Direnişin sonuçları, altüst olan dengeler ve olası gelişmeler…

En son Efrîn’e yönelik 33 gün önce başlayan ve tarihi direnişin gösterildiği bir plan devreye sokuldu. Rusya ile Türkiye arasındaki bu plana göre Efrîn bir hafta içinde düşecekti. Kurulan denge ve plan buna göreydi. Ancak Efrîn düşmedi.

Efrîn’deki Çağın Direnişi yeni bir süreç başlattı. Direnişin kısa sürede kırılıp, Efrîn'in işgal edileceği üzerine kurulu olan hesap ve dengeleri altüst etti. Başta ABD, Rusya, İran olmak üzere uluslararası ve bölgesel güçler ister istemez bu hamleden sonra yeni ilişki, ittifak ve denge arayışına girecek. Bunu yapmayan güç ise Suriye’de son hamle ile değişen koşullardan ötürü devre dışı kalacak ya da Suriye’de etkili olamayacak.

32. GÜNDEKİ HAMLENİN ANLAMI

Rusya, ABD, Rusya’nın onayı olmadan hareket edemeyen Suriye başta olmak üzere birçok güç, Türk devletinin ordusu ve DAİŞ, El Kaide ve Müslüman Kardeşler’den devşirdiği çetelerle, Efrîn’e yönelik başlattığı işgal girişimini birkaç gün içinde başarmasını bekliyordu. Ancak bekledikleri olmadı. İşgalci, katliamcı, talancı ordu ve çetelere karşı kahramanlıklarla dolu bir direniş gösterildi. Bu direniş farklı hesaplar ve planlar içinde olan başta uluslararası güçler ile bölgesel güçlerin planlarını altüst etti. Stratejik olmayan güncel ve dönemsel planlarla aralarında oluşturulan dengeleri altüst etti. 32. günün sonunda Suriye Rejimi ile sınır güvenliğinin alınması üzerine kurulu askeri anlaşma, bu planları tamamen bozdu.

Sistemin ideolojik kaynaklarından gelen bazıları bu anlaşmanın özerklik ve federasyonu da etkileyeceğini söylüyor. Bu söylemler aslında Kuzey Suriye devrimi ve demokratik federatif sistemini anlamadıklarını, diğer ülkelerde uygulanan federasyon sistemlerini de anlamadıkları ya da anlamak istemediklerini ortaya koyuyor.

Federatif ve özerk sistemler, kendi iç idareleri ve iç saldırılara karşı öz savunma güçleri, idari yönetimleri ile örgütlenmesi demek. Dış saldırılara karşı ise federasyon sistemi ile toplumsal, halklar sorunu çözülen ülkenin sınırlarının koruması, işgale karşı federatif sistemle birlikte savunma yapması demek. Rojava Devrimi, gerçekleştiği ilk günden ve Kuzey Suriye Demokratik Halklar Federasyonu olarak kendisini sistemleştirip ilan ettiği son güne kadar, Suriye’den koparak bağımsız, ayrı bir devlet kurma gibi bir söylemi olmadı. Yine devrimin başından beri, Suriye’deki sorunun başta rejim ile olmak üzere halklarla, kendi içinde varılan bir çözümle iç savaş sorunun çözülmesi gerektiği yönünde defalarca deklarasyonlar yayımlandı. Sorunun çözülmesi için 2013 yılından bu yana rejimle birçok defa Hymemim’de Rusya’nın arabuluculuğu ile görüşmeler yapıldı. Rusya federasyon yönetiminden aldığı talepleri Suriye rejimine sunup arabuluculukla talepler doğrultusunda görüşmeler başlattı. Bütün bunlar sorunun Suriye rejimi ile bir çözüme ulaşmak, ülke savunmasına ortaklaşmak, ortak demokratik bir sisteme ulaşmak ve sorunu bu şekilde çözmek için atılan adımlardı. Ne var ki Rusya bir yandan iç çözüm isteyen olarak kendini yansıtırken, öte yandan Türkiye ile girdiği kirli planlar sonucunda bu sistemi yok etmek için uğraştı. Türkiye ise bunu Suriye topraklarının bir bölümünü işgal etme planı olarak uygulamaya çalıştı. Rusya ile Türkiye arasındaki bu anlaşma önce Cerablus, Bab ve en başta da Ezaz'ın Türkiye tarafından işgal edilmesini beraberinde getirdi.

