Dersim'in yılmadan savaşan yiğit gerillası

27 yıllık gerilla yaşamının her anını özgür kılmayı ve anlamlı, dopdolu yaşamayı esas alan Yılmaz yoldaş kendini Önder Apo’nun yaşam fedaisi olmaya adamıştı.

Asilerin diyarıdır Dersim. Çünkü Dersim dağları asi dağlardır. Her adım bir başka yokuşa doğru atılırken zirvelerde yankılanır tarihin türküsü. Önce o zirvelerden selamlar seni Dersim. Sonra sana yol gösterir. Patikalar seni uçurumların kenarından götürürken sana hangi adımı nereye atacağını işaret eder. Yere bakmaya alışkın gözler yücelerdeki mavilere doğrulmaya başlar. Artık başın dik yürümeye başladıysan, Dersim seni kucaklamaya hazırlanıyor demektir. Geriye kalan artık bu yolda hiç baş eğmeden, hep dimdik durarak, her adımını biraz daha hızlandırarak ve daha derin gözlerle daha büyük bir sevgiyle yol almaktır. Bu yolculukta Dersim’in ruhu senin ruhuna işlenir nakış nakış. Artık Dersim’in bir evladısındır ve Dersim bir bütünen sensindir.

Dersim’de tüketilmek istenen tarih gerillanın özgür yaşam savaşıyla yeniden canlanırken, burada Dersimleşen her ruh bu canlanmanın ve özgürlük ormanının filizlenen bir fidanı oldu. Dersim dağlarında yürümeye başlayan her gerilla, kök kurutma ve soykırıma uğratma saldırısı karşısında büyük bir savaşı vermenin andını çoktan içmiş demektir. Daha yaşama gözlerini açtığı ilk günden itibaren Dersim’in acısını yüreği dağlanmış anaların ninnisinden dinleyen, soykırım acısının intikamını almanın hıncıyla büyüyen, gençliğini, hayallerini ve tüm enerjisini bu uğurda ortaya koyarak özgürlük savaşını vermenin andını içenlerden biri de: Yılmaz Dersim’dir.

Heval Yılmaz 1975 yılında Dersim’de dünyaya gelmiş, Dersim’de büyümüş ve Dersim dağlarında gerilla saflarına katılmıştır. Henüz çocukken tanıştığı özgürlük mücadelesine erken yaşlarda katılmış, öğrencilik yıllarında gençlik çalışmalarında yer almış ve düşmanın ilk saldırısıyla o zaman yüz yüze gelmiştir. Savaşkan, cesaretli ve düşman karşısında durarak safını netleştirmiş çok yurtsever ve direngen bir ailenin ferdi olarak zaten düşman gerçeğini hep hissederek yaşamıştır. Kürt’ün diriliş ve direniş mücadelesini zindanlarda yok edebileceğini sanan düşman bu süreçlerde Yılmaz arkadaşı birçok kez gözaltına alır. Ondaki zapt edilemez devrimci ruhu dizginleyemeyen düşman bu sefer zindana hapsederek durdurabileceğini sanır. 1993 yılında 3 ay, 1994 yılında da 7 ay zindana konulan Yılmaz yoldaş burada düşman gerçeğini çok daha iyi tanır, ideolojik ve bilimsel açıdan tahlil eder, intikam hırsını ve mücadele kararlılığını daha da güçlendirir ve zindandan çıktığı gibi yüzünü dağlara döner.

