Cumartesi Anneleri'nden Gülmen ve Özakça için çağrı

Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 643'üncü haftasında Cemil Çelik'in akıbetini sordu. Eylemde, açlık grevindeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için acil çağrı yapıldı.

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 643'üncü kez Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. Bu haftaki eylemde, 22 yıl önce Mardin Ömerli’de gözaltına alınarak kaybedilen Cemil Çelik’in akıbeti soruldu.

CHP İstanbul Milletvekilli Sezgin Tanrıkulu, OHAL sürecine değinerek, "Zorla kaybedilme sistematik hale geldi. OHAL bir yıldır devam ediyor ve Cumhurbaşkanı ne zamana kadar süreceğinin belli olmadığını söylüyor" dedi. AKP'nin talimatıyla tutuklanan insan hakları savunucularına da değinen Tanrıkulu, yargıya seslenerek, "Bir gün mutlaka sizin için, herkes için adalet diyeceğiz" diye belirtti.

Gözaltına alındığı 23 Şubat 1995 tarihinde kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız, oğlunun 24 Temmuz’daki doğum günü vesilesi ile konuşarak, şunları söyledi: "Ellerin yanıyor diyorlar bir anneye. Ellerim yansa ne olacak, benim yüreğim yanıyor. Sana ne kıyafetler yakışırdı biliyorum ama zalimler sana ve bana bunu yakıştırdılar. Acıyı, hasreti ve yol gözlemeyi bıraktılar."

GÜLMEN VE ÖZAKÇA İÇİN ÇAĞRI

Bu haftaki açıklamayı okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı ve Cumartesi İnsanları'ndan Avukat Gülseren Yoleri, işlerine geri dönme talebi ile 136 gündür açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın özgürlüklerine kavuşma ve işlerine iade edilme talebinin karşılanması için acil adalet ve vicdan çağrısı yaptı. Onurlu bir yaşam için insan haklarına ihtiyaç olduğunu kaydeden Yoleri, "Bu nedenle insan onuru dokunulmazdır ve devletler ona saygı göstermekle yükümlüdür” dedi.

Yoleri, OHAL’in bir yılını doldurduğunu hatırlatarak, OHAL’in tekrar uzatılarak hukuksuz ve keyfi yönetimin kalıcılaştırılmaya çalışıldığını söyledi. Yoleri, hükûmeti, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’ne sadık kalmaya çağırdı.

CEMİL ÇELİK'İN HİKAYESİ

Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Çamyurt köyünde ikamet eden Cemil Çelik’in 1994 yılında asker ve korucuların evini yakması sonucu Kızıltepe ilçesine göç etmek zorunda kaldığını ifade eden Yoleri, "26 Eylül 1995 tarihinde Ömerli’de bir kahvede oturan Cemil Çelik’in yanına iki sivil polis gelerek kendisine ‘Sen Necim Çelik misin?’ diye sorar. ‘Hayır ben Cemil Çelik’im’ cevabı alan polis yanından ayrılır. Tedirgin olan Çelik oğlu Suat Çelik’in dükkânına gider. Kısa bir süre sonra kahvede kimliğini öğrenen 2 sivil polis de dükkana gelir ve orada bulunanların itirazına rağmen Çelik’i zor kullanarak gözaltına alır" diye anlattı.

Ailenin, tanıdıkları aracılığı ile emniyette görevli bir komiserden Çelik’in “Başka bir birim” tarafından gözaltına alınarak emniyete götürüldüğü bilgisi edindiğini kaydeden Yoleri, “Bu beyan sonrasında emniyete başvuran aile ‘Bizdeydi götürdüler’ cevabını aldı” diyerek ailenin bunun üzerine Cumhuriyet Savcılığı’na başvuruda bulunduğunu aktardı. Tüm girişimlere rağmen Çelik'ten bir türlü haber alınamadığının altını çizen Yoleri, şunları belirtti: “Hukuk işletilmedi, hakikati açığa çıkartacak, faillerin yargılanarak cezalandırılmasını sağlayacak etkin bir soruşturma yürütülmedi. Cemil Çelik’in akıbeti gizlendi. Onu kaybedenler cezasızlık zırhıyla korundu."