Buldan: Tecridi hep birlikte kaldıracağız

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Tecrit derhal sonlandırılmalıdır. Bu sorun tüm Türkiye halklarının sorunudur. Tecridi hep birlikte kaldıracağız" dedi.

Partisinin haftalık olağan grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, güncel gelişmeleri değerlendirdi. HDP Grup toplantısına, engelli kurumları ile günlerdir çocukları için direnen beyaz tülbentli anneler katıldı. 
Konuşmasına 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı'nı kutlayarak başlayan Buldan'ın değerlendirmelerinden öne çıkan bölümler şöyle:

SOMA KATLİAMI

"13 Mayıs 2014’te Soma’daki maden faciasında 301 canı yitirdik. Bu katliamla ilgili 15 yıl hapis cezası verilen şirketin yönetim kurulu başkanı yurt dışı yasağı konularak tahliye edildi. Dosyadaki bütün sanıkların bundan sonra maden sektöründe ruhsat alarak çalışması mümkün hale getirildi. Bu karar, aslında yargının geldiği yeri gösteren yüzlerce karardan sadece biridir. 

ŞULE ÇAT DAVASI

Bir diğer hukuksuzluk Şule Çet Davası'nda. Bu dava da yarın görülecek. Biz, kadın meclisimiz ve vekillerimiz ile bu davanın takipçisi olacağız. 

ENGELLİLER HAFTASI

Bu hafta aynı zamanda Engelliler Haftası. Sağlıklı ve her türlü şiddetten arındırılmış bir kentte yaşamak başta engelliler olmak üzere tüm yurttaşlarımızın hakkıdır. Engelliler insan onuruna yakışır iş, istihdam ve yaşam istiyorlar. Bağımlı, muhtaç ve lütuf diye sunulan ve aslında çok düşük olan sosyal yardımlara bağımlı yaşamak istemiyorlar. Kayyumların işten çıkardığı engellileri yeniden istihdam edeceğiz.

KAYIPLAR HAFTASI

Bu hafta aynı zamanda Kayıplar Haftası. Gözaltında kaybetme politikası; üzerinde yaşadığımız topraklarda 1915’ten başlamak üzere 12 Eylül askeri darbesi ile devam etmiş ve 1990’lı yıllarda ise sistematik bir hal almıştır. Kayıp yakınları, Cumartesi Anneleri olarak, 27 Mayıs 1995 tarihinden başlayarak her Cumartesi Galatasaray Lisesi önünde sessiz oturma eylemleri yaptık ki ben de bir Cumartesi Annesiyim. Evet, bizler coplandık, yerlerde sürüklendik, gözaltına alındık ama tüm baskılara rağmen kayıplarımızı unutturmamak, hakikatle yüzleşmek, faillerin yargılanmasını sağlamak ve hesap sormak için mücadeleye devam ettik, ediyoruz. 
Failler yargılanmadıkça tüm iktidarlar bu suçun devamcısı ve faillerin koruyucusu olacaktır.

TECRİT VE DİRENİŞLER

Adaletin ve demokrasinin tecrit altında olduğu, hukuksuzluğun ve keyfiliğin giderek bir yönetim sistemi haline dönüştürüldüğü bir ülkede yaşıyoruz. İmralı’daki tecridin Türkiye’nin geneline yayılmış olduğunu birçok kesim yaşayarak görmüş oldu. Tecridi sadece cezaevleri değil dışarısı da yaşıyor. Topyekun tecrit altındayız. İktidar yandaşı değilseniz hiçbir ayrım olmaksızın bu ülkenin her yurttaşı artık tecrit altındadır. 
31 Mart yerel seçimlerine bakın! Bölgede seçimler olağanüstü bir tecrit altında yapıldı. Muş’ta ve Şırnak’ta asker ve polis destekli seçim darbesi yaşandı. Halk iradesine tecrit uygulandı. İstanbul seçimlerinde de, halkın iradesi YSK eliyle önce tecrit edildi, sonra da kayyım atanarak gasp edildi. Mesele sadece İmralı değil. Demokrasi ağır tecrit altındadır. Demokratik siyaset tecrit altındadır. Türküyle, Kürdüyle, Alevisi ve Sünnisiyle, emekçisinden esnafına, işsizinden emeklisine, kadınıyla ve genciyle tüm renkleri tecrit altında tutmayı politika edinmiş bir otoriter sistemle karşı karşıyayız. 
Leyla vekilimiz bugün itibariyle açlık grevinin 188’inci günündedir. 3000’i aşkın siyasi tutsak Cumhuriyet tarihinin en büyük katılımlı açlık grevini sürdürüyor. 30 siyasi tutsak açlık grevini ölüm orucuna çevirdi. Geçen her saat sadece cezaevlerindeki tutsakların değil, bu ülkenin aleyhine işliyor. 

