Bolton işgal pazarlıklarını anlatıyor

ABD Başkanı Donald Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, kitabında Kuzey-Doğu Suriye’nin işgali için yapılan pazarlıkları da anlatıyor.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın 1,5 yıllık Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevinin ardından istifa eden John Bolton, Trump yönetiminde geçirdiği süreçte yaşanan önemli pazarlıkları ve detayları ‘Olayın Olduğu Oda’ adlı kitabında yazdı. ABD açısından çok gizli ve önemli detayların gizlendiği belli olan kitapta, Rojava işgali sürecindeki pazarlıklar da anlatılıyor.

Bolton, kitabın Türkiye’ye ilişkin kısmında Rojava’nın Ekim 2019’da Türk devletinin işgaline maruz kalmasından önce 2018 sonu ve 2019 başındaki bazı pazarlıklara yer veriyor. Bolton, her ne kadar kendisinin ABD askerlerinin çekilmesine taraf olduğunu söylese de Kuzey-Doğu Suriye’nin işgalinin engellenmesi ve Kürtler ile diğer halkların oluşturduğu Özerk Yönetim ile QSD’nin kontrolünün devamından yana olduğunu ifade ediyor. Bolton, özellikle bir dönem Türkiye’de büyükelçilik yapan ve ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in Kürtlere karşı, Türkiye ile kirli ilişkilere dayanan rolünü teşhir ediyor.

ERDOĞAN’IN AMACINI BİLİYORDU

Erdoğan ile Trump arasında Aralık 2018’de gerçekleştirilen telefon görüşmesindeki detaylara yer veren Bolton, Trump’ın bu görüşmede Suriye’den çekilme konusundaki niyetini açık ettiğini belirtiyor. Suriye’den çekilmenin ‘büyük bir hata’ olduğunu vurgulayan Bolton, Trump’ın geri çekilerek Kuzey-Doğu Suriye’de kalan DAİŞ çetesiyle mücadeleyi Türkiye’ye devretmekten bahsettiğini kaydetti. Bolton, Erdoğan’ın söz konusu görüşmede Suriye’ye yönelik planladığı işgal saldırısının amacının ‘sadece DAİŞ ve PKK ile bir tuttuğu YPG’ye yönelik’ olduğunu söylediğini, kendisinin ise bundan kasıtla ‘tüm Kürt savaşçıları’ hedeflediğini anladığını yazıyor.

BÜYÜK RESİM İRAN’DI

Suriye’den çekilmenin gerçekte büyük bir hata olduğunu yazan Bolton, ‘büyük resme’ bakıldığında hedefin İran olduğunu ve çekilmeyle birlikte Kürtlerin yalnız bırakılarak İran’ın müttefiki Suriye rejimiyle anlaşmasından endişelendiğini dile getiriyor. Bolton, bu durumun Kürtleri Erdoğan ve Esad rejimi arasında zor bir durumda bırakacağına dikkat çekiyor. Trump, 14 Aralık 2018’deki görüşmeden 10 gün kadar sonra da Erdoğan ile yeni bir telefon görüşmesi talep ediyor. Trump, bu görüşmede Erdoğan’dan ‘ABD askerlerinin hedef alınmaması’, Kürtlere değil de DAİŞ’e saldırılması’ konusunda ‘emin olmak’ istiyor. Trump, Erdoğan’dan DAİŞ’ten kurtulmak istediğini ve bu amaçla Türkiye’ye yardım edeceğini söylerken, DAİŞ ile yıllarca mücadelelerinin oluşturduğu sempatiden dolayı da Kürtlere saldırılmamasını istiyor.

STANDART ERDOĞAN PROPAGANDASI

Bolton, Trump ile Erdoğan’ın telefon görüşmesinde Kürtlere saldırılmaması noktasında Erdoğan’ın yıllardır yaptığı propagandaya da dikkat çekiyor. Erdoğan’ın ‘Kürtleri sevdiğini’ ve Kürdistan’da mitingler düzenleyebilen tek parti olduğunu iddia ettiğini yazan Bolton, YPG ve PKK’nin Kürtleri temsil etmediğini söylediğini aktardı. Kürt bakanlar ve milletvekillerinin varlığı yalanını tekrarlayan Erdoğan’ın bu sözlerine kendisinin inanmadığını “Bütün bunları zaten önceden duymuştuk ve hepsi standart Erdoğan rejimi propagandasıydı” sözleriyle belirtiyor.

ERDOĞAN İLE MUSSOLİNİ

Erdoğan’ın Trump’la daha önceki telefon görüşmelerine dair kitabının önceki bölümlerinde yer veren Bolton, konuşma tarzıyla ‘balkonda kitlelere propaganda yapan faşist Mussolini’yi andırdığı tespitini yapıyor.

