Beştaş: Mezarlığa saldıran devlet yok olmuştur

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, AKP'nin pandemi sürecini rant ve yalanla sürdürdüğüne dikkat çekti. Mezarlıklara saldırılara vurgu yapan Beştaş, "Mezarlığa saldıran bir devlet yok olmuştur" dedi.

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, haftalık olağan basın açıklamasını Amed'de gerçekleştirerek gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

Beştaş'ın konuşmasının satır başları şöyle:

'İKTİDAR MASAL ANLATIYOR'

"TV’lerde halkımız verileri dinleyip devletin konuya ne denli hakim olduğu masallarını dinlerken, İsveç’e kalkan uçakla hayallere daldırılırken, yüzlerce yurttaş bu hastalığın pençesinde can çekişiyor. Bakanlığın hastalık bulaşanları yakın çevresini karantinaya aldığı başarıya dair yazılıp çizilen destanlarsa sıradan bir yurttaşın anlattıklarıyla bir anda yalan oluyor.

Çünkü eğer güvenceli bir işte çalışıyorsanız, koronaya yakalanırsanız ve yakın çevreniz korunma altına alınmaz ise koronadan kurtulma şansınız yok. Koronadan nasıl korunursunuz; bağışıklık sisteminiz güçlü ise yaşayabilirsiniz. Değilse yaşamınızı yitirirsiniz bakanlığın istatistiklerinde sadece bir veri olursunuz. Hatta veri bile olamayabilirsiniz. Vefat nedeni olarak başka bir hastalık sisteme girilir ve korona verileri böylece yerle bir edilmeye, gerçekler saptırılmaya devam eder.

Bilim Kurulu’nun derli toplu olarak ne dediğini hâlâ bilmiyoruz.

Bilim kurulu üyeleri dün TV’lerde farklı kanallarda, AVM’lere gitmeyeceğiz dediler. Bilim Kurulu üyeleri alınan kararların yanlışlığını söylüyorlar. Peki Erdoğan çıkıp bakanlar kurulu toplantısından sonra hangi ölçüyle bu açıklamaları yapıyor? Neye dayanarak AVM'leri açtıklarını, sokağa çıkma yasaklarını kaç gün uygulayacaklarını ve sınırlarını ifade edebiliyor.

Bilim Kurulu üyelerinin de bu konuda büyük sorumluluğu var. Derli toplu bir şekilde kamuoyuna, Türkiye yurttaşlarına, 82 milyona Covid-19 ile mücadelede ne önerdiklerini bir an önce açıklamalıdırlar.

'AVM'LERE GİTMEYİN'

Neden AKP AVM’leri önce açtı? Çünkü AKP bir AVM partisidir. İstanbul'da deprem toplanma alanlarına AVM yapan zihniyetin halk sağlığı ile ne kadar ilgili olduğunu gayet iyi biliyoruz.

İktidar baş aşağı giden ekonomiyi canlandırmak için AVM’leri açıyor.

Ben tüm yurttaşlara bir çağrıda bulunmak istiyorum; lütfen AVM'lere gitmeyin, çok çok acil, hayati bir durum olmadığı zaman AVM'lerin kapısından adım atmayın.

'AKP'NİN YOKSULLUK RESMİ'

83 yaşındaki Kadir Kaya omuzunda ayakkabı boyası sandığı ile 4 saat boyunca ayakkabı boyadı. Aylardır dışarı çıkamıyor, açlıkla içeride mücadele ediyor, kendisine verilen ilk 4 saatte ayakkabı boyayarak ekmek parasını kazanmaya çalıştı.

Evet bu açlıkla mücadelenin resmidir, bu AKP iktidarının yurttaşlarda yarattığı travmanın, açlığın, yoksulluğun resmidir. Milyonlarca insan açlıkla mücadele ediyor. Ekonomiden Sorumlu Bakan, damat göreve geldiği günden beri ekonomiyi batırdı. Bu sefer de başka bir damat sahneye çıkarılarak ürettiği SİHA’ların pazarlamasını yapıyor. İnsanlar aç, işsiz, güvencesiz yarınlarından umutsuz ama iktidar çıkmış ürettiği mermilerin, SİHA'ların tanıtımını yapıyor.

Yandaşların kazandığı, işçinin emekçinin kaybettiği aç kaldığı düzenin adı AKP düzenidir.