ANNELERE ZULÜM

Çocuklarının ölmemesi için tutuklu anneleri günlerdir cezaevleri önünde seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Onlara ses verilmesi gerekirken, hükümetin emriyle annelere zulüm uygulandı, halen uygulanmaya devam ediliyor. Şu mübarek Ramazan ayında beyaz tülbentli annelere cezaevleri önünde yapılan işkence ve insanlık dışı uygulamalara tüm ülke tanıklık etti. Gücünü savunmasız annelere karşı kullanan bir devlet demokratik devlet olamaz. Bunun adı faşizmdir! 
Annelere uzanan o karanlık ellerin sahipleri bilmeli ki, annelerimizin ahını aldınız. Ve bu insanlık düşmanları günü geldiğinde gerçek bir adalet önünde yaptıklarının hesabını bir bir verecektir. Sevgili anneler, sakın merak etmeyin sizlerleyiz, sizlerle birlikte mücadele ediyoruz. Birlikte mücadele ediyoruz birlikte kazanacağız. 
Dün de Batman’da müdahale edildi. Hem oradaki annelerimiz, hem de Batman Milletvekilimiz Feleknas Uca, 'Biz devletin bekçisiyiz' diyen polislerce darp edildi. İl eşbaşkanımız gözaltına alındı. Bu saldırıları şiddetle ve nefretle kınıyoruz. İl eşbaşkanımız derhal serbest bırakılmalıdır. Bugün çocuklarının kılına zarar gelmesin diye Gebze’de, Bakırköy’de, Esenyurt’ta annelerimiz oturma eylemi yapıyor. Vekilimize ve annelerimize saldıran polisler hakkında da yargıyı göreve çağırıyoruz. 

'TÜM SİYASİ LİDERLER ÖCALAN'IN ÇAĞRISINA UYMALI'

Türkiye’nin daha fazla uçuruma sürüklenmemesi ve sorunların demokratik müzakere ile çözebilmesi için Sayın Öcalan muhataplık konumunu ortaya koyarak muhalefetinden iktidarına kadar herkese açık bir mesaj iletmiştir. Geçen hafta 2 avukat İmralı Cezaevine giderek Sayın Öcalan ile görüşme gerçekleştirmiştir. Orada çıkan mesaj önemlidir. Bu herkese açık bir çağrıdır. Ülkenin geleceği için bu diyalog çağrısı görmezden gelinmemelidir. 8 yıl aradan sonra ilk defa 2 Mayıs’ta sınırlı bir avukat görüşmesi gerçekleşmiştir. Ülkenin geleceğine yönelik umutları yeşertecek yeni bir başlangıç için bu diyalog çağrısı görmezden gelinmemelidir. Ülke üzerindeki tecridin sonlandırılması ve demokrasinin önünün açılması için demokrasiden yana olan tüm kesimler tarihi bir görev ve sorumlulukla karşı karşıyadır. 
Bu ülkenin temel ihtiyacı geniş toplumsal uzlaşı, diyalog ve müzakeredir. Siyaset alanının sorun üretmek yerine bir çözüm mecrası olduğu bilinciyle tüm siyasi liderleri sorumluluk almaya davet ediyoruz. Açlık grevlerine, ölüm oruçlarına hiç kimse kulak tıkayamaz. Tecrit gibi bir hukuksuzluğa karşı kimse sessiz kalamaz, kalmamalıdır. 
Son derece makul ve hukuki bir talep olan tecridin kaldırılması ve avukat görüşlerinin düzenli biçimde sağlanmasını içeren bu talebin garanti altına alınmasıyla Türkiye’de siyasal ve toplumsal bir rahatlama olacaktır. Demokratik kanalların yeniden açılacağını hepimiz göreceğiz bu gerçekleşirse. 

'TECRİDİ KALDIRACAK, ÇOCUKLARIMIZI YAŞATACAĞIZ'

Bu talebin karşısında durmak veya sessiz kalmak bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. İktidara ve devlet aklına bir kez daha çağrı yapıyoruz: Ölümlerin yaşanmaması, demokratik bir ortamın oluşması için acil adım atılmalıdır. Tecrit derhal sonlandırılmalıdır. Özellikle HDP olarak buradan bir kez daha buraya gelen annelerimizin şahsında tüm annelerimize söz veriyoruz. Bu sorun sadece sizin sorununuz değildir, tecrit sadece sizlerin sorunu değildir. Bu sorun tüm Türkiye halklarının sorunudur. Sizlerle birlikte mücadele etmeye bir kez daha söz veriyoruz. Tecridi hep birlikte kaldıracağız ve çocuklarımızı yaşatacağız. 

