Buldan ve Sancar: Depreme ayrılması gereken kaynaklar bombalara ayrıldı

HDP eş genel başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Kriz Koordinasyon Merkezinde, "Depreme ayrılması gereken kaynaklar savaşa ve bombalara ayrıldı" dedi.

HDP eş genel başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Amed'deki Kriz Koordinasyon Merkezi ile yürütülen çalışmalara ilişkin toplantı gerçekleştirdi. Toplantının açılışında konuşan Buldan ve Sancar ile Eş Genel Başkan Yardımcısı Özlem Gündüz, şunları söyledi:

GÜNDÜZ: BÜTÜN İMKÂNLAR İLE SAHADAYIZ

Özlem Gündüz:

"Bugün Amed Kriz Koordinasyonumuzla Eş Genel Başkanlarımızın katılımıyla toplantımızı gerçekleştireceğiz. Depremin ilk gününden itibaren Diyarbakır ve Ankara’da 100’ün üzerinde arkadaşımızla birlikte PM üyelerimiz ve MYK üyelerimizin içinde yer aldığı iki kriz merkezi oluşturduk. İlk günden bugüne çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kısaca ne tür çalışmalar yürüttüğümüze dair bir bilgi paylaşmak istiyorum. İlk günde deprem alanıyla ilgili birçok birim oluşturuldu. Bilgi işlem, lojistik, konaklama, barınma, ulaşım, yaralıları takip birimleri ile enkaz ihbarı ve gelen enkazları ilgili birimlere ulaştıracak bir birimimiz oluşturuldu. Yine gönüllüleri organize edecek birimlerimiz oluşturuldu. Depremden dolayı diğer kentlere göç etmek zorunda kalan insanlarımızla ilgilenen ve oradaki ihtiyaçları karşılayan diğer birimlerimiz, il binalarımızda oluşturulan kriz masaları üzerinden bu ihtiyaçları karşılamaya başladı. Özellikle milletvekillerimizin tamamı, depremin ilk gününden itibaren çalışmalarını kesintisiz yürütüyorlar. Kendilerine ulaşan bilgileri ve acil çözüm gerektiren bilgileri Kriz Koordinasyon Merkezimize iletiyorlar. Depremden etkilenen bütün iller başta olmak üzere diğer illerde de kriz masaları oluşturduk. Depremden etkilenen illerde Parti Meclisi üyelerimiz ve yöneticilerimizden oluşan binin üzerinde arkadaşımız hızlı bir şekilde koordine olarak kriz merkezleri oluşturdular. İlçe ve beldelerde de kriz masaları oluşturuldu. Bu kriz masalarına dost kurumlardan ve gönüllülerden oluşan 3500’den fazla kişi gitti. Oralarda özellikle gelen yardımların dağıtımı, yemek dağıtımı, yaralılara yardım, enkaz alanına yardım, barınma çadırı kurma, köylere yardım götürme gibi birçok çalışmayı yürütüyorlar. Deprem bölgelerinde kriz koordinasyonlarımız hem bizim gönderdiğimiz yardımları dağıttı hem de AFAD başta olmak üzere birçok kurumun dağıtım yapmadığı noktalarda bizim oradaki gönüllerimiz ile oluşturduğumuz koordinasyonlar üzerinden hızlı bir şekilde bu yardımları dağıtmaya başladı. Bu çalışmalar devam ediyor.

