Basutçu: Açlık grevindeki tutsakların ailelerine baskı yapılıyor 

Marmara Zindanları Dayanışma İnisiyatifi Üyesi Bilal Basutçu, devletin siyasi tutsakları açlık grevinden vazgeçirmek için aileleri üzerinde baskı kurduğunu açıkladı. 

Marmara bölgesinde, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan siyası tutsakların direnişini çeşitli hak ihlalleriyle kırmaya çalışan devletin, şimdi de ailelere bu yönde baskı kurduğu ortaya çıktı. 

'AİLELERE ŞANTAJ YAPTIKLARINI ÖĞRENDİK'

ANF'ye konuşan, tutsakların aileleriyle sürekli iletişim halinde olan Marmara Zindanları Dayanışma İnisiyatifi Üyesi Bilal Basutçu, ailelerin kendini polis olarak tanıtan şahıslar tarafından sürekli rahatsız edildiklerinden şikayetçi olduklarını belirtti. Söz konusu şahısların aileleri ziyaret çıkışında cezaevleri önünde beklediklerine veya telefonla aradıklarına dikkat çeken Basutçu, “Aileler kendilerini polis olarak tanıtan bu şahısların, sürekli arayarak veya cezaevleri önünde yollarını keserek çocuklarını açlık grevinden vazgeçirmeleri yönünde baskı kurduklarını söylediler. Şahısların, ‘çocuklarınıza açlık grevini bıraktırın, örgütün onları zorladığını söyleyin, biz de onları bırakalım, tahliye ettirelim’ şeklinde şantaj yaptıklarını aktardılar” dedi. 

‘AİLELER DE TUTSAKLAR DA BOYUN EĞMEZ'

En son 9 Nisan’da Silivri Cezaevi’nde çocuğunu ziyaret etmeye giden bir babanın aynı baskıya maruz kaldığını anlatan Basutçu, babanın önünü kesen bu kişilere, "Çocuklarımızı açlık grevinden vazgeçirmek yerine, açlık grevine yol açan sebebi ortadan kaldırın” şeklinde cevap verdiğini aktardı. Bu tür şantaj ve baskıların tepkilerin daha da artmasına neden olduğunu vurgulayan Basutçu, ne ailelerin ne de siyasi tutsakların bu baskılara boyun eğeceğinin altını çizdi. 

‘KRİTİK AŞAMA ÇOKTAN GEÇİLDİ!'

Türkiye cezaevlerinde 16 Aralık’ta 335 olan açlık grevindeki siyasi tutsak sayısının 1 Mart itibarıyla 7000’e yükseldiğini belirten Basutçu, Marmara bölgesinde ise şu anda 17 cezaevinde aralarında HDP milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, parti yöneticileri ve üyelerinin de bulunduğu yaklaşık 2.500 siyasi tutsağın tecride karşı açlık grevinde olduğunu dile getirdi. Basutçu, DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven’den bir hafta önce açlık grevine başlayan ve Elazığ Cezaevi başta olmak üzere 162 gündür açlık grevinde olan tutsakların durumunun kritik aşamayı çoktan geçtiğine işaret etti. Elazığ Cezaevi’nde açlık grevinde olan 6 kadının görme yetisini tamamen kaybettiğine, sıvı alımında dahi zorlandıklarına dikkat çeken Basutçu, Marmara bölgesi cezaevlerinde ise 121 gündür açlık grevinde olan tutsaklarda da görme yetisinin azalması, halsizlik, yürüyememe gibi sağlık sorunlarının baş gösterdiğini aktardı. Kandıra F Tipi Cezaevi’nde siyasi tutsaklar Turan Günana, Mesut Atış, Sadettin Yaşar’ın sağlık durumlarının giderek kötüleştiğine işaret eden Basutçu, üç kişilik hücrelerde tutulan Günana, Atış ve Yaşar’ın yürümekte zorlandıkları için görüşe dahi çıkmadıklarını belirtti. 