'KÜRDİSTAN'DA 3 KAT AĞIR'

Salgının derinleştirdiği ekonomik kriz Kürdistan illerinde 3 kat daha ağır yaşanıyor. Mevsimlik tarım işçileri, turizm işçileri hep bölge insanıydı. Metropollerde çalışan Kürtler kendi illerine, yaşadıkları yerlere döndüler. Kürt kentlerinde dışarıya giden yaklaşık 60-80 bin mevsimlik işçinin 50-80 bin turizm işçisinin, 100 binden fazla inşaat işçisinin de bölgedeki işsizliklere dahil olduğu bir dönem yaşıyoruz.

Sadece Kürt illerinde yaşayanlar açısından salgın ile birlikte işsizlik 1,5 milyona yükseldi. Türkiye’nin iki bölgesinde toplam işsizliğin 3/1 olması adaletsizliktir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir bunun için acil önlemler devreye sokulmalıdır.

7 bölgenin ikisini oluşturan Kürt illerinde işsizlik ve yoksulluk salgınla beraber derinleşmiştir. Bütün veriler bunu çıplak bir şekilde ortaya koymuştur. Bu nedenle ekonominin güçlendirilmesi ve yerel yönetimlere daha fazla yetki verilmesi gereği ortaya çıkmıştır. Dün AKP Sözcüsü Ömer Çelik çıkıp demokrasinin namusundan bahsediyor. Namus kavramını ilke olarak kullanmayan biriyim. Çünkü namus kadınla eşleştirilen kadın cinayetlerine malzeme olan ve bu konuda çok yanlış değerlendirilen bir kavram, ama ilk kez kullanacağım. Ömer Çelik’e atıfta bulunacağım. Demokrasi namusu kayyum atamak mıdır? Demokrasi namusu sandıktan çıkan onlarca belediye başkanını tutuklamak mıdır? Halkın irademdir dediği milletvekillerini, temsilcilerini, yöneticilerini partilisini saldırı altında bırakmak mıdır? Bize demokrasi namusundan bahsetmeyin siz demokrasiyi, hukuk devletini bitirdiniz, adaleti yerle bir ettiniz, insan bu kavramı kullanırken biraz yüzü kızarır. Biraz yaptıklarını düşünür.

Dün dinlerken tüylerim diken diken oldu. Kendileri daha önce 102 belediyeden 96'sına kayyum atadı, şimdi sadece 22 belediyemiz kaldı. Belediyelerimizin 6'sına ihraçlarla diğerlerine hiçbir sebep yokken kayyum atanmışken, hâlâ Selçuk Mızraklı Kayseri Cezaevinde iken, örnek olarak söylüyorum Sara Kaya ve onlarca arkadaşımız tutukluyken, çıkıp kimse bize demokrasi namusundan bahsetmesin.

Ekonomik tedbirler olarak da önerilerimiz şunlardır: bir an önce yayla-mezra yasaklarının kaldırılması gerekiyor. Tarım ve hayvancılığın reel olarak da desteklenmesi lazım. Borçlu olan işletmelerin borçlarının; vergi, prim ve banka faizsiz olarak yeniden düzenlenmesi lazım. Kürdistan’da reel üretim yapan işletmelerin destek ve teşviklerinin kayıtlı istihdam şartlarına bağlanması gerekiyor.

KADIN İŞSİZLİĞİ

Finansman desteklerinin önüne geçilmesi ve kadın işsizliğinin önlenmesi temel olgu olarak gündeme alınmalıdır. Salgın öncesi bölgede kadın işsizliği yüzde 43 idi, bu salgınla birlikte kadın işsizliğinin yüzde 65-70 bandına çıktığını tahmin ediyoruz. Bu konuda acil önlemler alınmalıdır. Esnafların durumu çok korkunç bir tabloda karşımıza çıkıyor. Bölgede 100 bin civarında esnaf olumsuz etkilendi. Esnaflar için hemen sicil affı yapılmalıdır ve kira yardımı, faaliyetini durduran işletmelerin kiraları devlet tarafından karşılanmalıdır. Sınır kapıları bir an önce açılmalıdır. Hem bölgede Kürdistan yönetimi hem de Rojava ve sınırındaki kapılar açılmalıdır, ticaret serbest hale getirilmelidir. SGK ve vergi borçları silinmelidir.