Şu ana kadar Kriz Koordinasyon Merkezimize gelen göçük ihbar sayısı 1097, bildirilen kayıp göçük altındaki afetzede sayısı 6636. Bütün veriler tek tek ilgili yerlere iletildi. Erzak ve malzeme yardımı koordineli bir şekilde yürütülüyor. Bugüne kadar TIR, kamyon ve kamyonet gibi araçlarla 700’den fazla araç yardım bölgelerine iletildi, köylere ulaştırıldı. Deprem bölgesinde bağı olmayan kurum ve kuruluşlar ve yardımseverler onlarca araçla yardım gönderdiler. Bu gelen yardımlar da bizim koordinasyonlar üzerinden dağıtıldı. Deprem bölgelerinden Ankara, Mersin, Urfa, İstanbul ve Kayseri'deki hastanelere taşınan ve tedavi gören 827 afetzede ile kriz masamız üzerinden temas sağlanmıştır. Evlerde misafir etme çalışmaları kapsamında 30 farklı ilden aldığımız bilgiler üzerinden 387 aileyi bugüne kadar misafir ettik. Bunun imkanlarını oluşturduk. Çeşitli illerimizden gönderilen kış şartlarına uygun 496 adet büyük çadır, 1541 ısıtıcı, 1200 ton odun kömür ve 18 adet jeneratör ile 133 tüp deprem bölgelerine ulaştırıldı. Deprem bölgelerinde il, ilçe mahalle ve köylerdeki sandık kurulu üyelerimiz, komisyonlarımız tarafından aranmaya başlandı. 3567 sandık kurulu üyemizi aradık. Bu üyelerimizden deprem bölgelerinde yaşanan durumlar alınarak kriz masalarımız tarafından değerlendiriliyor. Merkezi Kriz Koordinasyonumuz tarafından oluşturulan 40 kişilik bir ekip deprem bölgelerinde köy ve mahalle muhtarlarını aradılar. Deprem bölgelerinde hasar nedir, talepler nedir alınarak il kriz koordinasyonlarımıza ve ilgili kurumlara yönlendiriliyor. Bugüne kadar 2015 muhtar arandı, bu aramalar devam ediyor. Özellikle kayyım atanmayan belediyeler üzerinden yürüttüğümüz çalışmalar var. Belediyelerimiz bütün imkanlarıyla sahadalar. 4 merkezde aşevi kurdular. Belediyelerimiz dışında Kriz Koordinasyonumuz tarafından da 5 aşevi kuruldu. Urfa üzerinden ilk 5 gün boyunca Antep ve Adıyaman’a sıcak ekmek dağıtımı yapıldı. İhtiyaç olan yerler tespit edilerek çalışmalarımızı sürdürüyoruz."

BULDAN: HÂLÂ AĞIR TABLO VAR

Pervin Buldan:

"Bugün depremin 10’uncu günü ve bu 10’uncu günde bile hala ağır bir tablonun olduğunu gittiğimiz her yerde görebiliyoruz. Çok büyük bir yıkım yaşandı, büyük bir acı yaşandı. Bu yıkım ve acıyla birlikte binlerce insanımızı ne yazık ki yitirdi. Yaşamını yitiren bütün insanlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum; yakınlarına, sevenlerine, geride kalanlara sabırlar diliyorum. Hastanelerde tedavi olmakta olan insanlarımıza acil şifalar diliyorum. Umarım en kısa zamanda bu yaralar daha çabuk sarılır, yaralı olan insanlarımız sağlığına kavuşur ve bu yaraların sarılmasıyla birlikte ülkemizde bütün bu yaşananların telafisini hep birlikte sağlayabiliriz.

Felaketin yaşandığı ilk günden bizler, tüm milletvekili arkadaşlarımız, Parti Meclisimiz, MYK’mız, Kadın Meclisimiz, Gençlik Meclisimiz ve gönüllü arkadaşlarımız, depremzedelerin yanında olmaya çalıştık. Onların acısını paylaşmaya çalıştık, ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştık. Ancak şunu gördük, her yerde feryat var. İnsanlar hem yakınlarına ulaşabilmek için hem de açlıktan ve soğuktan yaşamlarını yitirmemek için büyük bir feryat içerisindeydi. Ama bir şey daha gördük; iktidara büyük bir öfke olduğuna da gördük gittiğimiz her yerde. Fakat bütün bunların yanında belki de bizleri en mutlu eden büyük bir dayanışmanın olmasıydı. Siyasi görüşü ne olursa olsun, mezhebi ne olursa olsun, insanlar büyük bir dayanışma ruhuyla, bir seferberlik ruhuyla bu yaraları hep birlikte sarmak için depremzedelerin yanında olmaya çalıştı. Bu kıymetli durumu elbette ki Türkiye halkları olarak, Türkiye’de siyaset yapan insanlar olarak yerinde görmek, yerinde incelemek bizleri bir nebze olsun bütün bu acıların yanında umutlandırdı. Halen enkazın altında binlerce insan olduğu gerçekliğini unutmamak gerekiyor. Yaşamını yitiren insanların sayısı bugün 35 binlerle ifade ediliyor, ancak bu sayının çok fazla olduğu gerçeğini de unutmamak lazım. Çünkü enkaz altında hala insanlar var. Yakınları onların enkazdan çıkarılmasını bekliyor. Dolayısıyla enkaz kaldırma çalışmalarının titizlikle yapılmasının altını bir kez daha çizmek isterim. Çünkü enkaz kaldırma çalışmaları sırasında insanların vücut bütünlüğünün zarar görmemesi önemlidir. O yüzden de cenazeler çıktıktan sonra enkaz kaldırılmalıdır.

