Bayık: Komplo hedefine ulaşamadı ama sürüyor

Uluslararası komplonun ideolojik, siyasi, askeri ve psikolojik düzeyde her alanda sürdüğünü belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bayık, “Planlandığı şekilde hedefine ulaşmadığı ne kadar gerçekse, sürmekte olduğu da bir o kadar doğrudur” dedi.

Uluslararası komplonun, bir özel savaş yöntemi olarak sürekli yoğunlaşan, kendisini yenileyen, bu temelde zorlamak ve başarmak isteyen yeni konseptlerle varlığını sürdürmek istediğine dikkat çeken KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, sonucu belirleyecek olanın ise Hareket ve halk olarak Kürt Halk Önderi’nin çizgisinde gösterecekleri direniş düzeyi olacağını söyledi. Kürt Halk Önderi fiziki özgürlüğüne kavuşuncaya dek, Kurdistan halkı demokratik özgür statüsüne kavuşuncaya dek mücadelenin süreceğini vurgulayan Eşbaşkan Bayık, “Komplo, ancak o zaman yenilmiş ya da bitmiş olacaktır. Zafer, kuşkusuz halkımızın, yenilgi ise cümle komplocu güçlerin olacaktır” dedi. 

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, 25. yılına giren uluslarası komplo vesilesiyle ANF’nin sorularını yanıtladı. Söyleşinin ilk bölümü şöyle:

Kürt Halk Önderi şahsında Kürt halkına yönelik 15 Şubat 1999’da gerçekleşen uluslararası komplonun 25. yılına giriliyor. Uluslararası alanda, bölgede ve Kurdistan’da komplonun gerçekleştiği siyasi koşullar nasıldı?

Evet, uluslararası komplonun 25. yılına girmekteyiz. Önder Apo için ve Önder Apo’nun şahsında Hareketimiz ve tüm halkımız için nefes nefese geçen tam 25 yıl. Büyük acılar, büyük bedeller, büyük direnişlerin hepsi bir arada yaşandı bu 25 yılda.

Uluslararası komplonun 25. yılında öncelikle Önder Apo’yu en derin yoldaşlık ruhuyla sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Uluslararası komployu ve bu komploda yer alan tüm güçleri şiddetle lanetliyor, bunlardan mutlaka hesap sorulacağını belirtmek istiyorum. Uluslararası komploya karşı bedenini ateş topu yaparak ölümsüzleşen tüm şehitlerimizi, Önderliği sahiplenme ve komployu protesto sürecinde ilk şehidimiz olan Halit Oral yoldaşın şahsında saygı ve minnetle anıyor, anılarına layık olup yaşatacağımızın sözünü yineliyorum.

ABD, AB, İSRAİL VE RUSYA

Uluslararası komplo süreci baştan sona kadar İsrail-ABD-AB ve çözülmüş Sovyet Rusya tarafından yürütülmüştür. Suriye, Yunanistan ve Türkiye hükümetlerinin rolü ise ikinci el bürokratik hizmetlerden öteye gidemezdi. Özellikle Ankara, Londra, Washington merkezli yoğun ilişkiler vardı. Önder Apo, Güney Kurdistan üzerinden KDP’nin iş birliğiyle tam bir tecrit ve çembere alınmak isteniyordu. Böylece Önder Apo’nun tasfiye planının son halkası olarak Suriye kalıyordu. Mısır’ı da yanlarına alarak Suriye üzerinden geliştirilen psikolojik savaş etkili olmuştu. Sonuçta Suriye bu baskılara boyun eğmeyi ve PKK konusunda anlaşmayı çıkarlarına daha uygun bulmuştu. Önder Apo, 9 Ekim-15 Şubat komplo sürecinin gelişimini bu biçimde özetlemektedir. 

REEL SOSYALİZMİN HAİNLERİ

O zaman bu tarihlerde SSCB’nin çözülmesi ve dağılması henüz yeniydi. Reel sosyalizmin önemli hainleri olan Yeltsin ve Primakov, ekonomik ve gizli kirli istihbarat bağlantıları gereği çıkarları için her türlü ilkesizlik ve ahlaksızlığı yapabilecek durumdaydılar. Bu nedenle güçleri yettiği kadar Kürt sorunu ile oynayabilir, Önder Apo’nun durumunu pazarlık konusu yapabilirlerdi. Nitekim Önder Apo’nun Moskova’da kalmaması için IMF 8 milyar dolar kredi kullanmış, Rusya ise buna gönülden razı olmuştu. Yine Türkiye’den bu amaçla Mavi Akım projesinin Rusya’ya verilmesi, Rusya’yı komplonun tam bir ortağı haline getirmişti. 

İngiltere, Almanya ve İsrail ise yüzyılın komplosuna zaten dünden istekliydiler. Karşılığında iş birlikçileri Türkiye’den ne koparabilirlerse kar olarak yanlarında kalacaktı. 