YSK DARBESİ

Hukuksuzluğun baş gösterdiği bir diğer alan 31 Mart seçimleri oldu. AKP’nin seçim işleri komisyonu gibi çalışan YSK, İstanbul seçimlerini hukuk dışı, gayrimeşru bir kararla iptal etti. Tıpkı HDP’li belediye eşbaşkanlarının mazbatasında yaptıkları gasp gibi. İstanbul halkının iradesini hiçe saydılar. Şaibeli olan; İstanbul seçimleri değil, YSK’nin iptal kararıdır. Bu YSK denilen yapı, adında ‘yüksek’ ifadesi olunca kendisini halkın üzerinde görüyor. “Halk değil, ben belirlerim” diyor. Bu açıkça bir sandık darbesidir.
İstanbul’da halkın iradesi çalındı: Bu fragmanı Muş’ta Şırnak’ta izledik.
Daha geçen hafta Bölge’de 10 muhtarın mazbatasına el konuldu. 'YSK kendisini halk iradesinin üzerinde görüyor, buna dur denilmesi gerekir' dedik. Bunu her zaman söyledik ve söylemeye devam ediyoruz, ancak sesimiz yeterince duyulmadı. Bu ülkede darbe mekanizmasından beslenen bir yapının varlığını herkesin görmesi gerekiyor. HDP’li belediyelerin gaspı da, İstanbul’un gaspı da YSK eliyle yapılan bir sandık darbesidir. 

'KÜRT İLLERİNDE TAM KANUNSUZLUK HALİ VAR'

Şimdi aynı darbe mekanizması 31 Mart’ta kazandığımız Mardin, Cizre, Silopi, İdil dâhil 26 belediyemizi polis ablukasıyla tecrit altına almaya çalışıyorlar. Cizre’de emniyet amiri “Evet, kanunlara aykırı ama yapacağız” diyor. İşte tam kanunsuzluk hali budur! Hukuk dışına çıkan bu yapılar darbe mekanizmasından besleniyor. Cesareti Ankara’daki siyasi iktidardan ve devlet içinden alıyorlar. 
El konulan belediyelerimizin de tekmelenen annelerimizin de hesabını sandıkta soracağız. Cizre’ye sahip çıkmayan İstanbul’a da sahip çıkamaz. Beyaz tülbentlilere saldıran el ile belediyelere el koyan el aynıdır.

'23 HAZİRAN'DA FAŞİZM İLE DEMOKRASİNİN REFERANDUMU VAR'

23 Haziran’da yapılacak seçim faşizm ile demokrasi arasında bir referandumdur.
HDP’nin durduğu yer nettir. Kimse HDP üzerinden bir tartışma yürütmesin! HDP demokrasinin yanındadır. HDP, iradesi gasp edilen mazlum halkların yanındadır. Ezilenlerin yanındadır. Beyaz tülbentli annelerin yanındadır. Barışın, özgürlüğün, adaletin yanındadır. HDP 23 Haziran’da aynı kararlı tutumunu sürdürecektir. Aynı kararlılıkla daha güçlü bir Demokrasi İttifakı diyoruz.

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

Tek adama dayanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin böyle gitmeyeceğinin en açık göstergelerinden bir diğeri de derinleşen ekonomik krizdir. Kendisi 24 Haziran seçimleri öncesi “verin başkanlığı, faizle, dolarla, enflasyonla nasıl mücadele edilir göstereyim” diyordu. 1 yılda ülkeyi ekonomik olarak çökerttiklerini hepimiz gördük. Halkı bir kilo kuru soğan alamayacak duruma getirdiler. Ranta, yolsuzluğa ve güvenlikçi politikalara dayalı politikalarıdır ekonomiyi bu hale getiren. 
Kayyumların belediyelerdeki yolsuzlukları bunların hırsızlığını bir kez daha gösterdi. Halka gitmesi gereken paraları fıstıklı kadayıf yaptırıp yiyen, kendilerine hamamlar, makamlar yaptıran zihniyetin hakim olduğu bir ülkede ekonomi tabii ki batar. Gıdadan akaryakıta varıncaya kadar her şeye zam üstüne zam yapıyorlar. Her şeyi sattılar ve hiçbir şey bırakmadılar bu ülkede. O nedenle zamla, vergiyle vatandaşın sırtına daha fazla yükleniyorlar. Yakında alıp verdiğimiz nefese dahi vergi koysalar kimse şaşırmasın! Poşeti parayla satan bir iktidar bunu da yapar. 
Savaşa harcanan paralar insanların mutfağını yakmaya başladı. Bir ülkede savaş varsa yoksulluk vardır, ama onurlu bir barış varsa orada refah vardır. 

'DEMOKRASİ İTTİFAKIYLA AYDINLIK GÜNLERE...'

Gidişattan rahatsız olan, yarınına güvenle bakamayan, adalet ve barış isteyen herkesin Demokrasi İttifakı ekseninde güç birliği yaparak yürüteceği mücadeleyle ancak aydınlık günlere doğru yol alabiliriz. Bunun en büyük güvencesi de HDP’dir. HDP’nin ilkeleridir.
HDP’nin ilkeleri ve demokrasi konusundaki kararlı duruşu, 7 Haziran’da, 1 Kasım’da, 16 Nisan’da, 24 Haziran’da, 31 Mart’ta Türkiye halklarına kazandırdı. 23 Haziran’da da kazandırmaya devam edecek. 
İnanın anneler, inanın Türkiye halkları; sonuç muhteşem olacak!"