Kürt illeri dışında doğu Karadeniz’de de tarım işçileri çiftçiler çok zor durumda yaşıyorlar. Rize Trabzon Artvin ve Giresun’da 200 bin üretici çay tarımının en aktif unsurlarını oluşturmakta ve Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve özel çay fabrikalarında çalışan işçiler ile mevsimlik işçiler hesaplandığında Türkiye’de çay üretiminden geçimini sağlayanların sayısı 2 milyonu geçiyor.

'ERDOĞAN'IN İŞÇİLERLE FOTOĞRAFI ÇOK ŞEY ANLATIYOR'

Diğer bir mesele Erdoğan'ın hafta sonu inşaat işçilerini sözde ziyareti ile ilgili yansıyan fotoğraf. Herkes o fotoğrafa dakikalarca bakmıştır. Bu fotoğraf ne anlatıyor, çok da bakmaya gerek yok; bu devlet ile iktidarın halk ile arasındaki mesafeyi ve uçurumu anlatıyor. Aslında bu sınıfsal farkı bu uçurumun ne kadar büyük olduğunu ortaya koydu. İşçiler 200 metre uzakta karınca gibi AKP Genel Başkanı karşısında diziliyor, sosyal mesafe yok, önlem yok, işçiler ölüme terk edilmiş ama Erdoğan en korunaklı yerde yaverleri ile birlikte duruyor, halka reva görülen yaklaşımı halka bir kez daha ilan ettiler.

'AKP VİRÜSÜ SEVDİ!'

AKP koronavirüsü sevdi, çünkü herkes evde sosyal mesafe kurallarına uyuyor. Sosyal medyada 'dolar' demek suç, eleştirmek suç, muhaliflerin ensesinde sürekli savcılar soruşturmalar açıyorlar. Bir de İçişleri Bakanlığı var tabi, Sağlık Bakanlığı gibi düzenli çetele paylaşıyor. Kimin hakkında soruşturma açtığının çetelesini düzenli bir şekilde paylaşıyor.

Virüsten nemalanıp başarı hikayeleri üretiyorlar.

'ÖRGÜTLÜ KÖTÜLÜK EKRANLARA DA YANSIDI'

AKP’nin yayın organı olan TV kanalına çıkarılan biri IŞİD gibi ölüm listelerinden bahsediyor. Oturduğu sitede 50 kişiyi nasıl öldüreceğinin planlarını kamuoyuna açıkladı. Savaş çağrısıydı. Bu sözlere program yapımcısı da çanak tutuyor, karşı çıkmıyor, nefret söylemi sonuna kadar kullanılıyor. Örgütlü kötülük ve örgütlü nefretin ekranlara ne kadar vahim yansıdığını gördük.

50 kişi için ölüm listesi yapan kişi için hala bir adım atılmış değil.

83 yaşındaki insan Facebook'ta paylaşım yaptı diye evinden gözaltına alınıyor ama 50 kişi için ölüm listesi yapan kişi için hala bir adım atılmış değil.

'DARBE TEHDİDİ İLE SİYASİ RANT PEŞİNDE'

Darbe tehdidi ile mağduriyet üreterek siyasi rant devşirmeye çalışıyorlar.

Darbe ihtimalinden söz ediyor, çok ilginç bir ihtimal. Bütün devlet aygıtları onun elinde, kim kimin için darbe planlıyor bunu açıklamıyor. Günlerdir 'darbe planı yapılıyor' diyorlar ama Genelkurmay, Milli Savunma Bakanlığı, iç-dış örgütü ile her şey AKP'nin elinde. Yaprak kımıldasa haberi olan AKP, evinden Facebook paylaşımı yaptı diye, camından konvoya laf söyledi diye gözaltına alınan AKP millete şunu yutturmaya çalışıyor; 'ben mağdur ve masumum bana karşı darbe tehdidi var beni desteklemekten vazgeçmeyin'.

Meclis’i çalıştırmamak darbe uygulamasıdır.