BAŞINI ÇEKEN VE TEZGAHLAYAN ABD

Sistemin ve komplonun başını çeken ve tezgahlayan hiç kuşkusuz ABD olmuştur. Onlar için stratejik olarak çözümlenmemiş bir Kürt sorunu, henüz zamanı gelmemiş bir konuydu. Dolayısıyla Kürt sorunu ve Özgürlük Hareketi’ni istedikleri kadar çıkarları için değerlendirebilir, Türkiye’den istedikleri kadar taviz koparabilirlerdi. Dolayısıyla insanlığı ve duyarlı kesimleri manipüle etmek ya da yatıştırmak ise fazla sorun olmayacaktı. Ne de olsa ABD’den tutalım Almanya’ya kadar Avrupa’nın birçok ülkesinde demokrat, sosyal demokratlar iktidardaydı. Bunu da çok insafsız ve ahlaksız biçimde değerlendireceklerdi. Hem kararsız hem de gücü yetmeyen biraz da tutarlı olmaya çalışan Massimo D’Alema erkenden nötralize edilecekti. Rusya’nın Duma’sı bire karşı 298 oyla Önder Apo’nun oturumunu kabul etmesine rağmen Yeltsin ve Primakov bunu reddedeceklerdi. Sonuçta ne bir şeyler yapmak isteyen İtalya Başbakanı Massimo D’Alema, ne Duma’nın almış olduğu karar, birçok dostlar ve şahsiyetler, ABD ve Avrupa devletlerinin ikiyüzlü politikalarına karşı etkin ve sonuç alıcı olamayacaktı.

ORTADOĞU’DAKİ GELİŞMELER HIZLANDIRDI

Kuşkusuz uluslararası komployu tetikleyen ve önceleyen, özellikle Ortadoğu’daki gelişmeler olmuştur. Yoksa komplonun zemini ve ilk hazırlık adımları daha 1996’larda Almanya, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere PKK’ye karşı siyasal amaçlı başlatılan yoğun baskı ve tutuklamalar vardı. Hatta ondan önce NATO Gladiosu tarafından işlendiği tescillenen ve ısrarla PKK’nin üzerine atılmak istenen Palme cinayeti yaşanmıştı. PKK, Palme cinayeti nedeniyle terörist ilan edilecek, terörizm listesine alınması için büyük çaba gösterilecekti. Bütün bu gelişmelerin yanında komplo sürecini daha çok hızlandıran ve başlatan durum ise belirttiğim gibi Kurdistan ve Ortadoğu’daki gelişmeler olmuştur. 1. Körfez Savaşı’nın yarattığı sonuçlar henüz tam örgütlendirilmemiş, taşlar tam yerine oturtulmamıştı. Göreceli bir durum yaşanmaktaydı. Doğru strateji ve politika ile yerinde atılacak adımlar birçok gelişmelere yön verebilirdi. PKK, kuşkusuz buna aday ve açık bir pozisyondaydı. Bir de bu nedenle uluslararası komplonun örgütlendirildiği aşikardır.

ABD ÜRKÜYOR, TC DE ÇILGINA DÖNÜYORDU

Önder Apo Ortadoğu zemininde 20 yıl mücadele vermişti. Birçok halklar, kültürler, örgüt ve şahsiyetle, bazı devlet temsilcileriyle de sayısız görüşmeler yapmıştı. Önder Apo’nun Ortadoğu’daki 20 yıllık yaşamı ve mücadelesi Kurdistan’da ve Ortadoğu’da tarihsel önemde gelişmeler ortaya çıkarmıştı. Kürtlerde yükselen bilinç düzeyi, örgütlü mücadele azmi, her türlü zorluklara karşı başarı ve zaferi esas alarak gelişmekteydi. Ortadoğu halkları adeta bir Rönesans dönemi, aydınlanma sürecine giriyordu. Siyaset dengeleri bu gelişmelerden etkileniyor, yeni arayışlar ortaya çıkıyordu. Bütün bu gelişmeler, ABD’nin öncülüğündeki kapitalist modernite sistemini oldukça ürkütüyor ve zorluyordu. Sömürgeci, soykırımcı Türk devleti ise adeta çılgına dönüyordu. Bir taraftan Ortadoğu’da giderek gelişen ve oluşan antiemperyalist bilinç ve ittifaklar, diğer yandan özgürlük mücadelesinin artık yeni bir stratejik aşamaya doğru gelmiş olması, hem sömürgeci Türk devletini hem de ABD ve Avrupa’yı derinden etkiliyor ve zorluyordu. O halde anti ABD ve AB ittifak zemini ve arayışları ortadan kaldırılmalıydı. 

