Dersim’de binlerin katılımı ile HDP mitingi-YENİLENDİ

HDP’nin Dersim mitingi yüzlerce araçlık konvoyun ardından binlerce kişinin katılımıyla Seyid Rıza Meydanı’nda başladı.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Dersim mitingi, Seyid Rıza Meydanı’nda binlerce Dersimlinin katılımıyla başladı. Miting öncesi HDP Eş Başkanı Sezai Temelli, Seyitli Köprüsü’nde HDP Dersim adayları Meral Hanbayat Yeşil ve Ali Can Önlü ile HDP Dersim İl Eşbaşkanı Murat Polat tarafından karşılandı.

Karşılamanın ardından konvoy şeklinde Dersim merkeze doğru hareket edildi. Temelli’nin konvoyu Turişmek köyü yakınlarında yüzlerce araçlık Dersimliler tarafından sloganlar ve zılgıtlarla karşılandı.

Yüzlerce araçlık konvoy, büyük bir coşkuyla Dersim merkezine girdi. HDP konvoyunu, Dersimliler evlerinin balkonlarından, camlarından, yollardan geçen araçlar kornalar ve zafer işaretleriyle karşıladı.

Şehir turunun ardından Seyit Rıza Meydanı’nda binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen miting, demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler adına yapılan saygı duruşuyla başladı. Mitingin açılış konuşması HDP Dersim İl Eşbaşkanı Murat Polat tarafından yapıldı. Dersim’e yönelik baskılara, doğasının yok edilmesine dikkat çeken Polat, “Dersimliler baraj kelimesini sevmezler, seçim barajını da yıkacaklar. 30 yıldır barajlara karşı mücadele ediyoruz. Seçim barajını da yıkacağız. Emek, demokrasi, barış ve adalet için” dedi.

Polat’ın konuşmasının ardından Selahattin Demirtaş’ın TRT’te yaptığı konuşma, mitinge katılanlara dinletildi. Demirtaş’ın konuşması halk tarafından alkışlar ve “Biz HDP bizler Meclis’e” sloganlarıyla karşılandı.

TEMELLİ: İKİNCİ TURDA YA ERDOĞAN’IN REJİMİ YA DA DEMOKRASİ

Dersim mitinginde konuşan Temelli, şunları söyledi:

“Seyid Rıza ve arkadaşlarının anısı önünde eğilerek sözlerime başlamak istiyorum. Diyor ya ‘ben sizin yalanlarınız ve hilelerinizle baş edemedim bu bana dert oldu ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim bu da size dert olsun’. Dert olsun, dert olsun diz çökmedik size dert olsun.

Diyorlar ya Dersim 4 dağ içinde umudum var. Dersim’in içinde o umut sizsiniz, sizlersiniz. Sizlerin mücadelesi, sizlerin sözü sizlerin kararlı yürüyüşü. Hep birlikte 24 Haziran’da bu faşist zihniyeti hep birlikte yıkacağız. Faşizmin çöplüğüne süpürüp atacağız.

Tam 16 yıl boyunca insanlara yalandan başka bir şey söylemediler, yoksulluktan başka bir şey vermediler. Tüm yaşamı yasaklarla kuşattılar. Bunu yaparken de insanları birbirine düşman etme peşinde koştular. Halkları, inançları birbirine kırdırma peşinde koştular. Çünkü beslendikleri tek şey bu düşmanlık, bu nefret. Buna son vermek bizim elimizde. Yan yana gelerek bu nefrete hep birlikte son vereceğiz.

24 HAZİRAN’DA OYUNLARINI OYLARIMIZLA BOZACAĞIZ

Bu ülkedeki bütün halklar, bütün inançlar, emekçiler, kadınlar, gençler omuz omuza verecek, bu barajı hep birlikte yıkacak. Bizler 24’ünden sonra demokrasinin önündeki bu barajı hep birlikte yıkacağız. Bunu bildikleri için her türlü provokasyonu üretmeye devam ediyorlar. Savaşa, yolsuzluk ekonomisine son verilmesin diye her türlü oyunu oynuyorlar. 24 Haziran’da bu oyunu oylarımızla bozacağız, oylarımızla sahip çıkarak bozacağız.

