BİMEKS işçileri: Dini duygularımızı sömürerek bizi kandırdılar 

BİMEKS işçileri, 2009’da Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) başkanlığı yapmış olan patronları Vedat Akgiray ve kardeşlerinin dini duygularını sömürerek, aylarca haklarını istemelerinin önüne geçtiklerine dikkat çektiler.

2016 yılından beri birikmiş maaş ve tazminatlarını alabilmek için eylem başlatan BİMEKS işçilerinin direnişi devam ediyor. Seslerini duyurabilmek için her Çarşamba, haklarını gasp eden BİMEKS patronlarından Vedat Akgiray’ın akademisyen olduğu Boğaziçi Üniversitesi önünde oturma eylemi yapan işçiler, her defasında darp edilerek gözaltına alınıyor. Tek talepleri, Akgiray kardeşlerin hesaplarının incelenmesi ve haklarının verilmesi olan işçiler, ANF'ye konuştu. 

Direnen BİMEKS işçilerinden biri Dilek Aslan. Uğradığı haksızlığa karşı feryadıyla sosyal medyada gündeme gelen Aslan, İstanbul'daki BİMEKS teknoloji mağazalarında 9 buçuk yıl bilfiil çalıştı. Sabah saat 09.00’dan akşama kadar bilgisayarları, televizyonları taşıdığını belirten Aslan, "İşim zor da olsa seviyordum, sesimi çıkartmıyordum. Bize her zaman ‘Biz bir aileyiz’ diyerek ya aile kavramından, ya dini duygulardan dem vuruyorlardı ve biz de buna inandığımız için canla başla çalışıyorduk" diye konuştu. 

Bayramlarda bile çalıştırıldıklarına işaret eden Aslan, çalışmak istemedikleri zaman da ‘Satış yapılıyor, ciromuzu yükseltmemiz gerek. Biz bir aileyiz’ denilerek kendilerine psikolojik baskı yapıldığına dikkat çekti. 

'İYİ NİYETİMİZİ SUİSTİMAL ETTİLER'

Her şeyin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası bozulduğunu belirten Aslan, maaşlarının verilmemeye başlandığını söyledi. Oysa patronlarının 15 Temmuz’dan önce Darty ve Elektro Word’u satın aldığına dikkat çeken Aslan, "O zamana kadar para akıyordu. Ama nedense 15 Temmuz sonrası birden para yok demeye başladılar. Ekonomik krizi bahane ederek, ‘Bugün yarın’ telkininde bulunup maaşlarımızı vermemeye başladılar. Yani fatura bize patladı" dedi. 

2016 Kasım ayından itibaren ne maaş, ne de prim alabildiklerini anlatan Aslan, yine de çalışmaya devam ettiklerini, sonra ise mağazaların kapatıldığını söyledi. O dönem patronların vaatlerine güvenerek herhangi bir işlem başlatmadığını belirten Aslan, yaşananları şöyle anlattı: "Maaşlarımızı vermemeye başladıklarında çalışmam için beni başka bir mağazaya yönlendirmeye çalıştılar. Kabul etmedim. Bunun üzerine tazminatların hesaplandığı bir evrakı elime vererek imzalattılar. Ancak hiçbir zaman hakkımı alamadım. Daha sonra mail üzerinden gönderdikleri mesajlarda ya Katar’dan para geleceğini söylediler, ya da bankalarla görüştüklerini ve en kısa zamanda paralarımızı ödeyecekleri vaadinde bulundular. 

Hatta mağazalar kapanmadan önce Murat Akgiray attığı bir mailde, kendilerini mahkemeye vermeyenlere ödemelerde öncelik tanıyacaklarını bildirdi. Bu şekilde bizi oyaladılar. İyi niyetimizi suistimal ettiler. 27 bin TL alacağım vardı çünkü o sırada dolar 2.5 TL’ydi; ancak bugünkü kurdan hesaplandığında 70-80 Bin TL alacağım var."

'ALTIN YUMURTLAYAN TAVUK GETİRİN O ÖDESİN PARANIZI' DİYE DALGA GEÇTİ 

Bu vaatlere inandığı için hiç mahkemeye gitmediğini belirten Aslan, ancak kandırıldıklarını anladığı zaman patronları icraya verdiğini dile getirdi. İki çocuk annesi olduğunu ve evini geçindirmek için her gün simit satmaya gittiğini belirten Aslan, "Çok mağdur edildik. Yıllardır hiçbir muhatap bulamıyoruz. Vedat Akgiray’ın ders verdiği üniversitenin önüne gittik, yetmedi villasının önüne gittik ama hiçbir şekilde bizimle görüşmediği gibi kapı önünden, ‘Altın yumurtlayan tavuk getirin o ödesin paranızı’ diyerek resmen dalga geçti. ‘Benim değil şirketin borcu’ diyerek işten sıyrılmaya çalışıyor. O zaman sormazlar mı, şirket kimin üzerine" diye tepki gösterdi. 

'BİZ SİZİ SATIN ALDIK BEĞENMEYENE KAPI ORADA' DEDİLER
 
Mağdur edilen işçilerden Leyla Akıncı, BİMEKS patronlarının, Elektro Word’un Türkiye’deki iştiraklerini işçilerin özlük haklarıyla birlikte satın almasıyla, çalışma şartlarının değiştiğini belirtti. Elektro Word’de 2012 yılında çalışmaya başladığında, özel sağlık sigortalarının yatırıldığını ve maaşının yüksek olduğunu anlatan Akıncı, süreci şöyle özetledi: "Ancak 2014’te BİMEKS’in Elektro Word’u satın almasıyla çalışma koşullarımız kötüleşti. Elektro Word’u satın aldıkları gün mağazaya gelen BİMEKS yöneticileri bize, ‘Biz sizi satın aldık, beğenmeyene kapı orada’ dediler. Özlük haklarımızla bizi satın aldıklarını söyleseler de hiç öyle olmadı. 

Maaşlarımızı daha düşük almaya başladık. Yıllık zam yapılacağı zaman BİMEKS personeline yüzde 8 zam yapılırken, bize yüzde 4 zam yapılıyordu. Bunun nedenini sorduğumuzda ise, maaşlarımızın yüksek olduğunu söylüyorlardı. Akıllarınca bu şekilde BİMEKS çalışanlarını Elektro Word çalışanlarıyla eşitlemeye çalışıyorlardı. Sonra her şey ters gitmeye başladı ve Kasım 2016’da maaş almamaya başladık."

SUÇ DUYURUSUNA JET HIZIYLA TAKİPSİZLİK KARARI VERİLDİ

Dava açtığını ve kazandığını ancak parasını alabilmek için muhatap bulamadığını ifade eden Akıncı, sanki şirketin sahibi değilmiş gibi Vedat Akgiray’ın her seferinde, ‘Benim değil şirketin borcu’ argümanını öne sürerek ödemeye yanaşmadığını söyledi. Akıncı, öte yandan Akgiray’ların dolandırıcılık yaptıklarına dair İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduklarına ancak jet hızıyla takipsizlik kararı verildiğine işaret etti. 

Akgiray‘ların hesaplarının incelenmesini isteyen Akıncı, "Bir savcının, bir milletvekilinin sesimizi duymasını bekliyoruz. Ama ne hikmetse, bu adamların arkası o kadar sağlam ki, haklarımızı gasp eden Vedat Akgiray’ın bir de utanmadan ‘İş Etiği’ dersi verdiği Boğaziçi Üniversitesi önüne her gittiğimizde, 500 polis bize saldırıyor. Biz işçiyiz, 500 polisin üstümüze gelmesinin bir mantığı var mı? Defalarca gözaltına alındık, darp edildik, yetmedi hakkımızda 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten dava açıldı" dedi. 

