HDP Örgütlenme Konferansının sonuç bildirgesi

HDP'nin 1’inci Merkezi Örgütlenme Konferansı'nın sonuç bildirgesi açıklandı.

HDP'nin 40 il, 7 bölgede düzenlediği yerel konferanslardan sonra 3-4 Ağustos'ta, 600 delegenin katılımı ile gerçekleştirdiği 1’inci Merkezi Örgütlenme Konferansı'nın sonuç bildirgesi açıklandı.

'PARTİMİZİN BELİRLEYİCİLİĞİ GÖRÜLDÜ'

Bildirgede öne çıkan bölümler şöyle:

"Şu çok açık ki, demokrasi, onurlu bir barış ve özgürlüklerin kazanılmasının ve güvenceye kavuşturulmasının biricik koşulu, toplumu örgütlemek ve toplumsal muhalefetin birlikte mücadele etmesini sağlamaktır. Partimiz son derece zorlu ve ağır baskı süreçlerinden geçmiş olmasına rağmen, kritik her siyasi dönemeçte demokratik bir rol oynamaktan asla geri durmamıştır. Bu tutum son yerel seçimlerde de iyice belirginleşmiş ve partimizin Türkiye siyasetinde belirleyici ve kararlı bir demokratik aktör olduğu bir kere daha ortaya çıkmıştır.

'AKP-MHP ORTAKLIĞI KRİZ GETİRİYOR'

Yapılan tartışmalarda delegelerin sıklıkla vurguladığı gibi, Türkiye, AKP-MHP ortaklığında derin bir siyasi ve iktisadi krizin girdabındadır. İktidar ittifakı, bu çok yönlü krizi savaş, çatışma, işgal, talan ve kölece sömürü sistemini derinleştirerek aşmaya çalışmaktadır. Faşizan baskı ve zor aygıtlarıyla toplumu sindiren; ırkçı milliyetçi bir propagandayla iktidarına rıza üretmeye yönelen; kutuplaştırma ve ayrıştırmayla tüm toplumsal muhalefeti hedef alan bu rejimi demokratik mücadele ve dirençle aşacak ve toplumu eşitlik, özgürlük, adalet ve barışla buluşturacağız.

'HALKLARI EGEMENLERİN İNSAFINA TERK ETMEYECEĞİZ'

Yaşadığımız coğrafyada hüküm süren zulme ve faşizan zorbalığa direnişimizi büyütürken, örgütsel eksikliklerimizi de yüzümüzü bağrında büyüdüğümüz halka dönerek gidereceğiz.

Demokrasiyi ve barışı mahallelerden, işyerlerinden, sokaklardan ve tüm yaşam alanlarından kurma kararlılığındayız. Bu anlayışımızla, toplumun her kesiminin demokratik, sosyal ve ekolojik taleplerini ortak mücadele konusu yapacağız.

Emekçilerin ve yoksulların sırtına yüklenmeye çalışılan ekonomik krizin sonuçlarına karşı emeğin haklarını; yoksullaştırma karşısında dayanışmayı ve haklarımızı savunmayı savaş-işgal ve çatışma siyaseti karşısında barışı savunacağız.

Erkek egemen ve kadın düşmanı ideolojik ve fiziki saldırıya, kadın özgürlük mücadelesinin bizlere kazandırdığı ilkelerimizi koruyarak ve geliştirerek cevap vereceğiz. Doğanın tahrip edilmesi ve talanı karşısında tüm canlıların yaşam hakkını savunarak mücadele edeceğiz.

'DEMOKRASİ İTTİFAKI' VURGUSU

Yaşadığımız tarihsel dönem, zorbalık ve zalimlikte birbiriyle yarışanlar karşısında gücünü yeniden kazanması gereken demokratik toplumun örgütlenmesi ve geliştirilmesi dönemidir. Ezilenlerin ve yok sayılanların güçlerini ve mücadelelerini insanca ve onurlu bir yaşam talebiyle demokrasi kulvarında buluşturma zamanıdır. Demokrasi ittifakını tüm demokrasi güçleriyle birlikte gerçekleştireceğiz.

