Efrîn’e ses verelim, direnişi sahiplenelim

Başta Kürdistan olmak üzere Ortadoğu coğrafyasında şimdiye dek süregelen vekalet savaşları, ülkelerin doğrudan müdahil olacağı bir 3. Dünya Savaşı olma yolunda ilerliyor...

İç siyasette miadını dolduran, ömrünü uzatmak için MHP gibi ırkçı bir partiyle ittifak içine girmekten çekinmeyen Erdoğan, 20 Ocak 2018’de büyük bir gürültüyle Efrîn işgalini başlattı. NATO’nun ikinci, Dünya’nın 8. büyük ordusu olan Türk ordusu, yanına aldığı El Kaide türevi tecavüzcü ve hırsız ÖSO çeteleriyle 53 gündür Efrîn’i ele geçirmek için çırpınıyor. Bu çeteler, Efrîn kent merkezine erişmiş durumdalar. Şimdiye dek yaşanan yıkım ve katliamları düşündüğümüzde özellikle hava sahasının açık kalmaya devam etmesi durumunda çok büyük bir katliamın gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunu söyleyebiliriz.

Kürdistan tarihi acıların, yıkımların ve ihanetlerin tarihidir. Yaşanan derin ihanetler sonucu ciddi bir direniş olmadan Kerkük’ün bir gecede bırakılması hafızalarımızda tazedir. Güney’deki Kürt güçlerinin arasında bir türlü kurulamayan ittifak olamama halinin sonucunu acı şekilde Kerkük’te tecrübe ettik. Kendi öz gücüne dayanmayan, ittifakını kendi içinde değil kendisine düşman güçlerle kurmaya çalışanların içinde düştüğü acı durum, Kürt halkının hafızasına derin bir travma olarak kazındı. Efrîn’de de beklenti buydu, tüm dünyanın karşısında olduğunu gören Efrîn halkı kendini savunmaktan vazgeçecek, bulunduğu toprakları terk edecekti. Hevesleri kursaklarında kaldı. Yüzlerce hava saldırısı, on binlerce asker ve ÖSO çetesi Efrîn halkını caydıramadı.

Tarihten öğrendiğimiz bir şey var. Tarihin her döneminde egemenler kurguladıkları oyunların içine hiçbir zaman ezilen halkları dahil etmezler. Ezilen halklar devletlerin ve iktidarların umurunda bile olmamıştır. Bütün kurgu, demokratik toplumun imhasını amaçlamaktadır. Egemenlerin savaş adını verdikleri bu kirli oyun, insanlığın ve beraberinde insani değerlerin bir bütün yok edilmesini amaçlar. Efrîn işgali öncesi Türkiye’nin Rusya ile girdiği kirli ittifakta Rusya, Türkiye’yi daha fazla yanına çekmenin yanı sıra kendi menfaatini ve çıkarlarını düşünürken, ABD hakim olduğu bölgelerde planlarının bozulmadığını düşündüğü ve Efrîn’de krizin daha fazla derinleşmesini istediği için sürecin içine dahil olmamayı tercih etmektedir. Bu güçlerin temel derdi karşılıklı olarak birbirini zayıflatmak üzerine kuruludur. Türkiye ise burada oyun kurucu değil bu oyunun bir parçası olarak yer almaktadır. Bunu için de büyük tavizler vermekten kaçınmamaktadır. Avrupa’nın sessizliği ise içler acısıdır. Abluka süreçlerinde Kürt kentlerinde büyük katliamlar yaşanırken, Avrupa, Suriyeli mültecileri kirli bir kart olarak gösteren Erdoğan’ın hoyratlıklarına göz yummuştu. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyen Avrupa, Erdoğan gibi bir savaş makinasının büyümesine, bir diktatör olmasına doğrudan yardımcı olmuştur. Avrupa’nın lokomotif ülkesi olarak görülen Almanya, Deniz Yücel olayında da görüldüğü gibi birkaç silah anlaşması karşılığında kendisini Erdoğan’ın rehine pazarlıklarının kölesi haline getirmiş durumdadır. Devletlerin karşılıklı olarak içine girdikleri bu pazarlık süreçleri, hukukun ve insan haklarının bütünüyle askıya alındığı bir döneme işaret ediyor. Dünya barışını tesis etmekle yükümlü Birleşmiş Milletler ise yaşanan bu vahşete seyirci kalmaya devam ediyor.

Egemenlerin oyun kurarken ezilenleri denkleme dahil etmediğini söyledik. Ancak tarihin bize öğrettiği bir şey daha var. Direniş! Evet, ezilenlerin direnişi bu oyunu bozabilir, yerle bir edebilir. Eğer bu direnişler olmasaydı bunca yıkım ve savaşa rağmen demokratik toplumun ayakta kalması mümkün olabilir miydi? Hala adaletten, vicdandan, iyiden ve güzellikten söz edebilir miydik? Burada kritik nokta Efrîn direnişin sahiplenmesi için ortaya koyacağımız iradedir. Efrîn halkının direnişine ses verdiğimiz ölçüde, bu direnişi daha da büyüttüğümüz ölçüde bu direnişin sesi daha güç çıkacak ve dünya bu vahşete seyirci kalma lüksünü kendinde bulamayacaktır. Direnen bir halkın sesini tüm dünyaya çok daha fazla duyurabildiğimiz ölçüde, hükümetleri bu sürece seyirci kalmamaları gerektiğine ikna ettiğimiz ölçüde direniş başarıya ulaşacak, Efrîn halkının özgürce yaşayabilmesinin önünü açılabilecektir.

Kürtlerin tarihi acıların ve ihanetlerin tarihidir dedik. Evet, ancak bu tarih, bir o kadar da amansız direnişlerin ve destansı kahramanlıkların tarihidir. Dünyanın başına bela olmuş, ele geçirdiği yerleri daha oraya varmadan teslim alan barbar terör örgütü DAİŞ’e karşı Kobanê’de geliştirilen destansı direniş, bu vahşi örgütün tattığı ilk yenildi oldu. Devletlerden tek bir yardım almadan kendi öz gücüyle direnen Kobanê halkı o dönem “Kobanê düştü, düşecek” diyen Erdoğan’ı da büyük hayal kırıklığına uğratmıştı. İntikam hırsıyla yanıp kavrulan Erdoğan, şimdi Efrîn’i düşürmenin hesaplarını yapıyor.

Kobanê direniş sürecinde Kürt halkının özellikle Bakur halkının direniş için sergilediği karşı kararlı ve dayanışmacı ruh, Kobanê’deki amansız direniş ile birleştiğinde tüm büyük güçler hesaplarını gözden geçirmek zorunda kalmıştı. Ve tüm dünyaya mal olan Kobanê’nin kurtuluş destanı Kürt halkının birliği sayesinde oldu. Bu birlik aynı zamanda egemen güçler tarafından ‘Kürtler birlik olursa onların yanında yer alacağız’ mesajıydı. Kobanê direnişi, Türkiye’nin bile hayal ettiğinin ötesinde ittifakların gelişmesini sağladı.

Tarihi bir süreçten geçiyoruz. Yaşadığı topraklarda insanca bir yaşam dışında başka bir arzusu olmayan Kürt halkı büyük bir kriz sürecinden geçmektedir. Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın dediği gibi demokratik toplumun direnişi Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle yaşam kazanmış durumdadır. Kürt halkı için gün birlik olma ve harekete geçme günüdür. Kürt halkının değerli dostları için gün harekete geçme ve mazlum Kürt halkının gerçekten yanında olduklarını gösterme günüdür. 53 gün süren işgal harekatı boyunca yaşadıkları köyleri terk etmek zorunda kalan on binlerce insan Efrîn kent merkezine yerleşmiş durumdadır. Kent merkezine dayanan Türk ordusu ve ÖSO çeteleri, hava saldırılarıyla büyük bir katliamın hazırlığını yapmaktadırlar. Kobanê direnişinde gerçekleşen Kürt ittifakı Kobanê halkı için büyük bir moral kaynağı olmuştu. Direniş sadece Efrîn halkıyla sınırlı değildir. Dünyanın her yerindeki Kürt halkı ve dostları bu katliam tehdidine karşı durmalı, sesini daha gür çıkarmalıdır. Şimdi Kürtler ve dostlarının sınav zamanıdır. Bu direniş aynı zamanda insanlık düşmanlarına karşı insan olmakta ısrar edenlerin direnişidir. Ayağa kalkalım! Bu direnişi sahiplenelim.