MAKALE

Başsavcı Tayyip Erdoğan

Bu iktidara karşı kararlı bir mücadele verilmezse, bu iktidar kendini kurumlaştırır. Bu faşist şef ve iktidara karşı mücadeleden başka yol yoktur.

Türkiye’de yargının bağımsız olmadığı ve Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla çalıştığı tartışılmaktadır. Bu durumu tartışmak bile eskilerin deyimiyle abesle iştigaldir. Tayyip Erdoğan bir defa, iki defa yargıya talimat vermiyor, her gün yargıya talimat vermektedir. Özellikle dolaylı ve dolaysız olan tüm siyasi tutuklamalar ve yargılamalar Tayyip Erdoğan’ın isteğiyle olmaktadır. Saray Gladyosu hangi tutuklamaların yapılacağı kararını alıyor, bunu da yargı sistemi içinde oluşturulmuş birimleriyle uygulamaya geçiriyor. Eskiden talimatlar genel verilirken, şimdi tek tek isimler verilerek kimlerin tutuklanacağı, yargılanacağı ve nasıl cezalar verilmesi gerektiği belirtilmektedir. 

Dünya tarihinde hiçbir dönemde görülmemiş biçimde Türkiye’de bugün yargı talimatla çalışmaktadır. Hiçbir padişah, hiçbir kral, hiçbir diktatör, hiçbir faşist lider Tayyip Erdoğan kadar yargıya talimatlar vermemiştir. Yargı ve polis Tayyip Erdoğan’ın özel örgütü gibi çalışmaktadır. Kim bu gerçeği görmüyorsa aptaldır ya da çıkarları gereği bu gerçeği görmezlikten gelmektedir. Tayyip Erdoğan sadece tutuklamalar ve yargılamalarla ilgilenmiyor; kimlerin ne zaman bırakılacağına da karar veriyor. HDP’lilerin bir bırakılıp bir tutuklanması da tamamen Erdoğan’ın talimatıyla gerçekleşmektedir. Eğer HDP’liler bunun böyle olduğunu görmüyor ve düşünmüyorlarsa, o zaman bu dünyada boşa yaşıyorlardır. Bu durumda olanlar da ne Türkiye’de, ne Kürdistan’da ne de Ortadoğu’da siyaset yapabilirler. 

Tayyip Erdoğan faşist ötesi, ultra faşist bir kişiliktir. Türkiye’de bilinen faşist iktidarlardan katbekat daha faşist bir iktidar vardır. Her olguyu kendi koşulları içinde değerlendirmek gerekir. Tayyip Erdoğan mevcut faşist kişiliği ve iktidarı 1930’lu yıllarda değil, 2017’li yıllarda gösteriyor. Bu nedenle bu kadar da olur mu diyen dünya şaşkın şaşkın seyretmektedir. Aslında dünya böyle faşist bir lider ve faşist iktidara hazırlıklı olmamanın şaşkınlığını yaşıyor. Bu nedenle nasıl tavır koyacağını bilmiyor. 

Türkiye’de faşist devletlerde, despot iktidarlarda bile görülmeyen bir yargı sistemi vardır. Aslında astığı astık, kestiği kestik bir despot vardır. Hiçbir devlet ve iktidar kuralına bağlı olmayan bir diktatör vardır. Devlete ya da hükümete de dayanmıyor; bir özel örgüt kurmuş, onunla kendisi gibi düşünmeyen herkesi susturuyor ve eziyor. Haşa kendini peygamberden bile yetkili ve üstün görüyor. O kendi düşüncelerini şaşmaz ve tartışmaz gören mitolojideki tanrılar gibi görüyor. Ama nasıl bir tanrı? Cezalandıran, astığı, kestiği sorgulanmayan bir tanrı! Tabii ki polis de yargı da onun emriyle çalışır. İzmir’de bir AKP’li belediye meclis üyesi, “ümmetin lideri öl desin ölelim, öldür desin öldürelim” diyor. Adalet Yürüyüşçülerini öldürmekle tehdit ediyor. Tutuklama ve yargılamayı Tayyip emrindeki yargıçlar yapıyor. Onların öldürme yetkisi yok. Öldürmeye hazır olanlar da kendini ortaya koyuyor. Öldürme talimatını da ümmetin lideri verebilir. Tayyip Erdoğan sadece tutuklayan ve yargılayan bir örgüt kurmamış, öldüren bir örgüt de kurmuştur. 

Tayyip Erdoğan her gün tutuklanan, zindanlara atılan HDP’liler için “bunlar daha iyi günleridir” diyordu. Aslında bu tehdit tüm Türkiye için geçerlidir. Eğer bu faşistin faşisti Erdoğan ve onun faşist çeteleri dağıtılmazsa, Türkiye halkları daha kötü günler göreceklerdir. Nasıl ki askerler linç edildiyse, her sokakta ve meydanda linç olayları görülecektir. Tayyip Erdoğan zihniyeti linç zihniyetidir. Bu faşist ruhlu hasta adam linç etmeden tatmin olamaz. Bu nedenle önüne geleni tehdit etmekte, “bu iyi günleriniz, daha neler neler göreceksiniz” demektedir. Bu adam tabii ki polisi ve yargıyı talimatla amaçları doğrultusunda çalıştıracaktır. 