Bizler Meclis’e gitmeyelim diye bütün oyun. Biliyor ki, HDP baraj altında kalırsa HDP’nin 80 vekilini alacak. Ve dönüp diyecek ki ‘parlamentoda çoğunluğu elde ettim, yönetimde istikrar olsun diye 2. turu da ben almalıyım.’ O ikinci turu aldıktan sonra demokrasi yolu tamamen tıkanacak. O yüzden diyoruz ki ya Erdoğan rejimi ya demokrasi. O yüzden diyoruz ki 80 değil 180 vekille o Meclis’e döneceğiz.

Bize soruyorlar, birinci turda ne yapacaksınız, ikinci turda ne yapacaksınız? Herkes seçim mühendisliği peşinde. Yok öyle hesaplarımız. Birinci turda bir oy Demirtaş’a bir oy HDP’ye. İkinci turda ya Erdoğan rejimi ya demokrasi.

GERÇEKBİR DEMOKRASİ İNŞA EDERSENİZ BU ÜLKENİN TÜM SORUNLARINI ÇÖZERSİNİZ

Bu ülkenin sorunlarının çözümünü istiyorsak bunun yolu demokrasiden geçiyor. Bu ülkede gerçek bir demokrasi inşa ederseniz, bu ülkenin tüm sorunlarını çözersiniz. Kürt sorununu da inanç sorununu da bir arada yaşama sorununu da çözersiniz. Her şeyi çözmenin yolu demokrasiden geçiyor. Ama nasıl bir demokrasi? Geçmişe, vesayet sistemine öykünerek değil. Yeni bir demokrasi, yeni bir yaşam. Yani yerel demokrasi ile güçlendirilmiş parlamenter bir sistem. Evrensel hukuk normlarıyla güçlendirilmiş kuvvetler ayrılığı, eşit yurttaşlık temelinde demokratik anayasa. İşte Sevgili Demirtaş’ın bize önerdiği program budur. HDP programı ile Demirtaş’ın programı bütünlüklüdür.

Selahattin Demirtaş diyor ki; ‘ben Cumhurbaşkanı olursam hiçbir yetkiyi kullanmayacağım. En kısa zamanda ülkeyi demokratik rejime kavuşturmak için çalışacağım’. Biz de tüm muhalefet liderlerine çağrı yapıyoruz. Gelin bu programda buluşalım, eşit yurttaşlık temelinde demokratik anayasa yapalım. İşte o zaman o demokrasi zemininde hep birlikte siyaset yaparız. Siyaset kendi sözünü söylemektir. Hepimiz kendi sözümüzü söyleyeceğimiz bir anayasa zemininde buluşalım. Bu hepimizin sözüdür. Bu topraklarda yaşayan 73 milletin sözüdür.

OHAL’SİZ YAŞAYAMIYOR, OHAL BİLE YETMİYOR

Bugün OHAL koşullarında yaşıyoruz. OHAL’den en çok mağdur olan kentlerden biri de Dersim. İnsanlar işinden aşından oldu. Özgürlüklerin zaptedildiği bir rejim oldu. Erdoğan’ın tek vadettiği OHAL rejimi. Diyor ki, ‘OHAL’i kaldırabiliriz ama hemen getirebiliriz de’. OHAL’siz yaşayamaz. Hatta OHAL bile yetmiyor. OHAL yetmeyince valiler, emniyet müdürleri devreye giriyor. Sizler kamu görevlilerisiniz, sizler halka hizmet edeceksiniz. İktidarlar gelirler giderler. Sandıkta AKP gidecek ama siz suç olan talimatları yerine getirmeyecektiniz. En çok da bu hizmeti 24 Haziran’da vereceksiniz. Bu halk oylarına sahip çıkarken buna engel olamayacaksınız.

Valiler birçok ilde AKP kampanyası yapıyor. Bu nasıl anlayış?! Bu anlayışa hemen son vermeliyiz. Eğer toplumsal barışı var edeceksen bunun yolu liyakattır. Liyakatla halka hizmet verenleri KHK ile ihraç edeceksin, yandaş, AKP’ye hizmet eden, sadece Erdoğan’ın dediğini yapanları kamu görevine atayacaksın. Buna son verme zamanıdır. Bunu başarınca toplumsal barışı var edebiliriz.