ALLAH KİTAP DİYEREK KANDIRDILAR

BİMEKS’te 2 yıl çalışan Meliha Mutlu, en çok da dini duyguları sömürülerek kandırıldıklarına dikkat çekti. Mutlu, yaşadıklarını şöyle anlattı: "1 yıl boyunca her şey iyi gitti. Maaşlarımız , primlerimiz, hatta içinde zeytinyağı ve din kitaplarının da yer aldığı Ramazan kolilerimiz bile veriliyordu. Sonradan anladım ki, aslında bunların hepsi göz boyamaymış. Dini inançlarımızı kullanarak ve sömürerek önce kendilerine bağladılar, güvenimizi kazandılar, sonra da maaşlarımızı geç ödemeye ve giderek ödememeye başladılar. Dini öne sürdükleri için onlardan böyle bir şey beklemiyorduk ve o yüzden mahkemeye gitmedik. 
Herkes, ‘Bu adamlar Allah diyor, Kuran diyor, 5 vakit namaz kılıyor, böyle bir şey yapmazlar’ diyordu. Bizi kandırmazlar diye düşündüğümüz için aylarca maaş almadan çalıştık. Her hafta bize mail atıp, ‘Allah’ın izniyle Pazartesi ödeyeceğiz, Allah'ın izniyle Cuma günü ödeyeceğiz’ diyerek aylarca oyaladılar. Sonra anladık ki bu adam paramızı bilerek vermiyor."

İdare Mahkemesi’ne açtığı davayı kazanmasına rağmen maaş ve tazminatını alamayan Mutlu, faiziyle birlikte 60 bin TL alacağı olduğunu kaydetti. "Ben kuruşu kuruşuna paramı istiyorum" diyen Mutlu, bu sürede büyük sıkıntılar yaşadığını, psikolojisinin bozulduğunu ve hiçbir yerde tutunamadığını belirtti. Bu sömürüden sonra işyerlerine hiçbir güveni kalmadığını ifade eden Mutlu, "Psikolojim o kadar bozuldu ki 1 ayda üç işyeri değiştirdim. Sanki bütün işyerleri hırsız ve dolandırıcıymış gibi düşünmeye başladım" dedi. 

MURAT AKGİRAY BASİT BİR ESNAF DEĞİL

İşverenlerden Murat Akgiray’ın basit bir esnaf olmadığına, en zengin 100 iş insanı listesine giren bir kişi olduğuna dikkat çeken Mutlu, darbe girişimini bahane ederek 140 mağazasını kapattıktan sonra, iflasını açıklamayıp 30 metrekarelik ofise sığındığını söyledi. Vedat Akgiray’ın kardeşi olan Murat Akgiray’ın hileli iflas olduğu ortaya çıkacağı için iflasını açıklayamadığını ve hala 30 metrekarelik yerde BİMEKS tabelası astığını belirten Mutlu, Akgiray’ların hesapları incelendiği takdirde satılan ürünlerin paralarını kaçırdıklarının açığa çıkacağını ve hapse gireceğini dile getirdi. 

‘İŞİ İYİ BİLDİĞİ İÇİN PLANI ONA GÖRE YAPTI’ 

BİMEKS’te mağaza görevlisi olarak 4 yıl çalışan Zeynel Çiftgöz de, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası maaş ödemelerinin aksamaya başladığını, Ekim ve Kasım ayının ise hiç verilmediğini belirtti. Aralık 2016’da mağazanın kapandığını anlatan Çiftgöz, 1 aya kadar verileceği vaadiyle tazminatlarının hesaplandığını ve ellerine evrak verildiğini anlattı. O dönemde tazminat ve maaşların ödenmesi için iki, üç ay beklediklerini aktaran Çiftgöz, ödenmemesi üzerine avukat aracıyla icra takibi başlattıklarını belirtti. 
Süreyi uzatmak için işveren Vedat Akgiray’ın icra takibinin son gününde itiraz ettiğine dikkat çeken Çiftgöz,

"Finans profesörü olduğu için bu işleri iyi biliyor ve planını da ona göre yapmış. Mağazaları kapatacak, şirketi boşaltacak, hiç kimseye para vermeyecekti. Plan buydu. Bu yüzden de zaman kazanmak istiyordu. Halbuki benim elimde evraklarım var; yanında 4 yıl boyunca SGK’lı çalışmışım. Biz 8 ay işsizlik maaşı aldık buna rağmen yargı işverene arka çıktı. Bu davanın itiraza takılması üzerine, bu defa tazminat davası açtım ve kazandım ancak işveren şirketleri boşalttığı için hala paralarımız verilmedi" diye konuştu.

