DGM mağdurları bekliyor

Av. Mehdi Özdemir, AİHM’in DGM’leri mahkum eden ve yeniden yargılamanın önünü açan kararıyla ilgili sürecin devam ettiğini, yaklaşık bin 500 kişinin yeniden yargılama beklentisi içinde olduğunu söyledi.

AİHM'in, DGM'lerin adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine ilişkin verdiği karardan sonra tahliye edilen hükümlülerin durumlarına ilişkin konuşan Av. Mehdi Özdemir, "Yeniden yargılama kararı beraat ettikleri anlamına gelmiyor. Yargılama sonucunu sürecin başından kestirmek mümkün değil" dedi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde (DGM) yargılananların adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine ilişkin karar vermesi üzerine uzun süredir hapishanede olan birçok hükümlüye yeniden yargılama yolu göründü. Geçtiğimiz yıl bu kapsamda yüzlerce Hizbullah elemanı tahliye edilmişti. Hizbullahçıların tahliyesi çifte standart uygulandığı tartışmalarını gündeme getirdikten sonra, PKK ve PAJK'lı tutsakların da bu kapsamda yeniden yargılanmaları için yapılan başvurular kabul edildi. Peki yeniden yargılama nedir? Anayasa Mahkemesi (AYM) bu konuda ne diyor? AİHM’in yeniden yargılamaya gerekçe oluşturduğu etkenler nelerdir?

AİHM’İ YARGITAY VE AYM İZLEDİ

AİHM, 1998’de İbrahim İncal davasında, DGM'lerde askeri yargıç bulunmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesinde yer alan "adil yargılanma hakkının ihlali" kararıyla birlikte ihlalin ortadan kaldırılmasına hükmetti. Amed, Van, Erzurum, İstanbul, Ankara, İzmir, Malatya, Adana olmak üzere 8 şehirde kurulan DGM'lerde yargılananların birçoğu, AİHM'e başvurdu. AİHM'in peş peşe verdiği mahkumiyet ve mağduriyetin ortadan kaldırılması kararı, Türk devleti tarafından uzun süre uygulanmadı. Yargıtay, 2017'de PKK’li tutsak Salih Tuğrul'un, AYM ise aynı davadan yargılanan bir diğer tutsak Abdullah Altun'un başvurusunu 2018'de kabul ederek, yeniden yargılanmalarına karar verdi. Karar sonrası, yargılananlar ceza infazlarının durdurulmasını talep etti. İnfazların durdurulmasıyla ilk başta 100'ün üzerindeki Hizbullah hükümlüsü tahliye edildi. Hukukçulara göre, şu anda DGM'lerde yargılanan yaklaşık bin 500 kişi yeniden yargılama beklentisi içinde.

Avukat Mehdi Özdemir, yeniden yargılama sürecini ANF'ye değerlendirdi.

DGM’LERİN ADİL OLMAYAN YARGILAMASI

DGM'lerin 1983’te açılıp 2004’te kapatıldığını hatırlatan Av. Özdemir, söz konusu yargılama sürecinin DGM'lerin kapatıldığı döneme denk geldiğini belirtti. Av. Özdemir, DGM'lerin kapatılma gerekçelerinden en önemlisinin bu mahkemelerin adil olmadığı yönünde olduğunu söyledi. DGM'lerin faal olduğu döneme ait soruşturma aşamasındaki gözaltı sürelerine ilişkin de konuşan Av. Özdemir, gözaltına koşullarında uygulanan işkencelerin suçlanan kişilere suçu kabul ettirme boyutunda olduğunu kaydetti. Av. Özdemir, gözaltında işkenceyle kabul ettirilen suçların daha sonra mahkeme salonlarında reddedilmesine rağmen DGM'lere üye olan askeri hakimler tarafından dikkate alınmayarak idam cezalarına hükmedildiğini vurguladı.

AİHM, İKİ İHLALE DİKKAT ÇEKTİ

İdam cezasının 2001’de kaldırılmasından sonra idamlık tutsaklar hakkında müebbet hapis cezasına hükmedildiğine işaret eden Av. Özdemir, şöyle devam etti: "Müebbetlerde 30 yıllık bir ceza infaz koşulu sağlandı. DGM’ler, 2004’te kapatıldıktan sonra, Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) kuruldu ve süreç buraya kadar dayandı. O dönemin yargılama koşulları itibarıyla AİHM'e başvuran tutsaklar açısından sayısız kararlar verildi. AİHM bu ihlal kararı kapsamında da özel olarak iki tane ihlali seçti;

* DGM'lerde askeri hakimin olması nedeniyle esasında adil olmayan bir mahkeme tarafından yargılama yapıldığı ve bu yargılamayı bütünen, yeniden yargılamayı yapmayı gerektiren nitelikte gördü.

* Gözaltı koşulları, süreleri ve avukat hazır bulundurmaksızın alınan ifadelerin esas alınmasıydı.

ÖCALAN’IN YARARLANMAMASI İÇİN

Bu iki esas alınan AİHM kararı üzerinden o dönem yeniden yargılama başvuruları yapıldı ama reddedildi. Çünkü yasal bir engel vardı. 6 Şubat 2003’te 47/93 sayılı bir yasa çıkartıldı. Bu yasaya bir hüküm konuldu. O da '2003 yılı öncesinde AİHM'e yapılan başvurular, sonrasında ihlal ile sonuçlansa bile yeniden yargılanmaya engeldir' hükmüydü. Bunun amacı da Abdullah Öcalan'ın 2003 öncesinde AİHM'e yapmış olduğu başvurudur. O başvurunun ihlal ile sonuçlandığını bilen hükümet, burada yeniden yargılama hakkı tanımamak adına böyle bir yasal engel çıkarttı."

YENİDEN YARGILAMA SÜRECİ

AİHM'in toplamda 300 dolayında verdiği ihlal kararı olduğu bilgisini veren Av. Özdemir, şunları ifade etti: “Bunların yeniden yargılamaya taşınması mümkün olmadı ama 2013’te ilk yeniden yargılama dosyası görüldü. 2013’te '4. Yargı Paketi'yle 64/59 sayılı yasa ile bir yasal hüküm getirildi. Bu hükümde 'Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nde (AKBK) denetlenen bu DGM yargılamalarına ilişkin ihlal kararları açısından yeniden yargılama hakkı tanıyoruz ve 3 ay içerisinde başvurular yapılsın' denildi. Bu yargı paketi öyle bir döneme denk geldi ki, bir kısım tutsaklar başvuru yaptılar, biz de onlardan biriyiz esasında. Başvurular yaptık ama bu başvurularımız o dönemin 4, 5 ve 6. ÖYM Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından dosya kapağı açılıp kapatılarak reddedildi. Akabinde biz Salih Tuğrul dosyası için yargıtaya gittik. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, AİHM'in bir ihlal kararı olduğunu o dönemin koşulları itibariyle başvuru yapmaya engel bir yasal hükmün bulunduğunu ve bu yasal hükmün ortadan kaldırılması ile birlikte yeniden yargılamaların yapılması gerektiğine hükmetti. Bu karar da 2017’de verildi. Bu karar ile birlikte Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 10 Nisan 2018'de Salih Tuğrul için infaz durdurma kararı verildi. Bu bir ilkti. Sonraki süreçte diğer müvekkiller için de bu kararı emsal olarak gösterip başvurularımızı yaptık. Toplamda bugün itibariyle 12 kişi tahliye oldu.”

BAŞVURUDA NELER GÖZETİLMELİ?

Tahliye olan tutsakların AİHM kararı olan tutsaklar olduğuna dikkat çeken Av. Özdemir, şöyle konuştu: "Kimi başvuruları da AİHM kararı olanların dosya arkadaşları olması hasebiyle yaptık. Geri kalan başvurular şu an itibariyle sonuçlanmış değil. Bundan sonraki sürecin nasıl işleyeceği noktasında şunlar söylenebilir;

* AİHM kararı olan tutsakların, özelde bu karar ile birlikte o dönemin adil olmayan mahkemeleri tarafından yargılandıkları için dosyanın esasında eksikler, hatalar ve yanlışlar olması kuvvetle ihtimaldir. O yüzden de değerledirmelerin bu açıdan yapılıp başvuruların gerçekleştirilmesi gerekir. AİHM, ihlal kararı olmayan tutsaklar açısından değerlendirildiğinde dosyadaki delil durumunun suç vasfında hataya düşülerek, yani örgüt üyeliğinden ceza verilmesi gerekirken, o dönemin koşulları ve mahkemenin önyargılı yapısı nedeniyle idam cezalarının verilmesi gözetilmeli.