JEFFREY TÜRKİYE’Yİ GÜVENİLİR BULUYOR

Bolton, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun kendisine aktardığına göre Trump’ın, Ocak 2019’da DAİŞ’le mücadele için oluşturulan koalisyondaki özel temsilcisi James Jeffrey, ‘Kürtlere hiç sevgisi olmayan’ biriydi. Jeffrey, 2008-2010 arasında ABD’nin Ankara Büyükelçisi olarak da görev yapmıştı. Jeffrey’in ABD’deki genel kanıya rağmen Türkiye’yi halen ‘güvenilir bir NATO partneri’ olarak gördüğünü yazan Bolton, ‘müştericilik’ terimiyle Jeffrey’in Türkiye ile olan bağlarını ifade ediyor.

İŞGALDE JEFFREY’İN ROLÜ

Trump’ın, 2018 sonunda ABD askerlerinin Kuzey-Doğu Suriye’den çekileceklerine dair açıklamaları ardından Türk devletiyle yapılan pazarlıklara değinen John Bolton, Türkiye ile çıkar ilişkileri olan James Jeffrey’in işgale giden yoldaki tavırlarına dikkat çekiyor. Bu pazarlıklar esnasında Trump’ın ticari ilişkileri öne çıkaran muğlak ve günübirlik değişen politikalarına karşılık üst düzey yöneticiler arasında ciddi görüş farklılıkları vardı.

POMPEO’NUN SÖZLERİNE TEPKİ

Trump’ın açıklamaları ardından John Bolton, Ocak 2019 başında önce İsrail’e, oradan da Ankara’ya gitmişti. Burada sık sık gündemde olan Kuzey-Doğu Suriye ile Kuzey Kürdistan sınırı boyunca ağır silahlardan arındırılmış bir ‘güvenli bölge’ planına dair ABD’nin önerileri müzakere edilecekti. Bu süreçte New York Times’ta ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun ‘Kürtlerin katledilmesinin önlenmesi ABD’nin görevlerinin başındadır’ şeklindeki açıklaması gündeme düşmüştü. Bolton, bu sözlerin ve ABD’nin Kürtlerden yana tutum almasının Erdoğan’ın hiç de hoşlanmadığı bir durum olduğunu ve zaten kendisiyle görüşmenin de ‘Meclis konuşması’ gerekçesiyle iptal edildiğini kaydediyor. Ancak Bolton, sonradan öğrendiğine göre bu konuşmanın kendisinin bizzat sunduğu ABD’nin pozisyonuna cevap verilmek üzere önceden planlanmış olduğunu belirtiyor.

POMPEO: SEÇME HAKKINIZ VAR!

Ankara’dan dönüş yolunda Mike Pompeo ile konuşmalarını da yazan Bolton, Pompeo’nun Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun kendisine ulaşmaya çalıştığı bilgisini paylaşıyor. Pompeo, Çavuşoğlu’na “Seçme hakkınız var ya sınırlarınızda bizleri görürsünüz ya da biz çekilince zaten Kuzey-Doğu Suriye’ye girmek isteyecek olan Rusya ve İran’ı. Seçim sizin” demek istediğini aktarmış. Bolton, kendisinin de bu mesajın doğru olacağını Pompeo’ya söylediğini yazıyor.

JEFFREY HARİTASIYLA DOLAŞIYORDU

John Bolton’un kitabında Ocak 2019 başındaki pazarlıklar esnasında Türkiye ile kirli ilişkilerinden şikayet edilen Özel Temsilci James Jeffrey’in hazırladığı Kuzey-Doğu Suriye’nin işgaline dair harita ve bu haritanın üst düzey yöneticiler arasında yarattığı rahatsızlığa işaret ediyor. Kitaba göre Jeffrey, elindeki renkli haritada hangi bölgenin Türkiye’nin hangilerinin ise Kürtlere bırakılacağını gösteren yerleri işaretlemişti.

Bu haritadaki paylaşımın Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’u hiç de memnun etmediğini aktaran Bolton, kendisinin de QSD ve Özerk Yönetim kontrolündeki bölgenin olduğu gibi kalması gerektiği görüşünde olduğunu yazıyor. Kitapta, şöyle diyor: “Ben gerçek amacımızın Türklerin kesinlikle Fırat’ın doğusunda kendi sınırlarının ötesinde kalmalarını sağlamamızın olup olmadığını sordum ve Dunford da bunun aynen kendi duruşu olduğunu söyledi. Ben Kuzey-Doğu Suriye’nin olduğu gibi kalmasını istediğimi söyledim ama Amerikan askerlerinin bölgede kalmaması şartıyla. Bunun ‘imkansız bir görev’ olduğunu biliyordum, ancak başaramazsak da bu bir amaç olarak kalmalıydı. Dunford, beni onayladı.”

İLGİNÇ BİR TARİH KONUSU

Bolton, daha sonra Jeffrey’in söze girdiğini ve tutumlarına ilişkin ilkeler bildirgesini hazırlamaya devam ettiklerini yazıyor. Bolton, kendisinin ‘Kürtlerin kötü muameleye maruz kalmaması’ ve ‘Kuzey-Doğu Suriye’de kesinlikle Türk askeri varlığı istemedikleri’ yönündeki bir cümleyi eklettiğini söylüyor.

Bolton, Jeffrey’in de onayladığı ABD’nin tutumuna dair metne karşılık Jeffrey’in araya sokuşturduğu Türkiye’nin işgaline onay veren haritanın kendisinin Eylül 2019’da istifası ardından yaşanan işgal ışığında ‘tarihsel nitelikte incelenmeye değer’ konular olduğunun altını çiziyor.

Bolton’un anlatımından Dunford ve Jeffrey ile konuşmalarının Ankara ziyareti sırasında gerçekleştiği anlaşılırken, söz konusu işgal haritasının Jeffrey ve Türk yetkililer tarafından hazırlandığı şüphesi de ortaya çıkıyor.

‘DAİŞ ERDOĞAN’IN UMURUNDA DEĞİL’

Dönüşten sonra Trump’ı aradığını ve ABD Başkanı’nın çekilme konusundaki ısrarcı tavrını yinelediğini aktaran Bolton, Trump’ın görüşlerini şöyle aktarıyor: “Trump, Türkiye’nin aylar öncesinden Suriye’ye girmek için hazır olduğunu düşünüyordu ve bu yüzden de henüz bizimkiler (ABD askerleri) orada olduğu halde Türkiye Kürtlere saldırmadan önce çekilmeyi başlatmak istiyordu. Trump, ‘DAİŞ Erdoğan’ın umurunda değil’ dedi ve bu doğruydu. Ayrıca Suriye’den çekildikten sonra da ABD’nin DAİŞ’i vurma konusunda etkili kalmaya devam edeceğini söyledi ki, bu da doğruydu.”

Bolton, Trump’ın kendisine ‘kesinlikle zayıflık izlenimi vermeyin’ diye uyarıda bulunduğunu, ancak zaten olayların geliştiğini kaydediyor. Bolton, “Trump, biz bir iç savaşa dahil olmak istemiyoruz. Onlar (Türkler ve Kürtler) doğal düşmanlar. Türkler ve Kürtler yıllardır savaşıyorlar. Biz bir iç savaşa dahil olmayacağız ama DAİŞ’i bitiriyoruz” diye yazıyor.

DUNFORD KARŞI ÇIKIYORDU

Bolton’a göre dönemin ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford, Kuzey Kürdistan ile Rojava arasındaki sınırın Rojava tarafında bir tampon bölge fikrine yakın ise de Türk ordusunun sınırın güneyine inmesine kesinlikle karşı çıkıyordu. Dunford bu süreçte yaptığı askeri görüşmelerde, Türk ordusu içindeki generallerden aldığı izlenime göre, Erdoğan’ın işgal planlarına karşı bir tutum olduğunu Bolton’a aktardı.

Bolton, şöyle anlatıyor: “Bu arada Dunford’un Türk askeri komutasının bir yandan Türkiye’yi ‘terörist saldırılara karşı korumayı amaçladıklarını’ söylerken diğer yandan Suriye içine girme noktasında Erdoğan kadar hevesli olmadıklarını ve de sınırın güneyine askeri operasyonları engellemek için gerekçeler aradıklarını düşündüğünü öğrendim… Dunford, Türk generallere Kürt ağır silahlarının geri çekileceği, sınırın iki yanından Kürt veya Türk askeri girişlerinin önleneceği ve NATO güçleri ile partnerlerinin yer alacağı uluslararası bir gücün devriye atacağı 20-30 kilometre derinliğinde bir tampon bölge önermişti. Bu daha önce Washington’da konuştuğumuz gibiydi. ABD hava sahasını kapatabilir ve uluslararası gücün kapasitelerine yardımcı olabilirdi ki, Dunford ve ben de bunun bize Kuzey-Doğu Suriye’de hava sahasını kontrol etme imkanı sunacağına inanıyorduk. Ancak (müzakerelerde) Dunford bu konuda ısrarcı olmadı…”

John Bolton, bu konuda ısrarcı olmamalarını ise ABD güçlerinin Irak’taki El Esad Üssü’ndeki varlığına ve Suriye’de ani bir DAİŞ terör tehdidi olması halinde müdahale edebilecekleri teziyle açıklıyor. Bolton, Avrupalıları ikna etmelerinin ise ‘başka bir günün sorunu’ olduğunu ve Erdoğan’ın baskıyı özellikle 2019 yerel seçim süreci nedeniyle arttırdığını, kendilerinin ise ‘yeni ve daha iyi fikirler ortaya çıkana kadar’ ABD güçlerinin Fırat’ın doğusunda kalması için zaman kazanmak istediklerini belirtiyor.