Dağlara ulaştığında adını Yılmaz koyar. 1981 yılında Kürdistan Özgürlük Mücadelesi saflarına katılan ve 1985 yılında Siirt’in Eruh ilçesinde şehadet ulaşan abisi Yılmaz’ın (Kazım Sürgeç) adını alır. Zaten diğer kardeşi Aydın Dersim (Çetin Sürgeç) yoldaş da 1992 yılında gerilla saflarına katılır ve sonrasında şehadete ulaşır. Düşmanın ilk saldırısına özgürlük gerillası olma kararlılığıyla cevap veren heval Yılmaz tüm gerillacılık yaşamı boyunca düşmanın bütün saldırılarını boşa çıkarmayı ve cevapsız bırakmamayı temel yaşam ilkesi haline getirir. Dersim’in asi çocuğu Yılmaz yoldaş dağlarla çok çabuk bütünleşir, erkeden gerillacılıkta yetkinleşir ve yetkinleştikçe de yanındaki yoldaşlarını geliştiren ve güçlendiren gerçek yoldaşlığı esas alır. Düşman saldırıları karşısında yoldaşlarını sadece koruyan bir pozisyonla sınırlı kalmaz, aynı zamanda düşmanı can evinden vurmayı kendine ilke edinen öncü bir komutan olur. Denetimindeki yoldaşları için en yakın, en candan, en samimi, en hakiki ve gülen yüzlü yoldaş iken düşmanın yüreğine korku salan büyük cesaret sahibi özgürlük savaşçısıdır. Yoldaşlarına karşı yüreği ne kadar sevgi dolu ise düşmanına karşı da o denli öfke ve nefret doludur. Seyit Rızalardan Saralara uzanan Dersim direniş mirasının ve Apocu fedai çizginin takipçisi olarak on yılların intikamını almak ister.

Gerillaya katıldığı 1994’ten 1998 yılına kadar Dersim’in birçok alanında, en zor koşullarda hiç tereddütsüz mücadele yürütür. Seyit Rıza’nın “Dost düşman herkes bilmeli ki, Dersim’de her ağacın altında bir yiğit yatıyor” sözünün gereğini yerine getirircesine Dersim’in her ağacını mesken eyledi, suyundan içti, toprağına yüz sürdü, her adımını Dersim toprağına ve Dersim toprağını da yüreğine nakşederek Yılmaz Dersim olur. Yıllarca gerillacılığın en zorlu alanlarında kalır, yaralanır ama geriye bir adım dahi atmadan düşmanın üstüne üstüne yürür. Düşman Kürt halkını ve onun özgürlük savaşçılarını yok etmeye çalıştıkça o da her gününü anlamlı varoluşlarla yaratır ve halkının onurlu bir evladı olur.

Edindiği engin savaşçılık ve komutanlık tecrübesini daha da derinleştirip halkının hizmetine koymak için 1998 yılında Önder Apo’dan eğitim görmek ve hep özlemini duyduğu Önderlik ile büyük buluşmayı gerçekleştirmek için Güney Kürdistan’a geçer. Ancak o süreçte uluslararası komplo gelişir ve sürekli hayalini kurduğu fiziki buluşmayı gerçekleştiremez. Bu durum düşmana olan öfkesini arttırır, intikam hırsını keskinleştirir ve mücadele azmini daha da büyütür. Bu süreçte PKK’nin 6. Kongresi’ne katılır. Bu kongrede fedai eylemlerle sürece katılma ve fedaileşmeyi geliştirme kararı ile süreç karşısındaki duruşunu netçe ortaya koyar. 2000 yılında Mazlum Doğan Parti Merkez Okulu’nda, 2003 yılında da Mahsum Korkmaz Askeri Akademisi’nde merkezi parti eğitimlerini görür. Partimizin ilk fedai örgütlenmesinde yer alır ve Özel Kuvvetler’e geçer.

