CÎK: Mübarek ayda AKP'den uzaklaşın

CÎK Başkanı Turhallı, Ramazan’ın adalet ve doğruluk ayı olduğunu hatırlatarak, Müslümanların AKP-MHP iktidarına karşı çıkmaları, bunlardan uzaklaşmaları gerektiğini söyledi.

CÎK Başkanı Hafız Ahmet Turhallı, bütün Müslümanların, "Hakkaniyet neredeyse biz onun yanında olmalıyız. Adalet kimdeyse biz orada olmalıyız. Diktatörlük değil, bizimle birlikte yönetmek isteyene; merhamet sahibi ehliyetli ve liyakatli insanlara oy vermeliyiz" prensiplerine göre hareket etmesi gerektiğini belirtti.

Müslüman alemi için kutsal ay olan Ramazan, yarın başlıyor. Kur‘an-ı Kerim'in de indirildiği bu ay, bir anlam bütünlüğüyle karşılanmalı. Adalet, eşitlik, dayanışma ve nefsi terbiyeye vesile olması beklenen bu mübarek ayda, İslam dinini istismar eden Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi zalimler, mazlumlara ölüm, kin ve nefret kusmaya devam ediyor. Civaka Îslamiya Kurdistan (CÎK) Başkanı Hafız Ahmet Turhallı, Ramazan ayının kutsiyeti ve Türk iktidarının istismarla yol aldığı seçimleri konuştuk.

Müslümanlar için Ramazan ayı neden önemlidir?

1.7 milyar inananlar olarak, mübarek Ramazan ayının arifesindeyiz. Ramazan ayı, biz Müslümanlar için kutsaldır. Çünkü bu ayda Kur’an-ı Kerim indirilmiştir. Kur’an’ın bir diğer ismi Furkan’dır. Doğru ile yanlış arasında fark yaratan kitaptır. Peygamberimiz Hz. Muhammed, ”Ramazan’ın başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da kötülüklerden azad olmaktır” dedi. Ramazan’ı bu feraset, bilgi, insani değerler ve maneviyatla karşılamak lazım. Böyle karşılanmazsa Ramazan olmaktan çıkar.

Şimdi böyle mi karşılanıyor?

Egemenler ve devlet sahipleri Ramazan’ı özünden kopardılar. İnsanları sadece ağzını bağlayan bireyler haline getirdiler. Hâlbuki İslami topluluklar, bu konuda hakikati anlamak için Ramazan orucunu tutmalılar. Mağfirete böylece kavuşabilirler. Sadece ağzını kapatmak olmaz. Hz. Muhammed, başka bir hadisinde “Ramazan’ın farkında olmadan oruç tutanların aslında kendilerine sadece açlık ve susuzlukları kar kalır” der.

Orucu, “Ağzıma su kaçtı”, “Dişimi fırçalayabilir miyim” gibi dar ve sığ tartışmalara hapsettiler. Yalan söylememek, iftira atmamak, haksızlık yapmamak unutuldu. Devletler, belirli bir kesimi de yanlarına alarak, insanları bu tür şeylerle oyalıyor. Ramazan ve oruç egoyu, kibri yenmedir. Müslüman alemindeki egosu kabarıklar, on binlerce insanın ölümüne neden oluyor. Dolayısıyla onların resmiyetindeki oruç da Kur’an’ın bahsettiği oruç değildir.

Türk Cumhurbaşkanı, dini güncellemekten bahsetti, nereden alıyor bu ehliyeti, bunların din ile ilgisini nasıl anlamalı?