ÖNDER APO EROZYONA UĞRAMAYACAK BİR KİŞİLİKTİ

Bir de Önder Apo’nun kişilik özellikleri vardı. Kendi deyimiyle Batı kültürü Önder Apo’yu eritemeyecek, erozyona uğratamayacak bir kişilikti. Dolayısıyla sistem içine çekilemeyecek bu kişilik, yani Önder Apo bir de bu nedenle dışlanmalı ve uluslararası komploya kurban edilmeliydi. Önder Apo, Kürt halkının trajik tarihinin bir kader kurbanı olmanın ötesinde rol oynayan bir Önderliktir. Böyle bir Önderlik kuşkusuz kolay hazmedilemeyecek, tasfiyesi esas alınacaktı. Cümle iblislerin ortak çıkar ve görüşleri bunu gerektiriyordu. Önder Apo ve PKK kendileri için artık tahammül edilemeyecek ciddi bir sorun haline geldiği için gündemin başına alınmalıydı. Bu kapitalist modernitenin çıkar hesaplarına uygun olacaktı. 

PKK DENGELERİ TEHDİT EDİYORDU

Sömürgeci, soykırımcı Türk devleti bunun için üzerine düşen her şeyi yapacaktı, çünkü çok zorlanmaktaydı. Başûr’da sonra güdümüne alsalar bile istemedikleri bir Kürt-Kurdistan statüsü ortaya çıkıyordu. Bilinen Kürt örgütleri zaten hegemonik sistemin içindeydi. PKK’nin mücadelesi sistemin yaratmış olduğu bu durumu bozuyor, dengeleri tehdit ediyordu. Kurdistan’daki serhildanlar, gerillanın gelişim diyalektiğinin önü alınamıyordu. Bu nedenle son derece kaygılı ve tedirgin bir durum yaşıyorlardı. Türk devleti, alternatif tüm gelişmelerin önünü almak için bir bölgesel savaş da dahil her şeyi göze almaya hazırdı. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş, tüm süreci ve sömürgeci Türk devletinin tutumunu belirleyen rolünü oynamak üzere sahneye çıkacaktı. Atilla Ateş’in Suriye sınırında Suriye’yi açıkça tehdit ederek yaptığı konuşma, ABD ve AB desteğinden soyut bir konuşma değildi. Bir savaş ilanıydı ve aslında 9 Ekim-15 Şubat komplosu o zaman başlamıştı.

Hareketin ve halkın komploya karşı tutumu ne oldu, o zaman nasıl bir ruh hali ve toplumsal atmosfer hakimdi? 

Şunu belirtmek durumundayım; ne parti ve Hareket olarak biz, ne de halkımız ve dostlarımız, uluslararası komploya hiçbir biçimde hazır değildik. Daha doğrusu bir gün böyle bir komployla karşı karşıya kalacağımızı dahi düşünmezdik ya da tahayyül bile etmek istemezdik ama oldu. Bunda Önder Apo’nun çok haklı olarak belirttiği gibi yetersiz yoldaşlığın ve sahte dostların rol sahibi olduğu kesindir. Kurdistan halkı tarihte birçok katliam, sürgün, trajedi yaşamıştır. Bütün isyanlarda bunları görmek mümkündür. İsyan liderleri idam, sürgün, zindan gibi bir biçimde tasfiye edildiklerinde geride kalan umutsuzluk, büyük acı hatta inançsızlık olmuştur. Var olan değerlerin ve ortaklıkların bile yitirildiği ve dağıldığı sıkça görülmüştür. 

KURDİSTAN TARİHİNDE İLKTİR

Önder Apo, Kurdistan tarihinde kendi önderlik tarzıyla şüphesiz bir ilktir. Kurdistan tarihinde ilk sefer önderleri bir uluslararası komplo sonucu tutuklanıp tek kişilik İmralı zindanına konulduğu halde Kürtlerde dağılma, çözülme ve yok olma değil, komplonun ardından 25 yıl geçmesine rağmen direnişe ve mücadeleye süreklilik kazandırma yaşanmıştır. Belirttiğim gibi bu Kurdistan tarihinde bir ilktir. Önder Apo, öyle bir parti ve öyle bir halk yarattı ki; işte böyle çok acımasız uluslararası bir komploya muhatap kalsa bile bu parti ve bu halk, Önder Apo’nun çizgisinde yılmadan kararlı ve örgütlü biçimde mücadelesini sürdürecekti. Bunlar tarihimizdeki ilklerdir ve çok önemlidir.