İhtiyaçlar çok fazla. Özellikle soba, çadır, battaniye ihtiyacı ve hijyen malzemelerine ihtiyaç var. Her yerde ihtiyaç var. Bütün bu konularda ifade ettiğim ihtiyaçların bir an önce depremzedelere ulaştırılması gerekiyor. Çünkü insanların depremde yaşamını yitirmemiş olsa bile, soğuktan ve başka nedenlerle yaşamlarının risk altında olduğunu unutmamak gerekiyor. Hukuki hazırlık yapılmadan cenazelerin enkaz altından çıkarılmasının, özellikle delillerin karartılmasına yol açacağı için buna da hazırlıklı olmak gerekiyor. Hukuk Komisyonumuz da bu anlamda büyük bir titizlikle çalışıyor ve hukuki hazırlıklar yapılmadan enkazların kaldırılmaması ve delillerin karartılmaması için de büyük bir çaba sarf ediyor.

'KİMSESİZ ÇOCUKLARA YÖNELİK ÇALIŞMA BAŞLATILMALI'

Bir başka mesele kimsesiz çocuklar. Özellikle sosyal medyada ortaya atılan kimi iddialar var. Bunların bir an önce araştırılması ve kamuoyunun bu anlamda aydınlatılması gerektiğini düşünüyorum. Kimsesiz çocukların nerelere gönderildiği, nerelerde kaldığı, bunların kimlik tespitlerinin bir an önce yapılmasına yönelik bir çalışma da mutlaka başlatılmalıdır.

'ZAMANINDA KURTARMA ÇALIŞMASI OLMAMASI KAYIPLARI ARTIRDI'

Evet, 10 gündür organize olmayan bir iktidar var. Maalesef bu 10 günlük süreç içerisinde iktidarın olumsuz anlamda yaptıklarını ve yapamadıklarını bir kez daha gördük. Özellikle ilk 2 gün gittiğimiz yerlerde -ben Adıyaman’da, Sayın Sancar Hatay’da- iktidarın bu konudaki eksikliklerini, yetmezliklerini, organize olamama durumunu yerinde tespit ettik. Zamanında bir kurtarma çalışması olsaydı, belki bugün kayıplarımız bu kadar olmayacaktı! On binlerce insanımızı kaybetmiş olmayacaktık. Biz iktidarın düşüncesinin halk olmadığını, onların anlayışında halkın geleceğinin olmadığını biliyoruz. Onların sadece kendilerini düşündüğünü, iktidarlarını düşündüğünü ve kendi geleceklerini düşündüğünü her zaman ifade ettik. 10 günlük süreç içerisinde de bir kez daha buna tanıklık ettik.

'İKTİDAR YARDIM YAPANLARA ENGEL OLUYOR'

Bütün bunlarla birlikte sivil toplum örgütlerinin ve siyasi partilerin yaptığı bütün çalışmalar engellemelerle karşı karşıya kaldı. İktidar bugün yapamıyor, depremzedelerin yanında olamıyor ama yaptığı tek şey ilk günden beri hem yardım yapanlara ve yollayanlara engel olmak hem de bunların karşısında farklı bir algı yaratmak. Biz ne pahasına olursa olsun, bütün koşullarımızı zorlayarak depremzedelerin yanında olmaya çalıştık. Bundan sonra da onların yanında olmaya çalışacağız. Ne kadar zorlukla karşı karşıya olsak bile.

İktidara seslenmek isteriz; yapamadığınız, depremzedelerin yanında olmadığınız bir süreci yaşattınız Türkiye halklarına. Ama yardım yapanlara engel olmayın. Buradan kendilerini uyarmak istiyoruz. Bütün bu yardımların depremzedelere ulaşması gerekiyor. Çünkü insanlar yakınlarını kaybetti, psikolojik olarak zor durumdalar. Aynı zamanda açlıktan, soğuktan ve farklı sebeplerden dolayı, hastalıklardan dolayı büyük bir risk taşıdıklarını biraz önce ifade etmiştim. Bu uyarıyı bir kez daha yapmanın gerekli olduğunu ifade etmek isterim.

'DEPREM YERİNE SAVAŞA BÜTÇE AYIRDILAR'