Bugün Kürt sorunu çözülmüyorsa, bugün diğer sorunlarımız çözülmüyorsa bunun sebebi bu çarpık anlayıştır. Artık kendilerine mukayyet olamıyorlar. Ne yaptıkları belli değil. Açılmamış havaalanına iniyor. ‘İstanbul’un ihtiyaç duyduğu havaalanına indim’ diyor. Havaalanı 2019 sonunda açılacak. Durum o kadar vahim ki, açılmamış havaalanına zorunlu iniş yaptılar. Herhalde şöyle düşündü, ‘ben 24’ünde gidiyorum, bir daha nasip olmaz indim indim, yoksa bir daha ineceğim yok benim’.

Urfa’ya gidiyor ‘Suruç’taki tüm suçlular yakalanacak’ diyor, ölen herkese rahmet diliyor. İstanbul’da da diyor ki ‘Suruç’un hesabını HDP verecek’. Niye HDP verecek? Görüntüler, tanıklar, otopsi raporları ortada. Suruç provokasyonu tüm çıplaklığı ile ortada. Savcılar hala hastanedeki katliamı yapanlardan bir tek faili bile gözaltına almadı. Onlar da ayın 24’ni bekliyor. Şimdi korkutuyorlar. Korkmayın, cesur olun, sizler Sarayın değil bu halkın savcılarısınız. Kim suçluysa yakasına yapışsın. Bunu yapamıyorsanız da görevi bırakın.

Suruç'un acısı dinmedi. Nasıl Dersim’in acısı dinmediyse Suruç da dinmedi. Bu acıları dindirmenin yolu adaletten, yüzleşmeden, haktan geçiyor. O yüzden diyoruz ki hak, hukuk, adalet HDP ile gelecek.

İşsizlik her yerde, yoksulluk, kadın cinayetleri iş cinayetleri her yerde. Çünkü insanları siyasetten uzaklaştıranlar, onların haklarını Sarayın kara deliğine taşıyorlar, kendi yandaşlarına damatlarına taşıyorlar. Halkın payına düşen yoksulluk, zulüm. Bunu tersine çevirme zamandır.

PARALARI ALDI, GİDİP DELİ DUMRUL KÖPRÜLERİ YAPTI

Bizim paraları aldı, gidip Deli Dumrul köprüleri yaptı. Köprülerden geçen yok, iki defa geçseniz maaşı yatırırsınız. ‘Parası olan geçsin’ diyor. Parası olan geçsin, olmayan o köprülerin bedelini ödesin. Yani sizden aldığı vergilerle müteahhitlere kaynak aktarıyor. Bakıyor köprüden geçen yok; kamyon, otobüs esnafına mecburi yapıyorlar. O insanlar zaten yoksulluk girdabında. Bu zihniyeti yıkmak gerek. Yıkmazsak faiz de düşmez döviz de. Ama Erdoğan düşerse faiz de düşer döviz de düşer.

Diyor ya ekonomi büyüdü daha ne istiyorsunuz? Hakkımızı istiyoruz. Sefalet ücretlerinde çalışmak istemiyoruz. Emekli olduktan sonra çalışmak istemiyoruz. Engelsiz bir yaşam istiyoruz. Eşit işe eşit ücret istiyoruz. Kadınların çalışma hayatından sosyal hayattan dışlanmasını istemiyoruz. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe istiyoruz. Kıraathane değil iş aş gelecek istiyoruz.

Bunları siz yapamazsınız. Siz yandaş sermayenin, küresel sermayenin çıkarlarına hizmet edersiniz. Siz savaş politikalarınızla halkı birbirine düşman edersiniz. Buna son vermek bizim elimizde. HDP iktidarında hep birlikte bu yoksulluğa, bu savaşa son vereceğiz.

Bunların yegane yönetim anlayışı kayyumdur. İnsanların iradesini gasp etmektir. Bu kayyumcu zihniyetten hep birlikte kurtulmalıyız.