NUSAYBİN'DE ÇOCUKLARA VAHŞET

Nusaybin'de bir polis, çocukları silahla kovaladı. İnanılmaz görüntü. Efendim, havaya ateş açıyormuş. Bunların hepsini yaşadık. Adana’da bir çocuğu 'havaya ateş açarken' kalbinden vurdular. Bunu da 'havaya ateş açıyoruz' diye açıkladılar. Nusaybin'de de görüntüler medyaya yansıdıktan sonra kaymakam efendi 'görevden aldık' dedi. Peki 15 gün boyunca neredeydin? Görüntüler medyaya yansımasa ne yapacaktın? Üstelik taş attıklarını söyleyerek polisi haklı çıkarmıyor musun? Bütün bunların sorumlusu Süleyman Soylu’dur. Kendisi talimat vererek, cezasızlık politikası ile kolluğun halka, çocuklara, yurttaşlara yönelik şiddet politikasının devam etmesine neden oluyor. Bunun tek bir adım gerisinde durmayıp adım adım takip edeceğiz bu uygulamaları. Teşhir etmeye, bu uygulamaların birinci derece sorumlusu olduklarını tüm dünyayla paylaşmaya devam edeceğiz.

Biz çocuklarımızın yanındayız. O çocuklara, hiçbir çocuğa hiç kimse bu şekilde el kaldıramaz. Vekillerimiz aileyi ziyaret etti, umarız çocuğun yaşadığı travma sona erer. Yaşamını yitiren Ceylan Önkol'dan, Uğur Kaymaz'a, Nihat Kazanhan’a bütün isimleri saygıyla anıyorum. Bizi affetmesinler. Onların ölümünü engelleyemedik. Bu görevimizdir. Bu konuda sonuna kadar mücadele edeceğimizi ifade etmek istiyorum.

MEZARLIKLARA SALDIRI

Gündem çok yoğun ve mezarlıklara saldırılar hak ettiği gibi tartışılmıyor. Aralıksız bir konseptin parçası olarak saldırılar yapılıyor. Korona bahanesiyle, dikkatler salgına çevrilmişken Kürt çocuklarının mezarları tahrip edilmeye, yıkılmaya devam ediliyor, ailelerin canından can almaya devam ediliyor. Sanırım en son dün Bingöl'de yaşandı, birçok ilde mezarlıklara yönelik saldırılar devam ediyor. Bu konuda ne söylesek eksik kalır. Ne hukuk ne inanç ne etik hiçbir konu bu saldırıları izah etmeye yetmiyor. Çünkü ölen bir insanın üzerinden hüküm kalkar. Canlılarla mücadele eden bir iktidar yaşamını yitirdikten sonra da insanlardan vazgeçmiyor, ailelerinden vazgeçmiyor. Yerin altında rahat uyumalarına izin verilmiyor. Yok efendim neymiş; mezar taşlarında x-q-w harfleri varmış. Bunlar bahane. Bu Kürt düşmanlığının başka bir şekilde yürütülmesidir. Kürt düşmanlığı artık sınır tanımıyor. Ve Kürtler bu iktidarın düşmanlığını çok iyi anladı.

Mezarlar bizim, annelerimizin en hassas noktalarıdır, mezarlardan ellerinizi çekin.

'MEZARA SALDIRAN DEVLET YOK OLMUŞTUR'

Mezarlıkları tahrip eden bir devlet artık yok olmuştur. Onu yaşatacak bir yol kalmamıştır. İnsanların ölü bedenleri üzerinden siyaset devşirmeye çalışan bir anlayış zaten bitmiştir. İnsanların duygularını, hassasiyetlerini, vicdanlarını yaralayan bir devlet halkını bölmüş, parçalamıştır. Duyguda, düşüncede, dilde bölmüştür. Artık çekin ellerinizi mezarlardan. Ortak yaşam inancına dokunmayın. Ortak vatan, demokratik ulus idealinden insanları vazgeçirmeye çalışmayın. Bu ülkede herkesin bir arada eşit şartlarda yaşaması mücadelesine daha fazla zarar vermeyin.

Bu mezarlık siyasetinin bir parçası da Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek'in cenazesi sırasında Kayseri’de de yaşandı. 'İbrahim Gökçek'in cenazesine saldıracağız' diyen güruha İçişleri Bakanı hala bir işlem yapmadı.

Her konuda fetva veren Diyanet İşleri Başkanı, mezarlıklar tahrip edilirken, ölüler gömdürülmezken nerede?"