KÜRTLER İÇİN ADETA KIYAMET GÜNÜYDÜ

İnsan ve toplum psikolojisi birbirine benzer ve tamamlar gibidir. İnsanın hayal etmediği bir durum gerçekleştiğinde sarsılmamak, olağanüstü bir durum yaşamamak mümkün değildir. Bunun adeta şok düzeyinde bir etkisinin olacağı kesindir. Önder Apo’nun uluslararası bir komployla Türkiye’ye teslim edilmesi, partimiz üzerinde, tüm yoldaşlarımız ve Kurdistan halkı üzerinde tam da böyle bir etki yapmıştır. Kürtler, Önder Apo gibi bir önderin düşman tarafından esir alınabileceğini düşünemez, inanamazdı. Karşımızda uluslararası egemen bir sistemin ahtapot gibi kollarını her tarafa yaydığı ve özellikle Önder Apo’nun şahsında partimize karşı çok acımasız ve gaddarca davrandığını bilemezlerdi. Bu nedenle komplo gerçekleştiğinde Kürtler için adeta kıyamet günü olmuştu. Ağlayanlar, dua edenler, kendini yakanlar, düşmanı yakmak isteyenler, her şeye lanet getirenler, her şeye inat daha çok mücadele azmi bilenler, her şey yaşanmıştı. Halkımız komploya karşı Kurdistan’ın dört parçasında, zindanlarda, Avrupa’da ve dünyada oldukları her yerde öyle bir tepki geliştirdi ki tek yürek, tek yumruk gibi iradesini ortaya koydu. Zamanın ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albgrith “Kürtlerin Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye teslim edilmesine tepki göstereceklerini biliyorduk, ancak bu kadarını hiç kimse tahmin edememiştir” itirafında bulunmuştu. Halkımızın duruşu ve direnişi gerçekten muhteşemdi. İlk çığlık, ilk onurlu ve tarihsel direniş zindanlarda Halit Oral yoldaşın şahsında “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarıyla ölümsüzleşen onlarca yoldaşın insanüstü gösterdikleri irade ve direnişle olmuştur. Sadece zindanlarda değil, Kurdistan ve Türkiye metropollerinin birçok kentlerinde düşmanı korkutan, halkımızı onurlu direnişe davet eden çağrılarla benzer şehadetler ve direnişler yaşanmıştır. Genç Kürt erkekleri ve kadınları, bu süreçte aktif yer alarak her yerde eylem, her yerde direnişe öncülük etmiştir. Bakur, Başûr, Rojhilat ve Rojavayê Kurdistan’da, yine Avrupa’da ve oldukları her yerde halkımız, topyekun ayağa kalkmış, direnişi esas almıştır. Bütün bu alanlarda komploya karşı bedenlerini ateş topuna çevirerek şehit düşen tüm yoldaşları bir kez daha saygı ve minnetle anmak isterim.

ULUSAL BİRLİK RUHU SAĞLANDI

Uluslararası komplo, Kürtlerde ulusal birlik ruhunu yarattı. Kurdistan’ın tüm kesimleri, sınıfları, aşiretleri, hatta köy korucularının büyük bir kısmı bile Önder Apo’nun etrafında kenetlenerek ulusal birlik ve onurlarına sahip çıkmanın duruşunu sergilediler. Ulusal birlik ruhu sadece Bakurê Kurdistan ve Türkiye’de değil Kurdistan’ın dört parçasında ve Kürtlerin olduğu her yerde sağlandı. Komplo zamanına kadar, daha önce de Kurdistan’ın dört parçasında halkımızın sömürgeci güçlere karşı farklı tarihlerde, farklı biçimlerde gösterdiği toplumsal tepki, isyan düzeyinde gelişen halk hareketleri hep olmuştur. Fakat hiçbir irade, hiçbir liderlik Kurdistan’ın dört parçasındaki halkımızın aynı umutları, aynı acıları, aynı geleceği paylaşan bir yaşam, bilinç ve ruhsal birliği sağlayamamıştır. Gösterilen direnişler, yaşanan acılar, beslenen umutlar, inançlar ve hayaller, daha çok parçalarla sınırlı kalmıştır. Binlerce yıllık tarihe sahip Ortadoğu’nun ve insanlığın beşiği konumunda olan Kurdistan’da halkımızın sadece coğrafik ve demografik olarak paylaşılması ve bölüşülmesi değil ruhsal, psikolojik ve beyinsel olarak da dumura uğratılmasının amaçlanması kadar ahlak dışı, vicdansız, zalimane bir şey olamaz. Kürtler bunun acısını hep yaşadılar. Dolayısıyla her zaman ulusal ve ruhsal birliğin aşkını ve açlığını yaşadılar. Önder Apo’nun varlığı, geliştirdiği paradigma, ulusal bilinçlenme ve mücadele ruhu halkımızın bütün bu tarihsel özlemlerine cevap olmuştur. Bunun içindir ki halkımız, uluslararası komploya karşı ulusal birliğini ilk kez bu düzeyde güçlü biçimde ortaya koymuş, Önder Apo’yu sahiplenmiştir.

Uluslararası komplonun amacı neydi ve hangi sonuçları ortaya çıkardı?