SOĞANLA, PATATESLE BAŞ EDEMEMİŞ, EKONOMİK KRİZLE Mİ BAŞ EDECEK

Dünya ekonomi tarihine geçtik. Dünyanın en pahalı soğanı, patatesi bu ülkede. Soğanla patatesle baş edememiş, ekonomik krizle mi baş edecek? Baş edemezler.

Yapacakları tek şey var. HDP’yi baraj altında bırakır, istediği sonucu alırsa IMF ile masaya oturup kemer sıkma politikasını getirecekler. Bizim sıkacak kemerimiz. Yok. Omuz omuza vereceğiz. IMF ile değil dayanışma ile bu enkazı kaldıracağız. Bunun yolu da Hakça Dağıtım Programı.

Hakça Dağıtım Programımız, Sosyal Hak programımıza, Borçsuz Yaşam Programımız, adaletli vergi sistemi ile, cinsiyet eşitlikçi doğaya duyarlı ve emekten yana ekonomi programımızla bunu başaracağız. Ancak bu sayede bu yoksulluğa son verebiliriz. Gelin emekçiler, kadınlar, gençler, tüm halklar, tüm inançlar gelin hep birlikte omuz omuza verip bu yolu açalım.

İktidarımızda kadın bakanlığı, çocuk bakanlığı, engelliler bakanlığı kuracağız. Bu ülkenin temel sorunlarını çözmek için o konuda teşkilatlanmak lazım. Ama bunlar bakanlıkları azaltacaklarını söyleyecek. Çalışma Bakanlığı ile Aile Bakanlığını birleştireceklermiş. Çünkü bunlar kadını, gençleri, engellileri görmek istemiyor Çünkü görürse sorunu görecek. Oysa o İHA, SİHA alacak, termik santral kuracak. Dönüp diyecek ki, daha ne istiyorsunuz. Biz hakkımızı istiyoruz.

Bugün İstanbul’da Mimar Sinan Güzel Sanatlar’ın yerini ele geçirmek istiyor. Boğazın kıyısında Cumhurbaşkanı ofisi yapacakmış. Hala hayal görüyor. O sanıyor ki 24’ünden sonra da iktidarda kalacak. Gidecek orayı ofis olarak kullanacak. 24’ünden sonra gidiyorsun. Üniversiteler bizimdir.

Bir sağlık sorunundan bahsettim, doktorları göreve çağırdım. Siyaset bir yana ilginç şeyler duyuyorsunuz. Diyor ki ‘SSCB’nin alt yapısı mükemmel’. SSCB deyince bütün solcular birbirine bakıyor. Sistemi anlatıyor solculara. Sosyalist sistemde nasıl ekonomi olur onu anlatıyor. Sanırsınız ki Moskova Marksizm Akademisini bitirmiş. Sen kime ne anlatıyorsun. Sen Putin’i sosyalist mi sanıyorsun? O da senin gibi otokrat. Sen bize Putin’le yaptığın pazarlıkları anlat, nükleer santrallerden bahset. Ülkenin kaybını anlat. Artık dikiş tutmuyor, devre yanmış böyle bir akla bu ülke teslim edilemez.

Çok az kaldı, 2 gün sonra sandığa gideceğiz. Başlarken dedi ki, bu işin şifresi 7 - 24 . 7 gün 24 saat çalıştık. Bu iki gün boyunca da çalışmaya devam ediyoruz.

Kendisi futboldan anlıyor ya; Futbolda maç başlarken iki takım kaptanı birbirine der ki ‘hak eden kazansın’. Bu diyor ki ‘illa ben kazanacağım’. Tüm hakemleri örgütlemiş YSK’sı, valisi emniyeti... Bizden oy almaya çalışıyor. İlla kazanacağım diyor. Ben de diyorum ki, sen bizi tanımamışsın. Biz bu oyunu çok iyi oynarız. Bu bir hak mücadelesidir ve biz kazanacağız. O yüzden de sandığa gideceğiz ve oyumuzun takipçisi olacağız. 25’i sabahı bu Çiller’den, Ağar’dan medet uman zihniyeti Toroslara bindirip faşizmin çöplüğüne yollayacağız.”