Cezaevlerindeki baskı topluma mesajdır

İHD İstanbul Cezaevleri Komisyonu Sözcüsü Mehmet Acettin, cezaevlerinde artan zulümlü topluma mesaj verilmeye çalışıldığını söyledi.

İHD’den Mehmet Acettin, devletinin kesintisiz bir cezaevi politikası olduğunu, AKP iktidarının da bunu katmerleştirerek sürdürdüğünü belirtti.

Türk cezaevlerindeki baskı ve şiddet giderek artıyor. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, bu yılın ilk 6 ayında 11 hapishane açıldığını açıkladı. 264 kapalı, 76 müstakil açık, 4 çocuk, 9 kadın kapalı, 7 kadın açık ve 7 çocuk kapalı olmak üzere 367 cezaevi var. Bu cezaevlerinin toplam kapasitesi ise 236 bin 755, ancak kapasite fazlasıyla aşılarak ‘kısmi af’ öncesi 300 bine yakındı. 2010’dan bu yana da toplam 36 cezaevine ek bina; bu yıl ise 11 yeni bina yapıldı.

Cezaevlerinde siyasi tutsakların darp, tehdit, işkence, kötü muamele, çıplak arama, görüş yasakları, ters kelepçe uygulaması, tekmil dayatması, sürgün, hücreye, ayrımcılık, disiplin cezaları artık sıradanlaştı. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’ne gelen başvurulardan sadece ikisi tanesi şu şekilde:

* Bursa H Tipi’nde tutulan İdris Başaran’ın ailesi, salgından hemen önce İHD İstanbul Şubesi’ne yaptığı bir başvuruda, “Oğlum 8 Temmuz 2019 günü hastaneye götürülürken kelepçeli muayene olmasını istemişler. O da karşı gelip ‘biz hayvan mıyız ki kelepçeli muayene olacağız’ deyince jandarmalar saldırıp darp etmişler. Darp raporu alınmış. Oğlum çok ağır darp edilmeseydi bize söylemezdi. Çok darp edilmiş olmalı. Oğlum 25,5 yıldır hapishanede. Vasisi benim. Sürekli baskıya ve şiddete maruz kalıyor” diyor.

* Elazığ 2 Nolu F Tipi’nde tutulan İsmail Yılmaz’ın ağabeyi de şunları aktarıyor: “Kardeşim daha önce 10 yıl hapishanede kalmıştı. Tahliye olduktan sonra ağırlaştırılmış müebbet cezası onaylandı. Yaklaşık üç yıl önce tekrar hapishaneye alındı. 6 ay kadar Diyarbakır’da kaldıktan sonra Elazığ’a getirildi. 2,5 yıldır Elazığ’da hapishanede. Elazığ’a gittikten kısa bir süre sonra kart dayatması başladı. Görüşe çıkarken, telefon görüşüne giderken, hatta koli almaya giderken dahi üzerin ‘terör örgütü üyesi’ yazan yaka kartını takması istendi. Kardeşim bunu reddettiği için iletişim, görüş ve kargo cezası aldı. Yaklaşık 2,5 yıldır kardeşimle görüşemiyoruz. Koli almadığı için kıyafet gönderemiyoruz.”

DEVLETİN KESİNTİSİZ POLİTİKASI

ANF’ye konuşan İHD Cezaevi Komisyonu Sözcüsü Mehmet Acettin, devletin kesintisiz bir cezaevi politikası olduğunu, AKP iktidarının da bunu katmerleştirerek sürdürdüğünü söyledi. Salgın süreci bahane edilerek çıkarılan ‘Bahçeli affı’nın ardından baskıların çok daha arttığını kaydeden Acettin, hükümetin yıllardır böyle bir fırsat kolladığını ifade etti.

OKUMAKTAN ALIKOYMA

Acettin, cezaevlerinde izin verilmeyen kitap, dergi, gazetelerin altında yatan en önemli nedenini, “Siyasi tutsaklar gıdalarını okumaktan alıyorlar. Bunun araçları da kitaplardır ve bu ideolojik bir gıdadır. Hükümet de bunu iyi bildiği için onları okumaktan alıkoyarak başka bir işkence modeline giriyor. Tamamen teslim almak ve cezaevlerinde ölüme mahkum etmek istiyorlar” şeklinde izah etti. Sürekli cezaevlerindeki mahpusların kitap, dergi ve gazetelere erişimlerinin olmaması basına yansıdı. ‘Bu sürekli gündemde olan bir mesele. Bu süreçte nasıl ilerliyor bu yasak?’ diye sorduğumuzda Acettin şöyle anlattı: “Eskiden zorla da olsa veriliyordu. Şimdi kitap, dergi ve gazetelerin ancak abone olma koşullarıyla veriliyor. Abone olma koşulları da reklam alıyor olması gerekiyor. Emek ve sol yayınların da reklam yok. Ancak yandaş medya dedikleri gazetelere izin veriliyor. Yeni Yaşam gibi sol gazetelere izin verilmiyor.”

YA BİAT ET YA DA İNFAZINI YAKARIZ!

İnfaz Yasası’nda yer alan ‘iyi hal’ koşuluna işaret eden Acettin, mahpusların birçoğunun iletişim haklarının gasp edilmesinden sonra en çok bu konuda başvurduklarını söyledi. Acettin, şunları aktardı: “Yeni düzenlemeye göre tahliye edilmeme söz konusu. Aldığı cezanın 4/3’ü yatıyor. Bundan sonra cezaevlerinde iyi hal aranacak. Bir ayı kalan insanlar var ve tahliye edilmiyorlar. İçeride aldığı disiplin cezalarından dolayı hücre cezası almışlar ve üstüne de cezası bitmesine rağmen de tahliye olmuyorlar. Yararlanması için de pişman olduklarını söylemeleri gerekiyor. ‘Yaptığımdan pişmanım bundan sonra da dışarıda da böyle şeylerle uğraşmayacağım’ demek oluyor bu. Bunu da söylemediğinde de cezanın tümünü yatmak gibi bir durum var. Bize gelen aile görüşmeleri ve mektuplarda bu şikayetlerde yer alıyor. İnfazın yakılması ya da cezanın uzatılması şikayetleri alıyoruz.”

MUTLAK KONTROL ÇABASI

“Cezaevleri toplumun aynasıdır, çünkü mahpuslar görüşlerinden ötürü içerideler zaten” diyen Acettin, şunları ekledi: “Toplumdaki ekonomik ve siyasi ortamın kontrol altında tutulmasının yolu olarak cezaevlerindeki baskıyı ve şiddeti artırmak olarak görüyorlar. Sadece AKP’nin zihniyeti değil bu, devletin bizzat zihniyeti bu. Kendi sisteminin devamı, hapishaneleri kontrol altında tutulmaya dönük. Hem içeridekileri baskı altında tutmak hem aileleri korkutmak hem de kendi çevresine mesaj vermek istiyor hükümet, cezaevlerindeki politikalarıyla. Ezilenlerin tepkisini durdurmanın bir aracı olarak kullanıyor. Gündemi buna dönüştürüyor. Kısıtlama, yasaklama, işkencenin başka bir boyutu. Bütün bunları da topluma mesaj olarak cezaevlerinde gösteriyor. Ne gerekiyorsa yapıyor.”