Gürkan: Bir avuç tekelin değil, işçi ve emekçilerin çıkarlarını esas alıyoruz

Seçimlere giderken işçilerin grevlerde ve direnişlerde önemli kazanımlar elde ettiğini ifade eden EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın işçi, emekçi ve ezilen halk kitlelerinin üçüncü seçeneği olduğunu da vurguluyor.

Seçime MHP ve AKP iktidarının da dayatmalarıyla normal tarihten daha erken, yine iktidar tarafından zikredilen 14 Mayıs’ta gidilmesi bekleniyor. Seçimlerin gerçekleşmesine bu kadar kısa bir süre kalmışken konuşulan konuların başındaysa aday tartışması var. Millet İttifakı’nın adayı kim olacak veya Emek ve Özgürlük İttifakı’nın aday çıkarıp çıkarmayacağı ve buna dayanan stratejiler...

Peki, aday tartışmaları dışında seçime giden ülkede kadınlar, gençler, işçiler ve emekçiler ne durumda?

İşçilerin son bir yıla damgasını vuran ücret zammı eylemleri, grev yasaklarına sınıfın durumunu Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan’a sorduk.

20 YILLIK EMEK SÖMÜRÜSÜ DÜZENİ

Gürkan, işçi sınıfının durumunu, kazanımlarını ve de kaybettiklerini anlatırken sadece son bir yıldan ele almıyor meseleyi. Selma Gürkan’a göre işçi sınıfının durumunu konuşmak için daha geriye yani AKP’nin başa geldiği 20 yıl önceye dönmek gerek: “Başlarken AKP'nin 20 yıllık iktidarı boyunca işçi sınıf durumu neydi, bugünkü durumu ne diye bakarak başlamak lazım. Çünkü birbirinden çok da bağımsız değil. 20 yıllık AKP iktidarı, öncekilerinde de olduğu gibi işçi sınıfını tırpanlayan, onların ekonomik haklarını kısıtlayan, sömürü sistemini artıran bir ekonomi politikası uyguladı ve çalışma hayatını da bu politikaya uygun bir şekilde, yeniden ve yeniden örgütledi.

Sadece bazı istatistiklere baksak bile bu çok net görülüyor: İş cinayetlerindeki artışı biliyoruz; hemen hemen her gün iki ya da üç işçi yaşamını yitiriyor. Kölelik koşullarında ve işçilerin kanı canı pahasına süren ve de yoğun emek sömürüsüne dayanan bir çalışma hayatından söz edebiliriz. Çalışma süreleri açısından da baktığımızda aşağı yukarı 12-14 saatlik bir çalışma düzeni var. Ama aynı zamanda işçilerin çok düşük ücretlere mahkûm edildiği bir dönem diye de özetleyebiliriz.”

2022’DE İŞÇİLER DİRENDİ VE KAZANDI

EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan, son bir yılda işçi sınıfının durumunu anlatırken ekonomik krizin altını çiziyor. Gürkan’ın altını kalın çizgilerle çizdiği başka bir konu ise, 2022’ye damgasını vuran işçi eylemleri ve kazanımları: “Kuşkusuz seçim sürecine damgasını vuran şey, kriz koşullarındaki bir ekonomide kötüye gidiş. Aynı zamanda yüksek enflasyon ve işsizlik baskısı işçi sınıfını da zapturaptı altına almış durumda. İşçi sınıfının karşılaştığı sorunları biraz bu eksende ele almak gerekiyor. Ekonomide, hak ve özgürlüklerinde, alım gücünde sürekli bir geriye gidişi görebiliyoruz. Grev yasakları bu dönem de sürdü. Çünkü 20 yıllık AKP iktidarı, grev yasaklarına ve de işçi sınıfının örgütlenme hakkının ihlaline dayanıyordu.

Bu dönemde de aynı şekilde grevler yasaklandı. İşçilerin toplu direnişleri, eylem ve etkinlikleri yasaklandı. Tabii ki bu durumun işçiler içerisinde bir mücadele eğilimini de güçlendirdiğini ifade edebiliriz. 2022’ye girerken aralık ve ocak aylarında Türkiye'de 200’e yakın iş yerinde direniş ve eylem oldu, bunların önemli bir kısmında da kazanım sağlandı. Bunlar çoğu kez kamuoyuna çok da yansıyan eylem ve etkinlikler değildi. Saat başı ücretinin artırılması, fazla mesai ücretlerinin ödenmesi, çalışma sürelerinin yeniden düzenlenmesi gibi güncel ve basit görünen ama aslında işçi sınıfının sömürüsüne de karşı çıkan taleplerdi ve bu talepler geçen yıl kazanıldı.

2022’nin başından beri süren eylem ve etkinliklere baktığımızda işçi sınıfının bir kazanım seyrinin olduğunu söyleyebiliriz. Aynı şekilde bu dönem açısından da bizzat Cumhurbaşkanlığı tarafından yasaklanan Bekart grevi vardı ve işçiler yasağa rağmen, fiili bir grev yaptı ve bunu kazandı. Çalışan sayısı veya ülkede, toplam siyasette yarattığı etki açısından küçük gibi görünse de aslına bakarsak cumhurbaşkanlığı eliyle yasaklanan bir grevin fiili olarak sürdürülmesi, işçi sınıfı açısından önemli bir deneyim olarak tarihe geçti.

