Aydeniz: Tecride karşı özgürlüğü savunmak için Gemlik’e yürüyoruz!

DBP Eşbaşkanı Saliha Aydeniz, İmralı’daki tecrit politikasının bugün Türkiye’nin yönetim şekline dönüştüğüne işaret ederek, Pazar günü yapılacak Gemlik Yürüyüşü'ne katılım çağrısı yaptı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit koşullarına dikkat çekmek ve fiziki özgürlüğünün sağlanması için yapılacak Gemlik Yürüyüşü öncesi ANF’ye konuşan yürüyüşün düzenleyicisi Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) Eşbaşkanı Saliha Aydeniz, İmralı’da başlayan tecrit politikasının bugün Türkiye’nin yönetim şekline dönüştüğünü vurguladı. İmralı Cezaevi’nde 1999 yılında başlayan tecrit hukuksuzluğunun, 2015’ten itibaren daha da derinleştirildiğini anımsatan Akdeniz, daha önce “koster bozuk”, “hava muhalefeti” gibi bahanelerle önüne geçilen avukat ve aile görüşlerinin, şimdi de her 6 ayda bir verilen keyfi disiplin cezalarıyla engellendiğini hatırlattı. Tek adam rejiminde faşizmin kurumsallaşıp, ekonomik krizin derinleşmesinin tecrit ve Kürt meselesinin çözümsüzlükle yakından bağlantılı olduğunu kaydeden Akdeniz, “Ekonomik kriz yüzünden geçinemediklerinden yakınan halka, bir kurşunun fiyatını soranları unutmamak gerek. Topluma siyasal ve ekonomik olarak hiçbir şey vaat edemeyenler bu iktidarın devamını sağlamak için ellerinde kalan tek nokta savaş politikasıdır ve bu politikanın dayandığı yer ise tecrit politikasıdır” dedi.

‘TECRİT DERİNLEŞTİKÇE SAVAŞ POLİTİKALARI DA DERİNLEŞİYOR’

Dayatılan ağırlaştırılmış tecrit koşullarına rağmen Kürt Halk Önderi Abdulah Öcalan’ın her fırsatı demokrasi ve toplumsal barışın inşasına evriltmek için kullanmaya çalıştığını kaydeden Aydeniz, bunun en somut örneğinin diyalog sürecinde net olarak görüldüğünü ifade etti. Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu perspektifin sadece Türkiye’ye değil Ortadoğu ve dünya haklarına da bir alternatif sunduğunu vurgulayan Akdeniz, bu perspektifin en çok da Rojava Devrimi'nde yaşam bulup, umut olduğunu dile getirdi. Tecritle mücadele etmenin aynı zamanda dayatılan kaos ve krizlerden çıkmanın da zeminini yaratacağını kaydeden Aydeniz, şöyle konuştu: “Biz tecridin İmralı’da başlayıp her yere yayıldığını söylerken tam da bugün gelinen noktaya işaret ediyorduk. İmralı’dan tüm cezaevlerine yayılan tecrit şimdi tüm sokak, mahalle ve meydanlarda bir abluka olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü tecrit derinleştikçe, savaş politikaları da derinleşiyor. Bu da ekonomik kriz başta olmak üzere ülkedeki çoklu krizleri daha da içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. Tek adam rejiminin ve kurumsallaştırmaya çalıştığı faşizmin önüne geçilmek isteniliyorsa, önce bütün kesimlerin mücadelenin birinci ayağını tecridin kırılması üzerine kurgulaması gerekiyor. Tam da bu gidişata 'dur' demek için Pazar günü, 'Tecrit siyasetine karşı özgürlüğü savunmak' şiarıyla Gemlik’e yürüyoruz ve bu konuda tüm kesimlerden destek bekliyoruz.”

