HDP'li vekiller: Her demokrat İmralı tecridine karşı çıkmalı

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit sona ermeden demokrasinin de olamayacağını belirten HDP'li vekiller, "Her demokratın öncelikli görevi tecrit siyasetini deşifre etmek olmalı" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekillerinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmesi ve uygulanan ağırlaştırılmış tecridin bir an önce kaldırılması için başlattığı Adalet Nöbeti, 21’inci gününde devam etti. HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ile milletvekilleri Hişyar Özsoy, Mahmut Toğrul, Dilan Dirayet Taşdemir, Ömer Öcalan, Necdet İpekyüz, Gülistan Kılıç Koçyiğit, Hüseyin Kaçmaz, Zeynel Özen, Kemal Peköz, “İmralı’da hukuk uygulansın” dövizleriyle Meclis bahçesinde açıklama yaptı.

“Siyasi düşüncesi ne olursa olsun Türkiye’de yaşayan her bir demokratın öncelikli görevi tecrit siyasetini deşifre etmek olmalıdır” diyen Beştaş, İmralı’daki tecrit sona ermeden Türkiye’nin gerçek anlamda bir demokrasiye kavuşmasının mümkün olmadığına dikkat çekti. Beştaş, “Diyoruz ki tecritle kimse sonuç alamaz. Sadece erteleyebilir, zamana yayabilir, sorunlar yumağına, duygusal kopuşlara, farklı çözüm arayışlarına neden olabilir” dedi.

Savaş için ülkelere değil adaya gidilmesi gerektiğini ifade eden Beştaş, “Oysa çözüm, bir ada mesafesindedir. Herkesin bildiği üzere İmralı’da Sayın Öcalan ile görüşme ve diyaloğun açıldığı dönemlerde, Türkiye'de Kürt sorununun barışçıl çözümünün tartışılabildiği ve demokrasi kültürünün yükseldiği dönemlerdir. Türkiye’nin şu an içine düştüğü krizler kuyusundan çıkaracak olan kişinin Öcalan olduğunu bilen güçler, tecritte ısrar ediyor. Tecrit kalkarsa, soygun ve talan düzeninin biteceğinden korkuyorlar. Barış ihtimalinin konuşulacağını, ona zeminin açılacağını bilen savaş baronları da istemiyor tecridin sona ermesini” diye konuştu.

'İMRALI KAPATILMALI'

Beştaş, şöyle devam etti: “Tecrit sadece söylendiği kadar bir kelimeden ibaret değil. Türkiye’nin demokratikleşmesi, bütün yurttaşların eşit ve özgür şartlarda Anayasal güvence altında yaşaması için çok önemli bir odaktır, bir aktördür ve Türkiye bunu iki yıl boyunca denedi. Şimdi savaşta ısrar edenler, aynı zamanda tecritte de ısrar ediyor. Evet, bu konuda bir ayrıcalık kimse istemiyor. İmralı’da haksız yere tecritte tutulan mahpuslar da ayrıcalık istemiyor. Bunu kendileri de geçmişte her fırsatta söylediler. Milyonların ve bizlerin talebi ayrıcalık değil, hukuk ilkelerinin uygulanmasıdır. Herkes için eşitçe uygulanmasıdır. Kürt sorununu güvenlik konseptiyle ne çözebilir ne bastırabilir, tecrit ile de sonuç alamaz. Sadece sorunu erteleyebilir ki her erteleme yıllara yayılan sorunlar yumağına, kopuşlara, farklı çözüm arayışlarına neden olur. İmralı kapatılmalıdır, tecrit son bulmalıdır.

Bu anlattıklarımın özetini şöyle ifade edeyim. Bugün biz HDP olarak hakikaten tecrit ile ilgili Türkiye’nin geleceğiyle doğrudan bir bağlantı olduğunu önemle her fırsatta ifade ediyoruz. Çünkü çözülmeyen, çözülemeyen Kürt meselesi, savaş politikalarıyla, şiddet yöntemleriyle bugüne kadar çözülmedi. Bunu on yıllardır Türkiye toplumu kanıyla, canıyla, her şeyiyle deneyimledi. Bunu bitirebiliriz. Bunu hep birlikte bitirebiliriz HDP her zaman savaşın karşısında barışın yanında, tecridin karşısında özgürlüğün ve hukukun yanında oldu. Bundan sonra da olmaya devam edecek. Bazı meseleleri konuşmayarak, tartışmayarak, tartıştırmayarak, hiçbir şey çözülemez. Bu sadece kendilerini kandırma anlamına gelir. Biz Meclis’ten bir kez daha sesleniyoruz. Adalet Bakanına, Cumhurbaşkanına, iktidar grubuna, yetkili herkese, bu tecridi devam ettirerek, milyonlarca Kürt yurttaşı, aynı zamanda bunun kaldırılmasını isteyen Türk toplumunun taleplerini görmezden gelerek, asla başaramayacaksınız. Bu seçimde de kaybedeceksiniz. Biz bunu seçimlerle ilgili de söylemiyoruz. Seçim olsun olmasın, tecrit, insanlığa karşı suçlar, işkenceler, son bulmalıdır. Her dönemki rotamız budur.”