Eksik’ten tecride karşı yürüyüşe katılım çağrısı

HDP vekili Habip Eksik, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit sisteminin 21. yüzyılda eşi benzeri görülmemiş bir işkence yöntemi olarak uygulandığını belirterek, 12 Aralık’ta Wan’da düzenlenecek yürüyüşe katılım çağrısı yaptı.

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağırlaştırılmış tecrit koşulları altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 20 ayı aşkın bir süredir haber alınamıyor. Kürtler, dünyanın birçok ülkesinde Abdullah Öcalan'a yönelik tecride tepki göstermek için protesto eylemi düzenliyor. 20 aydan fazladır Öcalan'dan haber alınamaması üzerine 11 Aralık'ta Amed'de ve 12 Aralık'ta ise Wan'da kitlesel yürüyüşler düzenlenecek.

ANF’ye konuşan Halkların Demokratik Demokratik Partisi (HDP) Iğdır Milletvekili Habip Eksik, Wan’da kitlesel olarak düzenlenecek yürüyüşe katılım çağrısı yaptı.

HDP Iğdır Milletvekili Habip Eksik, AKP iktidarının; Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın dış dünyayla bağlantısının kesilmesinin, yaşamına, sağlığına dair herhangi bir bilgiye ulaşılmanın engellemesinin hem bir insan hakkı ihlali, hem de bir işkence yöntemi olduğunu söyledi. İşkence sistemi uygulanırken uluslararası kamuoyunun da seyirci kaldığını hatırlatan Eksik, başta CPT olmak üzere birçok kurum ve kuruluşun bu işkence karşısında kör ve sağır rolünü oynadığını ifade etti.

Bu kurumların, AKP iktidarının hukuksuzlukları karşısında, uluslararası hukuku savunmaları gerekirken derin bir sessizliği tercih ettiğini söyleyen Eksik, "Oysa bu tecrit sistemine karşı durmak ve hukuku savunmak milyonlarca insanın yaşamını değiştirebilecektir. Bugün sayın Öcalan üzerinde uygulanan İmralı tecrit sistemi aslında sadece Türkiye halklarının değil, tüm Ortadoğu coğrafyasında yaşayan halkların barış talebine vurulmuş bir darbedir. Çünkü daha önce çözüm süreci görüşmelerinde sayın Öcalan’ın kamuoyuna yansıyan çözüm önerileri olan demokratik cumhuriyet ve yerel demokrasi modeli sadece Kürt halkının değil tüm halkların sorunlarına derman olabilir niteliktedir. Zaten çözüm süreci döneminde sayın Öcalan’la İmralı Cezaevi’nde görüşmeler yürütülürken özellikle Türkiye’de gözle görülür düzeyde savaş konusunda ciddi bir rahatlamanın olduğunu, kanın dökülmediğini, insanların yaşamını yitirmediğini, gençlerin gelecekten daha umutlu olduğunu gördük.

Hatta hem ekonomik anlamda, hem de yaşam anlamında çok ciddi refah ve huzur düzeyinin hakim olduğunu herkes görmüştür. Türkiye coğrafyasında genel anlamda da bütün Ortadoğu coğrafyasında bir kardeşlik duygusunun hakim olduğunu hepimiz hatırlıyoruzdur. Ne zaman ki AKP iktidarı sayın Öcalan’la görüşmeleri durdurup Türkiye'de yürüttüğü çözüm sürecini “buzdolabına kaldırıyoruz” dedi, işte o zaman yine bu coğrafya maalesef birçok sorunun sıkıntının odağı oldu" diye konuştu.

ULUSLARARASI HUKUK İFLAS ETMİŞTİR

AKP iktidarının yürüttüğü savaş politikalarından dolayı ülkenin kan gölüne ve yoksulluk deryasına dönüştüğüne dikkat çeken Eksik, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “İmralı Cezaevi’nde uygulanan tecrit sistemini sosyal, siyasal, politik ve ekonomik anlamda geniş açıdan ele almak gerekmektedir. Bugün kangrenleşmiş 100 yıllık Kürt sorununun çözümüne dair, “Fırsat verilirse bir haftada dahi çözebiliriz” diyen sayın Öcalan'dır. Hal böyleyken mevcut iktidarın sorunun ana muhatabı olan sayın Öcalan'a tecrit uygulaması ve çözümsüzlükte ısrar etmesi kabul edilemez bir durumdur. Sayın Öcalan’dan 20 aydır hiçbir haber alınmaması, yaşamına ve sağlığına dair haber alınmaması mevcut iktidarın geçmişin ezber politikalarından medet ummasıyla alakalıdır.

AKP iktidarı bu uygulamayla Türkiye halklarına refah ve huzur içinde adil bir yaşam için bir geleceği değil, kan ve gözyaşını reva görmektedir. Bugün aslında İmralı tecrit sistemini ve ülkedeki adalet anlayışını değerlendirirken hukuk sisteminin adeta iflas ettiğini açıkça görmekteyiz. Sadece ülkedeki değil, maalesef aynı zamanda uluslararası hukuk da aslında bir anlamda iflas etmiştir. Uluslararası hukukun kişiye ve konjonktüre göre farklı uygulanması onun artık adeta formaliteden oluştuğunu ve hiçbir anlam ifade etmediğini göstermektedir."

HERKES TECRİDE KARŞI DURMALI

CPT’nin Abdullah Öcalan’ın bulunduğu İmralı Cezaevi’ni ziyareti esnasında kendileriyle görüşmeyi kabul etmemesinin aslında hukuk anlamında bir alarm işareti olduğunu ifade eden Eksik, "Abdullah Öcalan’ın bu konuda söz sahibi olan ulusal ve uluslararası kurumlara da bir mesaj verdiğinin, yani ya kendilerine bir çeki düzen verip sorumluluklarını yerine getirmeleri ya da işlevsizleşip ortadan kalkabileceklerinin ifadesidir. Tabi insan hak ve özgürlükleri açısından da tüm kamuoyuna da bir alarm niteliğindedir. Dolayısıyla insanlık suçu olan tecrit sistemine herkesin karşı durması gerekmektedir" dedi.

Başından beri İmralı Cezaevi’nde uygulanan tecrit sisteminin sadece orayla sınırlı kalmayacağını, tüm cezaevlerine, hatta tüm topluma uygulanacağını defalarca belirttiklerini vurgulayan Eksik, bu konuda HDP ve bazı demokratik kitle örgütleri ile bazı kurumlar hariç herkesin adeta kulağını kapattığını, tecridi görmemezlikten geldiğini belirtti.

"Geldiğimiz nokta Türkiye cezaevlerinde her gün insanların yaşamını yitirmesi, ağır hasta tutsakların ölüme terk edilmesi, ölüme yakın günlerde bazılarının tahliye edilmesi, cezaevlerinde işkence görüntülerinin ortaya çakması hatta sokak ortasında insanlara işkence uygulanması oldu" diyen Eksik, "İktidar beğenmediği herhangi bir demokratik eylemi ve etkinliği yasaklayabiliyor. Bu yasağı şiddet içermeyecek şekilde protesto eden insanlara işkence yapabiliyor. Bu esnada işini yapmak isteyen gazetecilerin görüntü almasını engelleyebiliyor veya gözaltına alabiliyor. Hatta iktidar bazı kentlerde yıllarca demokratik eylemlere yasak getirebiliyor. İşte tüm bunlar; İmralı tecrit sisteminin bugün tüm topluma uygulandığının göstergesidir. Biz geçmişte “gelin bu tecride topyekün karşı duralım” derken bunları ifade ediyorduk ve maalesef zaman, haklı olduğumuzu gösterdi.

Bugün de tüm topluma şunu söylüyoruz; eğer bugün İmralı tecrit sistemine karşı durmazsak yarın bu coğrafyada nefes dahi alamayız. Bu insan hakkı gaspına ve işkenceye karşı herkes elini taşın altına koymalıdır. Uluslararası kurumlar meşruiyetlerini tamamıyla yitirmemek için Türkiye'yi yöneten AKP iktidarıyla görüşmeler gerçekleştirmeli ve İmralı tecrit sisteminin sonlandırılmasına yönelik taleplerde bulunmalıdır” şeklinde konuştu.

YÜRÜYÜŞE KATILIM SAĞLANMALI

Kürt halkının adalet arayışlarına, tecride karşı yapılan tüm demokratik eylem, etkinliklere yönelik duyarlı olması gerektiğini vurgulayan Eksik, devamla şunları belirtti: "Wan’da yapılacak demokratik etkinliğe her yurttaşımız katılım göstermeli ve insanlık onuruna aykırı olan bir işkence yöntemi olan tecride karşı hukuku, adaleti, barışı savunmalıdır. Unutmamak gerekir ki tecrit çok yönlüdür. Kürt sorunun demokratik temelde çözümü tecrit sisteminin son bulması ile büyük bir yol kat etmiş olacaktır.

AKP iktidarı tecrit sistemiyle Kürt sorununu çözümsüzlüğe iterek Türkiye halklarının geleceğini çalmaya devam etmektedir. Ortadoğu coğrafyasındaki halkların demokratik bir ortamda kardeşçe yaşamalarına engel olacak sistemi uygulamaya devam etmektedir. Bunun temelinde de maalesef faşist ırkçı bir zihniyet ve Kürt düşmanlığı yatmaktadır. Bugün Ortadoğu halklarının demokratik, barışçıl, eşit bir yaşamda buluşmaları gerektiğini söyleyen ve her şeye rağmen müzakereci rolünü koruyan, onurlu bir barışın sağlanması konusunda yıllardır cezaevinde olmasına rağmen samimiyetle yaklaşan, sayın Öcalan'a yönelik bu tecrit sisteminin uygulanması AKP iktidarının Türkiye halklarının geleceğine zerre düzeyde değer vermediğini ve önemsemediğini göstermektedir."

AKP, ÇÖZÜMÜ ŞİDDETTE GÖRÜYOR

AKP'nin, geçmiş iktidarlar gibi çözümü şiddette ve savaşta aradığını söyleyen Eksik, “İmralı tecrit sisteminde ısrar eden bu iktidar; uluslararası emperyal güçlere ve içerdeki derin gladyo güçlerine adeta teslim olduğunu ve halklarımıza verebileceği hiçbir şeyin artık kalmadığını göstermektedir.

Bu nedenle de savaştan ve tecritten medet ummaktadır. İnsanlık suçu ve işkence yöntemi olan tecride karşı durmak, insan hak ve özgürlükleri hiçe sayan demokrasinin, özgürlüğün oluşmasının önünde engel olan bu iktidarın politikalarına karşı durmak herkesin insanlık görevidir. Dolayısıyla sadece Kürt halkı değil tüm Türkiye ve Ortadoğu halkları kendi gelecekleri ve özgürlükleri için bu tecrit sistemine karşı durmalı, barışçıl demokratik eylem ve etkinliklerle sesini yükselterek tavrını ortaya koymalıdır” diye konuştu.