İşten çıkartıldıklarından bu yana mücadelelerinin sürdüğünü vurgulayan Çiftgöz, önce hukuki yollara başvurduklarını, bundan sonuç alamayınca kendisiyle görüşmeye çalıştıklarını, muhatap bulamadıklarında ise direnişe başladıklarını söyledi. 

VEDAT AKGİRAY ESKİ SPK BAŞKANI 

Patronlardan Vedat Akgiray’ın herhangi bir işveren olmadığını belirten Çiftgöz, 2009'da AKP tarafından Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) başkanlığına getirilip , 2012’de ise görevden alındığına işaret etti. Akgiray’ların göz göre göre şirketi boşaltmalarına rağmen bu hususun araştırılmadığına dikkat çeken Çiftgöz, bu gerçeği anlamak için şirketin denetleme raporlarının incelenmesinin yeterli olduğunu belirtti. 
Çiftgöz, şunları kaydetti: "En son bütün mağazaları kapattığında, 2018’de Bağımsız Denetleme Kurulu’nca denetleme yapılmış. Denetimde gözüme çarpan noktalar vardı. Resmen bilanço makyajlaması yapılmış. Mesela demirbaşlar için sayılamayacak durumda olduğundan 0 lira yazılmış. Yani sıfırlamış; yani el altından satmış. Ayrıca personel kıyafetine 7 milyon ödendiği belirtiliyor. Oysa ki personel kıyafetleri üzerinde, Formula 1 kıyafeti gibi her yerinde reklam vardır. Hepsi sponsorlar tarafından karşılanmasına rağmen bilançoda onu gider kalemine yazmış. 140 mağaza kapalı olmasına rağmen, genel yönetim gideri olarak 50-60 milyon lira yazmış. Yani 50-60 milyon liralık neyi yönettin ki neyin gideri bu diye sormazlar mı adama? 

Kalmış elinde üç personel, ki onlar da sırdaşları, işi çevirdikleri muhasebecisi, finansçısı filan. Bilançoda en büyük para miktarı olan 300 milyon neye ayrılmış? Yazılımlara diye açıklanıyor. Peki nereye gitti bu 300 milyon? Hangi yazılımlara? Sayılamamıştır diyor denetim raporunda. Stoklar da aynı şekilde. Stoklar sayılamayacak durumunda olduğundan stok kalemine de 0 yazılmış. Yani şirket tabii ki böyle boşaltılır. Bizim zorumuza giden bu. Bunu yargı inceleyebilir ancak yaptığımız suç duyurusuna da takipsizlik kararı verildi."

RAMAZAN KOLİLERİNDE HÜSEYİN HİLMİ IŞIK'IN KİTAPLARI VERİLİYORDU

Arkaları sağlam olduğu için konunun araştırılmadığını düşündüğünü söyleyen Çiftgöz, işe başladığında işçi çevresinden Akgiray kardeşlerin yeşil sermaye hizmet ettiğini ve Işık tarikatıyla bağlantıları olduğunu da çok duyduğunu aktardı. Çiftgöz, hatta her Ramazan’da verdikleri erzak kolilerinde, Hakikat kitabevinden Hüseyin Hilmi Işık’ın kitaplarının da verilmesinin dikkatini çektiğini söyledi. 

Bu süreçte tek bir muhatap bulamadıklarını, ne yargının, ne devletin, ne de siyasetçilerin yaşadıkları haksızlığı gördüğünü vurgulayan Çiftgöz, ne olursa olsun sonuna kadar mücadele edeceklerinin ve haklarını yedirtmeyeceklerinin altını çizdi.