* İkinci nokta ise tanık ve itirafçı sanık beyanları üzerinden pek çok dosyada değerlendirmeler yapılıyor. Bu itirafçı sanık ve tanık beyanlarının tamamı kolluk aşamasında avukatsız ve işkenceyle alınan beyanlardır. Bu beyanların, sonradan mahkeme aşamasında tekrarlanma durumu yok. Bu açıdan değerlendirmeler yapılmalı ve bu beyanların maddi gerçeği yansıtmadığı, yalan mahiyetinde olduğu gözetilerek başvurular yapılmalı. Her tutsak, kendi şahsi dosyasını inceleyerek eksiklik ve yanlışlıkları tespit edip, delil durumlarını gözeterek başvurularını yapmalıdır.

Bu başvuruların yapılması, gelecek dönem açısından bin 500 dolayındaki tutsağın dosya ve hukuki durumunun netleşmesine olanak verecektir."

AİHM, DGM'LERİ YOK SAYDI

Yeniden yargılama talebinin kabul edilmesinin akabinde gelişen sürece ve bu talebin gerçek anlamının ne olduğuna da değinen Av. Özdemir, şunları paylaştı: "Yeniden yargılama talebinin kabul edilmesi eski kararın ortadan kaldırılması veyahut aynı kararın mahkeme tarafından verilmesi anlamına gelir. Eski kararın ortadan kaldırılmasıyla birlikte ya beraat ya da daha az bir cezayı gerektirecek bir suçtan ceza verilmesi gerekiyor. Bugünün koşullarında alınan yeniden yargılama kararlarının tamamında esasa etki eden, yeniden yargılama neticesinde daha az bir ceza almayı veya beraat ile sonuçlanmayı gerektiren bir AİHM kararı yok elimizde. Bunun nedeni de şu; AİHM, o dönem ihlal kararı verirken DGM'lerin yapmış oldukları yargılamaların bir bütünen adil olmadığına karar verdi. Yani AİHM, o günkü koşullarda tanığın yalan beyanda bulunduğu veya avukat ve sanık tarafından sorgulanmadığı noktasında yapılan başvurulara 'Ben DGM'leri objektif ve tarafsız bir mahkeme olarak görmediğim için onların yapmış olduğu yargılamaları bir bütün olarak yok sayıyorum' diyor. Dolayısıyla şimdi yeniden yargılama başvurularının yapıldığı mahkemeler, o dönemin yapılan yargılamalarını bir bütünen ele almalı. O yüzden de aslında yeniden yargılamaların sonucunun nasıl olacağı şimdiden kestirmek mümkün değil. Çünkü o dönemin koşullarında toplanan delillerin tamamı hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmişti. Bugünün mahkemeleri nasıl bir değerlendirme yapacak bekleyip görmemiz gerekecek."

BAŞVURULAR ÖHD VE BARO’YA

Avukat Mehdi Özdemir, yeniden yargılama talebiyle başvuru yapmak isteyen tutsakların izleyecekleri yol ve yöntemlere ilişkin de şu bilgileri verdi: "Hiçbir tutsak cezaevinden şahsi bir dilekçe yazarak başvuru yapmasın. Her tutsak, kendi şahsi dosyasını bir avukat vasıtasıyla inceletip, o başvuruya konu olabilecek eksiklik ve hatalar gözetilerek yeniden yargılama koşullarına dair bir dilekçe hazırlasın. Bu noktada Diyarbakır Barosu ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği'ne (ÖHD) tutsakların aileleri başvuru yapabilir. AİHM'den ihlal kararı alanların tamamı, ihlal kararı ile birlikte başvuru yapmalılar. İhlal kararı olanlar, olmayanlara göre daha avantajlı durumdalar. Dolayısıyla bir avukat eşliğinde başvuru yapılması durumunda daha sağlıklı sonuçlar almaya yakın olabiliriz. Bir yargısal süreç devam ediyor. İnsanların bu noktadaki talepleri, yeniden yargılama ve infaz durdurma boyutuyla hukuksal sürecin takip edilmesidir. Hizbullahçılara ilişkin yürütülen bir süreç vardı ama süreç tamamen hukuksuz bir şekilde yürütüldü ve Hizbullah hükümlülerinin tamamına yakını tahliye edildi. Bizim açımızdan PKK'li hükümlülerin tahliyesinin önünün açılması için sürecin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi önemlidir. "