Sürekli olarak yüzü Kuzey Kürdistan’daki aktif savaş sahasına dönük olan ve bu temelde yoğunlaşmalarını derinleştiren Heval Yılmaz yıllarca Özel Kuvvetler’de fedai yoldaşların komutanlığını yapar. Heval Yılmaz’ın şahsındaki asil duruşu, kararlı tavrı, fedai tarzdaki yoldaşlığı gören birçok arkadaş ondan etkilenerek Özel Kuvvetler’e geçmiştir. Çünkü insanda iz bırakan çok belirgin özellikleri vardı. Her şeyden önce çok cesurdu. Gerek parti içi mücadelede, gerekse de düşman karşısında hesaba kitaba girmeden çok cesurca çıkışlar yapardı. Deli doluydu hep ve bu yüzden yoldaşları ona Dersim’in delisi diyerek şakalaşırlardı. Çok atılgandı, hamleciydi. Düşman karşısında kanı deli deli akar, bedenini bir heyecan sarardı. Kişisel kaygıları, korkuları yoktu. Çok mütevazi ve yoldaş canlısı idi. Bulunduğu tüm ortamlarda kadın – erkek, savaşçı – komutan tüm yoldaşları onu sever ve derin bir saygı duyarlardı. Apocu kültürün demokratik ölçülerini edinmiş hoşgörüsü büyük ve yüreği engin bir komutandı. Yetiştiği toprakların ona kazandırdığı öz ve otantik kültürün kişiliğinde edindiği karakterinin yanı sıra ulusal özelliklerini de geliştiren ve bu anlamda genelleşerek her arkadaşla ilişkilenebilen, her arkadaşta iz bırakan bir yoldaştı. Çünkü Yılmaz her zaman önce yoldaş, sonra komutandı.

Normal şartlarda gücünü serbest bırakan, fazla sıkmayan Yılmaz arkadaş ön cephede, bir eylem hazırlığında ya da denetimimizde olmayan bir arazide tam bir disiplin içerisinde olur, pür dikkat kesilir ve müthiş bir duyarlılıkla hareket eder, tüm savaşçılarının da buna uymasını sağlardı. Deli dolu karakterinden dolayı arkadaşları içinde kuralsız olarak bilinirdi ama kendi tecrübelerine ve sezgilerine dayanan kendine has bir disiplini vardı. Az konuşurdu, ama konuşunca da insanı derinden etkiler, düşündürürdü. Herkes onunla pratiğe gitmek için can atardı. “Yeter ki Yılmaz olsun, onunla her yere giderim” dedirten bir arkadaş ve komutandı. Ona baktığınızda Dersim’in asi, mert ve savaşkan aşiret yiğitlerinden birinin tarih sayfalarından kalkıp yanı başınızda durduğunu sanırdınız. Tarih boyunca bir direniş kalesi olarak Kürt ve Alevi kimliğini temsil Dersim'in yetiştirdiği ona özgü ve ona layık bir evladı idi. Seyit Rızaların çağdaş takipçisi, onun direniş çizgisinin Apocu militanıydı.

Kişiliğini PKK’nin militan özellikleri ve fedai ölçüleriyle şekillendiren Yılmaz arkadaş çok anlayışlı ve yapıcı biriydi. Sorunlar karşısında yanlışı eleştirip kabul etmeyen ama aynı zamanda çok yapıcı, mütevazi ve hep çözüm üretmeye odaklanan bir tarza sahipti. Sorunlar karşısında tıkanmaz, çaresiz kalmaz ve çıkmaza düşmezdi. Şartlar ne olursa olsun yoldaşlığı her şeyden daha önceklikli ve üstün görür, öyle yaklaşırdı. Çok temiz ve titizdi. Pirlerin ve dervişlerin kültüründen beslenen mütevazi kişiliğinden dolayı asla yoldaşlarından ayrıksı olmadı, üstenci davranmadı, kendini farklı görmedi. Hep yoldaşları gibi olmayı esas aldı. O bizden biriydi ve bizdendi. Sevgiye dayalı bir otoritesi, vakur bir saygınlığı ve sözünün geçerliliği vardı.

Zarifelerden Besêlere, Besêlerden Saralara uzanan Dersim’in direnişçi kadın kültürüne de derin bir bağlılığı vardı. Kürdistan Özgürlük Mücadelesi ile gelişen kadın özgürlük çizgisine, hareketine ve kadın yoldaşlara olan bağlılığı da güçlüydü. Kadın arkadaşlarla ilişkilerinde sosyal rahatlığa ve kendine güvenen bir yaklaşıma sahipti. Bunda Alevi kültürünün demokratik özellikleriyle yetişmiş olmasının etkisi de vardı ama daha çok erkenden devrimci kültür ile tanışmasının ve bu kültürle kendisini şekillendirmesinin payı vardı. Kadına karşı hep saygılı, değer veren ve dikkate alan yoldaşça bir duruşa sahipti.