Yine Adana saya işçileri ile Antep döküm işçilerinin geçen ay olan eylemleri var. Bunlar da kısa sürede sonuçlanan eylemler. Bunların da kazanımla bitmesinin yanı sıra önemli bir noktası daha vardı: Hem Adana’da hem de Antep’te Türkiyeli işçilerle Suriyeli işçiler ortak bir tutum aldı. Birlikte direndiler ve birlikte kazandılar. Çok fazla göçmen dalgasına maruz kalan Türkiye'de mülteci işçilerin çok yoğun olduğu bir çalışma hayatı var. Bu eylemlerde Türkiye işçi sınıfının göçmen işçilerle ortak mücadelesi önemli bir mihenk taş oldu.”

AKP’YE TEPKİ ARTTI, DESTEK AZALDI

Gürkan, bu eylemlerin ve ekonomideki kötü gidişatın Cumhur İttifakı’na etkileri artık daha görünür, diyor. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ise üçüncü bir seçenek olduğunu vurguluyor: “Bu eylemleri politik olarak değerlendirdiğimizde de çok uzun süredir AKP'ye destek veren işçi ve emekçilerin hem karşılaştıkları ekonomik zorluklardan hem de çalışma ve yaşama koşullarındaki gidişatın bir sonucu olarak Cumhur İttifakı'na yönelik tepkilerinin artığını söyleyebiliriz. Hatta işçilerde Erdoğan'ı başka AKP'yi başka yere koyup Erdoğan'ı olumlayan ama AKP'yi eleştiren yaklaşımların da tersine döndüğü ve özellikle tek adam yönetiminden sonra her politikada ve her uygulamada Erdoğan'ın imzası olmasının da işçi, emekçilerin AKP'yle birlikte Erdoğan'a da tepkisinin biriktiğini ortaya koydu. Cumhur İttifakı'na, önemli oranda da AKP'ye desteğinin azaldığını söyleyebiliriz.

Emek ve Özgürlük İttifakı olarak zaten iki siyasi kutba mahkûm değiliz, üçüncü bir seçenek mümkündür diyerek yola çıktık. İşçi sınıfı, emekçi halk kitleleri ve ezilenlerin kendi seçeneğini ortaya çıkarmak için yola çıktık. Bu açıdan da işçi hareketi içerisindeki bu gelişmeler ve mücadele eğilimleri de aslında Türkiye'nin siyasi kaderinin nasıl değişeceğinin örneklerini oluşturuyor. Yine yakın tarihte bu işçi eylemleriyle birlikte kadınların başlattığı ve çocuklara bir öğün, nitelikli, ücretsiz, sağlıklı yemek talebi de kazanımla sonuçlandı. Her ne kadar okul öncesi ve de taşımalı sistem sınırlılığıyla da olsa çocuklara yemek hakkı çıkmış oldu. Bu tip kazanımlar önümüzdeki dönem açısından ülkede değişimin ipuçlarını vermesi bakımından da önemli diye düşünüyoruz.”

İŞÇİ VE EMEKÇİLER MÜCADELE ETTİĞİ İÇİN ADIM ATILDI

Selma Gürkan, Erdoğan’ın seçim yatırımı olarak açıkladığı asgari ücret artışının ya da EYT’lilerin haklarının verilmesini ise buralardaki direnişe bağlıyor. Gürkan’a göre eğer işçiler ya da farklı kesimler bir eylemlilik içinde olmasaydı Erdoğan adım atmayacaktı: “Şu çok açık ki hem emekli aylıklarındaki 5-10 puan, hem asgari ücretteki artış Erdoğan'ın işçileri, emekçileri, emeklileri çok düşündüğü için ‘yapılan bir artış değildir. Eğer işçilerin mücadelesi, hareketi olmasaydı -benzer bir şey EYT'liler için de söylemek gerekir- ne Erdoğan'ın ne de hükümetin adım atması çok mümkün olmayacaktı.

Nitekim yakın zamanda metal sektöründe toplu sözleşmenin üzerinden ek zam kazandı metal işçileri. Sendikaların altına imza attığı oran yüzde 34 diye ifade edildi. Tabii işçiler bunu kabul ediyor mu etmiyor mu? Bunları biraz süreç içerisinde göreceğiz ama bu adım atılmış oldu. Buradan şunu söylemeye çalışıyorum: Bugün iktidarın seçim yatırımı olarak attığı her adım aslında işçi sınıfı ve emekçi sınıfların ya da ezilen halk kitlelerinin mücadele konusudur. Dolayısıyla iktidar da bir seçim yatırımı olarak adım atmak zorunda kaldıysa bu nedenle adım atmak zorunda kalmıştır.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Eylül ayında açıklamış olduğu deklarasyonda zaten işçi ve emekçi sınıfının hem örgüt örgütlenme hakkına hem ekonomik haklarına dair önemli belirlemeler söz konusu. Burada en ayırt edici olan şey bir avuç tekelin değil, işçi ve emekçi çıkarlarının esas alınacağı bir ekonomik sistem. İşçilerin ve emekçilerin sendikal hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı demokratik bir yaşam. Diğer demokrasi talepleriyle birlikte bunları birbiriyle çok bağlantılı görüyoruz ve hem ekonomik alanda işçi ve emekçilerin haklarının düzenleneceği siyasal alanda, demokratik haklar alanında da bunların güvence altına alınacağına dair temel kriterler ve başlıklar var. Bu, Emek ve Özgürlük İttifakı’nı hem Cumhur İttifakından hem de Millet İttifakı'ndan önemli oranda ayıran bir program.”