9 Ekim-15 Şubat uluslararası komplosu, kuşkusuz üzerinde çok düşünülmüş, tartışılmış, amacı ve olası sonuçları değerlendirilerek gerçekleştirilmiştir. Bu anlamda insanlık tarihinde benzeri az görülen uluslararası komplonun sonuçlarının da büyük olacağı hesaplanmıştı.

KAPİTALİST MODERNİTE SİNDİREMİYORDU

Reel sosyalizmin çözülüşünden sonra tek kutuplu dünyada sosyalist moral değerlerle mücadele eden örgütler, gruplar ve şahsiyetler büyük bir boşluğa düşmüş, arayış içinde olmuştur. PKK, 20. yüzyılda kalma 2000 yıllarına doğru sosyalist kimlik ve kişiliğiyle mücadelesini kararlı ve ısrarlı biçimde sürdüren başlıca bir hareket durumundaydı. Dünya sosyalist devrim güçlerine büyük bir moral, destekti. Kapitalist modernite çağımıza damgasını vuran yüzyılın önderi Rêber Apo’yu ve önderliğindeki PKK’yi kabullenecek ve sindirecek durumda değildi. İdeolojik ve moral değerler bakımından erozyona uğratmak şurada kalsın PKK, Önder Apo’nun kişiliğinde kendini sürekli yenileyen, gelişen ve güçlenen bir hareketti. O takdirde mutlak olarak darbelenmesi, alternatif önderlik ve iş birlikçi çizginin öne çıkarılması hesaplanmaktaydı. Yani uluslararası komplonun bir amacı da Kürt ve Kurdistan adına KDP çizgisinin kabul gören, muhatap bir önderlik ve çizgi olarak öne çıkarılmasıydı. Bununla birlikte uluslararası komplo sonucunda PKK kendi içinde ciddi sorunlar yaşayacak, teslimiyetten tutalım derin bir liberalizmi yaşayacak, tümden dağılıp yok olmazsa bile tamamen etkisizleştirilecekti. Sonraki süreçte de görüldüğü gibi uluslararası komplo gerçekten çok ahlaksızca ama çok iyi örgütlendirilmişti. Sahte Kürt önderliklerden etkilenen mücadele ve devrimlerin süreci bitti diyerek tamamen reformizme kulaç atan, ne pahasına olursa olsun silahlara artık veda diyen birçok sahte kişilikler, gruplar, şahsiyetler ortaya çıktı. PKK’nin onlarca yıl kutsal değerler pahasına yarattığı değerler şimdiden paylaşılmak isteniyordu. Dolayısıyla komplo gerçekten tehlikeliydi.

ÇÖZÜMSÜZ KÜRT SORUNU VE ORTADOĞU’NUN YENİDEN DİZAYNI

Önder Apo ve PKK, kapitalist modernitenin Ortadoğu’yu şekillendirmenin önünde büyük bir engel ve tehlike olarak görülmekteydi. Kapitalizmin kendisini krizler ve bunalımlar üzerinde yaşattığı, bu anlamda çıkarları ve inisiyatifi dışında hiçbir zaman istikrar istemediği bilinmektedir. Önder Apo ve PKK, bu noktada da kapitalist modernitenin hesaplarını bozan bir engel konumundaydı. 1921-1922 yıllarında gerçekleştirilen Kahire toplantısı bilinmektedir. Kahire toplantısının amacı Kürt sorununu çözümsüz bırakmak, bu temelde Ortadoğu’yu çıkarlarına göre şekillendirmekti. Uluslararası komplo tam da çözüm sürecine giren sömürgeci faşist rejimi buna zorlayan bir süreçte gerçekleşti. Uluslararası komplo müdahalesiyle sorunun çözümünün önü alındı. Yine Kahire toplantısı döneminde olduğu gibi Ortadoğu kendilerine göre şekillendirilmek istendi. Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bu perspektifle değerlendirmek doğru olacaktır. Demek ki uluslararası komplonun bir amacı da yeniden dizayn edilecek bir Ortadoğu ya da idare edilecek Ortadoğu süreciydi. BOP bu ihtiyaçtan çıkmıştı. Bunun için siyasal İslam öne çıkarılacak ve örgütlendirilecek hatta Tayyip Erdoğan gibi faşist bir kişilik de sözüm ona İslamcı kimliğinden dolayı öne çıkarılacak, öngörülen projeye göre hazırlanacaktı. Uluslararası komplonun böyle kapsamlı bir amacı vardı.