‘SPEKÜLASYONLARIN KÜRT HALKI NEZDİNDE KARŞILIĞI YOK'

İmralı ile görüşme yapıldığına yönelik zaman zaman çıkarılan spekülasyonları da değerlendiren Aydeniz, AKP-MHP iktidarının sürekli algı yaratarak toplumu konsolide etmeye çalıştığını vurguladı. Ancak bu gibi algıların Kürt halkı nezdinde hiçbir inandırıcılığı ve etkisi olmadığına işaret eden Aydeniz, “İmralı sonuç itibarıyla devlet elindeki bir cezaevidir. Görüşebilirler ama burada önemli olan Sayın Öcalan’ın takındığı tavırdır ve bu tavrı hiçbir zaman devlet veya partinin çıkarlarına göre belirlemedi. Mücadelesini ve direnişini hep halkın çıkarına göre belirledi. Kürt halkı Sayın Abdullah Öcalan’ın bu perspektifini iyi bildiği gibi, bugün hiçbir meşruiyeti kalmayan bu iktidarın dayandığı tek yerin Kürt düşmanlığı, savaş ve tecrit politikaları olduğunu da biliyor. O nedenle bu tür spekülasyonların halk nezdinde bir karşılığı yok” diye konuştu. Tecridin paralelinde savaşın da bir iktidarda kalma aracı olarak tırmandırıldığını söyleyen Aydeniz, Kürt düşmanlığı üzerine kurgulanan ve daha önce de çok denenen bu savaş konseptinin de artık tutmadığını vurguladı.

‘ANA MUHALEFET İNANDIRICILIKTAN UZAK’

İktidarın takındığı tutumun 100 yıllık devlet politikasından ayrı olmadığını belirten Aydeniz, bu politikanın temsilcileri olan AKP-MHP’nin özgür Kürdü tamamen tasfiye etmeyi, demokrasi zeminini tamamen ortadan kaldırmayı, tek adam rejimini ve faşizmi kurumsallaştırmayı amaçladığını vurgulayarak, muhalefetteyken demokratları oynayanların iktidara geldiklerinde gerçek yüzlerinin ortaya çıktığını belirtti. Bu konuda bugün tecrit ve savaş politikaları karşısında sessiz kalmayı tercih eden ana muhalefetin de takındığı bu tutumun yarınlar açısından ciddi kaygılar yarattığına işaret eden Aydeniz, şunları kaydetti: “Kürt halkı kendi dili, kültürü, coğrafyası için bu kadar ağır bedeller vermiş olmasına rağmen bunu kendine muhalefet diyenlerin görmemesi, sadece birkaç süslü lafla bunu ifade etmesi inandırıcılıktan uzak. Zaten devlet politikasının dışına çıkmadıkça bu sorun çözülmez. Bu sistemin değişmesi gerekiyor. Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi meselesi sözden ibaret olamaz, bunun için somut adımlar gerekiyor. Anayasanın eşit yurttaşlık temelinde köklü bir değişim geçirmesi lazım. Ama bir taraftan hak, hukuk, adalet ve özgürlükler konusunda söylem kuracaksın, diğer taraftan Kürt halkının, özgürlüğün sonuca evrilmesi için muhatap gösterdiği adresi görmeyeceksin. Bu bize bu sorunu çözmeye niyetli olmadıklarını ve sadece vakit geçirerek iktidar olmanın zeminini yaratmaya çalıştıklarını gösteriyor. Kürt halkı artık söylemlere değil, atılacak somut adımlara bakıyor. Yani gidip Diyarbakır’da, ‘Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçiyor’ diyeceksin, sonra Ankara’ya döndüğünde iktidarın savaş politikalarını destekleyeceksin; bir taraftan kayyuma irade gasbı diyerek karşı çıkacaksın, ama öte yandan da halkın seçtiği milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için evet oyu kullanacaksın. Bu iki yüzlü politikaları Kürt halkı çok net görüyor. O yüzden söylem değil somut pratik adım bekliyor.”