Bilgen: Büyük bir adalet reformu gerek

HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, tartışılan 'af' teklifinde gazeteci ve siyasetçilerin görmezden gelinemeyeceğini söyleyerek, çözümün adalet reformu olduğunu belirtti. Bilgen, seçim stratejilerine de değindi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bilgen, ilk olarak MHP’nin “şartlı tahliye ve indirim” adıyla Meclis’e sunduğu af teklifine ilişkin konuştu.

'AFTA GAZETECİ VE SİYASETÇİLER GÖRMEZDEN GELİNEMEZ'

Türkiye’de adaletle ilgili ciddi sorunların olduğuna vurgu yapan Bilgen, şöyle konuştu: “Teklifin gerekçesinde son derece dikkat çekici tespitler var ama sanki bu sorunun bir faili yokmuş gibi, yargının bu hale gelmesinin sorumlularıyla ilgili son noktayı koyma konusunda tereddütlü bir yaklaşım var. Türkiye yargısı 2006-2016 arasında ciddi bir haksızlık, yanlış delil üretme suçlama ve yargıyı yanıltma mekanizmalarına maruz kalmışsa bunun mağdurları sadece burada şartlı tahliye kapsamına alınacak suç kategorileri olmasa gerek. Sahte delil üretme ve izinsiz dinleme uygulamalarına maruz kalanlar gazeteci, siyasetçi olduğunda bunu görmezden geleceğiz; ama evrak sahteciliği ve başka suçlar olduğunda bununla ilgili çözüm arayacağız. Burada ikircikli bir yaklaşım var."

'ÇÖZÜM BÜYÜK BİR ADALET REFORMUNDA'

Bilgen, şöyle devam etti: “Diğer partiler ne derse desin ‘biz MHP ile uzlaşırsak bunu yaparız’ tutumu aslında bu sorunun yani af beklentisinin bir toplumsal uzlaşma ile bütün siyasi partilerin ülke meselesi olarak görüp ele almasını değil iki parti arasındaki başka pazarlıkların aracı gibi görüldüğünü gösteriyor. Buna böyle bir muamele toplumun umutlarıyla oynamaktır. Af çok hassas bir konudur. Elbette toplumda bir beklenti var. Caydırıcılık, suçla mücadele gibi çerçeve yaklaşımlarla ortaklaşılarak ele alınmalıdır. Biz bu konuda tartışmaya bütün siyasi partilerin açık olması gerektiği görüşündeyiz. Ama siyasetçilerin başka hesaplarının bir parçası olarak ele alınmasını doğru bulmuyoruz. Cezaevlerinde on binlerce insan hiçbir şiddet içermeyen toplantı, gösteri, yürüyüşleri, sosyal medya paylaşımları sebebiyle tutuklu. Bunlar belki faydalanacak ama bir dönemin mağduriyet olarak tarif edilebilecek bir durumu olarak görüşlerinden dolayı cezaevinde tutulan on binlerce insan faydalanamayacak. Tüm partiler bu sorunun çözümü konusunda ciddiyse eğer, onları köklü bir çözüm için bir adalet reformu için adım atmaya davet ediyoruz. Bu kangrenleşmiş sorunun çözümü, büyük bir yargı reformu, adalet reformudur.”

Bilgen, parti olarak önümüzdeki günlerde yapacakları kapalı grup ve Parti Meclisi toplantılarında teklifin masaya yatırılacağını ifade ederek, “1 Ekim’de gerçekten önümüzde böyle bir paket olursa, ki yerel seçim tartışmaları bu paketin gündeme gelip gelmeyeceğini belirleyecek, gelirse orada tartışmalarımızın sonucunu paylaşırız” dedi.

