'Cezaevleri Nazi Almanyası'nın gaz odalarına dönüştü, fiili idam uygulanıyor'

Van Demokrasi Platformu, cezaevlerinde tırmanan hak ihlalleri ve Kürt Halk Abdullah Öcalan üzerindeki tecride son verilmesi talebiyle bir açıklama yaptı.

Van’daki Sanat Sokağı’nda yapılan açıklamaya Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP)Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van milletvekilleri Muazzez Orhan Işık, Murat Sarısaç, Van Tutuklu Hükümle Aileleri Yardımlaşma Derneği (TUHAY-DER), GÖÇ-DER, TJA, DBP,  DTK, Aryen Sanat, MEBYA-DER, HDP Gençlik Meclisi, Star Kadın Derneği’nin yanı çok sayıda kişi katıldı.

YARGI İKTİDARI NOTERİ HALİNE GELDİ

Eylemde açıklamayı TUHAY-DER Eş Başkanı Adil Koçak okudu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çeken Koçak,  “23 yıldır Sayın Abdullah Öcalan’ın maruz kaldığı ağırlaştırılmış tecrit halinin yansıması olarak toplum her yönü ile derin bir kriz halini yaşamaktadır. Bu kriz halinin en yoğun yaşandığı yer, uyduruk gerekçeler ile iktidarın noteri haline gelmiş yargının eli ile mahkûm edilmiş binlerce tutsağın doldurulduğu cezaevlerindir. Sayın Öcalan’ın maruz kaldığı ağırlaştırılmış tecrit halinin yansıması olarak toplum her yünü ile derin bir kriz halini yaşamaktadır” dedi.

FİİLİ OLARAK İDAM UYGULANIYOR

 Koçak, “İdam cezasının fiili olarak uygulandığı merkezlere dönüşen cezaevleri, uygulanan baskıcı ve keyfiyetçi uygulamalarla, tüm inanışların temel ilkesi olan ‘yaşam hakkını’ yok sayan merkezlerine dönüşmüştür” diye ekledi.

Hukuksuzluk halinin en yoğun yaşandığı alanların başında gelen cezaevlerinin geldiğini vurgulayan Koçak, “Covid, OHAL gibi gerekçelerle birer işkence merkezine dönüşmüş durumda. Her yünü ile derin krizler yaşayan hükümet, ahlak ve vicdandan yoksun politikalarının yaratmış olduğu enkazı gündemden düşürmek için neredeyse her gün cezaevlerinden bir cenazenin çıkmasına sebep olmaktadır” diye belirtti.

 

UYDURUK GEREKÇELERLE TAHLİYELER ENGELLENİYOR

Uyduruk gerekçelerle tahliyelerin engellendiği tepkisinde bulunan Koçak, şöyle devam etti:

“Sosyal, kültürel, hukuki haklarından faydalanmayan tutsaklar, özellikle sağlığa erişim hakkından hiçbir şekilde faydalanmamaktadır. Yoğun uğraşlar sonucunda hastane sevki çıkarılan tutsaklar, cezaevleri giriş ve çıkışlarında çıplak arama gibi onur kırıcı uygulamalara maruz kalmaktadır. Ayrıca, kelepçe ile muayeneler yapılmakta, ring araçlarındaki yolculuk boyunca tam bir işkence hali yaşanmaktadır. Bunca haksızlık hukuksuzluğa rağmen, nadir de olsa, ağır hasta tutsaklar için cezaevinde bir başına yaşamını sürdüremez raporları verilmektedir. Bu raporlar, tamam siyasallaşmış, siyasi iradenin emir ve talimatları ile karar veren Adli Tıp Kurumlarınca (ATK) akıl ve bilim ile hiçbir alakası olmayan uyduruk gerekçelerle görmezden gelinip hasta ve ağır hasta tutsakların tahliyeleri engellenmektedir.”

8 AYDA 43 CENAZE ÇIKTI

Koçak, 2022 yılının ilk 8 ayında cezaevlerinden 43 cenazenin çıktığını belirterek, şunları ifade etti: “Cezaevlerinde yaşanan işkence halinin vardığı korkunç boyutu gözler önüne sermektedir. Düşmanca yürütülen cezaevi politikalarının sonucu olarak, özellikle son bir hafta içerisinde hayatını kaybeden ağır hasta tutsaklar İbrahim Yıldırım, Mehmet Candemir ve Bazo Yılmaz cezaevleri işkence sistemini tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermektedir. Cezaevlerinde yaşanılan hiçbir ölüm doğal ölüm değildir. Bu ölümlerin sorumluları halkımızın ve bizlerin vicdanlarında çoktan mahkûm oldukları gibi er veya geç hukuk önünde hesap vereceklerdir.”

NAZİ ALMANYASI’NIN GAZ ODALARINA DÖNÜŞTÜ

Başta Adalet Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm kurumların, “Nazi Almanya’sının gaz odalarına dönüşmüş” cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini görmezden geldiğini kaydeden Koçak, şöyle noktaladı:

“Hiçbir insani değer ile bağdaşmayan ceza infaz yasası, bir an önce ağır hasta tutsaklar başta olmak üzere hasta tutsakların tahliyesine imkân sağlayacak şekilde değiştirilmelidir. Cezaevlerinde insani koşullardan uzak yaşam mücadelesi vermeye çalışan hasta tutsaklar bir an önce tahliye edilmeli veya infazları ertelenmelidir. Cezaevlerinde tamamen sindirmeye yönelik politikalara son verilmelidir. Tutsakların kültürel, sosyal, sağlık gibi temel haklarından faydalanmaları için gerekli koşullar bir an önce sağlanmalıdır. Şimdiye kadar, ihmalkarlıkları ile cezaevlerinde insanların hayatlarını kaybetmelerine sebep olanların görev, sorumluluk ve rütbelerine bakılmaksızın hukuk önünde hesap sorulmalıdır. Son olarak buradan bir kez daha ifade etmek isteriz ki; ölümlere zulümlere işkencelere karşı asla sessiz kalmayacağız, alışmayacağız.”