HDP, İstanbul için belirleyici bir parti

HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Esengül Demir, İstanbul için belirleyici bir parti olduklarını söylerken, 3 Şubat’ta tecride karşı yapılacak "Emek, Barış ve Adalet" mitingine de çağrıda bulundu.

HDP, 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimler için İstanbul, İzmir, Adana ve Bursa gibi batıdaki büyük metropollerde aday çıkarmayacağını açıkladı. Açıklamayı yapan Parti Sözcüsü ve HDP Milletvekili Saruhan Oluç bunu ‘Herhangi bir parti için değil demokrasi lehine fedakarlık için yapıyoruz’ sözleriyle açıkladı. Son seçimlerde İstanbul’dan 1 milyon 200 binin üzerinde oy alan HDP, şu an için herhangi bir ittifak içeresinde yer almıyor. Ama bu anlamda görüşmeler yapıldığının da altı çiziliyor.

HDP her ne kadar aday çıkarmasa da İstanbul için durum değişebilir. Bu değişimin sebebini HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Esengül Demir, ana muhalefet partisinin HDP’yi kriminalize etme çalışmalarına itibar edip etmeyeceğine bağlıyor. Demir’e göre özellikle parti tabanlarının bu bakışa karşı partilere baskı yapması gerekli. Zira HDP’nin 1 milyonun üzerindeki oyu İstanbul için belirleyici olacak…

Esengül Demir’le hem seçim sürecinde İstanbul’un rolünü hem de 3 Şubat’ta tecride karşı düzenlenecek Emek, Barış ve adalet mitingini konuştuk.

HDP, İstanbul da dahil aday göstermeyeceği illeri açıkladı. Öte yandan HDP’nin burada 1 milyonun üzerinde oyu var. İstanbul’daki yerellerdeki inisiyatifleri de bilen biri olarak nasıl bir süreç işliyor şu an?

HDP’nin bazı büyük şehirlerde aday göstermeme kararı yeni alınmış değil. Daha önce belirlediğimiz stratejimize uygun bir karardı bu. Kürdistan’da kayyumlarla gasp edilen belediyelerimizi fazlasıyla geri alma, batıda da olabilecek en geniş mutabakatı sağlayarak burada da AKP-MHP ortalığına büyük bir darbe vurmak. Şu an açıklanan da bu stratejinin sonucudur. Dolayısıyla İstanbul’da HDP’nin tek başına bir büyükşehir belediyesi almasının koşullarının olmadığını biliyoruz ama aynı zamanda seçimler için etkili ve belirleyici bir parti olduğumuzun da farkındayız. 24 Haziran seçimlerinde Türkiye 7 Haziran ya da 1 Kasım ile karşılaştırılmayacak bir evre geçirdi.

HDP’ye, HDP çalışanlarına, bileşenlerine yönelik çok ciddi bir saldırı politikası vardı ve tüm bu baskı ortamına rağmen 24 Haziran’da 1 milyon 289 bin oy aldı. Bu çok ciddi bir rakam. Öte yandan HDP’nin seçmen kitlesi ideolojik bakan bir kitle, sadece seçimlerdeki dönemsel ittifaklara değil, ortaya konulan adaylara, vaatlere genel anlamada politik atmosfere ve ideolojik duruşuna uygun karar veren bir seçmen. Yani kimsenin HDP’nin İstanbul’daki gücünü göz ardı etmesi mümkün değil. Bu hem AKP, hem de ana muhalefet partisi açısından geçerli. Ama buna rağmen şunu söylüyoruz bu ülkede bir değişim yaşanacaksa bu aşamada en örgütlü, muhalif güç olan siyasi bir yapıyız. Sadece dönemsel siyasi çıkarlarımıza göre hareket etmiyoruz. Aynı zamanda bu topraklarda yer alan tüm vatandaşların genel çıkarlarını gözeten bir yerden bakıyoruz. Bu yüzden de bu illerde büyükşehir adayı göstermeme kararımızı da bu yönde paylaştık. Aynı şekilde İstanbul’da ilçe bazında da epey kilit bir parti.

İstanbul’da ilçe bazında en belirleyici yerler neresi?