İDLİB

İdlib ile ilgili gelişmelere değinen Bilgen, "Erdoğan’ın Reuters’a verdiği demeçte diyor ki ‘silahlı gruplar orayı terk ediyorlar.’ Şu iki soruyu herkes sormalı: Bu silahlı gruplar nereye, nasıl gidiyor? Silahlarını bırakıp mı gidiyorlar yoksa silahlarını başkaları üzerinde kullanmak üzere ellerinde tutmaya devam mı edecekler? Gittikleri bölge neresi? Çin’e, Rusya’ya, Avrupa’ya gitmeyeceklerse bu kişiler nereye gidecekler? Türkiye bu kişilere kapısını açacak mı, göz yumacak mı? Türkiye’de zaten var olan örgütlenmeleri Türkiye toplumunun güvenliğini tehdit edecek mi?"

Bilgen, bu değerlendirmelerinin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

SEÇİM STRATEJİSİ

Yerel seçimlere dair AKP ve MHP arasındaki ittifak sürecinin başladığı, buna karşılık HDP’nin bir arayışının olup olmadığı ve nasıl bir strateji izleyeceği yönündeki soruya Bilgen, şu yanıtı verdi:

“Çok sayıda belediye seçimle kazanıldığı halde atanmışlarla yönetiliyor. Bu bizim açımızdan yerel seçimle ilgili en ciddi handikap. Bir partinin tüm belediyelerinin görevden alınmasının hiçbir kabul edilirliği yok. Bizim açımızdan öncelik kayyumlarla yönetilen şehirlerin mutlaka kazanılmasıdır. İkinci önemli nokta Türkiye’nin batı şehirlerinde de HDP ciddi bir oy alıyor olması. Biz siyasi partilerin yeni sisteme geçmeden önce de iş birliğini, uzlaşmasını önemsediğimizi önemsedik. Koalisyonları lanetleyenlere dedik ki dünyada ülkeleri yararına çalışan çok başarılı koalisyonlar var dedik. ‘Hayır, koalisyon krizdir’ dediler. Ama şimdi karşı karşıya kaldığımız tablo tam da Türkiye’yi koalisyonlara ittifaklara zorlayan bir tablodur. Biz asla başkasının ittifakları üzerinden polemik yapmayız. O partilerin kendi tercihleridir. Ama HDP’yi seçilmiş pozisyonuna, aldığı oya rağmen kriminalize etmek, HDP ile birlikteliği de suç gibi tarif etmek, dışlama yok sayma alışkanlığının siyasete egemen olması son derece büyük bir tehlikedir. Bu Türkiye’yi bölmektir, kamplaştırmaktır, HDPye oy veren seçmeni dışlamaktır.

Biz önümüzdeki günlerde meslek örgütleri, inanç grupları, farklı toplumsal hareketlerle yerel toplantılara katılacağız. Halk HDP’yi nerede görmek istiyor bunu birlikte tartışacağız. Sonrasında da merkezi bir toplantı yaparak tutumumuzu netleştireceğiz. Bu, asla iş birliğine kapalı olmak anlamına gelmiyor. Biz işbirliğini, dayanışmayı önemsiyoruz. Buna açığız. Ama elbette ki bunun koşulları ortaya çıkmazsa biz de parti olarak adaylarımızla en güçlü bir biçimde İstanbul’da da Adana’da da Türkiye’nin her yerinde bu yarışa hazırlanacağız.”

Bilgen, Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük kentlerdeki adaylıklar için CHP ile bir görüşmenin olup olmadığı sorusuna ise, “Henüz resmi hiçbir görüşme yok. Elbette bu muhatapların da yaklaşımının netleşmesi ile ilgili. CHP adına yapılan açıklamalar farklı eğilimleri ortaya koyuyor. Biz kendi kendimize bu kararı verecek değiliz. Bizim açımızdan tavır çok net. İstanbul’da da diğer büyük kentlerde de değişim mümkün. Ama değişimin olması için gerekli formüllerin konuşulması gerekiyor. Bu gerçekleşmezse, çekingen tavırlar olursa bu da Türkiye’ye çok şey kaybettirir. 24 Haziran’da hepimizin öz eleştiri verdiği bir süreç yaşadık. Bu süreçten ders çıkarmak yerine şimdiden bunun gereğini geliştirme iradesini ortaya koymamız gerekiyor."