Halkın AKP-MHP ittifakına karşı yükselen ve akacak mecra arayan öfkesi ve tepkisi vardır. Bugün HDP ve HDK’ye, bileşenlerine, kurumlarına ve ittifaklarına düşen görev, muhalefet güçlerinin özgüvenini büyütmek ve tepkilerini eyleme dönüştüren halk kesimlerini demokratik siyasetin öznelerine dönüştürecek mücadele ve örgütlenme hattını geliştirmektir. Bu bağlamda da siyaseti bir merkezi faaliyet olmaktan çıkartarak yerelleştirmek, halkla buluşturmak ve demokratikleştirmek hedefiyle, 'Halk için, halk içinde ve halkla birlikte' siyaset yapma ilkemizi büyük bir kararlılıkla hayata geçireceğiz.

Halkın söz ve karar hakkını özgürce kullanacağı yerel meclislerin kurulmasına, geliştirilmesine ve etkinleştirilmesine yönelik olarak parti örgütümüzün ve kadrolarımızın eksikliklerini örgütlenme-mücadele-eğitim süreçleriyle giderecek, il-ilçe kongrelerimizi bu dinamik sürecin sonuçları ile gerçekleştireceğiz.

'DİŞE DİŞ BİR MÜCADELE'

Bu boş bir iddia ve temelsiz bir cüret değildir. Demokrasinin, barışın, adaletin, özgürlüğün ve insanca yaşamın kurulması ve kazanılması için, toplumu sıkıştıran kutupların dışında olan bir yoldur. ‘Ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız’ düsturuyla mücadele edenlerin yoludur. Şimdi bu yolun taşlarını döşediğimiz yeni bir sürecin başındayız. Bu süreç politik kararlılık, örgütsel yenilenme, dinamik bir kadro siyaseti, genişleyen ittifaklar ve mutlaka dişe diş bir mücadele ile kurulacaktır.

HDP’yi diğer tüm siyasi partilerden ayırt eden ve ‘Yeni Yaşam’ iddiasının en net karşılığı olan kadın özgürlükçü-eşitlikçi çizginin eril zihniyet tarafından parti hayatımızda, kurullarımızda ve gündelik yaşamımızda zayıflatıldığını, aşındırıldığını ve geriye düşürülmeye çalışıldığını tespit ettik. Erkek egemen sisteme karşı mücadelemizi sürdürdüğümüz gibi, parti içinde de yeniden güçlenen erkek egemen anlayışa karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdürecek, kadın siyaset tarzını partimizde egemen kılacağız.

'GENİŞ KADIN İTTİFAKINI SAĞLAYACAĞIZ'

Yeni dönemin örgütlenme atağında, toplumun yerelden ve yerinden demokratik örgütlenmesinin hayat bulmasının biricik yolu, kadınları hem parti içinde hem de toplumsal hayatta örgütlü kılmaktır. Başta eşbaşkanlık sistemimiz olmak üzere, eşit temsil ve kadınların parti hayatına etkin katılımı için erkek egemenliğine karşı kararlılıkla mücadele edeceğiz. İktidarın kadın düşmanı politikalarına karşı kadın örgütleri, feminist örgütler ve tüm kadınlarla birlikte hareket edecek, geniş kadın ittifakını birlikte öreceğiz. LGBTİ+ bireylerine yönelik toplumda artarak yayılan ayrımcılık, hedef gösterici tutum, nefret söylemi ve insan haklarına aykırı davranışlar karşısında, cinsiyet eşitlikçi çizgimizin gereği olan hak ve özgürlükleri savunmaya devam edeceğiz.

'ENGELLİLER İÇİN ADIMLAR ATACAĞIZ'

Nüfusun yüzde 12’sini oluşturan engelli yurttaşlarımızın toplumsal ve siyasal hayata katılımı, hak ve özgürlüklerinin korunması, geliştirilmesi ve örgütlü hale getirilmesi için mücadele edeceğiz. Engellilikle ilgili farkındalığın parti içi hayatta da geliştirilmesi, eğitim başta olmak üzere tüm komisyonlarımızın çalışmalarının bu konuyu içerecek şekilde gözden geçirilmesi için adımlar atacağız.

'MÜLTECİLER HAKKINDA ETKİLİ SİYASET...'

Son dönemlerin en önemli konularından olan göç ve mülteciler hakkında etkili bir siyaset izleyeceğiz. Göç ve mülteciler konusunun derinlemesine ele alınacağı çalışmaları ilgili tüm örgüt ve kurumlarla ortaklaşarak gerçekleştireceğiz.

