Avukatlardan kamuoyuna 'Kobanê Davası' çağrısı

HDP ve Kobanê Davası avukatları, demokratik kamuoyunu 18 Ekim'de duruşması görülecek Kobanê Davası'na karşı mücadeleye çağırdı.

HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Züleyha Gülüm ile Kobanê Kumpas Davası avukatları Veysi Eski, Ezgi Güngördü ve Ramazan Demir, 18 Ekim’de 5’inci duruşması görülecek olan Kobanê Kumpas Davasına ilişkin İstanbul’da açıklama yaptı.

'TÜM KUMPAS DAVALARI ÇÖKER'

Toplantıda yapılan açıklamalarda şu başlıklar öne çıktı:

Avukat Veysi Eksik: "Kobanî Kumpas Davasının 5’inci duruşması öncesi dava avukatları ve HDP Hukuk Komisyonu olarak bu kumpas davasına karşı hakikatin sözünü söylemek için sizlerle birlikteyiz.  Meslektaşlarıma söz vermek istiyorum. Sokrates’ten Almanya Parlamentosunun bombalanmasına kadar bütün kumpas davaları çöktü."

Figen Yüksekdağ’ın avukatı Ezgi Güngördü: "18 Ekim’de 5’inci duruşma periyodu başlayacak. Tabii bu zamana kadar yaşanan hukuksuzlukları birçok kez ifade ettik. Bugün de birkaç hukuksuzluğa değinmek istiyorum. Biliyorsunuz 2014’te başlayan iki soruşturmayla başlayan bir süreç bu. Bunlardan biri milletvekili olan HDP MYK üyeleri ile ilgili başlayan soruşturma diğeri de milletvekili olmayanlara ilişkin başlatılan soruşturma.

İlk soruşturma çerçevesinde eş genel başkanlar da dahil HDP milletvekilleri Kasım 2016 tarihinde tutuklandılar. Daha sonra çok uzun bir süre başka bir gelişme yaşanmadı ve Yüksekdağ açısından Ankara 16'ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Demirtaş açısından ise Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılama devam ediyordu. Bu yargılama kapsamında Kobanî fezlekeleri de bulunuyordu. Daha sonra bir hareketlenme başladı ve eş genel başkanlar aynı sebeple tekrar tutuklandılar. Biz bu konuda mükerrer bir yargılama olduğunu, itirazlarımızı hem savcılıklara hem sulh ceza mahkemelerine sunduk. Ancak herhangi bir gerekçe sunulmadan bu itirazlarımız reddedildi. En nihayetinde 2021 Ocak ayında bize bir iddianame tebliğ edildi. 3 bin 530 sayfadan oluşan ve içeriğinde sadece yargılanan arkadaşlarımızın konuşmalarının olduğu bir iddianame idi bu. Ve bu iddianameye ilişkin mahkeme heyetinin aslında 3-4 günlük bir inceleme sonucunda kabul kararı verdiğini öğrendik.

Bu kadar ağır suçlamalar varken bir mahkeme heyetinin ya da savcılığın nasıl bir işlem yapmadığı ciddi bir soru işareti olarak duruyor.

Bu dosya siyasidir, muhalefete yönelik açılmış bir dosyadır.

18 Ekim’de de 5’inci duruşma yapılacak. Bu duruşmaya kadar pek çok hukuksuzluk ve usulsüzlük yaşadık. Bu dosya siyasi bir dosyadır, muhalefete yönelik açılmış bir dosyadır. Bu anlamda tüm demokratik kitle örgütlerini dosyayı sahiplenmeye çağırıyoruz."

