Gençlik örgütleri: YÖK’ü tarihin çöplüğüne göndereceğiz!

İstanbul gençlik örgütleri, kuruluşunun 40. yılında YÖK'ü Beyazıt Meydanı'nda protesto etti, “tarihin çöplüğüne gönderme” sözü verdi.

İstanbul gençlik örgütleri, 40’ıncı yılına giren 12 Eylül darbesinin bir ürünü olan Yükseköğretim Kurulu’nu (YÖK) Beyazıt Meydanı’nda protesto etti. Polis ablukası altında gerçekleşen eyleme, “Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için mücadeleye”, “Direnişi büyüteceğiz, üniversiteleri özgürleştireceğiz, YÖK’ü tarihin çöplüğüne göndereceğiz” yazılı pankart ile “Kayyumsuz, parasız, özerk, demokratik üniversite”, “AKP elini üniversitelerden çek” dövizleri taşındı.

 Sık sık, “YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Üniversiteler bizimdir bizimle özgürleşecek” sloganlarının atıldığı eylemde, Boğaziçi Üniversitesi kayyum rektörü tarafından ders verilmesi engellenen Akademisyen Feyzi Erçin bir konuşma yaptı.

Erçin, onurlu akademisyenlerin mağduriyetinden, KHK zulmüne kadar, ülke ve akademinin üzerindeki sıkıyönetimin, denetleme ve tahakkümün devam ettiğini hatırlatarak sözlerine başladı.

Akademinin üzerindeki baskının hep bir darbe üzerine yürütüldüğünü vurgulayan Erçin, çok sevdiği öğrencilerinden kopartılmış bir öğretim üyesi olarak en büyük dileğinin YÖK’ün polisi ve aracısı olduğu bu düzeninin değiştirmesi olduğunu kaydetti.

“Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından işinize son verilmiştir” yazısından, üniversitenin tepesine atanan kayyumlar dönemine gelindiğini anımsatan Erçin, “Ama yine de umutlanabiliriz; toplumsal muhalefetin yükselmesinden cesaret bulmalıyız” dedi.

12 Eylül’ün bir ürünü olan YÖK’ün insanları tek tipleştirmeyi amaçladığını ve üniversitelerde hiyerarşik bir yapıyı dayattığını hatırlatan Erçin, bu zihniyetin akademik ve üniversite özerkliğine alan bırakmadığını söyledi.

Türkiye’de akademi ve öğrencilerin 40 yıldır özgürlük ve özerklik için mücadele ettiğini kaydeden Erçin, “YÖK yasasının amacı üniversitelerin üzerinde bir denetim ve vesayet sistemi kurmaktır. Burada bu vesayeti ve kendilerine dayatılan bu hiyerarşi düzenini reddeden, kendi ve devrimci iradesine sahip çıkan sizlerin yanında olmak benim için büyük bir onurdur. 1402’liklerden, Barış Akademisyenlere ve KHK’lara giden yolda iktidarı, akademik özgürlük neden bu kadar korkutmaktadır? Hiyerarşik bir düzende doğru bilmeye ulaşılmaz, fikirler gelişmez. Öğrencilerin ve öğretim üyelerinin özgür düşünen bireyler olarak inisiyatiflerini tanımadığı bir sistemde, yaratıcılık ve dürüstlük ön plana çıkamaz. Üniversiteler özgür ve özerk olmalıdır” diye konuştu.

Boğaziçi Dayanışması adına yapılan açıklamada, YÖK öğrencileri ne kadar baskılamaya çalışırsa çalışsın, mücadelenin süreceği vurgulandı.

İstanbul gençlik örgütleri adına açıklamayı okuyan Ege Can Özgür ise, bundan tam 40 yıl önce, 6 Kasım 1981’de YÖK kurulduğunu anımsatarak, şöyle konuştu: “Hepimiz bu isme aşinayız; kampüslerimizde, dersliklerimizde, üniversite giriş çıkışlarında, YÖK’le karşı karşıya kalıyoruz. YÖK bazen önümüze konulan müfredat, bazen bizi gözetleyen bir ÖGB, bazen cinsiyetçi bir akademisyen, bazen amfideki kamera, bazen bir turnike oluyor” dedi. 1980 darbesinin ardından devletin üniversitelerdeki devrimci mücadeleyi sindirmek, gençliği depolitize etmek için kurduğu YÖK’ün, öğrencilere yönelik zorbalığın, şiddetin, işkencenin ve baskının sembolü olduğunu hatırlatan Özgür, “ Kalacak yerimiz yok diyerek kampüsü terk etmeyen arkadaşlarımızı yerlerde sürükleyenler, üniversite içerisinde faşist çeteleri kollayanlar, CTS-CİTÖK gibi birimleri kapatarak erkek şiddetinin karşısında kadınların, LGBTİ+’ların kazanılmış haklarına saldıranlar; gökkuşağı rengine karşı nefreti örgütleyip topluluklarımızı kapatanlar; YÖK’ün temsiliyetiyle bu saldırıları gerçekleştirmektedir.”

Yaşadıkları baskıların sadece YÖK ile de sınırlı kalmadığına dikkat çeken Özgür, bugün bu tahakküm doğrudan kayyum rektörlerle oluşturulmaya çalışıldığına işaret etti.

“Üniversitenin ÖGB’si polisle; üniversitenin kayyumu siyasi iktidarla kol kola girmiş bizi susturmaya çalışıyor” diyen Özgür, şunları ifade etti: “Artık kayyuma karşı gelenler iktidara da karşı geliyor, barınamıyoruz diyerek kampüslerine çadır atan öğrenciler devletin bekası için tehlike oluyor. Kayyuma karşı ses çıkarınca iktidarları sarsılmış olacak ki Boğaziçi’nde arkadaşlarımız Berke ve Perit tutuklanıyor. İTÜ’de yurt sorununa karşı bir araya gelen öğrenciler güvenlik tarafından yaka paça atılıyor. Kadın cinayetlerinin arttığı ve devletin failler hakkında herhangi bir yaptırım uygulamadığı şu günlerde kayyum rektör Naci İnci öğrenciler hakkında 6284 yasasını kullanarak koruma çıkartıyor. İstanbul Üniversitesi’nde devrimci öğrencilere yönelik faşist saldırılarla devrimci mücadelenin önü kesilmeye çalışılıyor.”

Devletin, gençliği de bu savaşların bir aracı haline getirmek istediğini vurgulayan Özgür, üniversiteyi şirketleştiren, öğrenciyi müşterileştiren piyasacı saldırganlık karşısında “Haklarımız var!” diyerek sesini yükselten tüm üniversitelileri hedef haline getirdiğini kaydetti.

Salgın sürecinde milyonlarca üniversitelinin eğitim hakkı gasp edilirken “Okuyamıyorsanız, dondurun!” diyerek bir kez daha üniversitelilere vaat edebilecek herhangi bir şeylerinin kalmadığını gösterdiklerini dile getiren Özgür, şunları kaydetti:

“Bizler tüm bu baskı politikaları ve saldırılar karşısında üniversitelerde okumaya, tartışmaya, eyleme ve örgütlenmeye devam ediyoruz. Gençlik, YÖK’ü de egemenleri de üniversiteden kapı dışarı edene kadar mücadelesine devam edecek. Çünkü biz bugün okumak için geldiğimiz şehirlerde yaşayacak yer bulamıyorsak, aldığımız burs-kredi yemekhane zammına yetmiyorsa sesimizi her zamankinden daha fazla yükselteceğiz. Yaşadığımız coğrafyada servetini katlayarak 6.4 milyar dolara yükseltenler varken çalışmak zorunda kalarak iş yerlerinde katledilen de yaşamına son veren de biz oluyorsak öfkemizi büyüteceğiz. Bize dayattıkları bu büyük geleceksizliğe karşı geleceğimizi ve özgürlüğümüzü kazanmak için devlet eliyle kurulan bu ablukayı dağıtacağız! YÖK, üniversitelileri teslim alamayacak! Geleceğimizden, özgürlüğümüzden, üniversitelerimizden vazgeçmeye niyetimiz yok! Tüm öğrencileri bir adım daha almaya geleceğimiz ve özgürlüğümüz için mücadeleyi büyütmeye, örgütlenmeye çağırıyoruz.”