Bağımsız Devlet yalanı üzerine – Analiz

KCK Yürütme Konseyi üyesi Kasım Engin, ulusal birliğe gelmeyen güçlerin bağımsızlığı savunmasının mümkün olmadığını değerlendirdi.

Devlet tek kelimeyle ifade edilecek olursa insan eliyle oluşturulmuş dünyanın en kirli yapısıdır. Devlet inşa edilmiştir. Amacı ise zapt u rapt altına aldıkları insanları, toplulukları, halkları sömürmedir. Emeklerini çalmadır. İradesizleştirmedir. Kırmadır. Kişiliksizleştirmedir. Dolayısıyla zoraki zapt ettikleri insanları sonuna kadar kendi bendeleri haline getirmedir.

Devleti burada dar olarak düşündüğümüz ve planladığımız bir makalede genişçe açacak değiliz. Ancak belirtelim ki böyle kirli olan bir yapının ayakta kalabilmesi için ne kadar makyajlama yöntemi varsa hepsi denenmiş, sınanmıştır. Devlet, ezdikleri- sömürdükleri toplumlara kendisini kabul ettirmek için gerçek mana da her şey denenmiştir. Kabul ettirmenin en etkili silahlardan bir tanesi hukuk olmuştur. Hukuk özü itibariyle devletin sömürü mekanizmasını egemenler lehine korumak için oluşturmuş bir iktidar aygıtı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Devlet gibi kirli olan bir yapı kendisini bu tür özel önlemlerle bugüne kadar korumuştur.

Ne var ki, devletin gerçekliği böyle olmasına rağmen halen devletler kutsana bilinmekte, devletlerin neme nem bağımsız olduklarında ise dem vurula bilinmektedir. Halbuki böyle kirlilik ve kan üzerine kurulu olan yapılar, doğaları gereği bağımsız olamazlar. Bir kere kan akıtmanın ve kan emmenin bağımlılarıdırlar. Kan akıtmadan kan emmeden yaşayamazlar.

Konumuza dönersek Hangi Devlet Bağımsızdır?

Bugün dünyamızda en etkili devletlerin başında ABD, Çin, Rusya gibi devletler gelir. Yine Almanya, Japonya, Fransa’yı da bu kategoriye koymak yanlış olmayacaktır.

ABD’nin ne kadar etkili ve güçlü olduğunu bizler BM tartışmalarında görüyoruz. En son NATO görüşmeleri, G-8, G-20 zirvelerinde nasıl sınırlandırılabileceğini hep birlikte gördük. Dahası ABD Ortadoğu’da Süper bir güç olarak geçiniyor. Ancak bu Süper gücün ne halde olduğunu ise dünyanın tümü görüyor. Süper güç günlük olarak o gücün bu güce yalvarır konumdadır. Hatta tek tek çete örgütleriyle ilişkilenerek, onların ellerinde bulunan birkaç çeteyi kendi yanlarına çekmek için inanılmaz ölçüde uğraş sarf ediyorlar. Yine kimi aşireti yanına çekmek için de neler yaptıklarını da görüyoruz. Dahası Cenevre görüşmeleri, Astana görüşmelerinde nasıl sıkıştıkları, çetelere nasıl muhtaç oldukları derken Süper Gücün hiçte bağımsız olmadığını hep birlikte görüyoruz.

Rusya çok mu farklı? Güya Suriye devletini ayakta tutmak için uğraşan Rusya tüm çetelerin muhatabı olmak zorunda kaldığı gibi Astana’da ayaklarına kadar gidebiliyor. Dahası uçaklarını düşüren, onca hakaret eden Erdoğan ile gerginliği gidermek için- amacı ne olursa olsun- neler yaptığını ve halen de yaptıklarını da birlikte görüyoruz.

Ya Almanya, Fransa çok mu farklı? Erdoğan gibi bir diktatörün önünde dize kadar çökmeleri büyük bağımsız devlet olma anlayışıyla hiç uyuşuyor mu? Onca hakaret, onca küfür ve onca suça rağmen Erdoğan’ı dindirmeye çalışmaları bu ne kadar bağımsız devlet olma gerçeğiyle birebir bağı vardır. Ya ABD’nin Sera Gaz salımı antlaşmasını fes etmesi karşısında, Merkel gibi güya çelikten ve demirden Lady'in ne hale geldiğini de hep birlikte görmedik mi!

Özcesi, devletlerin bağımsız oldukları büyük bir yalandır. Devlet doğası gereği bağımlıdır. O kadar suç işlemiş olan bir yapı başkalarına dayanmadan ayakta kalabilir mi? Hele hele hiç bağımsız olabilir mi?

Bağımsız olunmak isteniyorsa önce düşüncede, duyguda ve yaşam duruşunda bağımsız olunacaktır. Duygular bağımsız ise başkalarının ezmelerine, yönlendirmelerine kapalı ise orada bağımsız bir kişilikten söz edilebilir. Ya da düşünce hiç kimseye dayanmadan kendi özgücüyle ayakta kalınıyorsa orada özgür ve bağımsız bir kişilikten söz edilebilir. Yine yaşamını kendin idame edebiliyorsan orada bağımsız bir duruştan söz edebilirsin.

