Depremde enkazlardan çıkarılan çocuklar nerede?

Amed Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Huriye Hamidi, 6 Şubat depremlerinde enkazlardan çıkarılan çocukların halen bulunmamasına ilişkin konuşarak, “Çocuklar hakkında şu aşamada şeffaf bir verinin bulunmadığını söylemek mümkündür” dedi.

6 Şubat depremlerinde enkazlardan sağ çıkarılan çocukların akıbetlerine ilişkin halen net bir bilgi yok. Çocuklarını arayan aileler, sivil toplum örgütlerine ve ilgili devlet kurumlarının yollarını arşınlıyor. Yüzlerce çocuğun kaybolduğu, haftalar sonra kimsesizler mezarlığında bulunduklarına ilişkin haberler alan aileler, bu sorunun bir an önce çözülmesini isterken, çocuk alanında çalışma yürüten STK’ler ise yetkililerin gerekli adımları atmalarını talep ediyorlar.

Amed Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Huriye Hamidi, depremden sonra kaybolan çocuklarına durumlarına dikkat çekti.

Av. Hamidi, deprem süreciyle birlikte, Aile Bakanlığı'nın veri paylaşmaya başladığını ve kayıp çocuklar konusuna özgü de sistem oluşturduklarını gördüklerini söyledi. Av. Hamidi, ancak bu sistemlerin yetersiz olduğunu, çünkü veriler paylaşıldığı zaman bakanlığın tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan verilerin birbirini tutmadığını belirtti.

ÇOCUKLARIN TARİKATLERE YERLEŞTİRİLDİĞİ BİLGİSİ

Sayıların tutarsızlıklarının devletin ilgili kurumlarının birbiriyle koordinasyonsuz bir şekilde çalıştığının göstergesi olduğunu ifade eden Av. Hamidi, şöyle devam etti: “İlk günden beri alanda çok fazla ihbar var. Çok fazla bilgi kirliliği de var. Bunlara yetişmekte tabii ki de hepimiz zorlandık. Bazı ihbarları biz tespit edebildik ama bazılarını ise edemedik. Yine en yakın irtibatlı olduğumuz şehirlerden biri Adıyaman’dır. Adıyaman özelinde günde defalarca bildirim gelebiliyor. Ya da bölgede çocukların bazı tarikatlara veya farklı yasalarla yetkilendirilmemiş kurum ve kuruluşlara teslim edildiğini görüyoruz. Tüm bunları birlikte değerlendirdiğimizde, ortada bir koordinasyonsuzluğun olduğunu ve çocuklar hakkında şu aşamada şeffaf bir verinin bulunmadığını söylemek mümkündür.”

AİLELER DEFALARCA ÖRSELENİYOR

Av. Hamidi, mevcut sistemin şu an yetersiz olduğuna işaret ederek, “Çünkü varsayalım çocuk çıkarılmış enkazdan, tedavi görülmesi için başka bir şehre gönderilmiş. Aile, zaten deprem bölgesinde yakınlarını kaybetmenin şokunu yaşarken bir de tüm bu imkânsızlıklar içerisinde başka bir şehre gidip çocuklarını bulma telaşı içerisine giriyor. Çocuklarını buldukları zaman da prosedürler gereği aslında DNA örneği vermeleri gerekiyor. Birçok kişi, kimliklerini enkazlarda kaybettikleri için kimlik bilgilerini veremiyorlar. Yeniden bir kimlik çıkarma sürecine girmeleri gerekiyor. Tüm bunlar aslında ailelerin adliye, polis ve ilgili kurumlar arasında dönmesine sebep oluyor ve bu da depremden etkilenen kişileri bir kez daha örseleyen bir sonuca götürüyor” diye konuştu.

SIKI PROSEDÜRLER İŞLETİLİYOR

Kayıp çocukların tespitlerinin yapılmış olması durumunda bile, maddi imkânsızlık sebebiyle ailelerinin kendi şehirlerine geri dönemediğine şahitlik ettiklerini vurgulayan Av. Hamidi, “Burada yapılması gereken yine bu ailelerin en azından çocuğu biliniyorsa, ilgili kurumlar aracılığıyla ailenin oradan alınıp çocuğunun yanına getirilmesi ve tekrar çocukla birlikte alınıp kendi memleketlerine veya yaşadıkları yerlere geri dönüşünün sağlanması gerekiyor. Çünkü gerçekten maddi bir külfette var ortada. Depremden böyle etkilenmiş aileler için ya da kişiler için sıkı prosedürlerin işletilmesi, bu insanların bir kere daha yıpranmasına sebep oluyor” şeklinde konuştu.

STK’LER SÜRECE DAHİL EDİLMELİYDİLER

Depremin ilk gününden beri yaşanan sorunlardan en büyüğünün sivil toplum kuruluşlarının ve gönüllülerin alanlara dahil edilmemesi olduğunun altını çizen Av. Hamidi, şunları paylaştı: “STK’lerin ve gönüllülerin o bölgelerden uzak tutulmaya çalışılması, kabul edilemez bir durumdur. Alanda çalışan, kendini ispatlamış kurum ve kuruluşlar var. En basitinden mesela, DNA örneklerinin alınması için sağlık kuruluşları bile gönüllülere çağrılar yaptılar. Bizim o bölgeye gidip hazır bir şekilde DNA örneklerinin alınmasına yardımcı olmamız gerekiyor. Çünkü bu insanlar kimlik tespiti yapılamadan gömüldükleri vakit belki de yıllarca ölülerini arayacaklar ve bulamayacaklar.”

ALANLARA ALINMAYARAK EKSİK KALDIK

Çocuk hakları alanında çalışan kurum ve kuruluşlar sürece dahil edilmesi gerektiğini savunan Av. Hamidi, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Aslında ne kadar erken sahaya girmiş olabilseydik belki çocuklarla oyun çalışmaları, psiko-sosyal destek çalışmaları daha erken başlayabilirdi. Ya da en azından kayıp çocuk, refakatsiz çocuk sorunlarının önlenmesine ilişkin kriz masaları oluşturulabilirdi. Bu bölgelerde böyle iddialar olduğu zaman direkt hukuki mücadelesi verilebilirdi ya da aileleri daha doğru yerlere sevk edebilirdik yönlendirebilirdik. Bunların hepsinde alanlara alınmayarak eksik kalmış olduk.”