İstanbul’da ortalama 20 ilde HDP’nin verdiği oy; hem iktidarı ciddi anlamda geriletecektir, hem de ana muhalefet partisi ve onunla birlikte hareket edecek ortak yapıların birlikte bir kazanım elde etmesini sağlayacak bir pozisyonda. Esenyurt’tan Küçükçekmece’ye, Bağcılar, Başakşehir, Avcılar. Kadıköy, Beşiktaş ve Bakırköy de CHP’nin yıllardır kazandığı bir yer fakat buralarda ciddi bir HDP seçmeni var. Kartal, Pendik, Üsküdar ha keza öyle. Öte yandan Adalar ikinci olduğumuz bir ilçe. 13-14 ilçe çok belirleyici ama ortalama 20’ye yakın ilçede HDP seçmeninin oyu sonuçları etkileyebilecek noktada. Sonuç olarak kaybeden de kazana da sadece biz olmayacağız tüm toplum bundan etkilenecek.

Bir sonraki kayyum tehdidine karşı ortak tavır ve tutum almak lazım. Biliyoruz ki iktidar tarafından kayyum tehdidi seçim öncesinde dahi hem Kürdistan hem de batı için dillendiriliyor. Bu yüzden bütün güçlerin yan yana gelmesi lazım. Biz meseleye bu temelde bakıyoruz. Bizim o belediyelerde alacağımız bir iki kazanımdan çok, daha sonrası için ülkenin gidişatına dair geliştirilecek tavır ve tutum önemli. Şartlar daha da ağırlaşacak. O yüzden şimdiden onun önünü tıkayabileceğimiz bir hamle yapmamız gerekli. Bu da bizim öngördüğümüz siyasi hamlenin birinci ayağı diyebiliriz.

Tabii çalışmalar çok yeni. Türkiye henüz aday, ittifak açıklamaları dışında bir seçim havasına bürünmüş değil. Peki, siz yerellerden nasıl bildirimler alıyorsunuz bu hamleye dair, talepler neler ve dahası yerelin fikri nedir?

HDP yerel seçim kararını açıkladıktan hemen sonra ülkenin gündemine girdi. Adaylıklar, başvurular birçok şeyler medyada da döndü. Ama biz örgütlü bir yapı olduğumuz için duruma genel merkezimiz ve il, ilçe örgütlenmelerimiz olarak koordineli bir perspektif içinde yaklaşıyoruz. Tabii bu süreçte bizim yaptığımız en önemli şey fizibilite çalışması oldu. Hem Kürdistan’da hem de batıda, İstanbul’da da var olan tüm ilçelerde demokratik kitle örgütleri, hatta CHP ilçeleri ile bile görüşülerek onların da görüşleri alındı. Bu alan çalışması önümüzü görebilmemizi sağlayan en önemli etken oldu.

Yerelde CHP ve tabanında ortak bir seçim sürecine girme noktasında bir eğilim olduğunu gördük. Hatta adaylar açıklanmadan çok önce, pek çok ilçe örgütümüz CHP adayları ve ilçe örgütleri tarafından ziyaret edildi, görüşme istekleri de oldu. Ama biz merkezi bir karar verilene kadar ilçelerimizden bu süreçte sadece takip etmelerini istedik. Ama yerellerimize de şunu söyledik sonuçta her yerelin kendine özgü inisiyatifi de var. Bu doğrultuda da var olan tüm demokrasi güçleriyle görüşün. Bizim hedefimiz sadece ana muhalefetle değil, aksine yerelde olan tüm demokrasi güçleri ile orak çalışma yürütmektir. Bunu hep zorladık aslında, gerek İstanbul genelinde, gerekse de ilçeler bazında.

Ne kadar çok yapının katabileceği bir şey çıkarsa bu ortak başarı olacak. Elbette netleşmeyen şeyler var. Ama biz her şekilde tüm kanalları zorluyoruz. İktidarın HDP’nin gücünün farkında olduğunu biliyoruz. Özellikle HDP’yi kriminalize ederek buradan herhangi bir ortaklaşmanın önüne geçmek için bunu ana muhalefet partisine de korku yükleyerek yaptığını görüyoruz. Toplumun buna teslim olmaması lazım aslında siyasi partilerin değil, tabanların buna basınç uygulaması gerekli. Biz bir sürü şeyden feragat ederiz. Ama gelecekte bu ülkenin kadınlarının, emekçilerinin, halklarının yıllardır yaşadığı bir zulmün bitmesi için üzerimize düşeni yapacağımız her fırsatta ifade ediyoruz.