2004 yılında 1 Haziran Hamlesi başlar. Yılmaz arkadaş da tüm Apocu yoldaşları gibi bu hamleye Kuzey Kürdistan’da güçlü katılmak, öncülük etmek ve Önderlik üzerindeki esareti parçalamak ister. Bunun için sürekli Dersim’e geçmeyi ve Karadeniz’e açılım yapmayı önerir. 2006’da Dersim’e doğru yola çıkar. Dersim’e vardığında ise bu sefer oradan Karadeniz’e geçmek ister. 2007’de büyük komutanlarımızdan Celal Başkale arkadaşın grubu ile birlikte Karadeniz’e doğru yola çıkarlar. Celal arkadaşın grubu Dersim gücünden seçilmiş tecrübeli bir gruptur. Yılmaz arkadaşın yanındaki arkadaşlar da en seçkin Özel Kuvvet fedailerinden oluşan bir gruptur. Büyük bir iddia ve kararlılıkla hedefe doğru ilerlemeye başlarlar. Karadeniz’e doğru yol alırken Erzincan’da bir ihbar üzeri önlerini kesmiş olan işgalci Türk ordusunun askerleri ile karşılaşır ve çatışmaya girerler. Yılmaz arkadaş bu çatışmadan sağlam bir şekilde çıkmayı başarır, ancak grubuyla bağlantısı kopar. Onun grubu çatışma sonrası Dersim’e döner. O ise Karadeniz hattına geçmeyi mutlaka aklına koymuştur. Tek başına kalmış olsa da Karadeniz’e gider. Yol esnasında grubundaki başka bir arkadaş ile daha karşılaşır ve yollarını birleştirerek hedefe doğru yol alırlar. Burada Erzincan’daki 3. Ordu’nun içerisinden geçerek giderler. Ve düşmanın ruhu bile duymamıştır…

Yolda giderken her yere eylem keşfi yapar gibi bakar, arazinin tüm ayrıntılarını hafızasına kazır. Burada gördüğü bir petrol boru hattı vanasını ileride yapılacak bir eylem diye hafızasına not düşer. Sonra farklı bir zamanda gelip onu eyleme dönüştürür. Karadeniz’e ulaştıktan sonra yanındaki arkadaş düşmana esir düşer ve yine tek başına kalır. Ama Yılmaz arkadaş hiç yılmadan, bunu bir engel ve sorun olarak görmeden, gerçekten de adını pratiğiyle kanıtlayan bir duruşla düşmanı vurmaya odaklanır. Düşmana ait bir aracı denetime aldıktan sonra yakınına kadar sızma yapıp vurarak eylemini başarıyla gerçekleştirir. Tek başına yaptığı bu eylemde yaralanır. Yaralı hali ile gerillacılık yapma koşullarının en zor, imkanlarının en az olduğu Karadeniz'de tek başına kalmış olsa da mücadelesini sürdürür. Kendisi fazla konuşmaz, kendini anlatmayı sevmezdi. Parça parça anlattıklarından Karadeniz’de yaşadıklarını birleştirip ne denli destansı bir direnişle ayakta kaldığını anlıyorduk. Kim bilir, belki de kendisi her şeyi olanca açıklığıyla anlatsa ne kadar romana ve filme konu olurdu Karadeniz’de yaşadıkları…

Karadeniz’de iken Celal arkadaşın grubu kendisini bulana kadar bu haliyle mücadele eder. Arkadaşlar örgütsel görevlerden dolayı Dersim'e dönmesine karar verirler. O zaman Dersim’de Özel Kuvvetler sorumluluğu görevini yürüten Şervan Varto arkadaştan görevi devralır ve yılın eylemi denilecek türden bir eylemi hemen o yıl gerçekleştirir. Munzurlarda düşmanın kendisine en çok güvendiği Erzincan Kemah'ta “düşmanı araziye çekme taktiği" ile araziye çeker ve operasyona çıkan işgalci güçlerin koordinesini imha ederek düşmana gereken dersi verir. Kendi deyimiyle "kaliteli" bir eylem gerçekleştirmiştir.

