmine karşı mücadele de bedel ödeyenler bizlere böyle sorumluluklar yüklemektedir.

Kaynak: Yeni Özgür Politika