Peki, geniş veya istenilen bir ittifak ya da ortak çalışma olmadığı takdirde nasıl bir strateji izlenecek?

Bizim tüm çabalarımıza rağmen olur da bir ortaklaşma olmazsa HDP, ilçelerde ve İstanbul büyükşehir olmak üzere tüm listelerini hazırladı. Yani HDP kendi adına seçime girebilecek alt yapıyı da oluşturmuş durumda. Her an bununla ilgili yaşanacak gelişmelere göre çok net bir şekilde, kendi kadrosuyla seçime girebilecek hazırlığımız yaptık.

Seçim çalışmalarının yanı sıra ana talebi tecridin bitmesi olan 3 Şubat mitingi var ‘Emek, Barış ve adalet’ başlıklı. İstanbul’da hazırlıklar nasıl gidiyor?

Bu miting için iki merkez planlaması yapıldı biri Amed ki o 19 Ocak’ta güçlü bir şekilde yapıldı. Diğeri de İstanbul. Tecrit politikasının kırılması için ağır bedeller ödeyerek açlık grevine giren hem diğer mahpus yoldaşlar, hem de Leyla Güven’in tehlikeli bir noktaya gelen bu mücadelesinin; kamuoyunun gündemine daha acil bir şekilde gelmesi için yürüyen bir süreç var. Hem onların açlık grevinin boyutlarının kamuoyuna aktarılması hem de bizim sahada yapabileceğimiz ciddi şeyler var. Onlar yapabileceklerinin en üst sınırındalar zaten. Ama bizim dışarıda yapabileceğimiz çok daha fazla şey var. Bunun için bir sürü mücadele aracı da var.

Bunları mümkün olduğunca zorlamaya ve genişletmeye çalışıyoruz. Ondan önce çok çeşitli paneller, söyleşiler, baskın açıklamaları yapıldı gerek Silivri’de gerekse de Gebze Cezaevi önünde. Bir taraftan da aydınlar ve akademisyenler çerçevesinde yürüyen bir çalışma var. Hem HDP, hem de bileşenleri açısından yürüyen bir çalışma aynı zamanda. Gerek İstanbul gerekse de bölge vekilleri bu son bir haftadır tüm parti çalışanları ile birlikte kapı kapı gezdi. Yoğun bir süreçteyiz bu anlamda. İstanbul mitingi haftalardır süren bu çalışmaların dışarıya yansıtılacağı bir mekanizmadır.

'3 ŞUBAT'TA BAKIRKÖY ÖZGÜRLÜK MEYDANI'NDA OLACAĞIZ'

Açlık grevinin çeşitli aşamasında iktidar gelişen tepkiler karşısında iki hamle yaptı bu eylemi sönümlendirmek için. Biri Sayın Öcalan’ın kardeşiyle kısa bir görüşme diğeri ise Leyla Güven’in tahliye edilmesi. Ama talepler çok net, Sayın Öcalan üzerindeki bu mutlak tecridin kaldırılması. İktidarın bu hamlelerine karşın çok net bir tavırla asıl talep gerçekleşmeden devam kararı alındı. İstanbul mitingi asıl olarak batı kamuoyunu bu konuda haberdar etmek için. Çünkü HDP tabanı zaten bu meseleyi duyarlı. Tecridin sadece Kürtler, ya da yurtseverleri değil, bütün bir toplumu kapsadığını anlatmak önemli bu süreçte.

Öcalan üzerindeki mutlak tecridin kalkmaması ve Kürt halkına yönelik teslim alma çabası üzerinden oluşturulan ve toplumu korku kıskacına alan savaş konseptinden kimse azade değil. Kürt halkı üzerinden uygulanan baskı politikalarını beraberinde oluşan bu sürecin, ekonomik krizin de toplumdaki diğer muhalefetin kıskaca alınmasının da temel nedenleri olduğunu biliyoruz. 3 Şubat’ta tüm bunlar için Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda olacağız.