‘CEZAEVLERİNDE TEHDİT VE KEYFİ UYGULAMALAR SÜRÜYOR’ 

Ailelerin özellikle cezaevlerinde çocuklarına uygulanan hak ihlalleri ve devletin tehditlerinden rahatsız olduğunu kaydeden Basutçu, iki gün önce kendilerine ulaşan bilgileri şöyle paylaştı: 

“Bursa H Tipi Cezaevi’nde 1 Mart’tan bu yana açlık grevinde olan İdris Başaran’ın gardiyanlar tarafından tehdit edildiği bilgisi geldi. Gardiyanların Başaran’ı, ‘Örgütün bütün talimatlarını cezaevinde uygulatan sensin. Sen kendini de feda edebilirsin’ şeklinde, üstü kapalı ölümle tehdit ettikleri aileler tarafından bize aktarıldı. Yine Bandırma T Tipi Cezaevi’nde açlık grevindeki tutsakların kitaplarına arama adı altında el konulduğu; akşam yüksek sesle müzik açılarak uyumalarının engellendiği; televizyonda A Haber ve ATV kanalları dışında kanal akışının sağlanmadığı; Yeni Yaşam ve sol gazetelerin verilmediği, radyolara el konulduğu bilgisini aldık. Bu keyfi uygulamalar sadece Bandırma ile sınırlı değil, birçok cezaevinde açlık grevi gerekçe gösterilerek iletişim cezaları veriliyor ve soruşturma süreci bile işletilmeden bu cezalar uygulanıyor.”

‘KARŞIMIZDA KENDİNİ FEDA ETMEYE HAZIR 7 BİN İNSAN VAR’ 

“Açlık grevlerini sonlandırma yöntemi baskı, şantaj değildir, İmralı’daki tecridi kaldırmaktır” vurgusunda bulunan Basutçu, İmralı tecridi ve İmralılaşan Türkiye gerçeği ortadan kalkmadıkça açlık grevinin de sonlanmayacağını kaydetti. Açlık grevindeki Leyla Güven ve siyasi tutsakların tek taleplerinin hukukun uygulanması olduğunu hatırlatan Basutçu, şunları kaydetti: “Sayın Öcalan sıradan bir hükümlü değildir; bunu çok iyi bilen devlet Kürt halkına bu hassasiyet üzerinden fütursuzca saldırıyor. Karşımızda kendini feda etmeye hazır 7000 kararlı insan var. Nitekim tüm karşı çıkışlara rağmen, iki kişi Avrupa’da olmak üzere, 7 siyasi tutsak fedai eylemleri gerçekleştirdiler. Peki devlet ne yaptı? Siyasi tutsakların haklı talebi için adım atmak yerine cenazeleri kaçırarak, taziyeleri basıp insanları gözaltına alarak korsan bir devlet olduğunu açıkça gösterdi. Mardin’de olduğu gibi aileye göstermeden otopsi sonrası öyle bir aceleyle cenazeleri defnettiler ki, dini vecibelerin yerine getirilip getirilmediği dahi bilinmiyor. İnsanların acılarını yaşamasına izin verilmiyor.”

‘BÜTÜN KESİMLER DİRENİŞE SES VERMELİ'

Açlık grevindeki siyasi tutsakların sesine kulak tıkadıkça, hukuksuzluğun her yere yayılacağı uyarısında bulunan Basutçu, kendine muhalif, ilerici, demokrat diyen bütün kesimlerin bu direnişe ses vermesi gerektiğini vurguladı. Yeterince ses çıkartılmadığı için devlet ve hükümetin üç maymunu oynadığını belirten Basutçu, “Eğer yeterince ses çıkartılmış olsaydı Leyla Güven açlık grevinin 156'ıncı gününde olmazdı; yeterince ses verilseydi direnişte ikinci mevsime girilmezdi. Cezaevlerinden bir cenaze daha çıkmaması için kendine duyarlı diyen tüm kesimlerin harekete geçmesi lazım” dedi.