Başaran: Saldırılara ses çıkarmak hepimizin ortak görevi

HDP Milletvekili Ayşe Acar Başaran, demokratik çevrelere seslenerek, "Saldırılara ortak cevap vermenin zamanı geçiyor. HDP’ye yapılan saldırıya ses çıkarmak hepimizin ortak görevi olmalı" dedi.

HDP Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.

SİYASİ SOYKIRIM

Güncel gelişmeleri değerlendiren Başaran'ın konuşmasının satır başları şöyle:
"Bugün de Diyarbakır, Ağrı, Batman, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok ilde eş zamanlı olarak siyasi soykırım operasyonlarıyla onlarca kişi gözaltına alındı. Batman'da 20’den fazla kişi gözaltında alındı. Aralarında milletvekili adaylarımız, DTK delegeleri, HDP ve DTK yöneticilerimiz de bulunmaktadır.
Yine Ankara’da maalesef birkaç dakika önce medyaya yansıyan daha yargılama yapılmadan medya eliyle gözaltına alınanların mahkum edildiği bir operasyon yapıldı. Gözaltına alınanların arasında eski milletvekilimiz Behçet Yıldırım da bulunmaktadır. Yine İHD Ankara Şube Eşbaşkanı, DBP MYK üyesi, SES MYK üyelerinin de olduğu 17 kişi hakkında gözaltı kararı alındı, çoğu gözaltına alındı. Yine Diyarbakır’da 7 kişi gözaltına alındı. Ağrı’da elimize ulaşan bilgilere 3 kişi gözaltına alındı, İzmir'de elimize ulaşan bilgilere göre şu ana kadar 6 kişi gözaltına alındı.
İktidar, HDP’ye saldırı ve demokratik siyaseti tasfiye girişimleriyle var olmaya çalışıyor.
Yine geçen hafta bu siyasi soykırım operasyonlarının bir parçası olarak 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle el ilanı dağıtan 6 kadın arkadaşımız tutuklandı.
HDP'yi fiilen kapatmak ve çalışamaz hale getirmek istiyorlar ama biz demirden leblebiyiz!

'YARGI REFORMU'

İktidar meydan meydan dolanıp yargı reformundan bahsediyor. Ama bu yargı reformunun HDP ve muhalefete uygulanmadığı örneklerini görüyoruz. Bunlardan bir tanesi hepinizin de bildiği gibi Hakkari Milletvekilimiz Sayın Abdullah Zeydan ile ilgili dosya. Dosyası İstinaftan sonra temyize götürüldü, yerel mahkeme durumunu değerlendirdi ve tahliye kararı verildi. Ancak Abdullah Zeydan daha cezaevi kapısından çıkamadan tekrar tutuklandı. Yine bir başka örnek: Selma Irmak'ın 1 yıl 18 ay cezası temyiz edilebilir hale geldi. Mahkemenin verdiği karar, 1 yıl 18 aydan bahsediyorum, cezanın miktarı göz önünde bulundurularak tutukluluğunun devamına karar verildi. En dehşet verici örneklerden birisi ise İdris Baluken örneğiydi. Sayın Baluken siyaset yapmaktan, bu topluma barış yolunu açmak için çaba sarf etmekten başka hiçbir şey yapmamıştır. Demokratik siyasetin bir neferiydi, ancak yürüttüğü bu demokratik siyaset, katıldığı demokratik eylemler suç unsuru olarak kabul edildi. Barış heyetinin içinde yaptığı bütün eylem ve etkinlikler suç kabul edilerek rehin tutuluyor. Ancak onun için de bu yargı reformuyla beraber bazı cezalarda temyiz yolu açıldığı için dosyası temyiz edildi, tutuklu duruma getirildi. Asıl dehşet verici olan bir defa hükümlüyken, tutukluluğunun tekrar değerlendirilmesi için yapılan başvuru sonrasında 8 defa ayrı ayrı tutuklu hale getirildi.

KAYYUM GASPLARI

Türkiye’de kaybettirdik, Kürdistan’da kazandık. Ama bunu hazmedemeyen, sandıkla bizi yenemeyeceğini, bizi sandıkla geriletemeyeceğini bilen iktidar yine kayyımlar eliyle 31 Mart’tan beri 3’ü büyükşehir belediyemiz olmak üzere 24 belediyemize kayyum atadı.
Tutuklanan 15 belediye eşbaşkanımızın 10’u kadın.

CEZAEVLERİ

Tabii ki dışarıda saldırılar devam ederken bir taraftan da cezaevleri toplama kamplarına dönmüş durumda. Daha gözaltına alınıp rehin alındıktan hemen sonra ring araçlarında başlayan işkenceler, saatlerce elleri kelepçeli ring araçlarıyla sevk edilen siyasetçiler, cezaevlerinde kendilerine kitaplar verilmeyerek, askeri nizamlarla -bu 80 darbesinin Diyarbakır Cezaevi pratiklerindendir- ayakta sayım yapılması, yine özellikle revire çıkarmamak, doktora götürmemek en ağır hastaların cenazelerinin cezaevinden çıkmasını bekleyen bir siyaset, bir yönelimle karşı karşıyayız. Dışarıda saldırı, içeride zapturapt altına alma ve itaat ettirme. Bu yüzden bizim el ilanlarımızdaki “itaat etmiyoruz” lafı iktidar için korku ifadesidir.

'KADINLAR VE KÜRTLER DİRENİYOR'

Yargı, kolluk, medya eliyle HDP’ye, toplumsal muhalefete saldırıyorlar ama karşılarında yüksek sesle 'itaat etmiyoruz' diyen kadınlar ve Kürtler bu faşist diktatoryal rejime karşı direnmeye devam ediyor. Bakın bunun başka bir adı yoktur. Bu ülke uzun bir süredir hukuk devleti olmaktan çıkmış, kanun devleti bile olmadığını göstermiştir. Bakın kanunların bile uygulanmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Yargı reformları ile ifade özgürlüğünün önünü açtığını söyleyenler en ufak bir demokratik etkinliği terörize ediyor. 25 Kasım'da bütün illerde yürüyen kadınlara karşı açık ya da kapalı saldırılarla karşı karşıya kaldığımızı biliyoruz.

DEMOKRATİK KESİMLERE ÇAĞRI

HDP şahsında demokratik siyaset tasfiye edilmeye çalışıyor. Onun için tüm demokratik kesimlere sesleniyoruz, seslerini çıkartmayan siyasi partilere, demokratik kesimlere tüm topluma sesleniyoruz:
Bu saldırılara ortak cevap vermenin zamanı geldi, geçiyor bile. Bugün HDP’ye yapılan saldırıya ses çıkarmak hepimizin ortak görevi olmalıdır. Bugün insan haklarına yapılan saldırılara ses çıkarmak hepimizin en asli görevi olmalıdır. Savunmanın, yargının en temel ayaklarından biri olan savunma mesleğini gerçekleştirdikleri için gözaltına alınan, müvekkilleri ile yaptıkları görüşmeler suç unsuru olarak dosyaya giren avukatlara yönelik saldırılara karşı ses yükseltmek hepimizin en asli görevi olmalıdır. Bugün Türkiye’deki yıkım siyasetine, dış siyasetteki bataklığa karşı barış siyaseti yürütmek hepimizin görevi olmalıdır. Bugün işkenceye karşı, cezaevlerinin toplama kampına dönmesine karşı, cezaevlerinin iktidarın muhalefeti terbiye ettiği kamplara dönmesine karşı ses yükseltmek hepimizin en temel görevi olmalıdır."