Barutçu Tekstil’deki sefalet ücreti dayatmasına, mobbing ve hak gasplarına karşı sendikalı oldukları için “küçülme” bahanesiyle işten atılan ve patron tarafından kimyasal maddeyle zehirlenmeye çalışılan Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş Sendikası üyesi 9 kadın işçinin fabrika önündeki direnişi 112 gündür sürüyor. Yoksulluğa Feminist İsyan Kampanya Grubu’nun ve Birleşik Metal-İş Sendikası Kadın Komisyonu’nun direniş alanına yaptığı dayanışma ziyaretinden güç alan ve işe iade edilinceye kadar mücadele etmekte kararlı olan kadın işçiler, ANF’ye konuştu.
‘SADECE KURU BİR MAAŞ ALIYORDUK’
Sendikalı olduğu için ilk işten atılan kadın işçilerden Elif Varol, tam 112 gündür iki küçük kızıyla Bursa Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Barutçu Tekstil fabrikası önünde direniyor. 17 yaşından beri tekstil işçisi olan Varol, fabrikada 1 senesini doldurmasına 1 hafta kala işten çıkarıldığını belirtti. Günde 8 saat, üç vardiya şeklinde çalıştıklarına ancak hiçbir sosyal haklarının verilmediğine dikkat çeken Varol, “Sadece kuru bir maaş alıyorduk. Patron Ramazan ayındaki erzak yardım hakkımızı bile keyfi olarak gasp etti. Ben iki çocuk annesi olarak zaten çok zor şartlarda çalışıyordum ama hiçbir zaman emeğimizin karşılığını almıyorduk. Yıllardır bu sektörde çalışmama rağmen asgari ücretin biraz üstünde bir maaş alıyordum” dedi.
SENDİKA DÜŞMANLIĞININ KILIFI: KÜÇÜLME
Sefalet ücreti dayatmasına karşı ilk sendikalı olan işçilerden biri olduğunu anlatan Varol, sendikalı olduktan sadece 3 gün sonra işten çıkarıldığına işaret etti. Sendikalı olduğu öğrenilir öğrenilmez tehdit edildiğine dikkat çeken Varol, yaşananları şöyle anlattı: “Vardiya amiri ‘Sen sendikalı olmuşsun. Sendikalı olan kendi ayağına kurşun sıkar’ dedi. Aynı günlerde büküm ustası olan Sadi Yıldız sabah vardiyasında çalışan bütün işçileri çağırarak, ‘Burada kim sendikalı? Sendikalı olanlar ‘teröristtir’. Sendikalı olan burada barınamaz’ diye tehdit etti. Daha sonra usta beni özel olarak çağırarak, izin kağıtlarımı muhasebeye götürmemi istedi. Benimle birlikte sendikalı olan Gönül arkadaşımın da muhasebeye uğraması gerektiğini söyledi. Aynı gün beni ve Gönül’ü ‘küçülme’ bahanesiyle işten çıkardılar. Sendikalı olduğumuz için ‘küçülme’ bahanesiyle koskoca fabrikadan biz iki kişi çıkarıldık.”
‘PATRON HEM ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS ETTİ HEM DE İZLEDİ’
Hiçbir evrakı imzalamayan Varol, o gün bugündür hukuksuz bir biçimde atıldığı işine iade edilmek için fabrika önünde direniyor. Patron Lütfü Barutçu’nun kendilerini işten atmakla yetinmediğini, bir de öldürmeye teşebbüs ettiğini hatırlatan Varol, şöyle konuştu: “Birkaç gün önce her gün olduğu gibi saat 12.00’de direniş alanına geldik. Yanımda küçük kızım Azra’yı da getirmiştim. Ancak gelir gelmez tuhaf bir koku ile sarsıldık. Nefes aldıkça içimiz yanıyordu. Önce ne olduğunu anlamadık. Fabrikalardan geldiğini zannettik. İki saat sonra direniş alanına sendika yöneticileri geldi ve koku onların da dikkatini çekti. Kokunun nereden geldiğini bulmaya çalışırken, tam bizim direndiğimiz noktada kapakları açılmış asit varillerinin bulunduğu bir kamyon olduğunu fark ettiler. AFAD ekipleri ölçüm yapmaya geldiğinde patron aracı kaçırmak için varillerin durduğu kamyonun şoförünü ve yöneticileri aşağı yolladı. Hatta şoför üzerime yürümeye çalıştı. Sendika yöneticileri kamyonu kaçırmasına engel oldu. Ölçüm yapıldıktan sonra aramızda başı ağrıyan, kusan arkadaşlarımız olduğu için ambulanslar geldi ve hastaneye kaldırıldık. Küçük kızım da bu kimyasal maddeden etkilendi, önce o tedavi oldu. Neyse ki açık havada çok fazla etkilenmemişiz. Her ne kadar patron Barutçu olay sırasında fabrikada olmadığını iddia ettiyse de izlediğimiz videolardan o esnada pencereden bizi izlediğini fark ettik. Yani resmen bizi öldürmeye teşebbüs etti ve bu olurken de bürosundan izledi. Tabii ki hakkında şikayetçi olduk.”
‘BİZİMLE SENDİKA DA İÇERİYE GİRECEK!’