BÖLGE HALKLARINI BİRBİRİNE KIRDIRMAK

Uluslararası komplonun bir amacı da Kürt ve Türk halklarını birbirine boğazlatmak, asırlar boyu sürecek bir savaşın tohumlarını ekmek ve ne Önder Apo’nun ne de PKK’nin bir daha rolünü oynamayacağı zor bir pozisyona çekmekti. PKK kapitalist moderniteye karşı alternatif bir ideoloji, demokrasi ve sosyalizm paradigmasıydı. Önder Apo ve PKK engel olmaktan çıkartılırsa yüzyılın başında olduğu gibi bölge halklarını bir kez daha birbirine kırdırmak, bunun verdiği rahatlıkla çıkarlarını bu temelde bir kez daha tesis etmek mümkün olabilecekti.

Uluslararası komplonun Önder Apo’nun şahsında partimizi, halkımızı ve dostlarımızı inanılmaz düzeyde büyük zorladığı kesindir. Önder Apo’nun aynı büyüklükte çok daha ciddi, derin ve kapsamlı biçimde geliştirdiği ve kendisi için ‘üçüncü doğumum’ dediği tarihsel hamlesiyle birlikte uluslararası komplonun büyük ölçüde boşa çıkartıldığı da bir gerçekliktir. Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz;

* Uluslararası komplo, Önder Apo’nun şahsında başarıya ulaşmamış, boşa çıkartılmıştır.

* PKK tasfiye olmamış, bilakis kendisini yenileyerek ve güçlenerek mücadelesini sürdürmüştür. Önder Apo’nun geliştirdiği paradigmasal yenilik, PKK’de ve Kurdistan Özgürlük Mücadelesinde devrimsel düzeyde gelişmeler yaratmıştır.

* PKK ne ideolojik ve moral değerler bakımından ne de maddi ve kazandığı mevziler bakımından asla zayıflamamış, tam tersine kapitalist moderniteye karşı demokratik moderniteyi temsil eden uluslararası alanda daha çok kabul gören bir durum kazanmıştır.

* Sömürgeci, soykırımcı Türk devleti tarihteki tüm Kürt isyanları karşısında olduğu gibi değil, ilk kez Önder Apo ve PKK karşısında başarısızlığa uğramış, Kürt halkı ise PKK’nin yenilmezliğini yaşayarak daha çok moral, destek kazanmış ve güç vermiştir.

* Kapitalist modernitenin yani komplocu güçlerin Önder Apo’nun ve PKK’nin yerine hazırlayıp öne çıkarmak istedikleri Barzani kişiliği ve KDP gerçekliği komplonun bir bileşeni olarak Kürt halkının nezdinde teşhir edilmiş, bekledikleri gibi bir Kürt halkı önderi olarak rol oynatamamışlardır. Paradoks şudur ki; uluslararası komplo karşılığında ve PKK’nin mücadelesine süreklilik kazandırması sonucunda Başûrê Kurdistan’daki statü uluslararası alanda ve TC tarafından kabul görmüştür. Daha da büyük olan paradoks ise Barzani kişiliği ve çizgisinin ilk günde komplonun bir parçası olduğu kadar bugün de PKK’ye karşı sömürgeci, işgalci Türk devletiyle iş birliği içinde ortak hareket etmesidir.

* Uluslararası komplonun hedeflediği Kürt ve Türk halkının birbirini boğazlaması planı da boşa çıkarılmıştır. Önder Apo’nun geliştirdiği Demokratik Ulus paradigması her türlü milliyetçiliğe karşı demokrasi ve özgürlük değerlerini öne çıkararak halkların birliğini, demokratik ve özgür geleceğini, ortak mücadele ve ortak irade oluşturmada bulmuştur. Şimdi Bakurê Kurdistan ve Türkiye’de, Rojavayê Kurdistan’da ve Suriye’de yaşanan tam da bu olmaktadır. Rojhilatê Kurdistan ve Başûrê Kurdistan’da bu mücadele sürmektedir.

* Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir sonucu olarak geliştirilmek istenen İslam kılıflı sahte örgütlenmeler, halkların demokrasi ve özgürlük mücadelesi karşısında oldukları kadar sahiplerini vuracak duruma gelmiş ya da getirilmişlerdir. Yani bugün nasıl ki DAİŞ, Nusra vb. çeteler insanlığın başına bela edildilerse İslam adına AKP ve Erdoğan da Ortadoğu halkları için bir tehlike durumuna gelmiştir. Bu açıdan da uluslararası komplo, amacına ulaşmanın ötesinde tersine bir durumla yüz yüze kalmıştır.

Kuşkusuz uluslararası komployu, amaçları ve sonuçları itibarıyla çok daha kapsamlı değerlendirmek mümkündür. Önder Apo benim yarım kalan tek projem ‘kadın özgürlüğü projesi’dir, demiştir. Önder Apo’nun yarattığı özgür kadın kişiliği ve örgütlenmesinin başta DAİŞ ve Nusra gibi faşist çete örgütler olmak üzere soykırımcı, sömürgeci Türk devletine karşı verdiği mücadelede insanlığı nasıl heyecanlandırdığı ve ayağa kaldırdığı bilinmektedir. Dolayısıyla özgür kadın çizgisi ve kişiliği, uluslararası komplodan sonra daha da güçlenerek yaşadığımız tarihsel sürece damgasını vuracak kadar rol oynamıştır.

