Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu'ndan sorumlu Eş Başkan Yardımcısı Ümit Dede, partisine yönelik baskılarıları değerlendirdi. HDP'nin kuruluşundan bu yana hükümetin saldırısına maruz kaldığını belirten Dede, bu saldırılara rağmen HDP'nin ciddi bir başarı sağladığını ifade etti.

Özellikle 2015 seçimlerinde HDP'ye dönük linç saldırılarının başladığını kaydeden Dede, "Baskı ortamında seçime girmiş olmamıza rağmen HDP, çok büyük bir başarı kazandı. HDP’nin başarısı da beraberinde AKP iktidarının başarısızlığını doğurdu. AKP'nin iktidarını kaybetmesi ile birlikte de bu saldırılar çok daha geniş kapsamlı bir şekilde devam etti" dedi.

YAPILANLAR HUKUKA AYKIRI

4 Kasım 2016 yılında HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ'ın tutuklanmasını bir milat olarak değerlendiren Dede, "Eş Başkanlarımız ile birlikte milletvekillerimizin de dokunulmazlığı kaldırıldı. O günden bugüne hala cezaevinde olan vekillerimiz var. Dokunulmazlıkların kaldırılması sadece iktidarın değil, muhalefet boyutuyla da Türkiye’nin hukuka bakış açısının ne olduğunu açıkça ortaya koymuştu.

HDP MYK üyelerinin tutuklanması da hukuka aykırı bir durum. Her şeyden önce soruşturmayı yürüten savcının, operasyondan bir hafta önce düğün arefesinde AKP Genel Başkanını ziyaret etmesi bile bu soruşturmaya gölge düşürüyor. Dosyada gizlilik kararı olduğu için çok derinliğini bilemiyoruz. Ama üzerinden 6 yıl geçen bir soruşturmanın bugün ısıtılıp tekrar gündeme getirilmesi sadece bizim açımızdan değil, tüm kamuoyu açısından ikna edici olmadı.

Kobanê olayları dönemin aydınlatılması gereken olaylarındandır. Bu çerçevede partimizin defalarca mecliste araştırma komisyonu kurulması ve olayın aydınlatılmasına ilişkin gayreti oldu. Bu talepler de AKP-MHP oyları ile reddediliyor" diye konuştu.

ZOR KULLANIYORLAR

HDP’ye yapılan operasyonların hukuki bir yanı olmadığının altını çizen Dede, devamla şunları belirtti: "Bu saldırılar iktidarın kendi paradigması karşısında, HDP paradigmasının toplum tarafından sahipleniliyor olmasına verdiği tepkidir. Siyaseten partimizle baş edemeyen, toplum nezdinde partimiz kadar bir heyecan uyandırmayan iktidar, partimizin topluma ulaşmasını engellemek için ilk günden bugüne kadar zor kullanıyorlar.

Toplumda yargıya duyulan güven Cumhuriyet tarihinde hiçbir dönem olmadığı kadar azalmış durumda. Artık yargı kendi içinde bile birbirine güvenmiyor. Yargıçların birbirinin adaletine inanmadığı bir ortamda elbette bizlerin de Türk yargısına inanmamız asla söz konusu olamaz."