On binlerce insanın enkaz altında can vermesi elbette cinayettir. İmar affı çıkaranların, denetim yapmayanların, önlemleri almayanların yaşananlardan birebir sorumlu olduğunu da belirtmek istiyorum. Biz Meclis’te bütün bunlara karşı, özellikle 2018’de çıkarılan imar affına karşı muhalefet eden tek partiydik. Dolayısıyla bugün bunların sonuçlarının ne kadar ağır olduğunu, bunun sonuçlarının insanlara ne kadar büyük zarar verdiğini hep birlikte gördük. O yüzden halkın vergilerinden oluşan bütçeyi yandaşa, betona ve savaşa kullananları bir kez daha uyarmak istiyoruz. Depreme ayrılması gereken kaynakların savaşa ve bombaya harcandığını defalarca söyledik. Yaptığımız bütün uyarılar dikkate alınmış olsaydı; savaşa değil yaşama, bombaya değil deprem gerçeğiyle karşı karşıya olan ülkemizde bütün bunlara kaynaklar ayrılsaydı, bizler bugünleri belki yaşatmayacaktık. Ama ne yazık ki “bir mermi kaç para?” diyen zihniyetin yarattığı ülkede, insanların çadırsız kaldığını, insanların açlıktan ve soğuktan sokaklarda kaldığını hep birlikte gördük. Savaşla ülkenin ekonomisini çökerttiler. Biz ısrarla barış politikasını savunduk. Hala bu anlamda barışı savunmaya devam ediyoruz. Bugün 15 Şubat uluslararası komplonun yıl dönümü. Bu vesileyle bu komployu parti olarak bir kez daha kınıyoruz. Savaş ve tecrit politikalarıyla bir kez daha bu ülkenin yüzleşmesi gerektiğinin, bu ülkeyi yönetenlerin savaş ve tecrit politikalarıyla yüzleşmesi gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Bu politikaların tarihin gerisinde bırakılması gerekiyor. Bu ülkenin daha fazla acıya ve ölümleri yaşamaya takati kalmadığı gerçeğini hepimiz görüyoruz. HDP olarak, insanları ölüme terk eden değil yaşatan bir düzene olan ihtiyaç olduğu için, bundan sonra da mücadelemizi titizlikle yürüteceğiz.

Bir enkaz düzeni değil yaşam düzenine ihtiyaç var bu ülkede. Bunun için Türkiye’deki muhalif kesimlerin, barış isteyenlerin, aydınların, yazarların, hepimizin el ele omuz omuza bu mücadeleyi yürütmeye ne çok ihtiyacımız olduğunu bugün bir kez daha görmeliyiz. Her koşulda bizler bu mücadeleyi yürüteceğiz. Bütün dost kurumlarımızla, sivil toplum örgütleriyle hem barış için hem demokrasi için hem de bu talan düzenine son vermek için mücadelemizi yürüteceğiz. Bir kez daha halkımıza, tüm Türkiye halklarına geçmiş olsun dileklerimizi, başsağlığı dileklerimizi iletiyorum. Halkımızın yanında olmaya devam edeceğiz. Onların acısı bizim acımız, onların yası bizim yasımız, onların sesi bizim sesimizdir."

SANCAR: FELAKETİ DEVLET YARATTI

Mithat Sancar:

"Türkiye toplumuna geçmiş olsun. Hayatını kaybeden bütün insanlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Yaralılarımızın da bir an önce sağlığına kavuşması en büyük temennimizdir. Depremin bir doğa olayı olduğunu hepimiz biliyoruz. Felaket ise siyasi sonuçtur; siyasetin, yönetimin yarattığı bir sonuçtur. Deprem kendi başına bir felaket değildir, sonuçları felaketin kendisidir. Bu felaketi de yaratan esas olarak iktidarların, devletlerin politikalarıdır. Bu depremde de aynı gerçekliği bir kez daha yaşadık. Şiddetli bir deprem meydana geldi, on binlerce bina yıkıldı ama bu binaların yıkılması bir kaçınılmaz durum değildi. Bu felaket daha önce izlenen rant, yolsuzluk ve denetimsizlik politikalarının bir sonucudur. Bundan siyasi iktidar doğrudan doğruya sorumludur. Can kayıplarının artmasında da acil müdahale ve yardım çalışmalarının fazlasıyla gecikmesi önemli rol oynamıştır. Bu da felaketin sebebinin iktidar tercihleri olduğunu bizlere gösteriyor.

'RANT VE SÖMÜRÜ PLANI VAR'

O nedenle sadece bu olayı “asrın felaketi” olarak nitelemek sorumluluktan kaçıştır. Kader planı sözleriyle sorumluluğu üzerinden atmaya çalışmanın herhangi bir inandırıcı bir tarafı yoktur. Toplum tarafından da bu gerçek görülmektedir. Ortada bir kader planı değil bir talan, rant ve sömürü planı söz konusudur. Burada felaketin insani ve toplumsal boyutlarındaki sorumluluğun mutlaka peşine düşmek gerekiyor. Eğer daha önce yaşanan benzer felaketlerde ortaya çıkan felaketlerin sorumlularından hesap sorulsaydı, belki bugün bu tabloyla karşılaşmayacaktık. O nedenle biz çalışmalarımızı birkaç boyutta yürütmeyi programladık. İlk olarak hedefimiz insanlarımızın acısının dinmesini önleyecek yardım ve desteği ulaştırmaktı. Öyle bir planla hareket ettik. İkincisi hayatta kalanların yaşamlarını sürdürmelerini sağlayacak desteği organize etme görevini önümüze koyduk. Bunu da bütün teşkilatlarımızla hayata geçirmek için elimizden geleni yaptık.