Hareket değerlendirmelerinde komplonun boşa çıkarılmasına rağmen farklı biçimlerde devam ettiğini belirtti. Uluslararası komplo devam ediyorsa hangi aşamalardan geçti ve günümüzde nasıl yürütülmektedir?

Şüphesiz uluslararası komplo büyük ölçüde boşa çıkartılmıştır. Ne var ki 9 Ekim ve 15 Şubat uluslararası komplonun bir sonucu olarak Önder Apo komplonun 25. yılında halen İmralı Adası’nda tutulmaktadır. Bu komplonun sürmekte olduğunun açık bir kanıtıdır. Bununla birlikte çözülmeyen Kürt sorunu ve Kürt halkının özgürlüğü statü kazanmasıyla birlikte Türkiye demokratikleşmedikçe uluslararası komplo yürürlüktedir, bu anlamda halen devam ediyor demektir. Önder Apo, fiziki özgürlüğüne kavuşunca, fiziki özgürlüğüyle birlikte Kürtler özgür, Türkiye demokratikleştikçe uluslararası komplo tümden boşa çıkartılmış, yenilmiş olacaktır. Bu anlamda komplonun büsbütün başta planlandığı şekilde hedefine ulaşmadığı ne kadar gerçekse halen sürmekte olduğu da bir o kadar doğrudur. 

KOMPLO, ŞİMDİ AĞIR TECRİTLE SÜRDÜRÜLÜYOR

15 Şubat komplosu her türlü siyasi, psikolojik, hatta fiziki zor ve baskı yöntemleri kullanılarak gerçekleştirilmişti. Komplo, şimdi İmralı’da Önder Apo üzerinde ağır tecrit uygulanarak sürdürülmektedir. Yıllardır Önder Apo’nun yaşam ve sağlık durumuyla ilgili hiçbir bilgi alamamaktayız. Endişelenmemiz, öfkelenmemiz ve mücadeleyi her alanda ve her düzeyde rafine biçimde sürdürmemiz, hem ahlaki bir gereklilik hem de tarihsel bir zorunluluk olmaktadır. Geliştirilen tüm tepki ve mücadele biçimlerine rağmen sömürgeci, soykırımcı faşist Türk devletinin Önder Apo’nun durumuyla ilgili hiçbir bilgiye ulaşmamıza fırsat tanımaması, komplonun halen en ahlaksız biçimde sürdürüldüğünün açık bir kanıtı olmaktadır. 25 yıl sonra halen komplo vardır ve sürmektedir tartışması ve bunu ortadan kaldıracak mücadelenin verilmesi yanında Önder Apo artık kesin olarak ve mutlak surette fiziki özgürlüğüne kavuşmak durumundadır. Bunun dışında hiçbir kazanım, hiçbir gelişme bizleri asla ne tatmin etmeli ne de rehavete girmemize sebep olmalıdır. Zira belirttiğim gibi Önder Apo fiziki olarak tutsaktır. Önder Apo’nun nefes alışverişi bile, herhangi bir konuda yapacağı en ufak bir değerlendirme ve gelişmelere ilişkin vereceği en küçük bir mesajın bile hem partimizde hem de halkımızda nasıl bir moral etki ve yol gösterici rol oynayacağını tahmin etmek zor değildir. Bunun içindir ki sömürgeci Türk devleti, AKP-MHP faşist rejimi, Önder Apo’yu halkımızdan ve partimizden soyutlamaya, sesini duymayacağımız, söyleyeceklerini okuyup dinleyemeyeceğimiz bir statüde tutmaktadır. Bu da kuşkusuz komplonun ve özel savaşın çirkin bir yöntemi olmaktadır.

ULUSLARARASI GÜÇLERİN HER TÜRLÜ DESTEĞİ SÜRÜYOR

Hareket olarak tüm zamanlarımızın en zor ve en görkemli mücadelesini vermekteyiz. Aynı şekilde sömürgeci faşist Türk devleti de 40 yıllık savaş tecrübelerini, her türlü imkan ve olanaklarını, teknik ve teknoloji kullanarak yine başta ABD ve NATO olmak üzere uluslararası desteği de arkasına alarak saldırılarını hiçbir kural ve ahlaki ölçü tanımadan sürdürmektedir. Bu saldırılarda Kurdistan Özgürlük Gerillası’na karşı günde onlarca kez zehirli gaz ve kimyasal silah kullanmaktadır. Bu da göstermektedir ki uluslararası komplo halen yürürlüktedir. Çünkü bir özel savaş yöntemi olarak gerillaya karşı geliştirilen bu savaşta uluslararası güçlerin her türlü desteği söz konusudur. Dolayısıyla saldırıların uluslararası bir özelliği vardır. Kullanılması yasak olmasına ve kullanan güçlere karşı her türlü yaptırım uygulanmasına rağmen Türk devletinin kimyasal silah kullanmasına göz yumulmakta ve Türk devletiyle suç ortaklığı yapılmaktadır. Bu da uluslararası komplonun başka biçimde devamı olmaktadır. 