En son Efrîn’e yönelik 33 gün önce başlayan ve tarihi direnişin gösterildiği bir plan devreye sokuldu. Rusya ile Türkiye arasındaki bu plana göre Efrîn bir hafta içinde düşecekti. Kurulan denge ve plan buna göreydi. Ancak Efrîn düşmedi. Halkı ve savunma güçleri ile NATO’nun ikinci, dünyanın dördüncü ordusu ve çetelerine karşı tarihi bir direniş göstererek topraklarını savunacaklarını kanıtladı. Durum böyle olunca Rusya Türkiye’ye karşı olan tutumunu değiştirdi. Rusya açıktan olmasa da, halkı ve diğer siyasi partileri bu işgalde Türkiye ile birlikte hareket edilmesine tepki gösterdi. Durum böyle olunca Rusya her zaman olduğu gibi dış işleri bakanlığı ve diğer yetkililer aracılığıyla yaptığı açıklamalarda, bu kez aradan çekilerek Türkiye’nin Suriye rejimi ile ilişkiye geçip bunu sürdürmesini istedi. Aslında bu, Türkiye’ye 'işgal etmen için onay verdim ama başaramadın, başaramadığın için artık ben aradan çekiliyorum, sorununu çözebilirsen rejim ile çöz' demek anlamına geliyor. Rusya’nın bu tutum değişikliği, işgal saldırılarının başından beri Suriye rejimi ile Efrîn Kanton Yönetimi arasında başlayan görüşmelerde de bir sonuca gidilmesini beraberinde getirdi. Rusya, işgal girişimi için onay vermeden önce Efrîn’in rejime bırakılması yönünde baskı yaptı. Kanton Yönetimi bunu kabul etmeyince Türkiye’ye hava yolunu açarak katliamlar ve yıkımı ile işgal girişiminin başlamasına onay verdi. Türkiye'nin işgal saldırıları altında Efrîn'in direnemeyip, Suriye’ye teslim edilmesini bekliyordu. Ancak direniş Rusya’nın bu beklentisini boşa çıkarınca, artık askeri ve sınır güvenliğini alma şeklinde bir anlaşmaya dönüşmesini beraberinde getirdi.

Dolayısıyla federasyonla yönetilen ülkelerin hepsinde uygulanan, uygulanması gayet normal olan bir anlaşma yapılmış oldu.

Rusya’nın kendisi federatif bir sistem. Bu federatif sisteminde yer alan federal bölgeler; iş işlerinde bağımsız, dışişleri ile ülke topraklarının dış işgalci güçlerin saldırılarına karşı savunulmasında Rusya’ya bağlı bir şekilde hareket ediyor. Dün yapılan anlaşma ve Suriye rejimine bağlı askeri güçlerin Efrîn’e girip, sınır üzerinde işgalci Türk devletine karşı konumlanması, federasyon sistemlerinin kuruluş mantığına aykırı değil, aksine birleştiren, bütünleştiren ortak çözümü yakınlaştıran bir yaklaşım ve hamle. Kuzey Suriye Federasyonunun ortadan kaldırılması, özerk yönetimin yok edilmesi ile hiçbir alakası olmayan bir anlaşma.

HAMLE PLAN VE DENGELERİ BOZDU

Efrîn işgal girişimi, başta ABD, Rusya, İran, Türkiye olmak üzere AB ülkeleri ile birçok bölgesel gücün de içinde olduğu, ancak birçok çelişkili ve çatışmalı durumu da barındıran bir denge sonucu başlatılmıştı.