Munzurlardan tekrar Dersim’e döner ve çeşitli düzeylerde görevler yürütür. 2013'te gerillanın Medya Savunma Alanları’na çekilmesi kararı ile 8 yıllık çetin ve yoğun savaş pratiğinden sonra tekrardan Medya Savunma Alanları’na gelir. Burada Apollon Akademileri’nden Mahsum Korkmaz Askeri Akademisi ve sonra Sakine Cansız PKK Ocağı eğitimini gördükten sonra bir süre Garê Eyalet Komutanlığı’nda yer alır. Ama 2015 yılında sömürgeci Türk devleti yine Kürdistan Özgürlük Hareketi’ne ve Kürt halkına karşı saldırıya geçer. Düşmanın saldırıya geçtiği yerde Heval Yılmaz’ı kim zapt edebilir ki? O yine kendi öneri ve ısrarları sonucu Dersim yollarına düşmek üzere yoldaş grubunu etrafında toplanmış ve yola çıkmaya hazır bulur.

2016 yılında Dicle Tatvan, Cesur, Mahir, Kurtay ve daha nice yoldaşlar Yılmaz ile yola çıkıyor olmanın sevincini yaşadılar. Uzun, çetrefilli, zahmetli ama bir o kadar da aşkla, sevinçle ve büyük özlemle yürünülen Dersim yoluna koyuldular. Gözlerini açtığı, çocukluğunu yaşadığı, gençliğini sınadığı, gerillacılığa başladığı, komutanlaştığı, düşmana en çok vurduğu Dersim’e bu sefer omuzlarında ağır bir sorumlulukla yol almaktadır. Çünkü bu sefer Dersim Saha Komutanlığı görevini üstlenmiştir. Yükü ağır, sorumluluğu büyüktür ve kendisi bunun olanca bilincindedir. Büyük bir ciddiyetle yola çıkmak için tüm hazırlıklarını yapar ve yola koyulur.

Dersim’e ulaştıktan sonra birçok savaşçı ve komutan yoldaşımız şehadete ulaşmasına rağmen Yılmaz arkadaş hep çözüm üreten ve hiç yılmayan özelliğiyle Dersim dağlarında kleş seslerini, patikalarında mekap izlerini eksiltmeden gerilla mücadelesini büyütür. Kahramanca şehadete ulaştığı ana kadar da Dersim’in soylu tarihine, Kürdistan Şehitleri’ne, Önderliğine, halkına ve yoldaşlarına büyük bağlılığın ve sözünü gerçekleştirmenin adı olur.

27 yıllık gerilla yaşamının her anını özgür kılmayı ve anlamlı, dopdolu yaşamayı esas alan Yılmaz yoldaş kendini Önder Apo’nun yaşam fedaisi olmaya adamıştı. Önder Apo’nun; “Dersim, aşk demektir. Dersim, onur demektir, güzellik demektir” sözünü kendisine düstur edinmişti. Dersim’i yüreğine nakşetmiş ve yüreğini de Dersim’e vermişti. Hep soluksuz, nefes nefese, büyük heyecan ve coşkuyla, sarsılmaz bir inanç ve kararlılıkla, bitmez tükenmez mücadele azmi ve enerjisiyle 27 yıllık gerilla yaşamında hiç duraksamadı, sürekli mücadeleyi güçlendirdi ve yılmayan amansız komutanımız oldu. Dersim’den Karadeniz’e, Karadeniz’den Koçgiri’ye ve oradan Medya Savunma Alanları’na uzanan özgürlük mücadelesinde hiç artçı olmadan hep öncülük yapmış olan büyük komutanımızı saygıyla anıyor ve bize devrettiği özgürlük bayrağını öncelikle onun gibi asi, asaletli ve heybetli Dersim’in zirvelerinde ve tüm Kürdistan’da dalgalandıracağımızın sözünü veriyoruz.