ABDULLAH ÖCALAN, PKK VE KÜRT HALKI DİYALEKTİĞİ

Özetle şunu belirtmek istiyorum; Önder Apo, PKK diyalektiği, PKK ile Kürt halkı diyalektiği önemlidir. Yani bu konulardaki hiçbir gelişme bir ötekisinden bağımsız değildir. Eğer bugün Kurdistan’da demokratik legal siyaset üzerinde bile tarihin en büyük siyasi soykırım saldırı ve operasyonları geliştiriliyorsa bunun kesinlikle Önder Apo gerçekliğiyle bir bağı vardır. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü, siyasi soykırımların gerçekleşmeyeceği anlamındadır. Oysa 7 milyona yakın oy alan ve 80’nin üzerinde belediyesi olan HDP’nin kazandığı tüm belediyelere kayyum atanması, tüm seçilmişlerin tutuklanması ve partilerinin yüzlerce yönetici ve üyesinin cezalandırılarak ve siyaset dışı bırakılarak kapatılmak istenmesi sürmekte olan uluslararası komplonun açık bir örneği olmaktadır. Eğer bugün Türk zindanlarında on binlerce devrimci ve yurtsever tutuluyorsa, yüzlerce Apocu PKK militanı 30 yıldır halen zindanlardıysa bunun da Önder Apo gerçekliğiyle bir diyalektiği vardır. Hepsini toplarsak bu komplonun bir diğer yüzü olarak ahlaksız ve kuralsız biçimde sürdürülen bir özel savaş biçimi olmaktadır. Demek ki uluslararası komplo, PKK ve Kürt halkı üzerinde ideolojik, siyasi, askeri ve psikolojik düzeyde her alanda sürmektedir. Dolayısıyla bir mücadeledir, Önder Apo fiziki özgürlüğüne kavuşuncaya dek, halkımız demokratik özgür statüsüne kavuşuncaya dek sürecektir. Komplo ancak o zaman yenilmiş ya da bitmiş olacaktır. Yoksa bazen çok zorlandığımız ya da düşmanı zorladığımız süreçler hep olabilecektir. Sürecin özelliği ve karakteri böyle oldukça komplo da, şu ya da bu düzeyde olacaktır.

SONUCU BELİRLEYEN DİRENİŞ DÜZEYİDİR

Sorunuz üzerine tekrar da olsa belirtmek durumundayım ki; mücadelemiz, uluslararası komplo karşısında kuşkusuz birçok zor ve kritik aşamalardan geçmiştir. Uluslararası komplonun her türlü yöntemlerine karşı mücadelemizi yükselterek cevap vermeyi esas aldık. Sahte öndercikler ve kişilikler ortaya sürmeye çalıştılar, tutmadı. Karşılaştığımız her bu gibi sorunu parti olarak kendimizi ideolojik ve örgütsel düzeyde daha çok ve daha güçlü örgütlenmenin gerekçesi yaptık. Önder Apo’nun paradigması ve geliştirdiğimiz direniş başarılı olmasaydı ya da sahte lider ve kişiliklerin ortaya çıkabileceği bir zemin söz konusu olsaydı bugün PKK adına pek bir şeyin kalmayacağı açıktı. PKK, Şengal’de kadın öncülüğünde DAİŞ’e karşı tarihsel zafer kazanmasaydı, önderlik ve liderlik adına halkın başına musallat olacak şahsiyetsiz kişilikler ortaya çıkabilecekti. Zaten olmasaydı PKK, ne Şengal özgürleşecekti ne de Rojava Devrimi gerçekleşecekti. Yaratılan ve oluşan her boşluk Apocu çizgi, PKK karşıtı unsurların rol oynamasıyla tamamlanacaktı. Demek ki uluslararası komplo gerçekten bir özel savaş yöntemi olarak sürekli yoğunlaşan, kendisini yenileyen, bu temelde zorlamak ve başarmak isteyen yeni konseptlerle varlığını sürdürmek istemiştir ve istemektedir. Sonucu belirleyecek olan kuşkusuz hareket ve halk olarak Önder Apo’nun çizgisinde göstereceğimiz direniş düzeyi olacaktır. Önder Apo’nun yenilmez çizgisi kesin olarak kazandıracaktır. Zafer, kuşkusuz halkımızın, yenilgi cümle komplocu güçlerin olacaktır.

Devam edecek…