Hakkını sonuna kadar arayacağını, direnişinden bir milim geri adım atmayacağını kaydeden Varol, “İşçinin değerinin ucuz olmadığını onlara göstereceğiz. Bizimle birlikte sendika da içeriye girecek. 112 değil 1012 gün de geçse bu direniş sürecek” vurgusunda bulundu.
HER ZAM DÖNEMİNDE BASKI ARTIYORDU
Direnişteki işçilerden Remziye İbiş, fabrikanın en eski çalışanlarından. Dokuma bölümünde 13 sene çalıştığını anlatan İbiş, 12 makineye 1 kişinin baktığına, iş yükünün fazla olduğuna ama buna rağmen maaşlarda iyileştirme yapılmadığı gibi ikramiye ve diğer hiçbir sosyal haklarının verilmediğine dikkat çekti. İbiş, bu koşullara itiraz ettiklerinde ise her seferinde ‘Beğenmiyorsanız kapı orada’ cevabını aldıklarını söyledi. Özellikle zam oranlarının açıklanacağı süreçlerde baskının arttığını ifade eden İbiş, “Taleplerimizi dile getirmememiz için zam oranı açıklanacağı zaman üzerimizde mutlaka baskı kurulurdu. Yaptığımız işte hata bulunur, mobbing artardı. Bunu amirler ve ustalar daha fazlasını talep etmeyelim diye bilinçli bir şekilde yapıyorlardı” dedi.
Bu koşulların düzeltilmesi için sendikalı olmaya karar verdiklerini anlatan İbiş, sendikalı oldukları öğrenilince “küçülme” bahanesiyle Kod 04 ile işten çıkarıldıklarını söyledi. Kendilerini işten atmakla yetinmeyen patronun bir de hayatlarına kast ettiğini hatırlatan İbiş, sendikalı olarak işe iade oluncaya kadar mücadeleye devam edeceklerini vurguladı.
‘KÜÇÜLMEYE GİDEN ÜÇ FABRİKA AÇAR MI?’
Direnişteki Lütfiye Keskin ise 5 yıl çalıştığı fabrikadan yeni asgari ücret belirlenmeden çıkarıldığını belirtti. 2023 yılının tazminat kapsamına girmemesi için sene bitmeden alelacele çıkarıldığına dikkat çeken Keskin, işten çıkarma gerekçesi olarak öne sürülen, ‘Küçülmeye gidiyoruz” bahanesine ise “Küçülmeye giden bir patron üç fabrika açar mı?” diye tepki gösterdi. Sendikalı olmanın anayasal hakları olduğunun altını çizen Keskin, “Bunu patron da çok iyi biliyor, hatta beraber çalıştığı markalara sendikal hakları savunuyor gibi yaparak kendini hak yemeyen bir patron olarak göstermeye çalışıyor. Ama gerçek şu ki sendikalı oldukları için işçileri işten çıkarıyor” dedi.
ÇANTASI KABARIK OLDUĞU İÇİN HIRSIZ MUAMELESİ GÖRDÜ
Direnişteki işçilerden Perihan Turgut, tam 10 sene çalıştığı fabrikada sırf çantası kabarık olduğu için patron tarafından hırsız muamelesine maruz bırakıldığına dikkat çekti. Turgut, yaşananları şöyle anlattı: “Özel eşyalarımızı tezgahlarda indirip uygun bir yere asıyorduk. Çantama o gün özel eşyalarımla birlikte kahvaltılık da koymuştum. Daha sonra tezgahı açmaya giderken bir baktım ki aşağıda patron Barutçu dikilmiş, yanındaki bir çalışana çantamı karıştırtıyordu. Baş ustama gidip benden habersiz çantamı karıştırdıklarını söyledim. O da ‘Şişik görünüyordu, o yüzden baktılar’ dedi. Çok şaşırdım” diye konuştu.
PATRON İNKÂR EDİYOR
Öz İplik-İş Örgütlenme Uzmanı Serkan Açıcı, patron Lütfü Barutçu ile en son 1 ay önce görüştüklerinde, işçileri sendikalı oldukları için çıkardığını inkar ettiğini belirtti. İşçilerin çıkarılması konusunda ekonomik krizi öne sürdüğünü anlatan Açıcı, “Madem öyle neden o zaman işçi arkadaşlarımızı sendikalı olduktan 3 gün sonra işten çıkardı? İçerde yaptıkları sendika karşıtı propagandadan da haberdarız; işçilerin sendikaya üye olmaması için fabrikada resmen bir korku imparatorluğu yarattılar. Bununla yetinmeyip bir de direnen işçileri zehirlemeye kalkıştılar. Patron ertesi gün kendini aklamak için, ‘Zehirlenselerdi ertesi gün buraya gelip halay çekmezlerdi’ diyebildi. Herhalde zehirlendikten bir gün buraya tekrar geleceğimi hesap etmemiş ki ertesi gün fabrika önünde halay çekmemiz çok ağırına gitmiş” dedi.
HANİ SENDİKALI OLAN İŞÇİLER İŞTEN ÇIKARILMAYACAKTI?
Açıcı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in hiçbir işçinin sendikalı olduğu için işten çıkarılmayacağını belirtmesine rağmen, patronların işçileri bu yüzden işten çıkarmaya devam ettiklerini hatırlatarak, işçiler işe iade edilinceye sendika ile birlikte kadar mücadelenin süreceğini vurguladı.