'GENÇLİK OLMADAN KURTULAMAYIZ'

Konferansımız, gençlik mücadelesinin parti hayatında ve toplum içinde daha etkili olması için, olanaklarını önemiyle orantılı biçimde kullanmaya bir kez daha vurgu yapmıştır. Faşizmin ilk hedefi, ona karşı mücadele eden örgütlü gençlik olmuştur. Gençlik bir toplumu geleceğe taşıyacak ana halkadır. Gençlik dinamizminin aktif rol oynamadığı bir siyasi çizgi sistem içi olmaktan kendisini kurtaramaz. Toplumu ileriye taşıyacak olan gençlik örgütlenmesini ve bunun aktif mücadelesini yürüten Gençlik Meclisimizin gelişmesi için verilen mücadelelere her türlü katkıyı kararlılıkla sağlayacağız.

'DAHA ZENGİN ARAÇLARLA MÜCADELE ETMELİYİZ'

Konferansımız, yapılan tartışmalar ve değerlendirmeler ışığında Tecrit; Savaşa Karşı Barış; Tutsaklara Özgürlük; Tutsak Aileleriyle İlişkiler; Genişleme; Üye Kampanyası; Mahalle Komisyonları; Mahalle Temsilcilikleri; Parti İçi Eğitim; Gençlik; Enternasyonalizm; Emek Komisyonları ve Emeğin Örgütlenmesi; Çok Dillilik; HDP Kurulları; Krize Karşı Kampanya başlıkları ile divana sunulan önergeleri, Genel Konferansa tavsiye olarak karar altına almıştır.

Daha çok örgütlenmemiz, daha çok çalışmamız, daha zengin araçlar ve mücadele taktikleri geliştirmemiz gerektiğinin farkındayız. Mücadelenin farklı kesimlerini daha etkin bir şekilde bir araya getirmemiz gerektiğini hiç aklımızdan çıkarmıyoruz.

Tarihin, siyaset sahnesini alt üst eden sürprizler hazırladığı bir zamanda, kapımızda bekleyen daha büyük görevlere hazırız. Bir kere daha ilan ediyoruz ki, HDP umudun partisidir ve gelecektir."

SAVAŞA KARŞI ÇAĞRI METNİ

HDP'nin, konferans sırasında açıkladığı çağrı metni de şöyle:

"Yerel seçimler sonrasında başlattığımız çalışmalarda halkımız, tüm bileşenlerimiz, kurumlarımız ve örgütlerimizle, sivil toplum kuruluşlarıyla çok sayıda toplantı ve görüşme yaptık. Bu görüşmelerde Türkiye’de derinleşen ekonomik, siyasal ve sosyal krizlerin çözümünün ertelenemeyecek kadar acil olduğunu bir kez daha tespit etmiş bulunuyoruz.

Başta Türkiye olmak üzere tüm Ortadoğu’da oldukça kritik bir eşikten geçmektedir. Son dört yıldır yaşadığımız baskı, otoriterleşme ve adaletsizlik sarmalı ülkeyi geri dönülemez bir noktaya götürmektedir. Önümüzde iki yol bulunmaktadır. Bunlardan birincisi on yıllar boyu sürecek bir kaos ortamı, ikincisi ise demokratik ve onurlu bir barış ile daha güçlü bir toplum seçeneğidir.

Türkiye’de kaosa karşı toplumsal barışın inşası için tüm siyasi çevrelerin, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının, sendikaların, vicdan sahibi tüm bireylerin tutum alarak tarihi bir sorumluluk üstlenmeleri gerekmektedir. Bizler bu süreçte toplumsal barışın gerçekleşmesi için; sorunların konuşarak ve demokratik bir müzakere anlayışı ile çözülebileceğini düşünüyoruz. Bunun için üzerimize düşen tüm sorumluluğu almaya da hazırız.

Toplumsal barış ve adalet temelinde bir siyaseti Türkiye halklarının hizmetine sunmak tüm siyasi aktörlerin öncelikli görevidir. Hiç kuşkusuz savaş başta emekçiler, kadınlar ve çocuklar olmak üzere tüm toplumun bugününe ve yarınına saldırıdır. Şu çok açık ki, siyasi iktidarın ana gövdesi olan AKP, yaşanmakta olan sorunların kaynağıdır ve bu sorunların çözümünde de birinci dereceden muhataptır. Bu sorunların ortak akılla çözülebilmesi için siyasi iktidar çatışma, kutuplaştırma ve gerginlik yaratan politikalardan vazgeçmeli, demokrasi ve hukuk dışı uygulamalarına son vermelidir. Siyasi iktidarın çözümsüzlük üreten politikalarına devam etmesi halinde bütün halklarımızla beraber demokratik direnişimizi yükselteceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.

Demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü konularında siyasi ve tarihsel sorumluluğu gereği olarak her kesimin açık tutum belirlemesi gerekir. Başta CHP olmak üzere Parlamento'da yer alan ve Parlamento dışında olan tüm siyasi partileri toplumsal barış için sorumluluk almaya, savaş politikalarına karşı harekete geçmeye çağırıyoruz.

Demokratik müzakereyi ilke edinen ve barışı örgütleme mücadelesi veren bizler, ülkenin baskı ve çatışma sarmalından kurtulabilmesi için üzerimize düşen tüm sorumluluğu ve siyasi riskleri göğüsleme konusunda tek bir tereddüt dahi yaşamamaktayız.

Siyasetin özgürce icra edilmesi ve evrensel hukuk normları ile toplumsal barışın sağlanması için açık çağrı yapıyoruz. Çağrımızda ısrarcıyız.

Biz, coğrafyamızdaki halkların ve inançların artık barış, demokrasi ve eşitlik temelinde bir arada yaşamasının mümkün olduğuna inanıyoruz. 31 Mart yerel seçim sonuçları da, Türkiye halklarının ayrıştırıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı ve barış karşıtı siyasetin bitmesi gerektiğine dair inancı teyit etmiştir. Bu anlamıyla siyasi partiler başta olmak üzere tüm sivil toplum örgütlerini tartışmaya ve çözümler geliştirmeye davet ediyoruz.

Öte yandan Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik gerginliği tırmandıran askeri yığınağın operasyon tehdidinin son bulmasının bölgesel barış için son derece önemli olduğunu hatırlatıyoruz. Bu coğrafyada yapılması gereken tank, top yığınağı ile savaş çağrıları yapmak değil, bölgenin tüm siyasi aktörleri ile müzakere yürütmektir. Yapılması gereken, Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde yerel demokrasi çerçevesinde eşit, özgür ve demokratik bir rejimin inşasıdır. Bu anlamıyla Sayın Öcalan’ın 2 Mayıs’ta yapılan avukat görüşmesinde kamuoyu ile paylaştığı 7 maddelik deklarasyon sorunların çözümü açısından son derece önemlidir. Sorunların çözümü ve bölge barışı için Sayın Öcalan’ın avukatları ve siyasi heyetler ile görüşmeler yapmasının önemini bir kez daha vurguluyoruz.

Şu çok açık ki, Kuzey ve Doğu Suriye’ye veya Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarına yıllardır yapılan çeşitli askeri müdahaleler ve sınır dışı operasyonlarla kazanılmış bir şey yoktur. Ama kayıplar tarifsizdir. Kaybedebilen insanların canıdır, huzurdur ve gelecektir. Bu adımlar bölgesel istikrarsızlığı artırmakta, komşularımız başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesi ile sorunlar yaşamamıza neden olmaktadır. İçeride ve dışarıda barışçıl değil çatışmacı ve savaşçı politikaların sürdürülmesi, var olan sorunların derinleşmesine ve çözümden daha fazla uzaklaşılmasına sebep olmaktadır.

Bölgesel ve küresel güçlerin Kürtler arası gerginlikten beslenen politikaları, Kürtlerin büyük bedel ve mücadele ile elde ettiği kazanımlar için de büyük bir tehdittir. Son günlerde Mexmûr Kampı'na dönük ambargo ve kuşatma ile Türkiye’nin sınır ötesi askeri saldırılarına karşı Kürdistan Bölgesel Yönetimi Parlamentosu acilen tutum almalıdır. Bu tutum Kürtler arası çatışmadan uzak durmanın ve Demokratik Ulusal Birliği inşa etmenin gerekliliğidir. Kürtler için Ulusal Birlik partiler ve kişiler üstü bir yerde durmaktadır. Bu nedenle Kürtler arasında gerginliğin son bulması için her kesimin üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmesi tarihsel bir görevdir.

Değerli basın mensupları, bir kez daha barışın kötüsü, savaşın iyisi olmaz diyoruz. Siyasi iktidarı ve muhalefeti çatışma ve savaş politikaları yerine barış politikalarını ortak akılla üretmeye çağırıyoruz."