Bolton’a göre; Jeffrey, ‘güvenli bölge’ planını QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî’ye iletecekti, ancak Genelkurmay Başkanı Dunford, Kürtlerin bu konudaki opsiyonlarının sınırlı olduğunu düşünüyor ve konuda ümitsizdi.

Ayrıca bu süreçte Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun plana tıpkı 1990-1991’deki birinci Körfez Savaşı’nda olduğu gibi bölge ülkelerinin mali destekle katkıda bulunabileceğini savunuyordu.

Bir diğer nokta ise Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’un ABD’nin en azından El Tanif’teki üsteki varlığını korumasından yana olduğuydu.

Bolton, kendisinin Eylül 2019’da istifasına ve Dunford’un 30 Eylül 2019’da görev süresinin dolmasına kadar Türk işgalini engellemeyi başardıklarını, ancak ‘statüko’ olarak değerlendirdiği bu durumun hemen sonrasında artık sürdürülemediğine işaret ediyor. Bolton, Erdoğan’ın düşmanca tavrının bitmemiş olmasının iç siyasi ve ekonomik sorunlar nedeniyle olabileceğini kaydederken, Trump’ın özellikle S-400 alımları nedeniyle Kongre’nin geniş onayına rağmen Türkiye’ye yaptırım kararı almadığını da hatırlatıyor.

TRUMP İTİBARI YERLE BİR ETTİ

John Bolton, Rojava’nın üçüncü kez Türk işgaline maruz bırakıldığı sürece dair kitabında şu cümleleri kullanıyor: “Sonunda Trump 6 Ekim 2019’da patladığında ve yeniden ABD güçlerinin geri çekilme emrini verdiğinde ben Beyaz Saray’dan ayrılalı yaklaşık bir ay olmuştu. Trump’ın kararı ABD politikası ve dünya genelindeki itibarımız açısından tam bir yıkım olmuştu. Bu süreci (işgale neden olan geri çekilmeyi) 9 ay önce (Ocak 2019’da) olduğu gibi engelleyebilir miydim, bilmiyorum. Trump’a gösterilen keskin negatif siyasi reaksiyon öngörülebilir ve haklıydı. Bunu bir kez daha engellemek, ‘otobüse karşı kendini yola atacak birini ve Trump’ın kabul edebileceği bir alternatifin’ olmasını gerektiriyordu. Bu, göründüğü kadarıyla mümkün olmadı. Buradaki tek iyi haber, yıllar sonra 26 Ekim’de (2019) DAİŞ lideri Ebubekir El Bağdadi’yi rizikolu bir operasyonla elimine ettiler.”

JOHN BOLTON KİMDİR?

Nisan 2018-Eylül 2019 arasında ABD Başkanı Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapan John Bolton, 2000’li yıllarda da önemli görevlerde bulundu. Gatestone Institute adlı düşünce kuruluşunu yönetirken 2001-2005 arasında George W. Bush tarafından silahsızlanma konusunda özel temsilci olarak görevlendirilen Bolton, 2005-2006 arasında ise ABD’nin Birleşmiş Milletler (BM) nezdindeki büyükelçiliği görevini yürüttü.

Bolton, Eylül 2019’da birçok konuda anlaşmazlığa düştüğü Donald Trump’ın danışmanlığı görevini bıraktı.

Gençliğinden bu yana muhafazakâr çevreler içinde olduğu bilinen Bolton, ‘Önleyici Savaş Doktrini’nin en keskin savunucularından. Buna göre, ABD’nin ‘güvenliğini tehdit eden’ bir durum ortaya çıktığında bu henüz ABD topraklarında ‘eyleme dönüşmeden’ yerinde yok edilmeliydi.

Körfez Savaşı’na verdiği net destekle bilinen Bolton, ayrıca Kuzey Kore ve İran konularında katı tutumuyla dikkat çekiyor. Bu iki ülkenin silahlanma projelerinin BM Güvenlik Konseyi’nde yaptırımlara tabi tutulmasını net bir biçimde savunuyordu.