Ancak bilelim ki böyle olmayanlar dünyanın en büyük devlet yapılarına, aygıtlarına, zor güçlerine sahipte olsalar bağımsız yaşayamazlar. Böyleleri doğaları gereği kişilikleri bağımlı oldukları için bağımlı olurlar. Devlet kurarlarsa devletleri de bağımsız değil bağımlı olur.

Bugün Kürdistan’da birileri devlet kurmanın Kürtler için çok hayırlı olacağını belirtiyor. Devlet kendisi hayırsız bir yapıdır. Devletin kendisi bir baskı aracıdır. Ezme aracıdır.

Örneğin bugün Kürdistan’da son derece baskıcı, zorbacı, zulmeden, sadece kendi düşünceleri pratikleştirmek isteyen yapılar, örgütler yok mu? Vardır. Öyle ki, örneğin Güney Kürdistan’ın Behdinan mıntıkasında Barzani ailesine biat etmeyen gazeteciler tutuklanıyor, işkence görüyor hatta katlediliyor. Yine Barzanileri hafiften eleştiren akademisyenler linç ediliyorlar. Farklı düşünenlere Behdinan’da çalışma izni verilmediği gibi çalışma izni olanlar askeri zorla çıkartılıyor. Yine kuzeyde güneye gelipte HDP’ye yakın duranlar atılıyor. Derken hiçbir kişiye ayrı düşünme ve ayrı örgütlenme imkanı sunulmuyor. Şimdi böyle bir yerde bu duruma yol açanlar söz gelimi bir devlet kurarlarsa yapacakları ilk iş acaba ne olur diye sorulabilir. Bugün onca keyfiyete, vurmaya, kırmaya imza atanlar yarın hukuka bindirilmiş olan bu ezme girişiminin mekanizmasını ellerine geçirirlerse acaba Kürdistan ne hale gelir? Bugünde Behdinan muhalifler için büyük bir zindana dönmüşken acaba yarın devlet gücünü de eline alanlar acaba ne yaparlar? Bu durumu öğrenmek isteyenler Goran hareketine yine birçok farklı düşünce televizyon kuruluşuna kendileri sorabilirler.

Özcesi, böyle bir yapı devlet erkini, gücünü eline geçirme imkanını yakalarlarsa bugün nasıl ki Erdoğan-Bahçeli ikilisi Kürtler başta olmak üzere Türkiye muhalefeti ve muhaliflerini ezerek biat ettirmeyi hedefliyorsa, aynısını Behdinan hükümdarları da yapacaklardır. Bu bağlamda zor erki üzerine kurulu olan devlet yapısı bu birilerin eline geçerse gerisini siz düşünün.

Peki, böyle olan kişilerin kuracakları devlet ne kadar bağımsız olabilir? Kendileri bağımlı olan, Erdoğan'sız yaşayamayanlar, onunla yatıp kalkanlar, onun dediklerini yapanların devletleri ne kadar bağımsız olabilir? Yine ulusal birliğe gelmeyip de, ona karşı çıkanlar sömürgeci devletlerin dediklerine göre yürüyenler gerçekten ne kadar bağımsız olabilir?

Şimdiden dört taraftan bulunanlar tehdit savururlarken, dünyanın neredeyse tüm bilinen tanınmış yapıları karşı çıkmış iken acaba kurulacak bir devlet ne kadar bağımsız olacak ya da ne kadar ayakta kalabilecektir?

Peki ya her gün birilerinin önünde silah almak için on takla atanlar, etrafında fır dönenler, istihbarat ilişkisini devlet ilişkisi bilip adeta kendinden geçenler, en küçük bir saldırıda Hewler’i terk edenler, Behdinan’ı zamanında bırakıp da Enfal’e karşı halkı savunmasız bırakanlar, 1975 yıllarında Aş Battal deyip nefeslerini İran’da alanlar, her fırsatta yardım isteyenler, sonuna kadar bağımlı olan hatta işbirlikçi olanlar gerçekten eğer bir devlet kurarlarsa kendileri bağımlı, işbirlikçi, dilenci olanlar bağımsız bir devlet kurabilirler mi?

Kaldı ki böyle kuşatılmış olan bir Kürdistan eğer devlet olursa ne kadar bağımsız olabilir?

Uzatmadan belirtelim ki, bağımsız devlet sözcüğü hamasetten öteye gitmeyen, duyguları okşayan, çok bilinçli ve amaçlı dillendirilen bir kandırmadan başka bir şey değildir.

Dikkat edersek, Ortadoğu’da en çok bağımsız, güçlü ve büyük devlet kelimesini Erdoğan ismindeki kişi kullanıyor. Ama bugün herkes şunu da adı gibi biliyor ki, Erdoğan Türkiye’nin satmadığı bir yerini bırakmadığı gibi, kendisini ise dünyanın her yapısına satmak için takla üzerine takla attığını ise herkes bilmektedir.

Kendisini pazarlama, satma, onun bunun önünde takla atma ne zamanda beri bağımsız olma olmuştur?