2009 29 Mart yerel seçimlerinden sonra toplu tutuklamalar başladıysa, bunu AKP iktidarı ve Fethullahçılarla birlikte planlamıştı. Yani talimatla bu tutuklamalar yapılmıştı. Herhalde bir gün itirafçı Fethullahçı yargıçlar gerçekleri ortaya dökerler. O dönemdeki tutuklamalar için Tayyip Erdoğan “benim ilişkim yoktu, Pensilvanya yaptırdı” diyemez. Kesinlikle talimatı hükümet vermiştir; Tayyip Erdoğan vermiştir. Çünkü talimatı verecek makam Tayyip Erdoğan’dır. Daha önce Ergenekon gibi tutuklamalar ve yargılamalar da Tayyip Erdoğan talimatıyla yapılmıştı. Fethullahçılara karşı kullanmak için daha sonra talimatla bunları bıraktıran da yine Tayyip Erdoğan’dır. Tutuklama da bıraktırma da Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla olmuştur.

2009 sonbaharında Barış Gruplarının Bakurê Kurdîstan ve Türkiye’ye gitmesinden sonra halkın büyük sahiplenmesi olunca Tayyip Erdoğan yine talimat vermiş, binlerce siyasetçiyi tutuklatmış, parti kapatılmış, bazı siyasetçilere siyaset yapma yasağı getirtilmiştir. Bu tutuklamalar da siyasi bir karar ve talimatla olmuştur. Siyasi karar sonrası tabii ki talimat da verilmiştir. 

2011 seçimlerinden sonra gerçekleşen tutuklamalar da talimatla gerçekleşmiştir. Kürtler tüm bu tutuklamaların talimatla yapıldığını bilmektedirler. Kürtler zaten tarafsız yargı safsatasına inanmamaktadırlar. Soykırımcı sömürgecilik altında yargı soykırımının gerçekleşeceği ortamı yaratmakta görevlidir. Kürtlerin örgütlülüğünü dağıtmakla ve siyasi iradesini kırmakla görevlidir. Eskiden de yargı soykırımı sömürgeci sistemin hizmetindeydi. O genel bir yapılanmaydı, şimdi günlük talimatlarla Kürtler üzerinde bir soykırım aracı olarak kullanılmaktadır. Kürdistan’daki tüm tutuklamalar ve yargılamalar talimatla yapılmaktadır. Önceleri Fethullahçılar Kürdistan’da görevlendirilmiş, şimdi Saray Gladyosunun yargıçları. Dikkat edilirse Fethullahçı yargıçların açtığı davalar Kürdistan’da iptal edilmiyor; onlar üzerinden ceza veriliyor. Çünkü o zaman da Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı tarafından bu davalar açtırılmıştı. 

Son iki yıldaki tüm tutuklamalar da Tayyip Erdoğan’ın emriyle yapılmaktadır. Osman Baydemir bir belge gösterdi. Öyle sözlü ya da yazılı yüzlerce talimat verilmiştir. Osman Baydemir’in Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları sonrası fezlekelerin artmasını ortaya koyması, davaların nasıl açıldığını gözler önüne sermektedir. 

Türkiye’de böyle bir iktidar vardır. Bu iktidara karşı kararlı bir mücadele verilmezse, bu iktidar kendini kurumlaştırır, o zaman Tayyip Erdoğan’ın “daha kötü yarınlar olacak” sözleri gerçek olur. Bu faşist şef ve iktidara karşı mücadeleden başka yol yoktur. Hatta bu mücadele artık parlamentoda konuşmakla ya da demeçler vermekle olmaz. Bir zamanlar Selahattin Demirtaş’ın gençlere “bizim 80 milletvekilimiz var, biz mücadele ederiz” söyleminin ne kadar yanılgılı olduğu bir kez daha görülmüştür. CHP bile mecliste konuşma ve demeç vermenin anlamı bulunmadığını görmüştür. 

Kürdistan’da gerilla savaşı geliştirilmezse, serhildan geliştirilmezse, faşist iktidara karşı günlük olarak her yerde mücadele verilmezse bu faşizm geriletilemez. 

Bu durumda en büyük sorumluluk da Kürt gençlerine düşmektedir. Binlercesi dağlara çıkmadan her yerde faşizme karşı eylem yapmadan bu faşist iktidar geriletilemez. Gün, gençlerin özgürlük mücadelesine daha fazla katılma, mücadelenin ön saflarında yerini alma günüdür. Gün, Ali Çiçekleşme, Kemal Pirleşme, Saralaşma, Agitleşme, Bêritanlaşma ve Çîyagerleşme günüdür. 

 

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA