HDK'den İmralı tecridine karşı 'birleşik mücadele' çağrısı

HDK ve bileşenleri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük tecride karşı hukuk ve demokratik kitle örgütlerine seslendi, "birleşik mücadele" çağrısı yaptı.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve bileşenleri, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile tutsaklar Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’tan 20 aydır haber alınamamasına dair basın toplantısı düzenledi. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nin (ÖHD) İstanbul Beyoğlu ilçesinde bulunan binasında yapılan toplantıya çok sayıda demokratik kitle örgütü temsilcisinin yanı sıra HDK eşsözcüleri Esengül Demir ve Cengiz Çiçek ile ÖHD Eş Genel Başkanı İlknur Alcan katıldı. Toplantının yapıldığı salona, "Tecrit İnsanlık Suçudur" yazılı pankart asıldı.
ÖHD Eş Genel Başkanı İlknur Alcan, Abdullah Öcalan’ın Avrupa İşkence Önleme Komitesi’nin (CPT) İmralı’ya gerçekleştirdiği ziyarette görüşe çıkmama durumunun kaygı verici olduğunu belirtti.

'DIŞ DÜNYADAN TAMAMEN SOYUTLANIYOR'

ÖHD İstanbul Şube Eşbaşkanı Esra Erin, tecride dair hazırlanan metni okudu. Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklardan 20 aydır haber alınamadığına dikkat çeken Erin, İmralı’da uygulanan tecridin dünyada eşi benzerinin olmadığını söyledi. Erin, "Öyle bir hukuk faciasına dönüştürüldü ki tüm uluslararası ve ulusal mevzuat gereğince koruma altına alınan başta avukatla görüşme hakkı olmak üzere aileyle görüşme hakkı, telefon hakkı ve diğer tüm dış dünyayla görüşme hakları, hakkın özüne dokunmayı aşan bir durumla ortadan kaldırılmıştır. O kadar ki, Sayın Konar, Aktaş ve Yıldırım, İmralı’ya getirildikleri Ocak 2015’ten beri her hafta yapılan başvurulara rağmen avukatlarıyla bir kez dahi görüştürülmemiştir” dedi.
Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme hakkından 3 yıldır yararlanamadığına dikkat çeken Erin, "Kamuoyunun da hatırlayacağı gibi Sayın Öcalan, 27 Temmuz 2011’deki avukat görüşmesinden sonra tamamen hukuksuz bir şekilde 2 Mayıs 2019’a kadar tek bir kez dahi avukatlarıyla görüştürülmemişti. 8 Kasım 2018 tarihinde, tutuklu HDP Milletvekili Leyla Güven’in ve ardından binlerce siyasi tutsağın süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başlamaları neticesinde, İmralı’da uygulanmakta olan mutlak tecritte bir gedik açılmış, ilki 2 Mayıs 2019, sonuncusu ise 7 Ağustos 2019’da olmak üzere Sn. Öcalan ile beş kez avukat görüşü gerçekleştirilmişti. 25 Mart 2021 tarihinde gerçekleştirilen ve aniden kesilen telefon görüşmesinden bu yana ise kendilerine dair teyit edilmiş hiçbir bilgiye erişim mümkün olmamıştır. Bahse konu görüşmeden sonra geçen 20 aylık süre boyunca dış dünyadan tamamen soyutlanarak mutlak iletişimsizlik koşullarında tutulmuşlardır” diye konuştu.

'İNSANLIK DIŞI'

Tecridin "işkence ve kötü muamele" olduğunu ifade eden Erin, şunları söyledi:
"İmralı Ada Hapishanesi’nde tutulan Sayın Öcalan ve diğer mahpuslar uzun yıllardır bu doğal sınırlamaları çok ağır bir şekilde aşan tecrit koşullarına maruz bırakılmışlardır. İnsanlık dışı muamele olarak nitelendirilen bu tutulma koşullarının üzerine 25 Mart 2021 tarihinden bu yana kendilerinden tek bir haber alınamayarak dış dünya ile olan tüm bağları bir bütünen, tamamen, kesintisiz olarak koparılmıştır. Bu muamelenin neden olduğu ya da olması muhtemel sonuçlara dikkat çekmek ve telafisi adına bu zaman zarfına kadar birçok girişimde bulunulmasına rağmen maalesef sonuç almak mümkün olmamıştır."

CPT'YE ÇAĞRI

 CPT’nin en son 20-29 Eylül 2022 tarihinde İmralı’ya gerçekleştirdiği fakat Abdullah Öcalan’ın görüşmeye çıkmadığını kaydeden Erin, "CPT ziyaretlerinin belirgin özelliğini mahpuslar ile özel görüşmeler yapması oluştururken böylesi bir duyumun doğruluğu CPT’nin ziyaretini tartışmalı kılacağı açıktır. CPT’nin yetki alanında bulunan İmralı Adası’na yapmış olduğu ziyarete dair bilgilendirme yapması kuruluş değerlerinin ve bağlı olduğu uluslararası hukukun gereğidir. Bu kapsamda anayasal hakların tesisi ve evrensel hukukun gereği olarak Sayın Öcalan ve İmralı’daki diğer mahpuslara görüşme olanağının sağlanması ve ilgili kurumların görevleri gereği gereken bilgilendirmeyi yapmaları gerekmektedir. Sayın Öcalan’ın toplum ile diyalog kurabildiği zamanlar bütün Türkiye halklarına umut veren, nefes aldıran zamanlar olmuştur" ifadelerini kullandı.
Erin, şöyle devam etti: "Sayın Öcalan, Kürt meselesinde demokratik, anayasal ve barışçıl bir çözümden yana olduğunu her seferinde deklare etmiştir. Hem demokratik, özgür ve barışçıl bir gelecek için hem de hukuk güvenliğinin tekrar tesisi için Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması hukuki zorunluluktur. Temel hak ve özgürlüklere aykırı gayri insani bu haber alınamama halinin aşılması için kamuoyundan, hukuk ve insan hakları çevrelerinden Sayın Öcalan, Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş üzerinde uygulanan tecridin kalkması için demokratik ve hukuki mücadeleyi daha fazla yükseltmelerini bekliyoruz.”

MUHALEFETE ÇAĞRI

 Yeşil Sol Parti MYK üyesi Çiğdem Şentürk, çatışmalı sürecin Abdullah Öcalan’a uygulanan mutlak tecritle yakından bağlantısının olduğunu söyledi. Tecridin kaldırılması talebinin demokrasi ve barıştan yana bir talep olduğuna vurgu yapan Şentürk, "Bu uçuruma doğru giden trenin frenine basmak isteyen muhalefet açısından bütünsel bir talep olmalı. Tüm muhalefete çağrımız; Barışa sahip çıkalım. Kürt hareketi liderinin tecrit koşullarında izole edilmesine izin vermeyelim” dedi.

'HUKUK KURUMLARI HAREKETE GEÇMELİ'

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk Komisyonu’ndan Bülent Aşa, devletin 24 yıldır kendi yasalarını uygulamadığını ifade etti. İmralı tecrit sistemiyle "Kürt halkının bastırılmasının" hedeflendiğini kaydeden Aşa, "Burada hukuk kurumlarına çok büyük işler düşüyor. Birçok hukukçu Sayın Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu. Buna ilişkin henüz bir cevap verilmiş değil. Dolayısıyla hukuk kurumlarının derhal harekete geçerek, avukat görüşlerinin düzenli bir şekilde yapılmasını talep ediyoruz” diye kaydetti.
HDK Eş Sözcüsü Esengül Demir ise iletişimsizlik durumunun temel nedeninin uluslararası kurumların bu konuya karşı duyarsızlığından kaynaklandığını ifade etti. Demir, "Yasa dışı yaklaşımlarını da bir kere daha teşhir etmek istiyoruz. En son yine korsanvari bir şekilde kardeşiyle yaptırılan telefon görüşüne verdiği tutum, sonrasında CPT ile görüşmemesi de bu ilkesizliği, hukuksuzluğu teşhir etmesi de buna karşı tavır aldığını gösteriyor bize. Yasaları koyanlar uygulamaktan imtina ederken, Sayın Öcalan’ın bu tutumu teşhir etmesi önemlidir. Demokratik kamuoyunun da bu tutum karşısında çok net bir tavır alması gerekir” şeklinde konuştu.
Abdullah Öcalan nezdindeki tecridin Kürt halkının taleplerindeki inkâr politikalarından kaynaklandığını dile getiren Demir, "Türkiye toplumunu ayrıştıran bu iktidar politikalarına karşı da demokratik kamuoyunun net bir tavır sergilemesi gerekiyor" dedi. Demir, ötekileştiren politikalara karşı "birleşik mücadele" çağrısı yaptı.