HDP'li vekiller: İmralı'da insanlık suçu işleniyor
İmralı tecridine karşı nöbette olan HDP'li vekiller, "Tecrit insanlık suçudur. Bu tecrit sona erinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.
İmralı tecridine karşı nöbette olan HDP'li vekiller, "Tecrit insanlık suçudur. Bu tecrit sona erinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.
HDP milletvekillerinin İmralı tecridine karşı başlattığı adalet nöbeti 31’inci gününde devam etti. Nöbete milletvekilleri Fatma Kurtulan, Kemal Peköz, Muazzez Orhan, Şevin Coşkun, Abdullah Koç, Kemal Bülbül, Serpil Kemalbay, Sait Dede, Hasan Özgüneş, Ayşe Sürücü ve Nuran İmir katıldı.
Nöbette konuşan Muazzez Orhan, şunları söyledi:
"31 gündür Adalet Bakanlığı önünden ve buradan Meclis’ten Türkiye’nin kangrene dönüşmüş bir sorununu ve bu sorunun üstünü örtmek için derinleştirilmiş tecridi kamuoyuna duyurmaya çalışıyoruz. 2 yıla yakındır İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan şahsında yürütülen derin bir tecrit politikası var. Bu tecrit 2 yıldır mutlak bir tecride dönüştürülmüş durumda. Ailesi ve avukatlarıyla tek bir görüşme dahi yapılmasına izin verilmemektedir.
Tecrit sadece İmralı’da değildir. Bugün Türkiye’deki bütün cezaevlerine sirayet etmiş ve hatta ötesinde tüm topluma uygulanmaya başlanmıştır. Tecrit politikasıyla toplum sindirilmeye ve susturulmaya çalışılmaktadır. Bu tecrit politikasını uygulayan iktidarın temel hedefi kendi saltanatını ve iktidarını korumak, Türkiye halklarını bu politikayla ses çıkaramaz hale getirmektir. Milyonlarca insan Sayın Öcalan için “siyasi irademdir” beyanında bulundu. Bakın 2005 yılında 3 milyon 243 bin kişinin imzasıyla, yine 2012 yılında 10 milyon 328 bin kişinin imzasıyla milyonlar, Sayın Abdullah Öcalan’ın kendilerinin siyasi iradesi olduğunu beyan etti. Bu imzaları TBMM’ye, AYM’ye, CPT’ye ve AİHM’e gönderdi. Bu süreçten bir yıl sonra bu ülke umudu yaşadı, bir barış sürecini yaşadı. O süreçte tek bir can kaybı olmadı, annelerin gözyaşları akmadı, gençler yaşamını yitirmedi. Ama her ne hikmetse iktidarını kaybetme kaygısıyla bu iktidar, yüzyıllara yakındır ülkenin temel sorunu olan Kürt sorununun yine inkar ve imha politikalarıyla çözülebileceği algısıyla savaşı derinleştirdi, İmralı başta olmak üzere tüm cezaevleri ve toplum üzerinde tecrit politikaları uygulamaya başladı.
'TOPLUMSAL KRİZLERİN NEDENİ TECRİT'
Biz buradan bir kez daha söylüyoruz. Gözünü kulağını sesimize kapatmış olan iktidardan, Türkiye halklarına, emekçisine ve kadına kapatmış olan iktidardan bir beklentimiz yoktur. Biliyoruz ki iktidar ömrünü uzatmak için bu politikalarını sürdürecektir. Ama iktidarın bekası için yürüttüğü savaş politikalarının bedelini Türkiye hakları ödüyor; kadınlar, gençler ve emekçiler ödüyor. Bugün ülkenin içerisinde olduğu ekonomik, siyasi ve toplumsal tüm krizlerin temel nedeni Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrar etmek, savaş ve tecrit politikalarını derinleştirmektir. Bu, çözüm değildir. Çözüm iktidardan gelmeyecektir. O yüzden biz buradan tüm Türkiye halklarına, emekçilere ve kadınlara sesleniyoruz. Tecrit bizim yaşamımızı etkiliyor. İktidarların çıkmaz politikaları yaşamlarımızı etkiliyor. Bu toplum yoksulluğa, açlığa, köleliğe mahkum edilmek isteniyor. Bugün itiraz eden herkes yine iktidarın baskı politikalarıyla susturulmaya çalışılıyor. Cezaevlerinde son 2 yılda 141 cenaze çıktı. 600’ü ağır hasta olmak üzere 1500’ün üzerinde hasta tutsak var. Cezaevleri sesini duyurmak için açlık grevlerinde. Biz burada bu çığlıklara ses olabilmek için 31 gündür tecrit politikasının yaşamımızı nasıl etkilediğini söylüyoruz. Biz kez daha söylüyoruz. Tecrit politikalarıyla, savaşla, inkar ve imha politikalarıyla bu ülkenin temel sorunu olan Kürt sorununu çözemezsiniz. Sorunun çözümü diyalogdur, müzakeredir. Nihayet gelinecek yer müzakere masasıdır. Çok geç olmadan bu süreç başlatılmalı, İmralı’daki tecrit sonlandırılmalıdır. Türkiye halklarını da yaşamımıza, emeğimize ve geleceğimize sahip çıkmaya çağırıyoruz. Tecrit insanlık suçudur. Bu tecrit sona erinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz."