Buldan: AKP-MHP iktidarı kadın düşmanıdır

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, AKP-MHP iktidarının kadın düşmanı olduğunu belirtti. "Yoksulluğun nedeni de savaştır" diyen Buldan, ırkçılığa karşı birliğe çağırdı.

Türkiye’nin demokratikleşmesi yolunda en önemli aşama olan Dolmabahçe Mutabakatı’nı hatırlatan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Dolmabahçe Sarayı'nda çözüm masasını devirdikleri için bugün Kremlin Sarayı'ndan çıkamıyorlar. Suriye'den, İdlib'ten size bir iktidar hikâyesi çıkmaz” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Parlamento Kadın Grubu toplantısında konuştu. Kadın milletvekilleri, Kürt Milli Kıyafet Bayramı dolayısıyla toplantıya ulusal kıyafetleriyle katıldı. Toplantıya çeşitli kentlerden gelen HDP’nin il ve ilçe örgütlerinden kadın yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri ile sendika ve meslek örgütlerinin kadın temsilcileri katıldı. Tutuklu kadın siyasetçilerin fotoğraflarının taşındığı toplantıda, kadınlar “Jin jiyan azadî” sloganları attı.

GAZETECİLERİN TUTUKLANMASI

Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik ve gazetenin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser’in tutuklanmasını değinerek konuşmasına başlayan Buldan, gazetecilere yönelik baskılara dikkat çekti. Buldan, “Bu ülkede gazetecilere yönelik hukuk dışı tutuklamalar devam ediyor. Geçen hafta gazeteciler, yazarlar tutuklandı. AKP yargısı eliyle gerçekleştirilen bu hukuk dışı tutuklamaları HDP olarak kınıyoruz. Biliyoruz ki, iktidar ne yaparsa yapsın hakikatin sesini kesemeyecektir, gerçekler asla karanlıkta asla kalmayacaktır” dedi.

MIZRAKLI’YA CEZA

Hakkında 9 yıl 4 ay hapis cezası verilen Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’ya verilen cezanın hukuk dışı ve siyasi olduğunu belirten Buldan, kararı tanımadıklarını söyledi. Buldan, “Selçuk Başkan kayyum yolsuzlukları ve hırsızlıklarını ortaya çıkardığı için özellikle hedef alınan bir belediye eş başkanımızdı.  Hırsızlık yapanlar dışarıda elini kolunu sallaya sallaya gezerken, hakikatin sesi olan Selçuk Başkanı tutuklayıp ceza veren zihniyet şunu iyi bilsin ki; bu devran böyle sürmeyecektir, bu devran böyle devam etmeyecektir. Halk iradesine kelepçe vuranlar elbet gerçek adalet önünde tüm bu hukuksuzlukların hesabını teker teker verecekler. Adaletten kaçamayacaklar. Buradan bir kez daha hem Selçuk Başkana hem de tutuklanan gazetecilere selamlarımızı ve dayanışma duygularımızı gönderiyoruz” diye konuştu.

8 MART VE KADINLARA SALDIRI

Rehin tutulan kadın siyasetçileri ve dünya çapında gelişen kadın hareketlerinin öncülerini selamlayan Buldan, kadınların 8 Mart’ta her yerde haklarına sahip çıkmak için alanlarda olduğunu söyledi. Buldan, “Hep birlikte özgürlüğü haykırdık, eşitliği haykırdık. Hep beraber ‘Biz buradayız. Umut ve cesaret biziz. Örgütlü gücümüzle birlikte olacağız’ dedik. Hep söyledik yine söylüyoruz 21. yüzyıl kadın mücadelesinin yüzyılıdır ve yine kadınların zafer yüzyılı olacaktır” diye belirtti.
Buldan’ın açıklamalarının devamı şöyle:
"Çok iyi biliyoruz ki,  kadınlar için yaşam sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada zorlu bir dönemeçten geçmektedir. Erkek rejimler ve faşizm dünyanın neresinde olursa olsun aynıdır ve kadın düşmanıdır. Kadınların iki asırdır yürüttükleri mücadeleler ve verdikleri ağır bedeller sonucu elde ettikleri haklar, kazanımlar sadece Türkiye’de değil birçok coğrafyada bugün büyük tehlikeler altındadır. Kadınların yerel ve uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınmış, yasalaşmış birçok hak bugün belli tehlikelerle karşı karşıyadır. Ancak, kadınlar bulundukları her yerde eş zamanlı olarak savaşa, erkek şiddetine, doğa talanına, sömürüye ve ayrımcılığa karşı toplumu savunmak ve doğayı korumak için ayaktadır. Latin Amerika’da, Afrika’da, Avrupa’da, Türkiye’de ve Ortadoğu’da kadınlar şiddete karşı çıkmak için, güvence altına alınan haklarına sahip çıkmak için ayaktadır.
Bugün kadın mücadelesi birçok mücadelenin bileşkesi, kavşağı konumundadır. Irkçı, tekçi ve cinsiyetçi yönetimlere alternatif siyasal sistemler ortaya koyma iddiasında olan birçok mücadelenin merkezinde yine kadınlar yer almaktadır. Bu yeni eylem ve mücadele hak ve eşitlik talep eden herkese cesaret ve ilham vermektedir. Kesintisiz bir mücadele sonucu kürtaj hakkını kazanan İrlandalı kadınların mücadelesi ile kadın düşmanı IŞİD karanlığını durduran Rojavalı kadınların bize gösterdiği gibi uzun soluklu ve sürekli mücadele bizi zafere götürecektir. Türkiye’de de kadın mücadelesi yeni bir direniş dalgası ortaya koymaktadır. Artan kadın kırımına karşı kadınlar her yerde faşizme karşı direnmektedir, direnmeye devam etmektedir. Çünkü kadınların bedeni ve kadın kazanımları ağır saldırı altındadır. 18 yıllık AKP erkek iktidarı kadınların haklarını ve kazanımlarını ortadan kaldırmak için kadın karşıtı politikalarına olanca gücüyle ağırlık vermektedir. Günde neredeyse 3 kadının katledildiği, şiddetin erkek devlet-erkek iktidar-erkek yargı eliyle teşvik edildiği ağır bir süreç yaşıyoruz.
Bunun en son örneğini İstanbul Taksim’de gördük. Kadınlar her şeye ama her şeye rağmen, tüm engellemelere rağmen Feminist Gece Yürüyüşünü gerçekleştirdi. Yürüyüş sonrası polis gaz bombalarıyla, plastik mermiyle saldırdı. Kadınlar şiddet uygulanarak gözaltına alındı. Hem de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bunu yaptılar. 8 Mart’ta kadınlara işkence yaptılar.
Rabia Naz, Emine Bulut, Nadira Kadirova, Şule Çet… Bu isimleri biz biliyoruz ancak bu isimleri unutturmaya çalışanlar var, onları da biz iyi tanıyoruz. Öyle bir yargı düşünün ki Nadira Kadirova davası çok kısa sürede takipsizlikle sonuçlandı. Çünkü ucu AKP’ye dokunuyordu. Elazığ’da Kırgızistan uyruklu kadın gazeteci Yeldana Kaharman şüpheli bir biçimde öldü ve intihar olarak kayıtlara geçirildi. Ama yine burada da işin ucu yine bunlara AKP’ye dayanınca olayın üzeri kapatıldı. Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku iki aydır kayıp. İktidar, Doku’nun bulunmaması için özel bir çaba göstermektedir. Öyle ki milletvekili arkadaşlarımızın verdiği soru önergesinde Doku’nun kaybolmasından sorumlu kişinin ismi kayıtlara geçmesin diye TBMM Kanunlar Kararlar Dairesi tarafından sansürlenerek bu önergeler kayıt altına alınıyor. Yine; Dersim’de kadın öğrencilerin güvenlik görevlilerinin yoğun takip ve tacizine maruz kalması, Dersim’de iktidarın sürdürdüğü özel bir politikanın varlığını bize göstermektedir. Hayatın her alanında olduğu gibi yargıda da erkekleri koruyan zihniyet karşımıza çıkmaktadır. Hele ki şiddeti uygulayan bir kamu personeli ise, polis veya asker ise, yandaş ise üstü daha çabuk kapatılıyor.
Çalışabilecek durumda olmasına rağmen 20 milyonu aşkın kadın işgücüne dâhil edilmemektedir. Kentlerdeki genç kadın işsizlik oranı yüzde 36’dır. Bölgede ise durum çok daha kötüdür: Kadınların yüzde 87’si işsizdir. KHK’lerle binlerce kadını işsiz ve yoksul bıraktılar. Sosyal yardıma başvuranların yüzde 80’i yine kadınlardır. Ekonomik krizin en ağır yükünü yaşayan biz kadınlarız.
Biliyorsunuz, bu erkek iktidar kadınların en büyük kazanımı olan HDP’nin kadın siyasetini ve kadın kazanımlarını hedef almaktadır.
Erkeklerin tekçi anayasası değil kadınların demokratik anayasası olacaktır.

BARIŞIN SAFINDA DURANLARIZ

Savaşların en ağır bedelini her zaman kadınlar ve çocuklar ödedi. Bunun en somut örneği çok uzak geçmişte değil, 2014 Ağustos’unda Şengal’de yaşandı. 5 binden fazla Êzidî kadın DAİŞ çetelerinin eline esir olarak düştü, pazarlarda satıldı. Hala binlerce kadın kayıptır. Benzer bir durum yine çok önce değil, Efrîn'de yaşanmıştı.

İŞGALCİ SALDIRILAR

AKP İktidarı başından beri mezhepçi bir politikayla çeteleri destekleyerek Suriye’de yönetim değişikliğini hedefledi. Uluslararası güçlerin payandası haline gelerek Suriye iç savaşının derinleşmesinde rol oynadı. Amaçları; bir yandan kendi tekçi iktidarlarını ayakta tutmak, diğer yandan da Kürtlerin Suriye’de söz sahibi olmasını ve temsil edilmesini engellemektir.
Biz başından beri iktidarı her zaman uyardık. 'Bu savaşa son verin' dedik. 'Halklara daha fazla bedel ödetmeyin' dedik. 'Suriye’nin geleceğine Suriye halkları karar versin' dedik. Tezkerelere ‘hayır’ oyu verdik. Ancak iktidar HDP’lileri dinlemedi. Yanlış hesap bu kez Bağdat’tan değil İdlib’den geri döndü.

'SURİYE'DEN ÇIKIN'

Yol yakınken yapmanız gereken tek şey tüm varlığınızla Suriye’den derhal çıkmanızdır. Suriye’den elinizi çektiğiniz gün hem Suriye hem Türkiye hem de Ortadoğu rahatlayacaktır. Kürt düşmanlığından ve Kürtleri Suriye’de statüsüz bırakma politikasından artık vazgeçmelisiniz ve bir an önce demokratik çözümün önünü açmalısınız. Doğru olan yol Suriye’nin Suriye halklarına bırakılmasıdır.
Kürt düşmanlığından ve Kürtleri Suriye’de statüsüz bırakma politikasından artık vazgeçmelisiniz ve bir an önce demokratik çözümün önünü açmalısınız. Doğru olan yol Suriye’nin Suriye halklarına bırakılmasıdır.

MÜLTECİLER

Buradan iktidara çağrı yapıyorum; mültecileri zorla, tehditle göndermekten vazgeçin. Mültecileri kirli pazarlıklarınıza alet etmeyin. Avrupa’ya da seslenmek istiyorum: Kapılarınızı insanlığa açın. Mültecilere derhal açın. Mültecilere acil insani yardımı derhal yapın. Yunanistan halkının mültecilerle dayanışmak için yaptığı demokratik gösteriler insanlık adına umut vericidir. Yunan halkının mültecileri sahiplenen bu dayanışmasını biz de buradan selamlıyoruz. Yunanistan’daki bu dayanışma tüm Avrupa’da ve Türkiye’de de yaygınlaşmalıdır. Halklar arası dayanışmayla, birlikte yaşamla bu krizleri hep birlikte çözebiliriz. Dünyanın her yeri tüm insanlığın ortak yaşam alanıdır. Dünya hepimizin ortak evidir. Sınırların bir önemi yoktur. Her yurttaş dünyanın her yerinde yaşama hakkına sahiptir.

'YOKSULLUĞUN NEDENİ SAVAŞTIR'

Savaşa karşı toplumsal karşı duruşu daha da güçlendirmemiz gerekmektedir. Yoksulluğun nedeni savaştır. İşsizliğin nedeni savaştır. Gittikçe artan şiddetin nedeni yine savaştır. Çürümenin nedeni savaştır. Toplum kendisine ağır bedel ödeten bu savaş politikalarına karşı çıkmalıdır. İktidardan hesap sormalıdır ve barışı savunmalıdır. Barışa sahip çıkmak ortak geleceğimize sahip çıkmaktır. İşte bunun için 'savaşa hayır' seslerini daha güçlü olarak dillendirmeliyiz. İnsanlık dışı tecride mutlaka karşı çıkmalıyız. Irkçılığa, ayrımcılığa, şiddete, adaletsizliğe karşı çıkmalıyız. Çözümü ve barışı engelleyen tüm politikalara hep birlikte karşı çıkmalıyız.”