Rusya bu işgal girişimi ile Kuzey Suriye Federasyonuna baskı yaparak, Suriye rejimini istediği bir şekilde yapılandırmayı hesapladı. ABD ise Türkiye ile çok çelişkili ve çatışmalı gibi görünse de önümüzdeki dönemde İran’a dönük başlatacağı bir müdahalede Türkiye'ye büyük bir rol biçmek için, baştan beri 'kaygılıyız, DAİŞ yeniden hortlatır' gibi pasif açıklamalarla yetindi; karşıymış gibi görünse de alttan alta destekler durumdaydı. ABD'nin Aralık ayı sonunda Washington’a çağırarak görüşme yaptığı Mutassim Billa grubunun, Türkiye ile birlikte bu işgal girişimi, saldırıları ve talanında yer almasının ABD’nin alttan alta nasıl destek verdiğini gösteriyor. Mutassim Billa grubu adına ABD’ye çağrılan ve görüşmeden sonra açıklama yapan yöneticileri Mustafa El Sacari, Ahmet Hafız Yasir Haci, İran’a karşı yeni bir ÖSO oluşturacaklarını, İran ve Hizbullah'a karşı Suriye’de savaş başlatacaklarını açıklamışlardı. Bu grubun Türkiye ile birlikte şimdi işgal girişimi içinde yer alarak Efrîn’e saldırması, ABD ile Türkiye arasında ileri süreçte İran’a karşı birlikte bir müdahale başlatabileceklerinin de habercisi. O yüzden İran işgal girişiminin ilk haftasından itibaren bunun kendisine yönelik bir saldırı olduğunu düşünerek karşı çıkmaya başladı.

AB ülkeleri, başta Fransa, işgalin sonuca gitmesi üzerine Türkiye ile kuracağı yeni ilişkiler üzerine hesap yaptı. Almanya baştan beri silah başta olmak üzere ekonomik ve siyasi birçok anlaşma yaparak bu denge içinde yer aldı. Efrîn’in sivil katliam ve yıkımı üzerine kurulan dönemsel suni bir denge oluşmuştu. Direniş bu dengeyi sarstı. Ancak dün yapılan anlaşma ise bu dengeyi tamamen yıktı. Ondan dolayı yeni denge arayışları daha şimdiden başladı.

SİYASİ SONUÇLAR VE OLASI GELİŞMELER

Bir aylık direniş uluslararası ve bölgesel güçler arasında kurulan suni dengeyi yıktı. Bu direnişin en büyük siyasi kazanımıdır. Suriye ile Kuzey Suriye Federasyonunun sınır güvenliği anlaşması ile bir araya gelmesi beraberinde önümüzdeki dönemde siyasi bir çözümü de sağlayabilir. Direnişin diğer önemli bir siyasi sonucu da budur.

Yine Türkiye'nin işgal üzerinden Rusya’nın desteği ile Suriye topraklarından bir bölümünü koparmasının önüne geçilmesi de ayrı önemli bir sonuç. Bu anlaşma Türkiye, Rusya ve İran arasında Astana’da varılan suni dengeyi yıktı. Böylelikle son bir yıldır üç ülke arasında, ne kadar birbirlerine karşıt olsalar da kurulan siyasi ittifak, yıkılmış oldu. Bu da önemli siyasi sonuçlardan biri. Rusya, Türkiye ve İran siyasi ilişki ve dengelerini yeniden gözden geçirmek durumunda kalıyor. Baştan beri her üç ülke aslında her ne kadar ittifak gibi görünse de birbirinden ayrı politikalar izledi. Her ülke bu ittifakı kendi çıkarı için kullanmaya çalıştı. Bu siyasi ittifakı birbirlerine karşı kullanmaya çalıştı. En fazla da Türkiye her iki ortağını kandırıp, öte yandan ABD ile iş yapmayı planlamıştı. Bu direnişle Türkiye’nin bu gerçek yüzü de açığa çıktığı için, Rusya ile İran, Astana toplantısını Hazar Denizi'nde payı olan ülkelerin dış işleri bakanlarının görüşeceği bir toplantıya dönüştürmeye daha şimdiden başladılar. Bu da Türkiye’nin giderek Astana’dan da dışlanacağını gösteriyor.

Direnişin siyasi sonuçları bunlar olurken, yapılan askeri anlaşma da beraberinde ciddi kazanımlar getirecek. Türkiye'nin bundan sonra Efrîn’e yönelik işgal saldırılarını devam ettirmesi, Suriye devletine saldırdığı anlamına geliyor. Bu da saldırıların devam etmesi durumunda Türkiye’nin Suriye’ye savaş açması anlamını taşıyor. Böylelikle aslında işgalci faşist Türk devletinin 1998 yılında Kürt Halk Önderini gerekçe yaparak Suriye’ye saldırıp başlatmak istediği bölgesel savaşın açık bir şekilde başlatılması anlamına gelir.