'DAYANIŞMA UMUT VERİYOR'

Dayanışma çağrılarımızı ilk günden gerçekleştirdik ve hızla büyük bir dayanışma ağının örülmesini görmekten memnuniyet duyuyoruz. Sahada gördüğümüz tablo yıkımın büyüklüğü ve bu yozlaşmış düzenin çöküşüydü ama bütün bu enkazın altından umut veren bir başka gerçeklik de ortaya çıktı. O da dayanışmanın büyüklüğüydü. İnsanlık ayakta, dayanışma büyük. Bu da yaraları sarma konusunda önemli bir katkı sağlıyor.

Ancak iktidarın bundan sonrası için de planları olduğunu görüyoruz. Depremin yıkımlarını yaratan politikaları bu iktidar hayata geçirdi, şimdi de bu sonuçları siyasi ve iktisadi ranta dönüştürme planlarını yapıyor. Buna karşı hukuki ve siyasi alanda mücadelemizi sürdüreceğiz. Binlerce arkadaşımız sahada, on binlerce gönüllü bu çalışmalara katılıyor ama bundan sonra bizleri bekleyen uzun ve zorlu bir süreç var. Bu süreçte iktidarın siyasi ve ekonomik rant planlarına karşı en geniş muhalefeti ve en geniş mücadeleyi örgütlemek gerekiyor. Bu yıkımın sonuçları elbette daha çok tartışılacak, elbette daha çok gündeme gelecektir. Ama sorumluların hesap vermesi konusunu hiçbir şekilde ihmal edemeyiz. İnsanların barınma ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli bütün çalışmalar bizler tarafından da diğer toplumsal kesimler ve örgütlü kesimler tarafından da yürütülecektir. Ama bu sorumluluk meselesinin de mutlaka peşinde olacağız. Bizler bu dayanışmadan rantın, sömürünün, savaşın ve talanın olmayacağı bir ülke kurma gücünü üretebileceğimize inanıyoruz. Bu dayanışma rant, savaş ve talan politikalarına son verecek büyük bir toplumsal gücü de açığa çıkarmaktadır. Bu gücü hem insanların hayatlarını sürdürecekleri yeni bir inşanın hem de siyasi bir inşanın temeli olarak görmek gerekiyor. HDP olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Sahada emek veren bütün arkadaşlarımıza, bütün STK’lara, meslek kuruluşlarına ve gönüllülere buradan minnet ve teşekkürlerimizi iletiyoruz. Çalışmalarımızı, mücadelemizi bu çerçevede bütün gücümüzle yürüteceğiz. Bütün halklarımıza geçmiş olsun. Acıları birlikte azaltmak, yaraları birlikte sarmak bizim tek gerçek yöntemimizdir. Bunu da büyük dayanışma ile başaracağımıza inancımız tamdır."

ÖNCELİKLİ GÜNDEM

Sancar, seçim süreciyle ilgili soruya da şu yanıtı verdi:

"Biz biraz önce belirlediğimiz çerçevede çalışmalarımızı yürütüyoruz. Seçim tartışmalarını takip ediyoruz ama bu toplantımızın amacı felaketle ilgili çalışmaları değerlendirmek ve değerlendirmelerimizi sizlerle paylaşmaktır. Şu an bu tartışmalar için herhangi bir yorumda bulunmak istemiyoruz. Elbette takip ediyoruz ama bunu da değerlendirip tartışacağız, görüşlerimizi daha sonra kamuoyu ile paylaşacağız."

"İktidar partisiyle bir temasınız oldu mu? Seçim zamanları Erdoğan’ın bazı parti liderleriyle görüştüğünü biliyoruz. Koordinasyon konusunda bir temasınız oldu mu" sorusuna ise Sancar, şöyle yanıt verdi:

"Bizimle herhangi bir temas kurulmadı. Ancak sahada çalışan arkadaşlarımız AFAD gibi birimlerle ve mülki idare ile temas halindeler. Yardımların etkili ve hızlı bir şekilde ulaşması için gerekli ilişkileri kuruyorlar. Ama merkezi düzeyde bizimle herhangi bir temas kurulmuş değil."