Selahattin Demirtaş’ın avukatı Ramazan Demir: "Tam 5 yılı dolacak bütün bu sürecin başlamasının. HDP’li milletvekillerinin 4 Kasım 2016’da tutuklanmasıyla başlatılan sürecin aslında biraz final sahnesini yaşıyor gibiyiz. O gün hangi koşullarda, hükümetin ve Cumhurbaşkanının müdahalesinin nasıl şekillendiğini gördük. Bu durum AİHM kararına da yansıdı. Günbegün müdahalelerle şekillenen hukuk süreçlerinin en sonunda HDP milletvekillerinin tutuklanmasının uluslararası mahkeme tarafından nasıl ifşa edildiğine de tanık olduk. Bunu özellikle vurguluyoruz. Mahkeme heyeti, hükümet, devlet nasıl tarif edersek edelim, AİHM kararına direniyor. AİHM kararlarının kendi açılarından bağlayıcı olmadığını söyleseler de iç kamuoyuna, mahkemeye ve Bakanlar Komitesine verdikleri beyanda öyle düşünmediklerini ve işin öyle olmadığını da görüyoruz. Bu davanın ölü doğduğunu hep söyledik. Bu dava başından beri ölü doğdu. Çünkü tarihinde ilk defa AİHM hali hazırda önüne gelmemiş olan bir durumdan dolayı karar vermek zorunda kaldı. Bunu şu yüzden yaptı. Türkiye’ye "bak ben ne yapmaya çalıştığını biliyorum" demek için yaptı. Sayın Demirtaş, Yüksekdağ ve arkadaşları ikinci defa tutuklandığında biz bunu kararla birlikte delilleri görmemiştik ama ulaşabildiğimiz kadarıyla AİHM’e sunduk. O zaman Büyük Daire kararı çıkmamıştı. Büyük Daire o delilleri inceledi. Kobanî Davası dediğimiz davanın delillerini inceleyip Türkiye’nin niyetini anladı ve bunu bütün dünyaya ifşa etti. İkinci tutuklama da birincinin devamı dedi ve Demirtaş'ın tahliyesini talep etti. Bu konuda karar çok açık ve sert bir karar. Sonra yine aynı delillerle karşımıza çıktılar. Bir hukuk mühendisliği oynanıyor. Tutuk devam kararlarında Cumhurbaşkanlığı danışmanlarının açıklamasının tutuk devam olarak geçtiğini gördük. Kumpas davası bu davayı çok iyi tanımlayan bir kelime. Hem AİHS’yi hem de Anayasayı ihlal eden hakimler ve hükümet yetkilileriyle karşı karşıyayız. Tabii hem AİHM görüyor hem Avrupa görüyor hem Bakanlar Komitesi görüyor bu durumu. Eylül oturumunda Bakanlar Komitesi söylemini sertleştirerek bu davanın düşürülmesini talep etti. Bu davanın legal Kürt siyasetini ve HDP’yi hedef aldığına, HDP siyasetini sindirmeye çalıştığına dünyanın hiçbir tereddüdü kalmadı. Hiç olmamıştı zaten. Herkes davanın açılmasını beklemişti. Dava açıldığında da müvekkillerimiz Demirtaş ile Yüksekdağ’ın ve arkadaşlarının söz ve eylemleriydi. Bunu herkes gördü, bunu Bakanlar Komitesi de gördü, inceledi ve bu davanın düşürülmesini talep etti.

Kumpas davası çökmüştür, deliller çürümüştür."

Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Züleyha Gülüm: "Şu arkamızda yazan 'kumpas davası' yazısı bu davanın özeti. Bir gerçek yargıdan, bir gerçek adalet arayışından bahsetmek mümkün değil. Başından beri söylüyoruz; iktidarın talimatı ile açılmış ve yargı sistemi tarafından onun talimatlarına uygun ilerleyen bir davadan bahsediyoruz. Neden kumpas davası dediğimizi de çok çeşitli nedenlerle açıklayabiliriz ama birkaç örnek vermek yeterli.

Kumpas bizzat dosyada yer alan belgeyle ortaya çıkmıştır. Talimat almışlar davayı bir an önce bitirip hazır olan kararı açıklamak istiyorlar. Tıpkı kayyumlarda olduğu gibi, bu saldırı durdurulmazsa HDP ile sınırlı kalmaz. Bakanlar Komitesi tutumunu netleştirecektir, bu yok sayılmayı görmezden gelemez."

AİHM KARARI UYGULANMAZSA NE OLACAK?

"AİHM kararı uygulanmazsa ne yapacaksınız, hep endişeliyiz diyorlar ama bunun dışında ne yapacaklar" sorusu üzerine ise Ramazan Demir şunları söyledi:

"Biz değil Avrupa Konseyi yapacak. Bunun prosedürü belli aslında. Bakanlar Komitesi denetimini sertleştirecektir. Daha fazla şey söylemeye başlayacaktır. Hem Kavala hem de Demirtaş kararlarında ne yapılması gerektiği çok açık. Öncelikli olarak tahliye edilmesi gerekiyor. Ama tahliye de yetmez, yargılandığı iç hukuktaki bütün davalardan beraat etmesi gerekiyor. Son Eylül oturumunda da Bakanlar Komitesi başta Kobanî dosyası olmak üzere diğer davaların düşürülmesini talep etti. Türkiye tabii sunduğu cevaplarda ısrarla ölü taklidi yapıyor ancak bunun sürdürülebilirliği yok. Aralık oturumu bu nedenle önemli Bakanlar Komitesi’nin. Nasıl bir tavır alınacak? Kavala da tahliye edilmedi. 30 Kasım’a kadar Türkiye’ye süre vermişti Kavala’nın tahliye edilmesi için. Şimdi biraz birbirini ilgilendiren iki dava olduğu ve ikisi de Bakanlar Komitesi denetiminde olduğu için göreceğiz. En nihayetinde Türkiye ile ilgili Konseyin uygulayacağı yaptırımlar olacaktır. Hep söylüyoruz bunun nihai sonucu Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkarılmasıdır. O noktaya gelir mi gelmez mi bilmiyoruz, ancak Bakanlar Komitesi bu kararların yok sayılmasına daha sert bir şekilde tepki verecektir."