Bozkurt: Soruşturma polisin işbirliğiyle engelleniyor

Polis baskını sonrası karnındaki 9 aylık bebeğini kaybeden Rabia Bozkurt, soruşturmanın akıbetini öğrenmek için Başsavcılık ile yapmak istediği görüşmenin bizzat soruşturma içinde yer aldığını söyleyen bir sivil polis tarafından engellendiğini belirtti.

Urfa Merkez’deki evine 19 Mart 2020 tarihinde yapılan polis baskını sonrası karnındaki 9 aylık bebeğini kaybeden 39 yaşındaki Rabia Bozkurt’un adalet mücadelesi sürüyor.

Baskın sırasında polis tarafından iteklenip yere düşürüldüğünü belirten Bozkurt, 1.5 yıldır devam eden soruşturmanın polisin işbirliğiyle engellendiğine dikkat çekti. Bunun en son somut örneğinin 8 Ekim Cuma günü Urfa Adliyesi’nde yaşandığına işaret eden Bozkurt, soruşturmanın akıbetini öğrenmek için gittiği Urfa Adliyesi’nde Cumhuriyet Başsavcılığı ile yapmak istediği görüşmenin bizzat soruşturmada yer aldığını söyleyen bir sivil polis tarafından engellendiğini belirtti.

Eşi cezaevinde olduğu için yaklaşık 1.5 yıldır adalet mücadelesini tek başına sürdüren 4 çocuk annesi Bozkurt, yaşadığı süreci ANF’ye anlattı.

‘HAMİLE OLDUĞUMU SÖYLEMEME RAĞMEN İTEKLEYEREK YERE DÜŞÜRDÜ’

Her şeyin 18 Mart’ı 19’una bağlayan gece yaşandığını belirten Bozkurt, şöyle konuştu: “O gün (18 Mart) eşim İbrahim Bozkurt ile birlikte kontrol için hastaneye gitmiştik. 9 aylık hamileydim ve doğuma sayılı günler kalmıştı. Hastanede yapılan muayenede doktor, bebeğimin gayet iyi olduğunu, 1 hafta, 10 gün içerisinde doğum yapabileceğimi söyledi. Eve döndüğümüzde eşim Suruç’a gitti. Ben de evde çocuklarla birlikte kaldım. Gece saat 3.30 civarlarında kapı çaldı. Eşimin geldiğini düşündüm. Delikten baktığımda kapıda polis olduğunu gördüm, ‘Kapıyı aç yoksa kırarız’ diye bağırıyorlardı. Kapıyı açtığımda arama kağıdı göstererek eşimi sordular. Evde olmadığını söyleyince, uzun namlulu ve yüzü maskeli polisler eve doluştu. Çok korktum, hemen kaynımı aradım, gelmesini istedim. Hamile olduğumu ve korktuğumu belirtmeme rağmen, polis çok sinirliydi, bağırıp çağırmaya devam ediyordu. Baktım ki ellerinde silahlarla çocukların uyuduğu odaya yöneldiler. Hemen araya girip odada çocukların uyuduğunu ve bu şekilde içeriye giremeyeceklerini söyledim. Bir sivil polis, ‘Ben burayı ne hale getiririm biliyor musun?’ diyerek beni sertçe itti. O esnada dengemi kaybederek yanlamasına yere düştüm. Evden ayrılırken kamerayı kapatıp bana, ‘Biz şimdi sana zarar verdik mi diye soracağız, sen de hayır diyeceksin’ dediler. Ben de ilk defa böyle bir baskın yaşadığım için korktum ve panikle mecburen hayır dedim. Arama sonrası imzalamamızı istedikleri evrakı kaynım da korkudan imzaladı. Daha sonra öğrendim ki zaten eşimi yakalamışlar, ama buna rağmen eve baskın yapıp her yeri darmadağın ettiler.”

‘BEBEĞİM BASKIN GÜNÜ ÖLDÜ!’

Bozkurt, baskından iki gün sonra kusmaya başladığını, çok ağrısını olduğunu, vücudunun her yerinin şişmeye ve morarmaya başladığını aktardı. Önce ne olduğunu anlamadığını anlatan Bozkurt, “Kafam emniyette tutulan eşimde olduğu için ilk etapta ne olduğunu anlamadım. Eşimin gözaltında feci şekilde darp edildiğini, üzerine ütü basıldığını öğrenmiştim. Öldürülmesinden korktuğum için çok ağrım olmasına rağmen karnımdaki bebeğin ne durumda olduğunu düşünememiştim. Bebeğimin hareket etmediğini ancak 9 gün sonra fark ettim. Devlet hastanesinde bebeğimin öldüğünü söylediler. Önce inanmadım, özel hastaneye gittim. Oradaki doktor, bebeğimin yaklaşık 9 gündür ölü olduğunu ve bu nedenle zehirlendiğimi söyledi. Demek baskın günü bebeğim karnımda ölmüş” dedi.

28 Mart 2020 tarihinde ölü doğum yapan Bozkurt, o gün bugündür adalet arıyor.

‘SİVİL POLİS RESMEN BAŞSAVCI İLE GÖRÜŞMEME ENGEL OLDU'

Hem Hilvan T Tipi Cezaevi’ne hapsedilen eşinin hem de kendisinin bebeğin ölümü hakkında ayrı ayrı suç duyurusunda bulunduğunu belirten Bozkurt, ancak bebeğine otopsi yapılması talebinin reddedildiği gibi, 1.5 senede soruşturmada hiçbir ilerleme kaydedilmediğini söyledi.

En son 8 Ekim Cuma günü cezaevine görüşe gittiğinde eşinin yaptığı suç duyurusuna takipsizlik kararı verildiğini öğrendiğini belirten Bozkurt, şöyle konuştu: “Bunu öğrenir öğrenmez, yaptığım suç duyurusunun akıbetini sormak için Urfa Adliyesi’ne gittim. Dosyaya bakan savcı çok sinirli biri. Her geldiğimde ya benimle görüşmek istemiyor ya da tersliyor. Yine öyle oldu. Beni tersledi. Bunun üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı ile görüşmek istedim. Sekreterine durumu anlatıp, soruşturma hakkında bilgi almak için başsavcı ile görüşme talebimi ilettim. Kimlik bilgilerimi ve telefonu aldı. Odada bir sivil polis vardı. Konuştuklarımızı dinliyordu. ‘Ben bu soruşturmayı biliyorum’ diyerek bilgisayara baktı ve ‘Ben de bu soruşturmadaymışım’ dedi. Sinirlendiğimi belli etmedim ama bakışlarımdan anlamış olacak ki, ‘Sinirlenmene gerek yok, ben senin bebeğinin ölümüne sebep olanlardan değilim, sadece kovuşturmada varım’ dedi. Sekretere görüşme konusunda ısrar edince söz konusu sivil polis masaya vurarak, ‘Anlamıyor musun? Başsavcı içeride görüşmede, başka bir gün gel’ diyerek çıkıştı. Sekreter hanımın, ‘Sen koridora çık, görüşmeyi kabul ederse ben sana telefon edeceğim’ demesi üzerine odadan çıktım. 10 dakika sonra telefonum çaldı; arayan sekreterdi. Beni başsavcı ile görüştüreceğini söyledi. Odanın önüne geldim ve bana çıkışan sivil polisin odadan çıkıp dosyama bakan savcının odasına doğru gittiğini gördüm. Birkaç dakika sonra yanıma gelip kimliğimi istedi. Kimlik bilgilerimin başsavcının sekreterinde olduğunu, başsavcıyla da görüşeceğimi söyleyerek kimliğimi vermedim. Bunun üzerine, ‘Başsavcı ile görüşeceğini mi zannediyorsun?’ diyerek odaya girdi. Aradan 10-15 dakika geçtikten sonra sekreter tekrar arayarak, ‘Başsavcı seninle görüşmek istemiyor’ dedi. Sivil polis, resmen yapacağım görüşmeyi engellemiş oldu.”

TEM’DE BASKI

Bunun yaşadığı ilk engel olmadığını vurgulayan Bozkurt, bu olay öncesi de ifade vermek için çağrıldığı Urfa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde bir odaya kilitlendiğini, davacı olmaması için polislerin tehdit ve baskısına maruz bırakıldığına dikkat çekti. Daha sonra Asayiş Şube Müdürlüğü’ne (TEM) ifade için çağrıldığını belirten Bozkurt, “Hem eşime emniyette yapılan işkence hem de baskın sonrası bebeğimin ölümü üzerine suç duyurusunda bulunmuştum. Normalde ifademin Asayiş Şube’de alınması gerektiğini öğrendim. Demek ki sırf gözümü korkutmak ve suç duyurusundan vazgeçirmek için Terörle Mücadele’ye çağrılmışım” dedi.

‘HAK ETTİKLERİ CEZAYI ALMALARINI İSTİYORUM!’

Bebeğinin ölümü sonrası psikolojisinin bozulduğunu, ilaç kullanmaya başladığını anlatan Bozkurt, bir bebek gördüğü zaman dayanamadığını, gözyaşlarına boğulduğunu ifade etti.

Maddi sıkıntıdan dolayı avukat tutamadığını, İnsan Hakları Derneği’ne başvurduğunu söyleyen Bozkurt, “Başından beri soruşturmanın ilerlemesi memurlar tarafından el birliğiyle engelleniyor. Avukatım olsaydı belki böyle olmazdı. Ev baskınında polis beni itekleyip yere düşürdüğünde kaynım oradaydı, olayın tanığı olmasına rağmen ifadesi alınmadı. Otopsi talebimiz reddedildi. Bebeğimin ölü doğumunu yapan doktor, polis tarafından tehdit edildiğini kaynıma itiraf etti. Ama tüm bunlara rağmen soruşturma davaya dönüşmüyor” diye tepki gösterdi.

Bebeğinin ölümüne sebebiyet veren ve eşini darp eden polislerin cezalandırılmasını isteyen Bozkurt, “Baskın öncesi bebeğim gayet sağlıklıydı. Ölü doğum yaptığımda 3.5 kiloydu. Oğlum yaşasaydı şimdi 1.5 yaşında olacaktı. 9 ay onu karnımda taşıdım, doğumuna 10 gün kala bana bunu yaşattılar. Bebeğimin ölümüne sebep oldular. Artık polis yüzü görmeye tahammülüm kalmadı, onlara hiçbir güvenim kalmadı, çok öfkeliyim. Hak ettikleri cezayı almalarını istiyorum” dedi.

İlgili haber:

https://anfturkce.com/guncel/bebegini-kaybetmis-bir-annenin-feryadina-adalet-olun-139068