Bunlar, kendilerine göre dini dizayn etmek istiyorlar. Dini güncellemek demek kendisine göre dizayn etmek ve yeniden format atmak anlamına gelir. Dinin buna ihtiyacı yok. Din, ”Yalan söylemeyin" der, bunlar yalan söylüyor; "israf etmeyin" deri, bunlar israf ediyor. Her yıl Ramazan ayında sofralarında yok yok. Bir de ”Hz. Muhammed, bir hurma ile iftarını açıyordu” diye propaganda yapıyorlar. Burada inanların, hakim zümreye, "Peygamberin hayatında bahsederken neden aynı şeyi yapmayıp, lüks içerisinde yaşıyorsunuz” sorusun yöneltmesi lazım. Dolayısıyla bugün iktidardaki parti insanları aç bırakıp ellerindekilerini alıyor. Kur’an’ı ve İslamiyet’in tam tersini yapıyor. Bunun düzeltilmesi gerekiyor. AKP ya da İran, hiç fark etmez, hepsi de aynı şeyi yapıyor. Dolasıyla eğer Ramazan ayı ve oruç Kur’an’da geçiyorsa o zaman onu esas almamız gerekiyor. Kur’an derki; "Siz hakikati öğrenin, tanıyın diye bu ay kutsaldır."

Bir taraftan oruç tutup diğer taraftan hırsızlık yapıyor, milletin malına el koyuyor. Mutlak söyleyelim; bugünkü oruç Kur’an’dan çok uzaklaştırılmıştır. Dolasıyla bizim tarikat, örgüt ve gruplardan öğrendiğimiz oruç ve ibadeti değil, Allah'tan ve Kur’an’dan öğrendiğimizi yaşamalıyız.

Türkiye seçime gidiyor. Özellikle AKP, her zaman yaptığı gibi dini argümanları kullanıyor. Buna karışı ne yapılmalı?

Seçimi, Ramazan ayına denk getirmeleri maneviyat ile insanları kandırıp yine farklı yerlere kanalize etmektir. Dolasıyla bu Ramazan’da bizim yapmamız gereken hakikati tanımak ve bunlardan uzaklaşmaktır. Eğer bir sistemde insanlar öldürülüyor, sömürülüyor ve katlediliyorsa ve bütün bunlara rağmen hala siz o sisteme oy veriyorsanız bunun günahı ve vebalı sizin boynunuzadır. Verdiğiniz oylar kadar boynunuzda vebal var. “Zulme meyil etmeyiniz, yoksa ateş sizi de yakar” diye buyuran Allah'tır. Meyil etmek demek ayrı bir şeydir. Gidip oy vermek ayrı bir şeydir. CÎK olarak şunu söylüyoruz; değerli kardeşlerimiz, aklımızı kullanalım. Allah bize akıl vermiş, kitaplar, peygamberler göndermiş. Kur’an, “Düşünmez misiniz, akıl etmez misiniz, düşünenler için bu Kur’an’da fayda var" der. O zaman biz de insanların beyinlerini ve kalplerini uyuşturmaya çalışan bu sistemden uzaklaşalım. Müslümanlar olarak hiçbir zaman katillerin, işgalcilerin, hırsızların ve insanları sömürenlerin yanında yer alamayız. Çünkü dinimiz bu konuda mutlak ilkeler koyuyor.

Ramazan’a girerken, insanlara şunu söylüyoruz; zalimden yana tavır alırsanız, vebal sizin boynunuzdandır, ibadetlerinizin hiçbir anlamı kalmayacaktır. İbadetler, insanlığı hakikate, güzelliğe ve doğruluğa çağırı eylemlerdir. Eğer biz bu eylemlerle sonuca ulaşamıyorsak bunların anlamı kalmamıştır. Kendisine Müslümanım, insanım diyen, bu zalimlerden mutlak anlamda uzaklaşmalıdır. Çünkü Müslüman insanların prensipleri var.

Nedir o prensipler?

* Hakkaniyet neredeyse biz onun yanında olmalıyız.

* Adalet kimdeyse biz orada olmalıyız.

* Diktatörlük değil, bizi dikkate alan, danışan, görüşümüzü soran ve bizimle birlikte yönetmek isteyene oy vermeliyiz.

* Bizler merhamet sahibi insanlara oy vermeliyiz.

* Ehliyet ve liyakat sahibi olanlarla olmalıyız.

Kendisine Müslümanım, insanım diyen, bu 5 ilkeyi kendi içerisinde barındıran kim olursa olsun onun yanında olalım, onu destekleyelim. İnşallah Ramazan ayı bizim uyanmamıza vesile olur. Bizi sömüren, dinimizi kullanan din ve insanlık düşmanlarına karşı da bir şamar olur.